![]() |
#1 |
![]() ![]() EY Varlığın çehresindeki perdeyi kaldıran Âlemlerin Efendisi;ışığıyla karanlık dünyalarımızı aydınlatan nur,enfes kokusuyla cihanları ıtriyat çarşısına çeviren gül, SEN akılla kalbi en sağlam esaslar çerçevesinde buluşturup muhakemenin ufkunu fizik ötesi enginliklere ulaştırdın; canlı-cansız herşeyi en doğru şekilde okudun;okuduklarını herkesten çok önce ve en büyük araştırmacıların idrak ufkunu aşkın bir seviyede yorumlayıp küllî kâidelere bağladın. Başını yaranlar , dişini kıranlar karşısında bile ellerini açıp duâ duâ yalvardın.Çünkü Sen af ve duâ insanıydın.Seni bilmemelerini mazeret kabul ederek , lânet ve bedduâda bulunmadın , lânet ve bedduâya "amin" de demedin. Sineni,Ebû Cehil'leri bile ümitlendirecek ölçüde açabildiğin kadar açtın ve her sözünü,her davranışını Hakk'ın rahmetinin enginliğine bağladın. BİZLER yaşadığımız şu âlemde Rabbimizi seninle tanıdık. Sağanak sağanak başımızdan aşağı dökülen nimetleri senin basiretlerimize saçtığın nurlar sayesinde duyup hissettik. Nimete minnet ve şükran duygusunu;ihsan,hamd ü sena düşüncesini senden öğrendik. Senin sunduğun mesajlarla Yaratan ve yaratılan arasındaki ilişkileri, kul ve Mâbud münasebetlerini,Yaratan'ın ululuğuna ve bizim kulluğumuza yaraşır şekilde duyup anlayabildik. SENDEN SONRA ümit sabahlarımız kapkaranlık bir hicran gecesine döndü. Göz gözü görmez oldu ve yollar bütünüyle birbirine karıştı. Gün geldi , akıl senin yolundan çıkıp başka vadilere saptı ve düşünce bütün bütün sana karşı kapandı. Bizler durduğumuz yerde duramadık,olmamız gerektiği gibi olamadık,mânâ köklerimizden koptuk. Maddeyi ve dünyayı doğru okuyamadık. Kendimizi bir korkunç hazanın solduran ikliminde sararıp solmaya başladık. Ne İmâm Rabbânî şivesiyle "aleyhi ekmeletü't-tehâyâ'; Ne Ahmet Naim deyişiyle "zamân-ı saâdet nişân-ı risâlet penâhi'; Ne Karaçam hocanın ifadesiyle "Resûlü zî-şân Efendimiz" demeyi becerebildik. Ne de Necip Fazıl gibi "gaye insan ufuk peygamber" Ne de Sezai bey gibi "Ey sevgili en sevgili" diyebildik. ŞİMDİ Korkutan bir belirsizlik var dünyada; Anlayışlar dar,düşünceler çarpık,yenilenme ve dirilme duyguları da tamamen meflûç. Şam,Bağdat sürekli anomali doğuruyor. Belhler,Bulharalar hiçlik vadilerinde hiçi arıyor. Bir baştan bir başa koca Endülüs,ruhunu katledenlere teslim. İstanbul gayesizlik ve hedefsizlik pençesinde ve koskoca bir âlem garip,yetim ve zamanzede... YA RESÛLALLAH ! Gel de gönüllerimizdeki karanlıkları kov,bütün benliğimize ruhunun ilhamlarını duyur. YA NEBİYYALLAH ! Gel de , her gün biraz daha azgınlaşan şu zulmetleri ışığınla doldur. YA HABİBALLAH ! Gel de sevgiye,merhamete,şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle coştur. YA KERÎMALLAH ! Gel de ruhlarımızı aklın aydınlığı,gönüllerimizi de mantık ve muhakeme enginliğiyle buluştur. EY DOST ! Bu dünya ışığa hasret gidiyor.Bizler o kırık azimlerimiz ve o çatlamış ümitlerimizle,yolların hakkını veremesek de hep yollardayız. EY SEVGİLİ ! Gel, bir kere daha yeniden misafirimiz ol Tahtını sinelerimize kur ve bize buyurabildiğin herşeyi buyur Gel son kez içimize doğ ki gönüllerimiz ışıkla dolsun. Ve ufuklarımızı saran uzun geceler bir son bulsun... alıntı..
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() sağolasın güzelmiş düşündüren yazılar
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|