AK Gençliğin Buluşma Noktası
Kim? Kimdir? Biyografiler ve hayat hikayeleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 09-21-2007, 23:54   #1
Kullanıcı Adı
AkSa- 34
Standart Eyüp Sultan Hazretleri..
1.Ebu Eyyub el-Ensari Kimdir?

İstanbulumuzun güzel ilçemiz Eyüpte yatan ve ilçeye adını veren Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri aslen Medineli olup, burada yaşayan Hazrec Kabilesinin Neccaroğulları kolundandır. Asıl adı Halid, babasının adı Zeyd, annesinin adı ise Hinddir.Hem baba, hem anne tarafından Hz. Peygamberle aynı soydan gelmektedir.
Ebu Eyyub el-Ensari, Hz.Peygamber ve müslümanların Mekkeden Medineye hicretinden iki yıl kadar önce miladi 620 tarihinde hanımı Ümmü Eyyub ile birlikte müslüman oldu.
Medinede İslamiyeti ilk kabul edenlerden biridir. Onun teşvik ve daveti sayesinde ailesinin bütün fertleri , akrabaları ve dostları da müslüman olmuşlardır.

2.Ebu Eyyub: Mihmandar-ı Nebi

Miladi 622 yılında Hz. Peygamber en yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekkeden Medineye doğru yola çıktı. Hicret olarak isimlendirilen bu yolculuk Medinede duyulduktan sonra şehirde bir çalkantı meydana geldi. Halkı büyük bir heyecan kaplamıştır. Gözler yollara dikildi ve bir bekleyiş başladı. Herkes Resul-i Ekrem Efendimizi evinde görmek ve ona Hizmet etmek düşüncesinde idi. Bu heyecanı yaşayanlar arasında Ebu Eyyub el-Ensari ile hanımı Ümmü Eyyub de vardı.
Nihayet beklenen gün geldi. Kutlu misafir Hz. Peygamber Medine ye ulaştı. Medineli müslümanlar onu karşılamak için yollara düştü.
Evlerin en iyi yerlerini onu misafir etmek için hazırlamışlardı. Kimseyi kırmak istemeyen Efendimiz, devesi Kusvayı serbest bırakarak kapısına çöktüğü evin misafiri olacağını duyurdu. Bu esnada duygulu anlar yaşandı.
Bazı Medineliler devenin dikkatini çekip onu evlerine yönlendirmek için gayret gösteriyordu. Ancak Kusva hiçbir yere takılmadan yürüdü. Ebu Eyyub ile Ümmü Eyyub çiftinin kapısına geldi ve çöktü.
Böylece Hz. Peygamber Ebu Eyyub el-Ensarinin evine indi.

3.Tatlı ve Heyecanlı Anlar

Ebu Eyyub el-Ensarinin evi iki katlı idi ve üst katını Efendimiz için hazırlanmıştı. Ancak Resulullah (s.a.v.) alt katı yukarıya tercih etti. Ebu Eyyub da onun isteğine uydu. Akşam olunca herkes odasına çekildi. Üst kata çıkan Ebu Eyyüb ile hanımı rahat değillerdi. İçlerinde bir huzursuzluk vardı. Allah Resulü alt katta iken kendilerinin üst katta kalmaları hoşlarına gitmiyordu. Bunu saygıda kusur olarak değerlendiriyorlardı. Ayrıca biraz eski olan evin üst katında yürüyünce alt kata ses gitme ve toz toprak dökülme ihtimali vardı. Çok üzüldüler. Evin bir köşesine çekilip sabaha kadar uyumadan beklediler. Sabah olunca Ebu Eyyub durumu Hz. Peygambere bildirdi. Efendimiz de ona, ziyaretçi çokluğu sebebiyle alt katta kalmayı tercih ettiğini söyleyerek kendisini rahatlattı.
Ancak birkaç gün sonra bir olay cereyan etti. Bir gece üst katta dolu bir testi devrilip suyu döküldü. Ebu Eyyub ve hanımı dökülen suyu evdeki kadife yorgana emdirerek alt kata inmesine engel olmaya çalıştılar. Buna rağmen Resullahın üzerine damlamış olabileceği endişesiyle sabaha kadar uyuyamadılar. Sabah olunca Efendimize geldiler, huzursuz olduklarını bildirdiler ve testi olayını da anlatarak üst kata taşınması için kendisine rica ettiler. Hz. Peygamber evin üst katına taşındı.

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kim emrolunduğu şekilde abdest alır da yine emrolunduğu şekilde namaz kılarsa geçmişte işlediği küçük günahları bağışlanır.

4. Ebu Eyyub Hz. Peygamberle

Resul-i Ekrem Efendimiz Ebu Eyyübün evinde yaklaşık yedi ay kaldı. Mescid-i Nebevinin ve evinin yapımı bittikten sonra da kendi evine taşındı. Ancak kendisine yaptıkları hizmet sebebiyle Ebu Eyyubu ve eşini hiçbir zaman unutmadı. Bazı günler, ashaptan bir grup arkadaşını yanına alır ve onlarla birlikte Ebu Eyyubun evine misafir olurdu Ebu Eyyub da Efendimiz hayatta bulunduğu sürece yanından ayrılmadı. Ona izzet ikramda bulunmaya devam etti. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. Hayberin, Mekkenin ve Taifin fethinde de bulundu. Bu savaşlar esnasında zaman zaman Resulullahın korumalığını yaptı.

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Ey Müslümanlar! Biriniz Cuma namazına geleceği zaman yıkansın. Şayet güzel bir koku bulursa onu da sürsün. Bulamazsa önemli değil. Yalnız dişlerinizi fırçalayın.

5. Hz. Peygamberden sonra

Ebu Eyyub el-Ensari, Allah Resulünün vefatından sonra İslamı yayma ve müdafaa işine önem verdi. Hz. Ebu Bekir (632-634) ve Hz. Ömer devrinde (634-644) bir çok sefere katıldı. Suriye,Filistin ve Mısırın fethinde bulundu. Hz. Osman döneminde (644-661) Iraka gittiği zaman onu Medinede yerine vekil olarak bıraktı Bu vekalet esnasında bir ara Mescid-i Nebevide imam olarak görev yaptı. O, müslümanlar arasında yaşanan iç çekişmelerde taraf olmadığı gibi, herkesi birlik ve beraberliğe çağırdı.
Hazrec Kabilesinden Ümmü Eyyub ile gerçekleştirdiği evlilikten üçü erkek biri kız olmak üzere dört çocuğu olmuştur. Erkek çocuklarının isimleri Eyyub, Halid ve Abdurrahman, kızının ismi ise Amre dir.

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Ramazan orucunu tutup buna şevval ayından da altı gün oruç ekleyen kişi, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibidir


6. Alim ve Ravi Olarak Ebu Eyyub

Okuma-Yazmanın henüz yaygınlaşmadığı İslamın ilk dönemlerinde az sayıdaki okur-yazardan biri olan Ebu Eyyub Hz. Peygamberin vahiy katiplerindendi.
Resul-i Ekrem Efendimizin ders halkasında yetiştiği için engin bir ilme de sahipti. Bundan dolayı Allah Resulünün vefatından sonraki dönemlerde ilminden yararlanmak ve fetva almak için müracaat edilen bir kişi olmuştur.
Efendimizden 200 civarında hadis naklettiği bilinmektedir

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Herhangi bir gece İhlas suresini okuyan, o gece Kuranın üçte birini okumuş gibi olur.



7.Medineden İstanbula

Ebu Eyyub el-Ensari ilerlemiş yaşına rağmen İslam için çalışmaktan geri kalmazdı. Cihad maksadıyla yılda en az bir defa sefere katılır ve herkese buna teşvik ederdi. Katıldığı en son sefer, hicri 49 (669) tarihinde müslümanlar tarafından gerçekleştirilen İstanbul kuşatmasıdır. O Medineden binlerce kilometre uzakta meydana gelen bu kuşatmaya katıldığı zaman yaşı sekseni geçmişti. Ordu ile beraber İstanbul önlerine geldi ve şehrin fethedilmesi için büyük gayret gösterdi. Ancak bir sonuç alamadı. Bu arada kendisi ağır bir şekilde hastalanarak yatağa düştü. Bir vasiyetinin olup olmadığı sorulduğunda İslam ordusunun surlara yaklaşabileceği en ileri noktaya defnedilmeyi arzuladığını söyledi. Kuşatma esnasında vefat etti ve vasiyeti aynen yerine getirildi. Cenazesi yıkandıktan sonra bugün kendi adıyla anılan Eyüp Sultandaki türbesinin bulunduğu yere defnedildi.
Bizans İmparatoru 4. Konstantinos (668-685), kalabalık bir asker topluluğu tarafından icra edilen cenaze merasimini surlardan izlemiş, ancak ne olduğunu anlayamamıştı. Bundan dolayı müslümanların arasına adam göndererek hareketliliğin nedenini araştırdı. İslam Peygamberinin ashabından önemli bir zatın buraya defnedildiğini öğrenince de Müslümanlara haber gönderdi ve islam ordusu buradan çekildikten sonra kabri açtırarak cesedi vahşi hayvanlara yedireceğini söyledi. Ancak gönderilen cevapta, böyle bir şey yapıldığı takdirde islam topraklarında yaşayan hristiyanların zarar görebileceği, hatta kiliselerin tahrip edilebileceği kendisine bildirilince bu niyetinden vaz geçerek kabre dokunulmayacağına dair teminat verdi.

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) bana şunu tavsiye etti:
(La havle ve la kuvvete illa billah) sözünü çokça söyle! Çünkü o, cennetin hazinelerinden bir hazinedir.


8. Kabir Nasıl Korundu?

Ebu Eyyub el-Ensariye ait bu kabir Bizanslılar döneminde yüzyıllarca varlığını korudu. Zaman zaman ziyaret mahalli olarak kullanıldı. Yanında yağmur duaları yapıldı. Hatta bazı hastalıkların şifası için mekan oldu.
Asırlar sonra kabir ortadan kayboldu. Ancak bulunduğu muhit ziyaret mahalli olmaya devam etti. İstanbulun fethinden kısa bir süre önce vefat eden tarihçi Bedrüddin Ayni (ö.855/1450),fetihten hemen önceki tarihlerde bile Bizanslıların türbenin bulunduğu muhiti hala ziyarete devam ettiklerini ve kıtlık zamanlarında burada yağmur duası yaptıklarını belirtmekti.

9.Yaklaşık Olarak 800 sene sonra

Ebu Eyyub el-Ensarinin vefatından yaklaşık olarak 800sene sonra, 1453 yılının bahar aylarında Fatih Sultan Mehmed Topkapı önlerine otağ kurup İstanbulu kuşattı. Sultan, kendisinden önce Ebu Eyyub el-Ensari Hazretlerinin de İstanbulu fethetmeye geldiğini, burada olduğunu biliyordu. Hatta kabrinin yerini merak ediyor, ancak kuşatma ile ilgilendiği için araştırma fırsatı bulamıyordu. Fethin gerçekleşmesinden hemen sonra durumu hocası Akşemseddin Hazretlerine (ö.1459) açtı ve Ebu Eyyub el-Ensarinin kabrinin nerede olabileceğini sordu. Akşemseddin parmağını uzatarak bugün kabrin bulunduğu Eyüp semtini işaret etti. Birlikte işaret edilen yere geldiler. Ebu Eyyub el-Ensari Hazretlerinin kabrinin bulunduğu nokta Akşemseddin tarafından keşf ve ilham yoluyla tayin ve tespit edildiği. Bu arada kabrin baş ve ayak uçlarına Akşemseddin Hazretleri tarafından iki çınar fidanı dikilerek kabrin yeri belirlendi.
Akşemseddinin yaptığı tespitin doğru olup olmadığını Fatih Sultan Mehmed dahil bir çok kimse için merak konusu olmuştu. Sultan, bu noktadaki merakını gidermek için bir gece kabrin yerini gösteren çınar fidanlarını yerinden söktürüp kıble tarafında farklı bir yere diktirdi. Sonra da kabrin üzerine türbe yaptıracağını söyleyerek son kez yeri gelip kontrol etmesi için Akşemseddine haber gösterdi. Akşemseddin Hazretleri buraya gelir gelmez çınar fidanlarının dikili olduğu yerle hiç ilgilenmeden doğrudan önceden tayin ve tespit ettiği yere gidip aynı noktayı işaret etti. Böylece kabrin orada olduğuna kesin olarak hükmedilerek üzerine türbe yapıldı.

10. Fetihten Günümüze Bir Çınar

Fatih Sultan Mehmedin, kabrin baş ve ayak uçlarından söküp kıble tarafına diktirdiği iki çınar fidanı aynen yerinde kaldı.
Bugün Eyüp Sultan Camiinin iç avlusunda bulunan demir parmaklığın ortasındaki çınarın Akşemseddin Hazretleri tarafından dikilip yeri değiştirilen iki çınardan biri olduğu söylenir. Diğerinin de 1910-1915 yıllarına kadar ayakta kaldığı, ancak yaşlılığı sebebiyle kuruduğu ve yıkıldığı söylenmektedir.

Ebu Eyyub el-Ensari naklediyor;Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
dört şey bütün peygamberlerin ortak sünnetidir: Edep ve Haya sahibi olmak, Koku sürünmek, Diş temizliği yapmak ve Evlenmek.

 

AkSa- 34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 09-22-2007, 00:00   #2
Kullanıcı Adı
Esra KAÇ
Standart Eyüp Sultan Hazretleri..
Eyüp Sultan Hz. türbesien gitmeyi çok istiyorum.
İstanbul'a çok geldim ama nasip olmadı o türbeye gidip dua etmek o mübarek yeri gezmek .
İlerde nasip olur inş.banada bu güzel türbeyi ziyaret etmek.
Esra KAÇ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-22-2007, 00:17   #3
Kullanıcı Adı
AkSa- 34
Standart Eyüp Sultan Hazretleri..
esra kerdeşim tekrar geldiğinde mutlaka ziyaret et.nasıl desem sana anlatılmaz yaşamak lazım ordaki duyguyu.inş nasip olur amin.
AkSa- 34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi