AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-27-2009, 00:43   #1
Kullanıcı Adı
Gökmen
Post Anne - Çocuk Arasındaki Bağ...
Anne - Çocuk Arasındaki Bağ






Anne ile bebek arasında daha anne karnında iken ilâhî rahmet neticesi şekillenmeye başlayan biyolojik ve psikolojik bir bağ (insiyakî ve ruhî rabıta) vardır. Bu bağın özünde, insana bahşedilen annelik duygusu, şefkât, sevgi, ilgi, kabullenme ve fedakârlık gibi hususiyetler bulunur.

Yüce Yaratıcı, bebeği dünyaya gönderirken, onu koruyup kollayacak anneyi de hazırlamaktadır. Anne karnında, hamileliğin sebep olduğu bazı hormonlar salgılanır. Doğuma yakın iyice artırılan bu hormonlar vesilesi ile annelik hislerinin oluşması sağlanmakta ve bebek, anne tarafından beklenmeye başlanmaktadır. Bu yüzden anne, karnındaki bebeği sever, onun doğmasını sabırsızlıkla bekler, sağlıklı ve hayırlı olması için dua eder. Anne, çocuğu olacağı için mutludur. Bebeğini beslemek, onun ihtiyaçlarını karşılamak anneye zor gelmeyecek, bilakis zevk verecektir.

Anne ile bebek arasında o kadar mükemmel bir bağ vardır ki, bu bağ sayesinde bebekler, yüzlerce kişi arasından annelerini tanıyabilir; onlarca ses içerisinde annelerinin sesi ile sakinleşebilir. Anneler de çocuklarının ağlamasına ve çıkardığı ses şekline göre ihtiyaçlarını hisseder. Bebeklerin acıkması, korkması, canının yanması esnasında çıkardığı sesler, annelerde farklı reaksiyonlara sebep olur. Kısacası anne-bebek arasında oluşan bu insiyakî rabıta, anne karnından hayata uzanan bir köprü vazifesi görür. Bebekler bu vesile ile aileyi, çevreyi ve hayatı tanırlar. Bu köprünün sağlam olması ve zamanında inşa edilmesi mühimdir.

Sağlıklı bir bağlanmanın olması için, bebeğin karşısında ‘annelik’ duygusu taşıyan birilerinin olması gerekir. Bebeğin bakımını üstlenen kişinin veya annenin, bebeği tam olarak kabullenmesi, sevmesi, ona değer vermesi ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmaması gerekir. Çocuk, annelik duygusuna bir cevap olarak, karşılıklı diyalogu pekiştirir.

Sağlıklı bir diyalog, annenin sürekli bebeği ile ilgilenmesi, hayatın her saniyesinde onunla olması değildir; annenin, bebeği ile kaliteli ve yeterli zaman geçirmesidir. Bebek, kendine bakım yapanı bilir, onun varlığıyla kendini huzurlu ve güvende hisseder, yaşamaktan zevk alır. Bu, onun zekâsından fizikî gelişmesine kadar birçok yönde müspet tesir oluşturur. Aksi bir durum, bebeğin zihnî, içtimaî, lisan ve kas gelişmesine menfî tesir edebilir. Annelik duygusu zayıf ise, bu bağda problemler olabilir. Bakımın yetersiz ve isteksiz olduğu, bebeğin ihtiyaçlarına cevap verilmediği veya kabullenilmediği durumlarda sağlıklı ve kuvvetli bir bağ gerçekleşmez.

Yüce Yaratıcı acz ve fakr içindeki bebeği dünyaya göndermeden önce, sonsuz merhameti ile onun için gerekli sevgi ve güven hislerini anneye vermektedir. ‘Rab’ sıfatıyla, anneyi psikolojik olarak hazırlayan, bebeği anne karnında geliştiren ve doğumdan sonra da sağlıklı bir şekilde büyüten güç, tek bir Kudret-i Sonsuz olmalıdır ki, bunların hepsi uyumlu bir şekilde gerçekleşsin. Eğer böyle olmasaydı, bebek büyürken anne hazır olmayacak ve bu savunmasız canlı, kısa süre sonra ölebilecekti. Evrimcilerin iddia ettikleri gibi, hayat sadece biyolojik bir süreçten ibaret olsa idi, insan nesli devam edemeyecekti. Çünkü biyolojik sürecin devamı, o canlının psikolojik olarak kendi yavrusuna sahip çıkması ile mümkün olmaktadır. Biyolojik süreç ile psikolojik sürecin tesadüfen aynı anda gerçekleşmesi ise, ihtimal hesaplarıyla bile denk düşmez. Bu birbiriyle uyum içinde gerçekleşen hâdiseler, insanın yaratılışında tesadüfün olmadığını net bir şekilde ortaya koyar.

Anne-bebek arası bağda problemler nasıl oluşur?
Güvenli ve sağlıklı kurulmuş bir bağ, bebeğin biyolojik ve psikolojik bakımdan sağlıklı büyümesine vesile olur. Anne-bebek arasındaki bağ, sağlıklı bir şekilde gelişmezse, bağlanma bozukluğu oluşur. Bu duruma bilhassa kötü bakıma uğramış, ihmal edilmiş, sık bakıcı değiştirmiş çocuklarda daha sık rastlanır. Bebeğinin zarurî ihtiyaçlarını karşılayan fakat onunla arasındaki duygu alışverişini ihmal eden yorgun ve stresli bir anne ile bebeği arasında bazı diyalog eksiklikleri oluşabilir. Gülümsemesine cevap veren, kendisiyle yoğun duygu alışverişine giren bir kişiyle değil de, gergin, sinirli ve yorgun biriyle karşılaşan bebek, gülücükler vermek yerine ağlamaya, gerginleşmeye ve öfkeli davranışlar sergilemeye başlar. Sosyal mesajları algılamada problem yaşayan bu çocuklar, zamanla güvensiz, kararsız ve tedirgin hâle gelmektedir. Bundan dolayı çalışan annelerin, özellikle bebeğin ilk yılında, işlerinden izin alarak daha rahat bir psikoloji ile çocuklarıyla ilgilenmeleri faydalı olacaktır.

Anne-bebek arasındaki bağın bozuk ve problemli olması birçok psikolojik problemi de beraberinde getirir. Hayata gözlerini açtığında, şefkat ve sevgiyle yaklaşan birinin olmaması, bebekte ciddi bir öfke oluşturabilir. Bu öfke zamanla insanlara ve hayata karşı şiddet davranışlarını tetikleyebilir. Çocuk sevgi ve merhamet alamadığı için başkalarına da sevgi veremeyebilir. Bu şekilde yetişenler, erişkin dönemde psikolojik ve sosyal problemlerden (depresyon, kaygı, kişilik bozukluğu ve şiddet davranışı gibi) daha fazla muzdarip olabilirler.

Aşırı koruyucu, müdahaleci ve tedirgin annelerle çocukları arasında sağlıklı bağlanmanın oluşmasında zorluklar yaşanabilir. Benlik gelişmesi için gerekli olan ayrılma sürecinde, bebek anneden sağlıklı şekilde kopamaz; çekingen, güveni eksik, sürekli destek bekleyen çocuklar yetişebilir.

Annenin tedirgin olması, çocuğun tedirginliğini artırır, tepkilerinin bozulmasına yol açar, sağlıklı davranışlarının gelişmesini engeller. Sık bakıcı değiştirmek, aşırı tv izlemek, annenin duygu-durum bozuklukları sebebiyle çocuğu ile yakından ilgilenememesi de diğer risk faktörlerini oluşturur. Sezaryenle doğum sonrasında çocuk hayata gözlerini açtığında anne ile ilk teması çok geç olmakta, çocuğun en çok ihtiyacı olan dönemde annesiyle irtibatında bir kopukluk meydana gelmektedir. Çünkü anne anestezik maddenin tesiriyle kendine geç gelmekte; ameliyatlı olduğu için çocuğunu kucaklama, emzirme ve bakım verme konusunda bazı zorluklar yaşamaktadır.

Netice olarak anne ile bebek arasında bu rabıtanın oluşması, insan hayatının en önemli safhalarından biridir. Annelerin ve çocuk bakımını üstlenen kişilerin görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi, sağlıklı nesiller için son derece önemlidir. Kur’ân’da anne sütünün iki yaşına kadar verilmesine dâir tavsiye, bu noktadan bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü anne sütü alan çocuklarda anne ile yakın diyalog sağlandığı için, aradaki bağ daha kuvvetli olmaktadır. Süt verme zamanlarında ten teması, göz göze gelme, gülümseme, sevdiğini hissettirme çok yoğundur. Çocuk anne sütü alırken hem fizikî hem psikolojik ve ruhî ihtiyaçlarını giderir. Sağlıklı ve kuvvetli bir bağın faydalarını bilerek bütün anne-babaların hayatın bebeklik dönemini ideal bir çerçevede yaşamaları ve yaşatmaları gerekir. Hayata atılan bu köprünün temelleri ne kadar sağlam olursa, çocuk ileri yıllara o kadar güvenle bakacaktır.


Dr. Hasan AYDINLI

 

Gökmen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi