![]() |
#1 |
![]() Sıkıntı tam bir baş belası. Günün en güzel ve verimli saatinde, simetri hastalarının düşünmekten kendilerini alamadığı bir çerçevenin yamukluğu gibi, takılıyor günün ortasına. Yapış yapış bir buhar her yanımızı sarıyor. Kahrolası, günün en güzel saatinde geliyor.
Bir toplantı çıkışı yakalıyor beni, omuzlarıma çöküp yalnızlıkta duraklatıyor o baş belası. Çevremdeki renklere veremiyorum kendimi, çayın tadını alamıyorum. Kahrolası, günü en güzel yerinden bölüyor. El yordamıyla tutunuyorum hayata, yolumu hep el yordamıyla bulurum. Antenlerim bir an kapalı olsa, bir duvara toslamamam sadece şans işidir. El yordamıyla yazarım ve bilmem ne yazdığımı. El yordamıyla tanırım insanları, önce sezgilerim tanışır, sonra ben tanırım. El yordamı bilgilerle büyütüldüm ve sezgilerimle bir okul bitirdim –çünkü ezberle okul ancak kaç yılda bitebilir? El yordamıyla alt etmeye çalışırım sıkıntımı. Öyle inatçıdır ki bu sıkıntı, zihnimi yormadan gitmez, illaki beynimi de işin içine karıştırır; ruhumu yorduğu yetmezmiş gibi. Bir toplantı çıkışı yakaladı beni sıkıntı. Görev dağılımlarını yapmıştık ve bir üye beğenmedi görevini. Al sana sıkıntı! Hem de yok yere. Bir arkadaşın(!) hakkımda yaptığı dedikoduyu duyunca önce şoke olmuştum, sonra… Yine sıkıntı! Sonra yine bir gün yarım bıraktığım bir iş sıkıntı oldu, ve daha sonra bir gün, yine dost kazığı yediğimi düşünmüştüm. O kadar çok düşünüyoruz ki küçük küçük sözleri, bu arada kaç bahar tozu uçuşmuş, kaç deprem olmuş, kaç faili meçhul cinayet? O kadar büyük düşünüyoruz ki kendimizi, toz bile konduramıyoruz, hep kalplerimiz temiz… Ve o kadar erdemliyizdir ki, bizden başka herkes hatalı… Sıkıntım egomun üstüne tahtını kurup yayılırken, egomun gözünde yitirdiğimi sandığım kişisel küçük zaferlerimle eğleniyor aklımın küçük bir bölümü. Belki de bu, hep doğruyu söyleyen kısmıdır beynimin, kim bilir? Küçümseyen kahkahasıyla soruyor içlerden: “Kimsin sen?” -Ben benim. -Ben dediğin şey kim? -E, ben… çalışan, didinen, düşünen, şu meslekte, şu yaşta bir anneyim. -Hayır anlamadın! Sen… kimsin? Sıkıntım, egomu ayakları altında ezerken gittikçe küçülüyor egomun gözündeki “ben.” Ben kimim? Bir fani, bir insan… Ama kimim ben? Diğer kişilerin “ben”lerinden beni ayıran şey ne? Bir mü’min? Bir feminist? Bir liberal? Bir faşist? Bir melankolik? Bir megaloman? Bir kadın? Bir idealist? Hayır! Hiç biri ben değilim ve bazen, bazı zaman ve mekanlarda hepsi de benim. Peki gerçekten kimim ben? Sıkıntım egomu bütün bütün yutup geğirirken sesleniyor bana usumun en haylazı. “Bir damla! Sadece bir damlasın sen, büyük bir bütünün parçası ve sen olmasaydın, bütün tamam olmayacak, deniz bir damla eksik kalacak. Yalnızca bir damla! Fazla büyütme kendini; büyütme ki fazla incitmeyesin kendini.” Bir anda aklımdan geçiveren bu bilgece sözleri kağıda dökerken, sıkıntımı da benimle birlikte yazar buluyorum. Ne kadar büyütürsem hayatımı, o kadar büyüyen bir sıkıntıyı küçültmek için, küçültüyorum kendimi. Ben küçüldükçe toza dönüşen sıkıntım uçup gidiyor benden uzağa. Günün en verimsiz saatinde geri alıyorum kalan günümü. Bir zerrecik damlayı düşünerek, damlaların en faydalısı olmayı diliyorum Rabbimden. Hülya Yücel Ergün
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Sadece bir damlasın sen,
paylasım ıcın saoll ;) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() tesekkur ederim flower sen saol ;)
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|