04-12-2008, 11:58 | #1 |
Siyaset Meydanı'ndaki üç demagog..
Perşembe akşamı Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'nı izledim; sabaha kadar uyuyamadım. Hayır, uyuyamamamın nedeni program gece geç saatlere kadar sürdüğü için değil, programa katılan konuklardan üç demagogun tribünlere oynayan sözleriydi.
Bu isimlerden biri; Ali Kırca'nın tüm yerinde uyarılarına rağmen Rumenlere ve Almanlara hakaret edecek kadar “has ulusalcı” olan Vatan yazarı Yiğit Bulut'tu.. (Yeri gelmişken ekleyeyim: Şu “Roman”, “Romen” ve “Rumen” sözcüklerini artık doğru yazsak diyorum.. Yani çingenelere Roman; Romalılara Romen; Romanyalılara ise Rumen denildiğini herkes bilmeyebilir ama köşe yazarı ise bileceksiniz.. Hele hele bunları bilmeden bir de polisiye “roman” yazarsanız yazılarınızla bana sadece hikaye anlatmış olursunuz!) Evet diğer iki isim ise, on tane cümleden iki tanesi doğru olan ve dört yanlış bir doğruyu götürdüğü için sekiz yanlışı iki doğruyu götüren, böylece geriye “boş laf”tan başka bir şey bırakmayan ATO Başkanı Sinan Aygün ve Prof. Erol Manisalı idi. İnsan üzülüyor tabii, üzülüyor çünkü bu tipolojideki isimler vatanseverliği ulusalcılığa eviren kişiler.. Evirdiği yetmiyormuş gibi buna bir de demagoji ketçapı eklemek suretiyle kamuoyunun karşısına çıkıyorlar. “Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır..”; “”Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz..”; “Bir Türk dünyaya bedeldir..”; “Kahrolsun NATO, yazıklar olsun AB, geber IMF..” gibi şablonlaşmış sözcükler ve klişeleşmiş cümlelerle konuşmak çok kolaydır. üstelik size bir de “bonus” kazandırır, kişisel reytinginiz artar, adama “helal be..” dedirttirir. özelleştirme ve yabancı sermayenin bir ülkenin kalkınma dinamikleri olduğunu ise ya bilmezler ya da bilseler bile “servet ve yabancı düşmanlığı” galebe çaldığı için ürkerler. O kadar ki enflasyon oranı 50 puan düşünce üzüntüden “hop oturup hop kalkarlar” ama enflasyon oranı 8'den 9'a çıkınca sevinçten “zıplarlar”. (TDK'ya göre “Hop oturup hop kalkmak”: Yaklaşık üçer saniye aralarla kalçanın tüm müştemilatıyla birlikte yerden belli bir yüksekliğe çıkması ve yine üçer saniye aralıklarla müştemilatın yere temas etmesi.. TDK'ya göre “Zıplamak”: Bir saniye içinde ayakların yaklaşık 30 cm yüksekliğe çıkması ve iki elin havaya kaldırılması suretiyle ağızdaki mevcut tüm dişlerin çürükler dahil kamuoyuna teşhir edilmesi..) üstelik bu tipolojinin mümtaz portreleri, acayip derecede ses çıkarırlar; çünkü hep “yerinde sayarlar”. (Biliyorsunuz, yerinde sayanların çıkardığı ses, yürüyenlerin çıkardığı sesten çok daha fazladır!) Oysa bu bir aydın tavrı değildir; aydın insan şahsi ikbali için memleketin mevcut atmosferine ya da gelecek tasavvuruna karbonmonoksit enjekte etmek değildir. öyle olmuş olsaydı, bu yazının yazılmasına vesile olan o asıl konu yani 2-B yasası gibi bir yasaya karşı çıkmazlardı. Evet, bu yazının konusu 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in veto ederek bu memlekete en büyük kötülüklerden birini yapmış olduğu 2-B yasasıdır. “2-B yasası ormanları talan edecek, tarikatlara ve cemaatlere peşkeş çekilecek” diye bas bas bağıran insanlara sormak gerekiyor: Bir: Siz orman deyince üzerinde tek ya da çok katlı binaların bulunduğu alanını mı anlıyorsunuz? İki: Bu yasa kapsamına orman vasfını kaybeden araziler dahil olacağına göre “vasfını kaybetmek”ten ne anlıyorsunuz? Tamam, bir insanın kafasında saçlar döküldüğünde o kişinin kafası “kafa vasfını” kaybetmiyor ama bunun ormanla ne alakası vardır?! üç: Kafa ile orman arasındaki bağlantıyı sanıyorum şöyle kuruyorsunuz: Diyelim ki bu hükümeti düşüremediğiniz için stresten kafanızı kaşıyorsunuz. Ve kaşıdıkça elinize kıymık batıyor. Herhalde ondandır! Dört: Bu arazileri işgal edenlerden vergi almamak mı vatanseverliktir yoksa vergi alıp hazineye daha çok para girdisi sağlamak suretiyle işçi ve memurların maaşını artırmak mı? Beş: O arazilerdeki çirkin yapılaşmalar yerine daha düzgün yapılaşmanın ve daha sağlıklı altyapının teminine karşı çıkmak modernlik yolunda yürüyen bir ülkeye kötülük yapmak değil midir? Liberal ve muhafazakar demokratları “vaftiz edilmiş liboşlar ve yobazlar” olarak sıfatlandırmaktan utanmayan ey suistimal üstatları, ey istismar cazgırları ve ey demagoji baronları.. Eğer böyle ise, panayırınız asude, temaşanız cool, kişisel reytinginiz hard, stratejiniz agresif olsun! Fikri Akyüz - Yeni Şafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-12-2008, 15:41 | #2 | |
Siyaset Meydanı'ndaki üç demagog..
Alıntı:
Suistimal üstatları... İStismar cazgırları... Demogoji baronları... VE tabi güzel bir dua: Eğer böyle ise, panayırınız asude, temaşanız cool, kişisel reytinginiz hard, stratejiniz agresif olsun! Yazı için teşekkürler Ayşegül... |
||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|