Siyaset insanlar için insanlarla yapılan bir olgudur.Bu olgu içerisinde gençlere ne kadar yer verilmektedir. Ülke meselelerine duyarsız,üretemeyen,düşüncelerini açıklamada çekinen,gündeminde magazin, televizyonla bastırılmış bir gençlik profili düşünün. Bu gençlik ne ülkesine ne milletine ne de kendine karşı olan sorumluluklarının farkında. Sadece eğlence ve parayı düşünen kendisi dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir gençlik…

Artık 2008 yılındayız. Bundan sonra ne olacak peki? Bundan sonra gençliğin kendine gelmesi için bir takım çalışmaların yapılması şart. Bu çalışmalar hem gençler hem de ülke geleceği açısından önemli güç kaybını önlemeye yönelik olmalı. Günümüzdeki siyasi kadrolarda daha fazla gençler olmalı. Gençler hep ikinci planda birakılıyor bekle daha erken biraz daha piş vs..vs.. Bunun cevabı açık ve net artık bu toplumda siyaset yapmak için zengin aile çocuğu olmak ya da siyasi partiye girdiğinde sadece kullanılan ve bir yetki yer verilmeyen genç profilinden uzaklaştırılmalı,Zamanı ve yeri gelince sorumluluk yüklenmeli ve önü açılmalıdır.
Peki, bunlar olmazsa bizi ne bekliyor?

Bizi bekleyen şeylerin en başında geçmişte örneklerini gördüğümüz gibi tükenmiş kadrolarla yönetilmeye çalışılan bir ülke. Siyasi iktidarda aynı yüzlerin sirkülâsyonu ve asla gelişemeyen ve dünya gerçeklerinden iyice uzaklaşan bir Türkiye, bir Rize.Bunu gerçekten isteyen birileri var ki gençlik hala belli şeyler ile bastırılmaya, sorumsuz ve duyarsız olmaya itiliyor.Özellikle ilimizde fazlasıyla yapılıyor. İkinci olarak da siyasi tecrübesi olmayan ve tepeden inme yöneticiler. Ya çok paraları olduğu için ya da akademisyen; yüzü medya tarafından tanıtılmış veya babası tanınmış biri veya filancının akrabası yada eski başkanın yeğeni v.b. oldukları için halkın önüne sunulmuş ülke ve yerel yönetiminden anlamayan, başka insanların yönettiği, asla gelişme niyetinde olmayan siyasi ve ekonomik krizlere mahkûm ve sonu olmayan bir yola girmiş Türkiye karşımıza çıkar.En önemlisi hiçbir projesi olmayan bir RİZE karşımıza çıkar…

Zaman gençlerin aktif,her yönüyle,bu işte bizde varız diyeceği, gençliğe önem veren bir siyası iradenin zamanıdır.Artık kırın zincirleri,bırakın alışılmışlığı, aynı yüzleri, simaları, bırakın eleştirmeyi,lekelemeyi,gösterin cesaretinizi,bende varım deyin,Ülkemiz için Rize için......
bu konuyu rizeli bir arkadaşımız yazmış
bende sizinle paylaşmak istedim.....

Türkiye nüfusu genç olan bir ülkedir. Gençlik toplumun en dinamik en enerjik ve her zaman önemli bir kesimi olmuştur.Cumhuriyetin kurucusu Atatürk gençliğe önem vermiş ve Cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir.Ancak Atatürk döneminden sonra ve özellikle 1980’lerden sonra gençlik sorunları artmış ve politik yozlaşma başlamıştır. Gençliğin değerler sistemi hızla değişmeye devam etmektedir.
Gençlerin özgürce örgütlenmesine ,siyasal partilere ,sivil toplum örgütlerine üye olmasına olanak sağlanmadıkça gençlerin toplumsal yaşam sürecine aktif bir biçimde katılmasını gerçekleştirmek zor olacaktır.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ,üniversite gençliğinin “beyin gücü” açısından potansiyel bir güç oluşturduğunu ve bunun da Türkiye bakımından olumlu bir durum olmadığı;dışlanmış ve susturulmuş üniversite gençliğinin patlamaya hazır bir potansiyel güç oluşturduğunu önceki araştırmalara dayanarak söyleyebiliriz.
Kuşkusuz her toplumda belli bir düzeyde siyasal yozlaşma riski vardır.Ancak,bunun toplumsal yaşama zararı olmayacak bir düzeyde tutulması gerekir. Politik yozlaşma demokrasinin öncelikli düşmanlarından biridir.Demokratikleşme sürecinin hızını kesmekte ve otoriter ya da askeri rejimleri davet etmektedir.
(şuan siyaset ve gençlik üzerine araştırma hazırlıyorum,bu da giriş cümlelerim..