AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 07-21-2008, 04:45   #1
Kullanıcı Adı
LoNeLiNeSS
Standart Siyasette tarihî dönemeç Ahmet Taşgetiren


Siyasette tarihî dönemeç


12 Eylül darbesini yapan irade ile Türkiye’nin yaşadığı anarşi ortamı arasında bir bağ olmalı ki, 11 Eylül’e kadar devam eden anarşi bıçakla kesilmiş gibi dursun… Şimdi ise bir darbe girişimi, general seviyesinde yargı huzurunda. Ve bir tabu yıkılmıştır.

Ergenekon davasının çok farklı yüzleri var.

Dikkatli bakınca, devlet-toplum ilişkileri açısından çok öğretici bir mahiyet arz ettiği açık.

Yalnız bilgileri biraz süzmek lazım. Çünkü böyle ortamlarda yoğun olarak bilgi kirliliği ile karşı karşıya kalmak da kaçınılmaz.

İşin içinde darbe girişimi var, darbecilerin kurmaya çalıştığı ve ordudan iş dünyasına, medyaya kadar uzanan ilişkiler ağı var.

Şimdi bu darbe girişiminin açığa çıkması, soruşturmalar, yargılamalar, iddialar ve kendini kurtarma çabaları var...

Suçlamaların medya boyutunda abartmalar olabileceği gibi, savunmalar da, bilgi saptırmasına ihtiyaç duyabilir. Onun için olayları takip ederken dikkatli olmak lazım.

“Kim hangi rolü oynuyor?”u çözmek mümkün olursa, bilgileri süzmek de kolaylaşacaktır.

Ben her hâlükârda şu anda yaşanan gelişmeyi, Türkiye için büyük bir sıçrama olarak görmekteyim.

Evet, bir yanda iktidar partisi hakkında kapatma davası sürüyor. Bu, Türkiye’nin eski hastalığının bir devamı...

Eski hastalık, askerî operasyon ile hükûmet devirme biçiminde devreye girerdi. Halk iradesi avami şekilde ifade edersek, “hikâye”ydi. Sandık beklenmezdi. Zaten sandıktan çok da hoşa giden şey çıkmazdı. Millet cahildi, fasa fisoydu.

Şimdi halktan yüzde 47 oy almış bir iktidar partisi için kapatma davası sürüyor. Sandıkla gelenin hükmünü 11 kişi verecek. 11 kişiden 7’si AK Parti’yi beğenmezse, halk iradesi tırpan yiyecek.

Sürecin bu tarafına, millet iradesini ıskalayan boyutu sebebiyle, “eski hastalık” diyorum.

Buna karşılık sürecin öteki tarafında, kadim hastalığın üstüne gidiliyor.

İlk defa darbecilik yargılanıyor. Hem de generaller seviyesinde...

Darbecilik deyip geçmeyin.

Türkiye, çok partili hayata geçtiği 58 yıl içinde açık veya örtülü biçimde 5 tanesine maruz kalmış.

Bir başbakan, iki bakan asılmış. Cumhurbaşkanı yaş haddinden idamdan kurtulmuş. Sonra sürgünler, parti kapatmalar, siyasi yasaklar, hapis cezaları... işkenceler...

12 Eylül 1980 darbesi...

Gece saat 23.00.

Başbakan Demirel, Senato Başkanı ve Cumhurbaşkanı vekili İhsan Sabri Çağlayangil’i arıyor.

-Sayın Çağlayangil, Asker’de farklı bir sessizlik gözleniyor. Darbe hazırlığı iddiaları var. Bak bakalım bir şeyler oluyor mu?

Çağlayangil, Cumhurbaşkanı vekili olarak Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’i arıyor,

-Ne var ne yok Paşam? diye soruyor.

-Her şey yolunda diyor Genelkurmay Başkanı... Olağanüstü bir şey yok.

Sonra Başbakan Demirel arıyor Genelkurmay Başkanını, telefona çıkmıyor.

Sonra, sabaha karşı ihtilal bildirileri yayımlanıyor televizyondan...

Ne bu?

Böyle bir düzende Cumhurbaşkanı ne, Başbakan ne, Genelkurmay Başkanı ne?

Sonraları Demirel soruyor:

-11 Eylül’e kadar devam eden anarşi, 12 Eylül’de nasıl durdu?

Bu sorunun altında şu derin kuşku var:

-12 Eylül askerî müdahalesini yapan irade ile, Türkiye’nin yaşadığı anarşi ortamı arasında bir bağ olmalı ki, 11 Eylül’e kadar devam eden anarşi bıçakla kesilmiş gibi durmuş olsun.

Nitekim sonraları, askerî müdahalede etkin olan bir komutan (İkinci Ordu Komutanı Bedrettin Demirel), darbe kararının bir yıl önce alındığını, geçen bir yıl içinde ortamın darbeye müsait hâle gelmesinin beklendiğini açıklayacaktır.

28 Şubat’ta cumhurbaşkanı ile asker birlikte olup, yargıyı devreye sokup, hükümet değiştirdi. Başbakan MGK’da açıkça suçlandı, sonra yargılandı, partisi kapatıldı. Şimdi o Başbakan’a (Sayın Necmettin Erbakan) “ardından darbe gelir” tehdidini önemseyerek, ülkeyi koruma kaygısıyla hükûmetini koruyabilecek adımı atamadığı için, “Basiretli başbakan” deniyor. (Bkz. Hüsamettin Cindoruk, Vatan, 9 Temmuz 2008, Mine Şenocaklı ile mülakat)

Acaba Başbakan Erdoğan’ın şu andaki durumunu nasıl değerlendirmeli?

Ana muhalefet lideri Baykal, Başbakan’ı olan biteni bilmekle ve yönlendirmekle suçluyor.

Başbakan gerçekten olan biteni biliyor ve yönlendiriyor mu?

Geçmişte yaşananlara ve başbakanların başına gelenlere bakınca, siz olsanız, “Keşke bilse ve yönlendirse” demez misiniz?

Türkiye, başbakanların kendi canını, ordusu adına hareket eden darbecilerin elinden kurtaramadığı bir ülke.

Türkiye, başbakanların, her askerî müdahale sırasında, arkasından kendisini desteklemek üzere kimsenin gelmeyeceğinden emin olduğu için “Şapkasını alıp gittiği” bir ülke.

Şu an yargıda bulunan darbe girişimleri son 5 yılın içinde gerçekleşmiş.

Ne yazık ki, bu sürecin daha ilk adımlarında müdahale edilememiş.

Kuvvet komutanı, kendisine verilen yetkiyi, sağı solu fişlemek için, “Kimleri darbeye nasıl ikna edebilirim?” çalışmalarıyla geçirmiş.

Zamanın Genelkurmay Başkanı Özkök, şimdi yaptığı açıklamada darbe girişimleri için “Ne var derim ne yok!” gibi bir cevap veriyor. (Fikret Bila’ya verdiği demeç. Milliyet, 9 Temmuz 2008) Bunu “Evet var” diye yorumlamak herhâlde aklı selimin gereği. Öyle bir durum ki bu, sadece sivil irade olarak başbakan değil, genelkurmay başkanının bile ıskalanmak istendiği bir süreç yaşanmış Türkiye’de...

Aradan bunca yıl geçtikten ve darbe mimarları emekli olduktan sonra bir irade devreye giriyor ve peşinden yargı süreci başlıyor.

Ben isterim ki, başbakan çekmiş olsun bu sürecin tetiğini...

Ben isterim ki, sivil irade, darbe girişimlerini yargı huzuruna getirmek gibi belirleyici bir konuma yükselsin.

Ben isterim ki, darbe girişimi bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılsın ve yargılansın.

Böyle bir süreçte, hükûmetle birlikte, muhalefet partileri ile birlikte tüm Meclis’in yekvücut olması gerekirdi.

Çünkü askerî müdahaleler, sadece hükûmeti değil, Meclis’i de işlevsiz hâle getirmektedir.

Ergenekon hadisesinde ana muhalefet partisinin, sanki Ergenekon’un uzantısıymış gibi operasyonun önünü kesici bir rol üstlenmesi kolay anlaşılır bir şey değildir.

Yine Parlamento’nun ikinci büyük muhalefet grubunu oluşturan MHP’nin, “kaos-fetret dönemi edebiyatı” yapmaktan, bunu, Ak Parti hükûmetine fatura etmekten ve kapatma davasından gizli bir haz duyuyor intibaı vermekten, darbe girişimlerinin bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılmasını destekleme noktasına bir türlü gelemeyişini izah zordur.

Türkiye, yıllardır, 82 Anayasası’nın ek 15’inci maddesini kaldırabilmeyi tartıştı ve hâlâ kaldıramadı. Bu madde, ihtilalcilerin yargılanmasını önlemekteydi. Hatta ihtilalcilere dava açtığı için bir savcı (Sacit Kayasu) görevinden olmuştu.

Şimdi bir darbe girişimi, general seviyesinde yargı huzurundadır.

Bu davanın sonucu ne olursa olsun, bir tabu yıkılmıştır.

Bundan böyle, hiç kimse, yargılanmayı göze almadan, “nasıl olsa keseme kalır” düşüncesiyle askerî darbe girişiminde bulunamayacaktır.

Hoş, şu anda, son 5-6 yılda yaşananların “bütün boyutları” yargı huzuruna gelmiş gibi gözükmemektedir. Mesela, kurulduğu bilgisi belgelerle kamuoyuna yansıyan “Cumhuriyet Çalışma Grubu”, “Lahika -1” oluşumu henüz yargı safhasında değildir. Ayrıca yargılananların henüz görevde olan uzantıları da, en azından görünür ölçüde gündeme alınmamıştır.

Ama olsun, bunun gerisi gelir.

Bence bu noktada TSK’nın şu andaki üst yöneticileri de hassasiyet göstereceklerdir.

Tayyip Erdoğan, partisini kapanmaktan kurtarabilir mi, bilemiyoruz.

Ama, kendi döneminde gerçekleşen şu “darbe kovuculuk” Türkiye için tarihî bir dönemeci işaretlemektedir.

Elbet tarih, bu süreçte üstlendiği rol itibariyle ana muhalefet lideri Baykal’a da bir not verecektir.


AKSİYON

 

LoNeLiNeSS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi