06-11-2008, 18:16 | #1 |
Siyonistler Velfecr'i "Küresel Terörizm" Kapsamına Aldı
Siyonist İsrail rejiminin saldırı ve katliamları karşısında Filistin halkını savunma amacıyla sürdürdüğümüz yayın ve düzenlediğimiz programları yakından takip eden siyonist odaklar, bu faaliyetlerimizi "Global Terrorism Analysiz" adı altında küresel terörizm kapsamında lanse etmeye başladı.
Siyonistlerin internet sitelerinden olan jamestown.org ve israelnationalnews.com'da yayınlanan "Freeing Jerusalem: Turkey and the Lebanese Hizbullah" (Özgür Kudüs: Türkiye ve Lübnan Hizbullahı) başlıklı yazı ile "Hamas and Hizbullah Recruiting in Increasingly Islamist Turkey" (Hamas ve Hizbullah Türkiye'de Hızlıca Taraftar Kazanıyor) başlıklı yazılarda, Türkiye'de düzenlenen Filistin programlarını, özellikle de "Özgür Kudüs İsrailsiz Dünya" programlarını mercek altına alarak, Hamas ve Hizbullah'ın Türkiye'de taraftarlarının arttığının altını çizdiler. Bu programların düzenlenmesinde velfecr yayın yönetmeni Nureddin Şirin'in başı çektiğini ileri süren siyonist odaklar Şirin'in konuşmalarına dikkat çekerek "Özgür Kudüs İsrailsiz Dünya" programlarının etkisi üzerinde durdular... Amerika Utah Üniversitesi Terör Uzmanı Emrullah Uslu'nun "Freeing Jerusalem: Turkey and the Lebanese Hizbullah" başlıklı yazısını, Ozan Kemal SARIALİOĞLU'nun tercümesiyle sunuyoruz: KUDÜS'Ü KURTARMAK: TÜRKİYE VE LÜBNAN HİZBULLAHI Emrullah Uslu Türkiye'nin aracılığıyla Suriye ve İsrail arasında başlatılan yeni barış görüşmeleri, uluslar arası kamuoyunun dikkatini bu ülkenin Orta Doğu'daki rolüne çekmiş durumda. Siyasi gözlemciler pür dikkat bir vaziyette bu girişimin Orta Doğu barışı için bir umut doğurup doğuramayacağını bekliyorlar. Beyrut Stratejik Araştırmalar kurumunun başı olan ve yazıları Türkiye'deki İslamcı yayınlarda sıklıkla iktibas edilen Muhammed Nureddin'e göreyse Türkiye'nin en büyük sorunu, Suriye'yi; Hamas, İran, Hizbullah ve Irak'taki isyancılarla kurduğu ilişkilerine son vermeye ikna etmek olacak. Şam ise, tüm bu teklifleri şiddetle reddediyor. (Yeni Şafak, 26 Mayıs) Aksi bir iddia da Beyrut'taki Carneige Vakfı Uluslar Arası Barış Merkezi'nin Orta Doğu Şubesi'nden Paul Salem tarafından, kendisi Şam'daki barış müzakerelerinin katılımcılarıyla görüşmüş birisi, dillendirildi. Salem, “Suriyeli liderler arasında İran'ın Orta Doğu'daki artan etkisinden rahatsız olan ve sayıları sürekli artan bir grup var. Suriye-İsrail barışı, Suriye ile İran arasındaki ilişkilerde ciddi bir çatlak oluşturacak, bu da yollarının ciddi bir şekilde ayrılması anlamına gelecek.” demişti. (McClathy Gazetesi,21 Mayıs) Türkiye'nin İsrail ve Suriye'yi anlaşma masasına çekme çabası ve General Michel Süleyman'ı Cumhurbaşkanlığına taşıyan Doha Anlaşmasındaki etkin konumu Türkiye'nin Orta Doğu meselelerindeki önderlik rolünü somutlaştırmış oldu. (Referans Gazetesi, 27 Mayıs). Başbakan Erdoğan ve Ali Babacan ülkelerinin Lübnan halkıyla dayanışmasını göstermek için Lübnan Meclisinin açılış törenine de iştirak ettiler. (Hürriyet, 27 Mayıs) Türkiye'nin Lübnan ve Suriye'yle ilgili meselelere bu denli ilgi gösteriyor olması, görünüşe göre İran'ın bölgedeki etkisini azaltmaya yönelik. Eğer İran klasik dış politikasını sürdürmek istiyorsa -ki öyle gözüküyor- bunu Hizbullah'ı amacına ulaşmada manivela olarak kullanmak suretiyle barış sürecinin altını oyarak gerçekleştirecektir. İran, Hizbullah ile bağlantısını sürdürebilmek için bu organizasyona silah sağlamayı sürdürmek zorunda. Irak ABD'nin kontrolü altında olduğu için de silah nakliyatının yegane güzergahı Türkiye sınırlarından geçmek zorunda. 2006 savaşında buna benzer bir şey gerçekleşmiş, Türkiye iki İran uçağını silah taşıdıkları şüphesiyle inişe zorlamış fakat bir şey bulamamıştı. (Hürriyet, 17 Ağustos 2006). ABD Devlet Bakanlığı sözcüsü Tom Casey de bu konuda: “Türk otoritelerinin bu konuda ciddi endişeleri var, fakat ilgili makamların silah transferini engellemek için gerekli yollara başvurduklarına eminiz” demişti. (Anadolu Ajansı, 17 Ağustos 2006). Bu nakliyelerden biri de, Mayıs 2007'de PKK'nın Bingöl'de bir trene sabotaj düzenlemesi sonucu tesadüfen (?) ortaya çıkarılmıştı, 300 rokete ve hafif silahlara rastlanmıştı tren vagonlarında (Doğan Haber Ajansı, 6 Haziran 2007) Tren İran'dan Suriye'ye gidiyordu, Hizbullah silahlarının her zaman taşındığı ana güzergah boyunca yol almaktaydı. Türk basınında silah nakliyatının ardındaki temel şüphelilerin İran ve Hizbullah olduğu yazıldı (Hürriyet, 30 Mayıs 2007) İsrail istihbaratı, İran'ın Hizbullah'ı Türkiye üzerinden gönderdiği füzelerle silahlandırdığına inanıyor hala. (Haaretz, 5 Mart). PKK terörü, Türk güvenlik birimlerinin Türkiye üzerinden yapılan tüm nakliyatı denetleyebilme yeteneklerini zayıflatıyor, güvenlik kuvvetleri PKK ile savaşmakla meşguller çünkü. Örneğin şehir merkezlerinde PKK yanlısı partiler gösteri düzenlediklerinde -ki nerdeyse her gün oluyor bu- güvenlik kuvvetlerinin çoğunluğu olayları kontrol altında tutmak için seferber ediliyor. Kürt bölgesindeki uyuşturucu karşıtı operasyonlar bile PKK'nın uyuşturucu kartelleriyle mücadeleye yoğunlaşmış durumdalar. PKK, özellikle geceleri, Kürt bölgesinden geçen kara ve demir yollarını devlet otoritesinin iyice sınırlandığı, kuralsız bir alana çevirmiş durumda. Güvenlik endişelerinden dolayı insanlar bu bölgede çalışmak istemiyorlar. Gümrük Bakanlığının silah trafiğini denetlemek için istihdam ettiği çalışanı da çok az bölgede bu yüzden. Eğer Türkiye üzerinden silah transferi yapılıyorsa, bunun nedeni Türk otoritelerinin Güney Doğu bölgesini tam olarak kontrol altında tutamamalarıdır. Benzer transferler ABD kontrolündeki Irak üzerinden de yapılıyor olabilir. Bu konudaki olumlu gelişmelerden biri ise, AB'nin 2012 yılına dek uygulanmasını istediği profesyonel sınır güvenlik polisinin tesis edilmesi projesidir, bu birimin eğitim projesi ise başlamıştır. (Zaman, 15 Kasım 2007) Sınır güvenliği projesinin bir parçası olarak da trenler için radyografiye dayanan güvenlik tarama sisteminin Van'daki Kapıköy sınır kapısına kurulmasıdır. Sistem, 2009 yılından itibaren işlerlik kazanacaktır. (Turkish Daily News, 28 Mayıs) Uluslar arası politik gözlemciler, İran'ın Hizbullah cephaneliğini takviye etmek için Türk topraklarını kullanmasından duydukları rahatsızlığın yanı sıra, Türkiye'deki Hizbullah yanlısı gösterilerin artmasından da endişeliler. İsrail Milli Haber Ajansı (İsrael National News) geçenlerde Türkiyeli radikal İslamcıların bu ülkedeki değişik şehirlerde "Özgür Kudüs İsrailsiz Dünya" sloganı altında gece programları düzenlediğini haber yaptı. Toplantı salonları Nasrallah'ın ve Şeyh Ahmed Yasin'in fotoğraflarıyla süsleniyor, konuşmacı kürsülerinden aşağıya Filistin bayrakları sarkıtılıyor. Benzer olaylara ülkenin belli başlı Kürt bölgeleri olan doğu ve güney doğu kısımlarındaki şehirlerde de rastlanıyor, geniş kitlelerin katılımıyla bu nüfusu bu yönde politize etmeye dönük çabalar artış kaydediyor. (IsraelNN.com, 25 Mayıs; velfecr.com, 23 Mart;agd.org.tr, 23 Mart). Batılı siyasi gözlemcileri endişelendiren olaylardan biri de 22 Mart'ta Sakarya'da, ömrünü “Özgür Kudüs” davasına adamış olan Nureddin Şirin tarafından düzenlenen gösteri idi. Miting Anadolu Gençlik Derneği (AGD) ve diğer İslami organizasyonların katılımıyla gerçekleştirilmişti. ( velfecr.com, 28 Mayıs) (Not: Sakarya'daki miting Anadolu Gençlik tarafından düzenlenip Nureddin Şirin bu mitinge konuşmacı olarak katılmıştı velfecr) Bu akımları daha iyi anlamak için Nureddin Şirin'in kim olduğuna bakmak gerekiyor, ayrıca bu kalabalık gösterinin niçin Sakarya'da düzenlendiği ve niçin AGD tarafından desteklendiği de sorulmalı. Nureddin Şirin İslamcı dergi Tevhid'de ve Selam gazetesinde Kudüs'ün nasıl özgür kılınacağı hakkında yazan İslamcı bir yazar. Aynı zamanda İslamcı velfecr.com sitesinin de sahibi. Şirin son yirmi yılda Kudüs meselesinin Türkiye gündeminde canlı kalabilmesi için yüzlerce toplantı ve miting organize etti, bunlara katıldı. Bu çalışmalarının sonucu olarak da 10 yılını hapiste geçirdi. (Gerçek Hayat, 29 Aralık 2007). Ankara'daki Hollanda konsolosluğu önünde 4 Nisan'da gerçekleştirdiği son protesto gösterisinin ardından da polis tarafından göz altına alındı,fakat kısa bir süre sonra serbest bırakıldı (islamiyonelis.com, 4 Nisan). (Not: Protesto gösterisi Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu önünde düzenlenmişti. velfecr) Nureddin Şirin'in Hizbullah'ın askeri kanadına Türk İslamcıları kaydetmek çabası başarıya ulaşmış değil şimdiye dek. Lübnan Şii toplumu içersindeki güçlü temelinden dolayı Hizbullah, silahlı mücadelesine katılacak Türk militanlara ihtiyaç duymamış olabilir. Nureddin Şirin'in başarılı olduğu nokta, Türkiye'deki İsrail karşıtı söylemi canlı tutabilmesindedir, İsrail savunma güçlerinin Filistinli ve Lübnanlı sivilleri vurduğu her seferinde düzenlediği yardım kampanyası organizasyonları da cabası. Bu geniş katılımlı toplantı Sakarya'da düzenlendi çünkü bu şehir ulusalcı hareketlerin yüzünden Kürt, Batı ve İsrail karşıtı akımların yatağına dönmüş durumda. 2006 yılından bu yana şehirde, provakasyon ve şiddet içeren protestoların yer aldığı dört gösteri düzenlendi. (Zaman, 4 Mayıs). Belki de bu İsrail karşıtı gösterileri düzenleyenler Sakarya halkında sabitleşmiş olan anti-İsrail duyguları kendi lehlerine olarak kullanmışlardır. ADG benzeri toplantılara düzenli olarak imza atıyor ama genellikle fazla insanı çekmekte başarısız olurlardı. 28 Mayıs'ta AGD Malatya'da Kudüs günü düzenledi ama sadece birkaç yüz kişi katıldı bu toplantıya. (velfecr.com, 28 Mayıs) Anahtar soru şu, ADG son aylarda niçin bu kadar aktif? Anadolu Gençlik Derneği İslamcı Saadet partisinin gençlik koludur, eski İslamcı başbakan Necmeddin Erbakan'ın Milli Görüş ideolojisine bağlıdır. Belki de bu durum AKP'nin devlet elitleriyle olan mücadelesiyle ve İsrail-Suriye barışını sağlamaya dönük çabalarıyla yakından ilgili. AKP İslami mesajını değiştirmek suretiyle iktidar olabilmiş, gerçekte Milli Görüş hareketinden kopmuş bir gruptur. Fakat savcı Abdurrahman Yalçınkaya AKP'yi Anayasaya aykırı olduğu için kapatma amaçlı dava açmış durumda. Pek çok siyasi gözlemciye göre Anayasa Mahkemesi AKP'yi kapatabilir. Böylesi bir durumda Saadet Partisi AKP'ye kaptırdığı İslamcı kalelerini geri almak isteyecek. Eğer Suriye ve İsrail arasındaki barış anlaşmaları İsrail'in lehine sonuçlanırsa Saadet Partisi, AKP karşısında İsrail karşıtı duyguları kullanarak avantaj elde edebilecek. İsrail sitelerinden israelnationalnews.com'da yayınlanan "Hamas and Hizbullah Recruiting in Increasingly Islamist Turkey" (Hamas ve Hizbullah Türkiyeli İslamcılar Arasından Asker Topluyor) başlıklı yazıyı Ozan Kemal SARIALİOĞLU'nun tercümesiyle sunuyoruz. HAMAS VE HİZBULLAH TÜRKİYELİ İSLAMCILAR ARASINDAN ASKER TOPLUYOR Ezra Halevi Pek çok İsrailli için gözde bir tatil mekanı olan ve bu aralar Suriye ile yapılan barış görüşmelerine ev sahipliği yapan Türkiye, İsrail'in yok edilmesine dönük İslamcı programlarda yoğun bir artışa tanıklık ediyor bu günlerde. Türk web sitesi velfecr.com'a göre Türkiyeli radikal İslamcılar bu ülkedeki değişik şehirlerde “Özgür Kudüs, İsrailsiz Bir Dünya” sloganı altında gece programları düzenliyorlar, toplantı salonları Nasrallah'ın ve Şeyh Ahmed Yasin'in fotoğraflarıyla süsleniyor, konuşmacı kürsülerinden aşağıya Filistin bayrakları sarkıtılıyor. Toplantılarda Hamas ve Hizbullah yüceltilirken İsrail ve Batılı ülkeler şeytan olarak gösteriliyor, “cihadcı” konuşmalar yapılıyor. Katılımcılardan Filistinli gruplara para yardımında bulunmaları isteniyor, hatta terörist operasyonlarına katılabilmek için eğitimlerine katılmaları çağrısında bulunuluyor. Benzer olaylara ülkenin belli başlı Kürt bölgeleri olan doğu ve güney doğu kısımlarındaki şehirlerde de rastlanıyor, geniş kitlelerin katılımıyla nüfusu bu yönde politize etmeye dönük çabalarda artış gözleniyor.. Aşağıdaki cümleler radikal İslamcı aktivist Nureddin Şirin'in Van'da yaptığı ve ABD ve İsrail'in yanı sıra Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır'ı da hedef aldığı konuşmasından bazı bölümler: Bush İsrail'den sonra Suudi Arabistan'a gitti. Şimdi de Mısır'a gidiyor. Amerikan uşağı Mısır Ürdün ve Suud Arabistan gibi rejimlerin İslam Ümmeti'ne ihaneti siyonistlerin zulüm, katliam, işkence ve cinayetlerinden geri kalan değildir. Bugün Gazze'ye uygulanan ambargonun sorumlusu her şeyden önce kapıları kapalı tutan Mısır rejimidir. Suud rejimi kralı kendisini Mekke ve Medine'nin hizmetçisi olarak lanse etmektedir. Hayır, siz Mekke ve Medine'nin değil, Amerika ve İsrail'in hizmetçisisiniz. Siz Amerika ve İsrail'in suç ortaklarısınız. Eğer sizin ihanetleriniz olmasaydı, Eğer Mekke sizin işgaliniz altında olmasaydı, Kudüs de Siyonistlerin işgali altında olmayacaktı. Hizbullah 33 gün savaşında İsrail'e tarihinin en ağır darbesini indirdiği sırada, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün, Lübnan'ın Fuad Sinyora'sı ile gizlice anlaşarak İsrail'e “Hizbullah'ın işini bitirin” çağrısında bulundular. Ey Amerika ve ey Amerika'nın Ortadoğu'daki hain işbirlikçileri! Ey Suudiler, Ey Mısır, ey Ürdün ve ey Amerika'nın Lübnan'daki ayak takımı Sinyora! Hepiniz bir araya gelseniz de Hizbullah'ı yok edemezsiniz. Hizbullah'ı bir adım dahi geri adım attıramazsınız. Siyonistlerin dostları ve işbirlikçileri, bilesiniz ki sizin de sonunuz yakındır. Allah bizi özgür Kudüs'te, İsrail'siz bir dünyada buluştursun. Allah bizleri Allahuekber feryadlarının dünyanın her bir yanında yankılandığı o güzel günlerde buluştursun. Allah bizleri Beyazsaray'dan kara saray'a, Paris'ten, Roma ve Madrid'e Allahueker feryadlarının yankılandığı günlere ulaştırsın..."
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|