'Sayın gazeteciler! Pis yobazlar oy almış olabilirler; ama bu onlara her şeyi yapma imkânı vermez. O pis Gül, o pis türbanlı karısı oraya çıkarsa biz sokaklara dökülürüz. İstemiyoruz o pis insanları orada..." Böylesine bir mesaj ile yazıya başladığım için özür dilerim.
Sanmayın ki, spam bir mail bu. İsmi cismi belli, telefonu, web sitesi olan ve yat işleten bir hanımefendi, bu mesajı tüm gazetecilere yollamayı hayatının gayesi ve anlamı yapmış durumda. 22 Temmuz'dan sonra birkaç gün şaşkınlık yaşayıp maillerini kesen bu bayan yukarıdaki maili kısa süre önce yine yollamaya başladı sağa sola...

Ve yine sanmayın ki, yukarıdaki mailin sahibi ve zihniyetindeki insanlar azınlıkta yahut marjinal kıyılarda konuşlanmış durumdadır. Açın Andıç ve Ulak medyasının sayfalarını imzasıyla, resmiyle görün bu zihniyeti. 'Bir AKP'li cumhurbaşkanı olacağına bir Ermeni olsun daha iyi' diyeni mi istersiniz, yoksa 'Göbeğini kaşıyan aşağılık insanlar bunlara oy verdi' demek isteyeni mi? Halkı salak yerine koyanı mı ararsınız, yoksa 'yüzde 50 olsanız ne yazar 99 bile yetmez' diye ali kıran baş keseni mi?

Siz zannediyor musunuz ki onların sıkıntısı Abdullah Gül yahut eşidir! Öyle olmadığını kendileri de pekala biliyor. Bal gibi biliyorlar; ama yaklaşık 50 yıldan beri geliştirdikleri Türk usulü bir takiyye ile kıvırmaya, lafı dolandırmaya çabalıyorlar. Tıpkı başörtüsü yahut türban konusunda olduğu gibi... Tıpkı demokrasi ve inanç konusunda olduğu gibi...

Bu zihniyetin yeni sakızının adı da şövalyelik ve incelik... Dün, 'gerekirse yollara barikatlar kurar vücutlarımızı siper ederiz' diyenler, yazılarına 'yok daha neler' diye başlıklar koyanlar şimdi de yeni bir taktik geliştirdiler. Dün 'gidelim seçime, alabilirseniz yeterli çoğunluğu istediğinizi seçin' diyenler, şimdi 'ülke gerginliğe saplanır, çatışma olur' diye ideoloji altından sopa gösteriyor.

Ve siz zannediyor musunuz ki Abdullah Gül'e bile 'Hadi şövalyem, hadi canımın içi, yap bir jest içimizin yağını erit' diyenler kendileri gibi olmayan başka birini içlerine sindirerek 'tamam işte bu' desin? Bu ülkede yıllarca dışişleri bakanlığı yapmış, ülkeyi dışarıda layıkıyla temsil etmiş, nezaketin ve naifliğin sembolü bir insana bile tahammül etmeyenlerin başka birini içine sindirebilmesi mümkün mü? Onlar da bal gibi biliyor ki, sorun isim filan değildir. Sorun kendileri gibi olmayanları o makama layık olarak görmemeleridir.

Madem bu kadar şövalye ruhlular, madem iç dünyaları incele incele kırılma gösterecek düzeye gelmiş, neden kendileri bir incelik göstermiyor ve şövalyelik yapmıyorlar? Düne kadar manşetlerinden çaktıkları, bültenlerinde geçirdikleri, her türlü kazuletliği mazur gördükleri, kendileri gibi olmayan herhangi birine, 'Biz sizden hazzetmeyiz; ama şövalyelik bizde kalsın, sesimizi çıkarmıyor, halkın tercihine saygı duyuyoruz' deme feragatini ve olgunluğunu göstermiyorlar?

Size başka bir şey söyleyeyim mi? Bu ülkede bir şeyin iyi olduğunu anlamak için sadece hakim medyayı tersinden okumak bile yeterlidir bence! Andıç ve ulak medyasının 'tu kaka' diyerek aforoz ettiği kişi, kavram, olay her ne ise mutlaka menfaat yararınadır diye bir alt bilinç gelişmiştir vatandaşta. O nedenle medya hangi partiyi pompalamaya çabalarsa sonuç tam tersi çıkar! Elbette bazı istisnai durumlar vardır ve bunlar kaideyi bozmayacaktır...

Toparlıyorum; düne kadar vuruşarak yayın yapan, anketlerinde, köşe yazılarında, manşetlerinde 'AKP zihniyeti' diye aşağılamaya çalıştıkları kesime karşı şimdi diz çöküp 'yap bi incelik' deme taktiği vizyona girmiştir. Kanaatimce bu milletin buna karnı toktur; ama AKP'nin mide durumunu bilemem tabii. Bu menüyü yiyip yemeyeceğini pek yakında göreceğiz elbette.

Aslına bakılırsa hoş taktik bu; dün 'eşiniz başını açmazsa hiçbir şey olamazsınız' diye aba altından postal gösterenlerin bugün, 'hadi bayan Gül yap bir jest' deme durumunda olmaları bilinçli bir taktik değişiminin kanıtı değildir de nedir?


11 Ağustos 2007, Cumartesi