11-25-2007, 21:23 | #1 |
Sözün Gücü Gücün Sözünü Bastırmadıkça...
Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı, İslâm'ın zirve vahyi olan Kur'an onlara sözün gücünü öğretmişti.
Kur’an vahyi ilk olarak “Oku Rabbin adına!” diye başlamıştı. “Vur Rabbin adına.. Kır Rabbin adına.. Yok et Rabbin adına.. Tahrip et Rabbin adına.. Tarumar et Rabbin adına..” diye başlamamıştı. Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı. Yüce Kitap onlara “sözün tamamını dinleyip en güzeline uymayı” emretmişti. Kur’an’ın bir sâresine isim olan Lokman oğluna öyle demişti: “Yavrucuğum! Kulluğunu tam ve dosdoğru yap. iyiliği öner, kötülükten sakındır. Bu sırada başına gelen sıkıntılara da göğüs ger. Fakat bütün bunlar sebat ve kararlılık gerektiren işlerdendir. Kasıntılık yapıp insanlara karşı böbürlenme ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma! Unutma ki, Allah her kendini beğenmiş küstahı sevmez! (Hayat) yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme. Unutma ki seslerin en çirkini (sesi yükseldikçe çirkinleşen) eşeğin sesidir.” Hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız. Kur’an’a muhatap olan, ‘oku’ emrine muhatap olan her mümin, Lokman'ın oğludur. “Lokman mı söylemişti, Kur’an mı?” diye sormaya ne hacet? Unutmayın, hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız. Lokman'ın ağzından konuşan, "Hayat yürüyüşünde dengeli ol" diyen, "Sesini yükseltme" diyen Kur'an'dır. Yani ki “sözünü, sözünün kalitesini yükselt” demiştir. Sesini yükseltenler buyurgan ve mütehakkim olmak isteyenlerdir. Zorbalığa ve zora niyetlenenlerdir. Sözleri etkili olmadığı için, dahası sözün gücüne inanmadıkları için, güçlü söz söylemekten aciz oldukları için, var güçlerini seslerine vermişlerdir. Sözün açığını, hatta sözün yokluğunu sesle bastırmaya kalkmışlardır. Sözünü yükseltenler, sesten medet ummazlar. Çünkü yüksek sözün etkisi, yüksek sesin etkisinden daha güçlü ve kalıcıdır. Sözünü yükseltmek yerine sesini yükseltmeyi marifet sayanlar, gün gelmiş doğal sesle de yetinmez olmuşlardır. Güç histerisi onları hep daha fazlasını elde etmeye zorlamıştır. Ve bombaları icat etmişlerdir. Bombaların sesi daha yüksek çıkmaktadır çünkü. Her bomba sesin saltanatına bir katkıdır. Her ateşli silah sözün gücüne karşı sesin gücünü temsil eder. Barutu Doğu bulduğu halde, ateşli silahları Batı'nın icat etmesi bir tesadüf müdür? Tıpkı mikrobu Doğu keşfettiği halde, mikroptan silah yapmayı Batı’nın akıl ettiği gibi... En sonunda, silahların sesi insanların sesini bastırmıştır. Sesin gücüne inananların silahları, sözün gücüne inananları vurmuştur. Ne var ki, Ebu Cehil'in tokadı Kabe'de söz sarayının sultanı olan Kur'an'ı okuyan Abdullah b. Mes'ud'un sesini bastıramamıştı. Mekke reisinin karısı Hind'in tefinin sesi, tekbiri bastırmaya yetmemişti. Hattab oğlu Ömer'in tokadının sesi, Hattab kızı Fatıma'nın sözünü bastırmaya yetmemişti. Sonunda tokadın sahibi de, sözün gücüne boyun eğmişti. Nadr b. Haris'in ‘lehve'l-hadis’i (boş sözleri) vahyi bastırmaya yetmemişti. Fakat modern zamanların Ebu Cehilleri, Hindleri, Nadrları, sözün karşısına kendi sesleriyle değil, silahların sesleriyle çıktılar. Söz medeniyetinin çocuklarına nişan aldılar. Onları can evinden vurdular. Hanelerini başlarına yıktılar. Ailenin reisini vahşice katledip aileyi dağıttılar. Anasını dağa kaldırdılar, mahremiyetine saldırdılar. Ve ailenin çocuklarının her biri bir yere savruldu. Kimi köprü altında ekmek dilenen, kimi izbelerde tiner koklayan, kimi sokak çetelerinde magandalık yapan sokak çocuklarına döndüler. İşin en kötüsü neydi, biliyor musunuz? Gücün sözü karşısında direnemeyen söz medeniyetinin çocukları, sözün gücüne olan inançlarını kaybettiler. Daha beteri de oldu: Artık onlar da gücün sözüne inanmaya başladılar. Güçlü olmak için daha yüksek sese sahip olmak gerektiğine inandırıldılar. Onları gücün sözüyle yok etmeye kalkan ahlâksız güç sahipleri, karşılarındaki de gücün sözüne başvurunca, utanmaz ve arlanmazca cayırtıyı bastılar. Oysa ki söz medeniyetinin çocukları bidayette böyle değillerdi. Sözün gücüne inanırlar, gücün sözünü dinlemezlerdi. Dahası gücün sözünü sözün gücüyle bastırırlardı. Onların ahlâkını bozanlar, kendi değerlerine yabancılaştıranlar, şimdi ektikleri rüzgarın hasadını yapıyorlar. Şu fırtınanın sebebi budur. Parça ve bütün... işte bütün mesele. Parçayı Müslümanların gözüne sokmak, hakikate karşı düzenlenmiş bir terör eylemidir. Onlar terörden beslenen terör istismarcılarıdır. Aslolan bütünü görmektir. Hikmet budur. Bütünü parçaya feda etmeyenler, şundan emin olmalılar: En sonunda ‘söz’ün gücü, gücün sözüne galip gelecektir. M. İslamoğlu
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-25-2007, 21:37 | #2 |
Sözün Gücü Gücün Sözünü Bastırmadıkça...
Allah razı olsun..
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|