![]() |
#1 |
![]() ![]() Aradan 13 yıl geçmiş olmasına rağmen bu şehirden hala katliamdan geri kalan toplu mezarlar çıkıyor... Bugün, İkinci Dünya savaşından sonra en kanlı katliam olarak tarihe gecen Srebrenitsa soykırımının 13. yıldönümü. Aradan 13 yıl geçmiş olmasına rağmen bu şehirden hala katliamdan geri kalan toplu mezarlar çıkıyor. Bugün de Potocari şehitliğinde, cesetleri henüz bulunan 300 Boşnak Müslüman, büyük bir törenle defnedilecek. 11 Temmuz 1995'te başlayan bu soykırımda Bosna Hersek'in Srebrenitsa şehrinde ve etrafındaki köylerde yaşayan binlerce insan hayatını kaybetti. Savaş öncesi Srebrenitsa halkının yüzde 85'ini Boşnak Müslümanlar oluştururken 14 Temmuz 1995'te şehirde bir tek sağ Müslüman bulunamamıştı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ailelerinden ayrıldıktan ve işkencelere maruz kaldıktan sonra Sırp askerleri tarafından otobüslere doldurulup Sırp Cumhuriyetinden çıkartıldı. Sırp askerlerin eline düsen erkekler ise öldürüldü. Bir çok kadın tecavüze uğradı. Tüm bunlar olurken büyük çoğunluğu erkeklerden oluşan binlerce insan da Sırp ordusundan kurtulmak için Tuzla (Srebrenitsa'ya 100 km. uzaklıktaki bir şehir) yoluna düştü. Ufacık umutlar ve kocaman korkular onları bu yola sürükledi. Bu insanlardan biri de Senam Omerovic'di. Srebrenitsa katliamından sağ olarak kurtulan Omerovic, yaralarını sarmaya çalışırken yeni yaralarının açıldığını, bugün Srebrenitsa'da Müslmünaların en büyük sorunun işsizlik olduğunu söylüyor. Çünkü Sırplar, Müslümanlar'a iş vermiyor, Yani Sırpların yeni silahı ekonomik güçleri! Haber Editör
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Srebrenitsa Soykırımı : 11 Temmuz 1995 günü bebeğinden ihtiyarına kadar 12.000'in üzerinde Boşnak erkeğin, BM Barış Gücü Askerleri korumasında ve Güvenli Bölgede olmalarına rağmen, tamamının üç gün süresince hunharca katledildiği soykırım.
SIRP VAHŞETİ-BOŞNAK SOYKIRIMI Yakın tarihimizin en karanlık sayfalarından birini teşkil eden Bosna Savaşında [Bosna savaşını diğer savaşlardan ayıran yön şudur ki; savaş büyük çoğunlukla Sırbistan Ordusuyla, Silahsız-Savunmasız Boşnak Siviller arasında cereyan etmiştir.!] 1992-1995 yılları arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna Hersek’te yarım milyona yakın [350.000'inin Üzerinde] Boşnak dünyanın gözü önünde sistematik olarak katledilip soykırıma tabi tutulmuştur.[Sırplar, savaş süresince onbinlerce kadına tecavüz etmiş, katlettikleri insanlarda bebek, çocuk, kadın, ihtiyar ayrımı yapmadan hepsini akla-hayale sığmaz işkencelerle öldürmüşlerdir.]6 - 8 Temmuz 1995: Daha önce Kuzey-Bosna’daki Sırp saldırılarından kaçan binlerce sivilin sığındığı Srebrenica kenti Sırp güçleri tarafından kuşatıldı. Kente sığınan bu kalabalıklar orada bulunan 600 civarında Hollandalı barış gücü askerinin koruması altında idi. Mayıs ayından itibaren kuşatma altındaki bölgede yiyecek gittikçe azalıyor ve dışarıdan da gelmiyordu. Sırp güçleri sabaha doğru kenti tank ve top ateşiyle bombardıman etmeye başladılar. Kuşatmada, Sırbistan’dan gelen ağır silahlarla saldıran Sırp askerlerinin yanı sıra Arkan’a [Sırbistan Ordusu tarafından, Sırp paralı milislerinin komutanlığına getirilen eski Sırbistan Özel Kuvvetlerinde görevli olan alçak] bağlı paramiliter Sırp çeteleri de yer almıştı. Bu maksatla Sırbistan Tarafından bölgeye 12 bin asker, 30 tank, 100'lerce top ile Sam füzeleri sevk edilmişti. Müslüman Bosnalı savaşçılar barış güçlerine teslim ettikleri silahların geri verilmesini istemelerine rağmen isteklerine olumsuz cevap aldılar. Bombardımanların sıklaşması ve atılan roketlerin sığınmacıların bulunduğu merkezin ve barış gücünün gözlem yerlerinin yakınlarına kadar ulaşması sonucu Hollandalı komutan BM merkezinden yardım istedi.. 9 Temmuz 1995: Sırp güçlerin bombardımanı ağırlaştırmaları sonucu binlerce sığınmacı, Hollanda gözlem mevzilerine saldıran ve 30 askeri rehin alıp ilerleyen Sırpların önünden, güneydeki kamplardan şehrin iç bölgelerine akın etmeye başladı. 10 Temmuz 1995: Hollandalı birliklerin komutanı Albay Karremans Sırpların, Hollanda mevzilerini bombalaması sonucu BM’den yardım istedi. BM Yugoslavya Koruma Gücü Komutanı General Bernard Janvier başlangıçta reddetti; ancak ikinci istekten sonra kabul etmek zorunda kaldı. Uçaklar şehre ulaşmadan Sırp saldırıları geçici olarak durdu ve saldırılar ertelendi. Srebrenica’nın düşmesinden önce General Janvier, BM güçlerinin bu tepkisizliğini savunarak basın toplantısında şu açıklamayı yaptı: “Herkese bir kez daha hatırlatmak isterim ki, Bosna Hükümet Ordusu birlikleri kendilerini savunacak güce sahiptir. Hem Srebrenica’ya yönelik bir müdahale yapmamız da Boşnaklar tarafından istenmemektedir. Oradaki durum 1993’teki gibi değil. Aldığım bilgilere göre Boşnak askerler Srebrenica yolu üzerindeki Hollanda askerlerine ateş etmekte ve Srebrenica üzerinde uçan NATO uçaklarına saldırmaktadırlar. Müslümanlar bizi arzulamadığımız bir yola çekmeye çalışmaktadırlar.” BM Yugoslavya Özel Temsilcisi Yashushi Akashi de: “Saldırıları Müslümanlar başlatıyor. Sonra da BM ve uluslar arası güçü yanlış kararlarına ortak etmeye çalışıyorlar.” diyerek Janvier’in bu ifadelerine destek verdi. Aynı gün akşam üzeri kent merkezinde bulunan 4.000 civarında sığınmacı panik içerisinde sokaklarda koşuşturuyordu. Hollanda mevzileri etrafında büyük kalabalıklar toplanıyordu. Hollandalı komutan, Sırpların ertesi gün 06:00’ya kadar güvenlikli bölgeden çekilmedikleri takdirde NATO uçaklarının büyük bir hava saldırısı başlatacağını söyledi. 11 Temmuz 1995: Sırp güçleri beklenen saatte geri çekilmedi. Ancak saat 09:00’da Albay Karremans Saraybosna’daki merkezden yakın hava desteğinin yanlış biçimde istendiği yönünde bir mesaj aldı. Saat 10:30’da tekrar gönderilen dilekçe General Janvier’e ulaştı; ancak bu esnada 06:00’dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya’ya dönmek zorunda kalmışlardı. Gün ortasında çoğunluğu kadın, çocuk ve zayıflardan müteşekkil 20.000’den fazla sığınmacı Potoçari’deki ana Hollanda üssüne kaçtılar. Saat 14:30’da hava saldırısı konusundaki kararsızlık nihayet sona erdi ve iki Hollanda F-16 uçağı Srebrenica’yı kuşatan Sırp mevzilerine iki adet bomba bıraktı. Bombalardan biri bir Sırp zırhlı taşıyıcıyı vurdu, diğeri ise bir tanka isabetsiz atış yaptı. Sırplar bu saldırılara ellerindeki Hollandalı rehineleri öldürecekleri ve sığınmacıları bombardıman edecekleri tehdidiyle karşılık verince bundan sonraki saldırılar durdu. Sırp Komutan Ratko Mladic Sırp kamera ekibiyle birlikte iki saat sonra şehre girdi. Akşam olunca Mladiç, Albay Karremans’ı yemeğe davet ederek Müslümanların canlarını garanti altına almak için silahlarını teslim etmeleri gerektiği ültimatomunu verdi. Mladiç hem Srebrenica’ya saldırıyı hem de bunu takip eden soykırımı bizzat yönetti. Amerikan istihbarat kaynaklarına göre ise emirleri bir Sırp generalden alıyordu. İlginçtir ki, Srebranica’nın düştüğü saatlerde BM Genel Sekreteri Bturos Gali Atina’da “barışa yaptığı katkılardan dolayı” Onasis Ödülü almakla meşguldü. Avrupa ise aynı saatlerde faşizme karşı zaferinin 50. yılını kutluyordu. 12 Temmuz 1995: Otobüsler, kadınları ve çocukları Müslüman bölgesine taşımak üzere kente gelirken Sırplar, 6 ile 80 yaş arası bütün erkekleri “savaş suçlusu sanıkları sorguya çekmek” bahanesiyle ayırmaya başladı. Sonraki 30 saat içerisinde 23.000 dolayında kadın ve çocuk bölgeden tahliye edildi. Ayrılan yüzlerce erkek ise kamyonlara ve depolara doldurulmaya başlandı. Kadın, çocuk ve yetişkin erkekten oluşan 15.000 civarında Müslüman Bosnalı grup Susnjari’de toplanarak Tuzla’ya ulaşabilmek için ormanlık bölgeye daldılar. Gece boyu Srebrenica’dan dağlar üzerinden kaçmaya çalışırken Sırplar tarafından bombardımana tutuldular. Çoğu bu katliamdan, vahşetten kaçışta ya Arkan’ın köpeklerine, [Sırp Paramiliter Askerlerine] ya Sırp tuzaklarına yada açlık ve susuzluğa kurban gittiler. Kaçanları yakalamak için hileli yöntemler kullanan Sırplar, kimyasal silah kullanmaktan geri durmadılar. Yola çıkanlardan pek azı bu tüyler ürperten vahşetten kaçıp Tuzla’ya ulaşabildi. 13 Temmuz 1995: Karavica köyü yakınında bir depoda silahsız Müslümanlar şehit edilmeye başlandı. 11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Mladiç ve adamlarının Brutanaç’ta Hollanda üssü yetkilileri ile görüşmeleri sonucu barış gücü askerleri Hollanda üssü durumundaki Potoçari’ye sığınan 5000 Müslümanı Sırplara teslim ettiler. Buna karşılık Sırplar Nova Kasaba üssünde tutulan 14 Hollandalı askeri serbest bıraktılar. Potoçari’ye kadar gelen Mladiç televizyon kameraları karşısında kimseye bir şey yapılmayacağı ve herkesin güvenle Srebrenica dışına çıkarılacağı garantisi verdi. Gelen 60 kadar kamyon ve otobüse bindirilen erkeklere esir değişimi için Tuzla’ya gönderilecekleri söylendi. Görgü tanıklarının ifadesine göre bu sırada Hollandalı askerler bir kenara çekilip olanları izlemekten, hatta sığınmacı boşnakları Sırplara teslim etmekten başka bir şey yapmıyorlardı. İki gün süren bir katliamın ardından, kendilerine hiçbir şey yapılmayacağı garantisi verilen bu gruptan kurtulan olmadı. 16 Temmuz 1995: Srebrenica’dan kaçıp Müslüman hakimiyetindeki bölgeye ulaşan ilk Bosnalılarla birlikte soykırım haberleri de ortaya çıktı. Görgü tanıkları inanılması güç vahşet, katliam öyküleri anlatıyorlardı.[Sırp Askerleri, kadınlara tecavüz ediyor, göğüsleri kesiliyor, et doğranır gibi doğranıyorlardı. Annelerin kucağından çocukları alınıyor yanlarında kurşunlanıp, boğazlanıyorlardı. Boşnak erkeklerden binlercesini depolara doldurup yakıyorlardı. İş makineleri büyük toplu mezar yerleri açıyor, açık arazide kurşuna dizilenler buralara dolduruluyordu....] BM ile Sırplar arasındaki müzakereler neticesinde Hollandalıların geride silahlarını, yiyeceklerini ve sağlık gereçlerini bırakarak en azından Srebrenica’yı terk etmelerine izin verildi. ALİYA'dan; Aliya, SDA'nın Genel Kurulu'ndaki veda konuşmasında şunları söylüyordu: "Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşAllah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım." “Çektiğimiz zulümleri imanımızla göğüsledik”, “Hayat kısa değil, ben onu uzun buluyorum.” diyen, İslam dünyası için bir model lider olan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, 78 yaşında Saraybosna hastanesinde 19 Ekim 2003’te vefat etti. www.srebrenitsa.com |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|