Şu yüzde bir buçuk meselesi!..

Ekrem Kızıltaş
[email protected]
10.12.2007


Problemin getirildiği noktada başat soru şu: Türban ve başörtüsü, aslında farklı şeyler midir ve bu ikisinin arasını şekil olarak ayırabilmek mümkün müdür? Başta başını örtme alışkanlığına sahip kadınlarımız olmak üzere, büyük çoğunluk buna ‘hayır’ diyor.

Başörtüsü çeşitliliği, şekil ve renk olarak tamamen renkler ve zevkler meselesidir ve inançları sebebiyle başlarını örtenler için önemli olan maksadın hasıl olmasıdır...

En son Tarhan Erdem, ‘Türbanla başörtüsü arasında, etekle pantolon arasındaki kadar açık bir fark vardır’ gibisinden, müthiş bir açıklama yaptı. Ama kimse ne dediğini anlamadı.

Türban ve başörtüsü arasındaki fark meselesinin bugünlerde gündeme gelmesinin sebebini biliyorsunuz.

Eylül Ayı’nda iki ayrı kamuoyu yoklaması yapıldı.

Bunlardan birisine göre ‘türbanlı’ sayısı azalıyordu. Ama diğeri, geçtiğimiz günlerde yayınlananı yani, türbanlı sayısının arttığı iddiasındaydı.

İki araştırmanın da referansı, 2003 yılında yapılan bir başka araştırmaydı ve neticeler o araştırmaya göre değerlendiriliyordu.

Artan ya da azalan ne?

Arttığında ya da azaldığında ne olduğu ya da olacağından çok; neyin arttığı ve neyin azaldığı üzerinde bir anlaşma yapılması gerekiyordu. Her nedense, yapılmayan da, tam olarak bu idi işte...

Yani artan, birilerinin ısrarla türban dediği başörtülülerin sayısı mıydı; yoksa, başörtüsüne ısrarla türban diyenlerin etkisinde kalıp da, başına örttüğü başörtüsüne türban diyenlerin sayısı mı?

Araştırmalar, soruların nasıl sorulacağı bilinmediği ya da zaten amaç bu olmadığı için olsa gerek, bu hususta pek bilgi verici değil.

Günlerdir, toplam kadın nüfus içerisindeki oranları yüzde 70’i bulan başörtülü hanımlardan bazılarının, herhangi bir sebeple başlarına örttükleri örtüye türban demiş olması temelinden hareketle, türban mevzuu tartışılıyor yine.

Konuyla alakalı temel sorular ise hiç bir zaman karşılığını bulamıyor.

Başörtüsü ile türban farklı şeyler midir?

Türbanlıların sayısı arttı ya da azaldı denirken, aslında fiili bir gelişmeden mi bahsediliyor yoksa, kastedilen şeyle alakalı bir kavram kargaşası ile mi karşı karşıyayız?

Buradan hareketle de gelinen nokta şu: Türbana karşıyız ama başörtüsüne sözümüz yok sözünün, herhangi bir anlamı var mıdır?

Cipteki başörtülü!..

Açıktan söylenemiyor olsa da, başlarını örtmeyi tercih eden hanımların toplumun hemen her kesiminde ve bu arada zengin muhitlerde de görünmeye başlaması, birilerinin canını fena sıkmış durumda.

Cipe binen, lüks alışveriş merkezlerinde ve ünlü markaların satıldığı yerlerde dolaşan başörtülülerden (türbanlılardan) bahsetmek moda oldu son günlerde..

Bütün mesele, kadınlarımızın inançları gereği başlarını örtüyor olmasının rahatsız ettiği bir kesimin ortalığı karıştırması, aslında.

Onlar, başörtüsüne –her nedense- bilinçli olarak karşılar ve bunu doğrudan ifade etme şansları olmadığı için de, en azından asıl dikkate alınacak kesimi; okuyan, yazan, düşünen, tartışanları hedef tahtasına oturtabilmek için türban oyunu oynuyorlar...

Şimdi Adalet Bakanımız olan Mehmet Ali Şahin’in, belki tam tersi manada söylediği bir söz vardı: “Başörtüsü Türkiye’de sadece yüzde bir buçuğun problemi” diye.

Aslında tam da öyle işte: Başörtüsü, Türkiye’de yaşayanların yüzde birbuçuğunu bile bulmayan bir kesimin kafasından doğan bir problem.

Onlar son derece normal bir davranışı, bazı mahallerde yasaklatmaya çalışmak suretiyle, bütün Milletimizi meşgul edebiliyorlar...