05-31-2008, 16:43 | #71 | ||
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
http://tr.fgulen.com/content/view/9990/140/ http://fethullahgulen.belgeleri.com/...hp&contentid=4 buyur oku |
|||
05-31-2008, 16:44 | #72 |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Irkçılar araya parazit sokmasııın. Onlar en fazla Türk olabilir.
Son yazımda “Irkçılığın Sefaleti” üzerinde durmaya çalışmış, konuyla ilgili Kürtçü ve Türkçü isimlerden örnekler vermiştim. Maksadım, ırk, renk, cinsiyet gibi ontolojik coğrafya, dil, ulus gibi gibi sosyolojik vakıalarla övünmenin, bunları belirleyici ölçüt olarak almanın yanlışlığını sergilemekti. İnsanın, kendi dahli olmayan fıtri-tabiî değerlerle övünmesini bir tür “âkıl ve baliğ olamama” durumu olarak gördüğümü belirtmeliyim. En basit ifadesiyle, kişi övünecekse, kendi kazanımlarıyla övünmeli diye düşünüyorum. Ama, genel ifadesiyle “asabiyetçiliğin” bundan çok daha kötü bir boyutu var ki, o da hayat tasavvurunun merkezine, ırk, ulus, dil, renk gibi ‘içkin’ ve ontik bir değeri yerleştirmektir. Bu, sonuçta ‘kaba bir materyalizmdir’ ve Şeytan’ın yaptığı da zaten buydu: “Ben ondan üstünüm!” Neden üstünsün? “Çünkü ben ateşten yaratıldım, o topraktan.” Aslında Kur’an’ın Şeytan’a nisbet ederek aktardığı bu anoloji, basbayağı maddeci bir mantık üzerine oturuyordu. Bugünkü yazıda ben, ırkçılık, ondan daha rafine ve modern bir asabiyet türü olan nasyonalizm/ulusçuluk gibi eğilimlerin, insani ve de islâmî değerlerle çatıştığını işlemeyi düşünmüştüm ki, aldığım özel bir mesaj –her ne kadar cevabını yine özel olarak vermişsem de- benim Ziya Gökalp hakkındaki düşüncelerimi açıklamamı gerekli kıldı. Özel bilgi bankamın yardımıyla birkaç not düşmem yerinde olacak: Ziya Gökalp bu toprakların yetiştirdiği cins, üretken ve sancılı kafalardan biridir. Her şeyden önce ahlaken dürüsttür; İttihat ve Terakki’nin koskoca Osmanlı’yı yağmaladığı yıllarda Cemiyet’in önde gelen bir üyesi olmasına rağmen ‘yağma’ kuyruğuna girmemiştir. Fakat o, döneminin tüm pozitivist aydınları gibi bu ülkenin ruh köküne ihanet edenlerin safında yer almıştır. Meriç’in ifadesiyle “müstağriptir”; entelektüel bir kurbandır. O, ne Namık Kemal gibi Osmanlıcı, ne Ali Suavi gibi inkılapçıdır. Yine onda “üç tarz-ı siyaset”in ‘müellifi’ Akçuraoğlu Yusuf’ta gördüğümüz kapsamlı sentezcilik de yoktur. O Abdullah Cevdet’in imansızlığıyla Âkif’in imanı arasında gidip gelmiş, fakat kendisine bir yer bulamamıştır. O bir yanıyla öz değerlerine Beşir Fuat kadar ‘Fransız’, bir yanıyla Şeref Sokağı’nın entelektüel çetebaşı Ahmet Rıza kadar ayrıksıdır. Beynine sıktığı kurşun kafatasına saplanmasa, akıbeti de az kalsın Beşir Fuat’a benzeyecekti. Onun durumu Kur’an’ın tam da şu nitelemesine benzer: “Müzebzebine beyne zalik, la ila hâulâ’ ve la ila hâulâ’ : İki arada bir derede kalmışlardır, ne o yana aittirler ne bu yana” Gökalp, entelektüel kimliğini dokuyan kişilerden bağımsız tanınamaz. Geçen yazımda değindiğim Moiz Cohen etkisi bir yana; onu ‘keşfeden’ isim olan Osmanlı ateisti Abdullah Cevdet, ve babası Tevfik Efendi’den sonra hayatını etkileyen ikinci isim olarak söz ettiği Diyarbakır belediye tabibi Ortodoks Rum Yorgi Efendi, Cohen’den hiç de aşağı değildirler. Onun, istikrarsız tabiatını en iyi bilen babası Tevfik Efendi’dir. Kendinden dinleyelim: “Ziya ilkokul öğrencisidir. Eve babasının bazı dostları gelir. Tevfik Efendi’ye “Oğlunu Avrupa’ya gönder de tahsilini orada tamamlasın” derler. Babası cevaplar: “Korkarım ki Avrupa’da gavur olur.” Konuklardan biri sorar: “Ya burda kalırsa?” Tevfik Efendi nükteyi patlatır: “O zaman da eşek olur.” Gökalp uzmanlarından biri olan Heyd’e göre “Orijinal bir mütefekkir değildir. Avrupa tarihi ve kültürü ile derin bir aşinalığı yoktur. Boyuna fikir değiştirir.” Gökalp’in fikri tutarsızlığı, belki de en çok eleştirilmesi gereken yönüdür. O konjonktürün adamıdır; bunu Erol Güngör de itiraf eder. Onun keskin dönüşü yalnızca Kürtçülük’ten Türkçülüğe değildir. Malta’dan dönüşünde Ankara yüzüne bakmaz, o Diyarbakır’a gider ve orada çıkardığı Küçük Mecmua’da yeni yönetimin hoşuna gidecek şeyler söyler ve başarır da. O önceleri Osmanlıcı’dır, sonraları Cumhuriyetçi. Önce Turancı’dır, daha sonra Türkiye’ci. Onun hilafet, din, imparatorluk, Avrupa konusundaki konjonktüre uygun fikri değişimleri, bir ‘tekamülün’ değil kırılmanın ve tezatın örneğidirler. Bizce Gökalp, özgün bir düşünür değil bir entelektüel montajcıdır. Mütefekkir denemez; o Fransız düşüncesinden aldığı şeyleri politik aktörlerin kullanımına hazırlayan bir adaptatördür. Heyd “Gökalp’ın Allah’ı cemiyettir” der bir şiirinden yola çıkarak. Bu bir haksızlıktır, o üstadı Cevdet gibi ateist değildi; fakat onda Allah’a teslim olmuş bir mü’minin duruşunu da göremiyoruz. Okuyun: “İslamiyet –en azından islami kurumlar- yabancı milletlerin harsına dayanıyor. Kızıl Elma’da Arapların, İranlıların, Avrupalıların dinlerini benimsemişiz.” Yahudilerin “milli din”ine benzer bir din kokusu gelmiyor mu burnunuza? Gelelim bazıları için önemli olan “Kürt mü-Türk mü?” sorusuna. Kendisine sorarsanız, iş karışık. İstanbul’a ilk gelişinde “Türk olduğunu hissetmiş”tir. Devam eder: “cedlerim Türk olmayan bir bölgeden gelmiş olsa bile, kendimi Türk sayarım. Çünkü bir adamın milliyetini tayin eden ırkî menşe değil, terbiye ve duygularıdır.” Tabi ki tarifi böyle yaparsanız iş değişiyor. Sizin anlayacağınız o “Türk olanlardan” değil “Türküm diyenlerden”. Çünkü o Çermikli. Kürtçe ana dili (gibi), çünkü annesi tanınmış bir Kürt ailesine mensup: Pirinççizadeler’den. Uriel Heyd “Kürtçe üzerine bazı araştırmalar da yapmıştır” diyor, fakat benim verdiğim gibi isim vermiyor. Benim açımdan, etnik kimliğin özel bir önemi yok, çünkü ben etnik aidiyyeti övünülecek ya da yerinilecek bir şey olarak görmüyorum; fakat bazıları için bu çok önemli olacak ki, beni bunları yazmaya ‘ikna’ ettiler; iyi de oldu. |
|
05-31-2008, 16:45 | #73 |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Bu adam gerçekten savcımı.?
Bu ülkede adalet olur mu.? Bu ülkede demokrasi olur mu.? Olmaz malesef bu adamlar olduğu sürece ipler onların ellerinde olduğu sürece hiç biri olmaz.. |
|
05-31-2008, 16:45 | #74 | ||
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
Analama zorlugu var sanırım Buraya ziya gökalp lafını atan lügat ben degilim benim yazılarımda gecmeyen bir seyi bana degil Lügata sormalısın lütfen yazıları bastan oku |
|||
05-31-2008, 16:46 | #75 |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Şu adamlar buraya alıntıladıkları şeyleri bir de kendileri okusa ya.
|
|
05-31-2008, 16:48 | #76 | |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
|
||
05-31-2008, 16:49 | #77 | |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
|
||
05-31-2008, 16:50 | #78 | |
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
CAHİL'e verilecek en güzel cevabı susmak'tır.Hadi ben sustum ;) sen devam et !!! ŞÜPHESİZ HERŞEYİ HAKKIYLA GÖREN VE BİLEN ALLAH(c.c)'tır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud] Ben daha birşey demiyorum. Bir kafire kafir demek müslüman'a bir şey kazandırmaz ancak Bir müslüman'a kafir demek insanı kafir eder. |
||
05-31-2008, 16:50 | #79 | ||
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
|
|||
05-31-2008, 16:51 | #80 | ||
Suçsuz ama KAPATILACAK!
Alıntı:
|
|||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|