08-29-2009, 19:31 | #1 |
**Sükut-u Hüzün**
SÜKÛT-U HÜZÜN
İçimin en iç odalarına hapsetmiştim seni. Yıllar yılı tutsağımdın sen benim, senin haberin yoktu… Gözlerinden, sözlerinden ve hiç büyümeyen, çocuk kalan yanlarından ibaret bir “sen”di içimde tutsak olan. En katışıksız sevgilerle besliyor, kem nazarlardan korumak için üzerine titriyordum içimdeki “sen”in… Hiç büyüme istiyordum, hep öyle kal,masum kal,küçük kal,bende kal… Ama zamanı durduramıyorduk.Zaman akıyor,aktıkça içimdeki seni benden söküyordu sanki,canımı yakıyordu.Sen içimden kayıyordun,içime koyuyordun,ben istemesem de büyüyordun. “Sen” büyüdükçe sığmıyordun içime.Kalemimden satırlara dökülüyordun sızım sızım.Tarafından hiç okunmayacak satırlara seni yazıyor,şiirlerime seni diziyordum. Büyüttükçe seni eksiltiyordum kendimi, eskitiyordum… Eski bir “ben”de yeniyetme bir “sen” duruyordu şimdi. Sen hırçınlaşıyor ben aksileşiyordum. Kuşak çatışmaları yaşıyorduk seninle… Gün geçtikçe azalıyordu ortak dilimizdeki kelimeler.Kelimeleri tüketiyor,elimizde kalan “tek hece”ye yüklüyorduk bütün manaları. Biz bütün manaları yüklemeye çalıştıkça ağırlaşıyordu aşk,derinleşiyordu,bir çukur gibi büyüyordu,ve bizi derinlerine doğru çekiyordu. Kavanozdaki balık kadar çaresizdin. Suya mecbur özgürlüğe muhtaç. İçim dardı sana, fakat dışarısı da yasak. Ben sana bencilleştikçe “sen” asileşiyordun. Çoktan yitirmiştik bütün ortak paydalarımızı. Payımıza düşense yine yalnızlık olmuştu. Aşk içinde yalnızlık… Senaryosunu ikimizin yazdığı bir yalnızlığın başrol oyuncularıydık. Yalnızlık tek kişilik bir oyundur oysa… Mecburiyet sahnesinde alkışsız ve seyircisiz oynanır. Sen ve ben “biz”i kaybedeli beri yitirdik ikimize ait bütün ümitleri… Ve ümitlerimizin bittiği yerde başladı bütün iç savaşlar. Oysa sevgi kale’m de korumaya çalıştığım sendin…Ama sen içimden yıktın kale’mi..O zaman dalgalandır yıkık burçlarımda isyan bayrağını diye bekledim “sen”onu da yapmadın… Ne bir isyankâr kadar cesaretin vardı, ne de davana sahip çıkacak gerçekçiliğin. Yıkık ,viran,işgal edilmiş bir şehir şimdi içimde duran.Sen ise muzaffer bir komutan edasıyla geçiyorsun içimden.Kazandın bütün iç savaşlarımızı zafer senin… Hadi mâmûr et işgal ülkeni, diye beklerken sen ateşe verdin viranelikleri… Sonu baştan belliydi savaşımızın, Ben sana yenilmeye çoktan razıymışım meğer. Bütün kayıpları göze almıştım. Nerden bilirdim seni de kaybedeceğimi? Bütün kayıplarıma karşı seni kazanacağımı sanmışım. Benliğimi “sen”de yitirmenin bedeli olmalıydı ödediğim… Ödediğim bütün bedeller bir parça daha götürüyor içimden. Benden eksilen bütün parçalar “sen”i tamamlıyor. “Ben”,”Sen” oluyorum, yitiyorum, bitiyorum… Derdimle dermanımı “sen”de tüketiyorum. İçimin sokaklarına vuruyorum kendimi. Bütün yollarım sana çıkardı oysa. Şimdi çıkmaz sokaklarda kayboluyorum. Viranelerime baykuşlar tünemiş ansızın, gül bahçelerimde şakıyan bülbüllerim baharlarda kalmış. Sana sunmuştum bütün baharlarımı, içim hüzün sarısı şimdi. Beklediğim ayaz, beklediğim kara kış… Mevsimsiz yalnızlıklar dökülüyor dev umut ağaçlarımdan. Bütün dallarımı kırdın da gittin. Hiç kesişmeyecek yollara düştük seninle. Her adımda, her nefeste, her saniyede biraz daha uzaklaştık. Artık bakışlarımız yabancı, sükûtumuz hüzün, beraberliklerimiz ayrılık. Hadi; yitirdiğimiz bütün sözlere inat sessizliğin dilinde konuşalım. Arzuhale kifayet etmeyen bütün kelimeleri dökelim sükûtumuza. Sessizliğimiz sükût-u hüzün olsa da…
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
08-29-2009, 22:41 | #2 |
harika bi paylaşım okudukça ben i ve içimde olan sen i buldum.
tabi bide sükut eden halini |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|