AK Gençliğin Buluşma Noktası
Osmanlı Tarihi (AK Parti) Osmanlı Devleti ve Osmanlı kültürü.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 12-27-2007, 18:25   #11
Kullanıcı Adı
aksavaşçı
Standart SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
Güç
Sultan Abdülhamid Han, M. De Grece'e; "Çalışma odama, Müslüman ülkelerin iyice belirli bir şekilde yeşil renkle işaretlenmiş olduğu bir haritayı asmıştım. Elçiler, özellikle de İngiliz'i her kabul edişimde parmağımı haritaya doğru götürüyordum.Bu da onları endişelendirmeye yetiyordu." (144)

İngilizler de boş durmuyor, çok yaygın ajan ağı ve zengin bütçesiyle, kadın ve para ile cahilleri aldatarak sahte şeyh, derviş ve alimleri beslemek suretiyle muhalefeti körüklüyordu. Bunlar vasıta- sıyla yeni eserler yazılıyor, Kadirilik, Ahmedilik gibi sapık tarikat- lar kuruluyor, Türkler'den halife olunmayacağı propangandası ve halifeliğin ancak Araplar'dan olacağından yola çıkarak "Arap milliyetçiliği" tezi savunuluyordu.

Bilhassa Afganlı bir gazeteci olan Cemaleddin-i Afgani'nin 19. Yüzyılın sonlarında İngilizler'in propagandası etkisinde kalarak "Peygamberliğin sanatlardan bir sanat ve İslamiyetin ilmi ilerlemeyi engellediği" beyanı ve Mısır başta olmak üzere İslam ülkelerindeki hilafete karşı propagandası, Mısır'da kurduğu mason locasına Muhammed Abdun'u da yanına alarak takip ettiği politika Müslümanlar arasında ayrılığa sebep olmuştur. (145) Abdülhamid Han bunu getirterek İstanbul'u terketmesi yasaklandı. Bunun gibi Emperyalist ülkelerin kullanabilecekleri önemli şahsiyetleri Sultan Abdülhamid İstanbul'da tutarak zararları te'sirsiz ya da en aza indirilmeye çalışıldı.

İngilizler'in Arap vilayetlerinden biri olan Suriye'de misyonerlik ve masonluk faaliyetlerini artırarak Arap milliyetçiliğini körüklemeleri ve "Türk zulmüne" karşı ayaklanma çağrılarına karşı
Abdülhamid Han, bu vilayetin tanınmış ve söz sahibi kişileri Saray'a alarak onlardan faydalandı. Suriyeli Müslümanlar da sonuna-kadar Sultan'a sadık kaldılar. Araplar'a sempati ve onları kendisine bağlamak için de Saray'ın muhafız birliği içine bir de "Arap Alayı" dahil etti. İngiliz ajanlarına karşı Hafiye (istihbarat) teşkilatını devreye sokarak yapılan propaganda ve faaliyetlerden haberdar edilerek karşı harekete geçildi. (146)

Nihayetinde İngilizler Sultan'in tahttan indirilmesi sonrasında devletin sürüklendirildiği l. Dünya harbinde emellerine ulaşacaklar ve ittihat ve Teraki liderlerinin ihanet derecesine varan hareketleri ile Ortadoğu yavaş yavaş elimizden kayıp gidecektir.

Milleti birbirine kenetleyen en büyük amil iman birliğidir.

Osmanlı Devletinden ayrılan gayrimüslimlerin milli ve manevi değerlerine sarılarak dindaşları ile hareket ettiklerine gören Abdülhamid Han, Müslümanların da toprak olarak da olmasa dahi gö-96 nül bağı, yardımlaşma ve tek bir İslam halifesinin kontrolünde ha-• reket eden bir İslam dünyasını istiyordu. Ancak bu şekilde Batılı devletlerin oyununu bozabilirdi. Abdülhamid Han'ın takip ettiği bu siyasetle Müslümanların ortak değerlerini işleyerek Müslümanların birliğini temine çalışmış, böylece revaçta olan ve dünyanın başına bella olan milliyetçilik akımından devleti kurtarmaya çalışmıştır. (147)

II.Abdülhamid Han, Batılı devletlere karşı iman birliğinin önemli bir güç olduğunu ve bu gücün de korunması gerektiğini belirterek şunları söylemiştir: "İman birliği bizi büyük bir ailenin fertleri gibi birbirimize yaklaştırır. Bu sebeple hiçbir zaman Osmanlı devleti üzerinde fazla durmamak, buna mukabil, hepimizin Müslüman olduğunu bilhassa belirtmekte fayda vardır. Her zaman heryer-de Emir-ü'1-Mü'minin başta gelmeli, osmanlı İmparatorluğu unvanı ise ikinci sırıda belirtilmelidir. Çünkü devletin sosyal bünyesi ve politikasının esası da din üzerine kurulmuştur. Maalesef İngilizler zararlı politikalarıyla İmparatorluğumuzun bir çok yerinde ırkçılık fikirlerinin tohumunu ekmeye muvaffak olmuşlardır. Araplar ile Arnavutlar başkaldırmalardır. Suriye'de de bu hususta hazırlıklar vardır." (148)

"Müslüman milletlerle irtibatımız sıklaştırılmalıdır."

Sultan anlatmaya devam ediyor:

"Dindaşlarımın yaşadığı memleketlerin Büyük Devletler'in elinde olması çok acıdır. Osmanlı Devletine 20 milyon Müslüman katılmıştır. Buna rağmen Müslümanlar'ın gözü İstanbul'dadır. Düşmanlarımız maddi kuvvetimizi yıkmaya muvaffak olsalar dahi, manevi kudretimiz baki kalacaktır. Müslümanlar'ın bulunduğu yerlerle irtibatımız daha sıklaşmalı, birbirimize daha fazla yaklaşmalıyız.İstanbul için yalnız bu birlikte ümit vardır. İslamiyet'in birliği devam ettiği müddetçe İngiltere, Fransa, Rusya, Hollanda vs. Elimizde sayılır. Çünkü tabiyetlerinde bulunan Müslüman memleketlerinde, Halife'nin bir sözü Cihad'ı meydana getirmeye kafidir ve bu Hıristiyanlar için felaket olur. Henüz zamanı gelmiş değil, ama bir gün mü'minler birden kalkınacaklar ve tekbir insan gibi hareke-tederek gavurların boyunduruğunu kıracaklardır. İngiliz idaresinde 85 milyon, Hollanda kolonisinde 30 milyon, Rusya'da 10 milyon vs. Toplam 250 milyon Müslüman kurtuluş için Allah'u tealaya yalvarmaktadırlar ve Hazreti Muhammed'in (sallallahu teala aleyhi ve sellem) vekili olan Halife'ye ümitlerini bağlamışlardır. Büyük Dev-letler'in yanında sesi zayıf çıkan bir varlık olduğumuzu kabulede-bilir miyiz? "(149)

Birlik ve Beraberliğin temelini din deşkil eder.

Tanzimat devri boyunca bazı okumuşlar ile devlet adamlarının propagandasını yaptığı, müşterek vatan, menfaat ve hanedana bağlılık fikrini esas alan "Osmanlıcılık" ideolojisinden beklenen netice elde edilemedi. Temelde, Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimleri Müslümanlarla kaynaştırıp, bağımsızlık arzularını önlemeyi hedefleyen "Osmanlıcılık" ne Balkanlardaki kopmaları durdurabildi ne de Doğu Anadolu'da Ermenistan devleti kurma hazırlıklarını bertaraf edebildi. Bilhassa Tanzimatçı zihniyetin devletin temelini teşkil eden İslam dinine karşı tutumları ve azınlık hakları terennümleri, gayri Müslimlerin Osmanlı devletinden Türk-Rus harbi sonunda büyük çoğunlukla ayrılmaları bu politikanın hezimetinin ana sebeplerinin başında gelir. Abdülhamid Han ise Osmanlı devletinin varlığının ancak İslam birliği ile olacağına inanıyordu. Yapılacak en
akıllı iş, Müslümanlarla irtibatın sıklaştırılması, ortak hedef ve idealler etrafında dayanışmanın gerçekleştirilmesi idi. Bu dayanışma, yalnız ülke içi meselelerde değil, devletler arası meselelerde de ortak bir şuur çerçevesinde hareket etmeyi öngörüyordu. Aksi takdirde, yakın bir gelecekte, gayri Müslim topluluklar koparıldığı gibi. Müslümanlar yavaş yavaş devletten ve Hilafet'ten uzaklaştırılacaktı.

Irkçılık sirkenin balı bozduğu gibi devletlerin de birliğini bozar.

II. Abdülhamid Han'la yakın ilişkiler içerisinde bulunan Prof. Arminus Vambery Sultan Abdülhamid Han'ı Türkler'e dair açık ve net bir konuşma yapmaya zorlayınca Sultan; "Milliyet meselelerine dokunmamalıyız. Bütün Müslümanlar kardeştir. Ve milliyete dair herhangi bir ayırım ciddi anlaşmazlıklara ve çelişkilere sebep olabilir" demiştir.Abdülhamid Han'ın İslam alemine karşı yakınlığı ve İslam ha-
üleşinin önemi daha önce ve bilhassa Hindistan'da Müslümanlara telkin edilmiş ve Osmanlı'yı desteklemeleri temin edilmişti.

Rus-Türk harbinde bu te'şirini göstermiş ve Hindistan Müslümanları Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla Müslümanların başsız kalacağı telkini ile camilerde dualar etmiş ve yardımlar toplanmıştı. Ve hatta gönüllü olarak yazılan Hindistan Müslümanlarının çok azı İngilizlerin engel olmasıyla ancak gelebilmişlerdi. İstanbul'a gönderilen yardımlar ise 123843 Osmanlı lirası idi. (150)

II. Abdülhamid Han, Osmanlı devletine tabi olan ve olmayan İslam devletleri ile Müslümanların yaşadığı bölgelere; Çin, Fas, Hindistan, Buhara, Mısır, Tunus ve Kafkaslar'a din adamları ve özel temsilciler gönderildi. Eb'ul-Huda, Şeyh Rahmetullah, Seyyid Hüseyin el Cisr ve Muhammed Zafir bunlar arasında idi.

İslam Birliği Elçileri

II. Abdülhamid Han tarafından, Panislamizm siyasetinin uygulamasında, seyyid. şeyh ve derviş gibi din adamlarına önemli gö-

revler verildi. Buharalı Şeyh Süleyman Efendi, Rusya Müslümanları ile halife arasında bir köprü vazifesi yapmaktaydı. Asya'ya yollanan derviş ve seyyidler de, İslam birliğinin birer erleri olarak çalışıyorlardı. Padişah, tatar, Gürcü ve Çerkez göçmenleriyle de işbirliği yapıyor, Hkand, Hive ve Buhara'dan gelen hacılarla yakından ilgileniyordu. Eb'ul-Huda, Darfur ve Sudan şeyhleri de İngilizler'e karşı bu görevi yapıyordu. Orta Asya ve Hindistan'a gönderilen medrese talebeleri ise, halifenin birlik mesajlarını Müslümanlar'a iletiyordu.

Tarikatların bu hizmette rolü büyük oldu. Yakınlık, uzaklık aranmadan, İstanbul'dan Müslüman ülkelere Patişah'ın emriyle özel 'heyetler gönderildi. Kuzey Afrika'daki Fransız yayılmacılığına karşı Şazeliye ve Medeniye gibi tarikatların devletle işbirliği yapmaları sağlanırken, bazı temsilciler de Halife'nin mesajını ulaştırmak üzere Çin, Malezya, Siyam ve Japonya'ya yollanıyordu. O zaman Çin Müslümanlarının nüfusu 70 milyon tahmin ediliyordu. 28 Nisan 1901'de Enver Paşa başkanlığında Çin'e bir heyet gönderildi. Buradaki çalışmalarını tamamladıktan sonra Sibirya üzerinden Avrupa'ya, oradan da İstanbul'a aynı yıl içerisinde geri döndü.( 151)

II.Abdülhamid Han, Çin'den Japonya'ya kadar dünyanın bütün Müslümanları ile irtibata geçerek Osmanlı Devletinin vazgeçilmez ve karşı gelinmez bir güç olduğu imajını vermeye devam ediyordu.
Sultan, bilahare Muhammed Ali ismindeki temsilcisini yine Çin'e göndererek Müslümanlarla irtibatını sağlamlaştırdı. Arapça ve İngilizce bilen Muhammed, Çin'de Wang adında bir imamın misafiri oldu ve hizmetlerini oradan yürüttü. 1906'da Ali Rıza Efendi ve Bursalı Hafız Hasan Efendi isimli hocalar da Pekin'e gönderildi. Burdaki hizmetler İngiliz ve Fransızları rahatsız etmişti. Çin'deki faaliyetler, kısa bir zaman sonra meyvesini verecek, 1908'de Pe-kin'de 11. Abdülhamid adına "Darü'l Ulum'il Hamidiye" (Hamidiye Üniversitesi)ni açmaya muvaffak olacaklardır. Kapısında Osmanlı bayrağının bulunduğu okulda 100 den fazla öğrenci okutan hocalardan Hafız Hasan Efendi 1908 sonlarında. Ali Rıza Efendi daha sonra İstanbul'a döndüler. Pekin'de tam 38 cami vardı ve bu camilerde binlerce Çinli Müslüman ibadet ediyor, vaazlar dinliyordu. Ülkenin çeşitli bölgelerinde açılan İslam okullarında eğitim veriliyor. Abdülhamid Han için dualar ediliyordu. Sultan'ın özel temsilcisi Muhammed Ali, Çin'e gelmeden önce aynı grevle Siyam, Kosinşin ve Japonya'yı da ziyaret etmiş, Japonya'nın Yokohama limanında bir cami inşası için, devlet adamları ve Müslüman tücarlarla görüşmüştü.(152)

Sultan Abdülhamid Han sadece Çin'e değil, Japonya'ya kadar heyetler göndererek buradaki İngiliz propagandasını tesirsiz hale getirmeye gayret etti. 1889-1990 tarihinde Japonya'ya Ertuğrul Fır-kateyn'i gönderilerek Japonlarla ilişkilerin başlangcını temin etti.

Eylül 1877 tarihinde Japon asilzadelerinden Prens Komatsu Halifeyi ziyaret etti. İade-i ziyaret bahanesiyle Ertuğurul gemisi Japonya'ya gönderildi. Bu gemi, uğradığı her limanda büyük ilgiyle karşılandı, Bombay ve Kolomba'da iskeleye 30 bin Müslüman toplandı ve Osmanlılara büyük tezahürat yapıldı. İngilizler bu ilgiden rahatsız olarak karalama kampanyası başlatmışlardı. Gemi dönüş yaparken Eylül 1890'da Kii Yarımadası yakınlarında fırtınaya yakalanarak battı. (153)

Rus harbinden 3 sene sonra 1880'de İstanbul'a Japonya'danPrens Hebi'nin başkanlığında bir heyet geldi. Asıl gayesi Avrupa'yı gezmek, Japon ilerleyişinin temellerini kuvvetlendirmek olan heyet, istanbul'a uğramayı, Türkiye'nin halini de görmeyi ihmal etmemişti. Resmi bir sıfatı olmayan heyete, sarayın alaka göstermemesi gayet normalken, Abdülhamid Han aksini yaparak heyeti yaverleri ve tercümanlarına karşılatmış, Beyoğlu'nun en iyi otelini ikametlerine vermiş ve bütün masraflarını üzerine almıştı.

II. Abdülhamid Han, Doğu milletlerinden biri olan Japonların baş döndürücü ilerleme hamlelerini büyük bir merakla takip ediyordu. Vatanına ait yükseltme sırlarım belki onların vaziyetinde kendi çözebilecek bir mana arıyordu. Bu sebeple heyetle ilgilenmiş, Japonları Yıldız'a davet ederek kendilerine göz kamaştırıcı bir ziyafet vermiş, onları yakından görmek ve tanımak istemişti. Ve böylece iki ülke arasında bir yakınlığın temelleri atılmıştı.

aksavaşçı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi