![]() |
#1 |
![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |||
![]() HaArp, sen Baas ajanı Hüsnü Mahalli'nin bu sözlerine katılıyor musun?
![]() Adem Özköse, Baas sözcüsü , Beşşar Esad yalakası Hüsnü Mahalli'ye karşı insanları uyarıyor...
|
||||
![]() |
![]() |
#3 |
![]() ''Diktatör seviciler Vesayet rejiminin yıkılması için atılan her adımı, darbe teşebbüsü içinde olanlarla ilgili başlayan soruşturmaları, Gladyo yapılanmasının Türkiye ayağı olan Ergenekon’un üzerine gidilmesini, bu çerçevede tutuklamalar olmasını hep “Türkiye’de sivil dikta kuruluyor” diye savundular.Topraktan fışkıran silah ve patlayıcılar, darbe hazırlığının ses kayıtları, binlerce belgesi gibi ne kadar delil ortaya koyarsanız koyun, hiç umurlarında olmadı. Sivil dikta diye bir kavram ürettiler ve buna deli gibi sarıldılar. Bu isimlerin şimdi Suriye Diktatörü Esad’a destek safında birleşmelerini ibret içinde izliyorum. Serdar Akinan, Enver Aysever gibi isimlerden sözediyorum. Aysever televizyondan, Akinan ise köşesinden Esad’a arka çıkmak için atmadık takla bırakmıyorlar. Bir de Hüsnü Mahalli var ki, yeminli Esad savunucusu kendisi... Üçünün de medyada aynı gruptan maaş alan isimler olması tesadüf olmasa gerek. Aynı grup, Ergenekon’la da hayli içli dışlı isimleri çalıştırıyorlardı/çalıştırmaktalar. Hatta bir ara bu grubun haber kanalının yayın tarzı Ulusal Kanal’dan beterdi. Esad rejimi diktatörlük mü değil mi ona bakalım önce... Diktatörlüklerin birkaç temel belirgin özelliği vardır: 1- İstihbarat birimlerinin tamamı tek çatı altında birleşir ve tek elden yönetilir: Türkiye’de MİT, emniyet, jandarma, askeri istihbarat ayrı ayrıdır ve bu nedenle sağlıklı işler. Gelişmiş ülkelerde bu çeşitlilik daha da artarken, Baasçı/komünist/faşist ülkelerde, Suriye’de Muhaberat teşkilatında olduğu gibi istihbarat tek elde toplanır. 2- Vatandaşların hepsi eşit değildir. Eşit haklara sahip değillerdir: Suriye’de Kürtlere kimlik kartı verilmemesi, belli bölge insanlarının oy hakkına sahip olmaması gibi. 3- Fail-i meçhul dediğimiz aniden ortadan kaybolan insanlarla ilgili sayı yüksektir: Suriye’de baba-oğul Esad döneminin tamamında bu rakamın 100 bin olduğu belirtiliyor. Bir kahvede, restoranda açıktan rejimi eleştirirseniz ertesi gün yoksunuz. 4- İktidar ve bürokrasinin kilit konumları aynı aileden ya da aynı etnik kimlikten insanlara dağıtılır: Suriye’de Esad ailesi devlete hakim olduğu gibi, Nusayrilerden başkası herhangi üst düzey bir görevde bulunamaz. 5- Ülke dış dünyaya kapalıdır: Suriye yıllardır böyle zaten. 6- Yasama-yürütme-yargı erkleri tek elde toplanır: Esad’ın geniş yetki ağı, yargı dahil bütün erklere hükmetme, emir vermeyi kapsıyor. 7- Muhaliflere yönelik toplu katliamlar yapılır: Hama katliamı örneği yeterli. Saydığım birkaç temel özelliğin hepsini karşılayan Esad, tartışmasız bir diktatör. İktidarı döneminde tek eksik “toplu katliamlar”dı, onu da son aylarda yaptıklarıyla tamamlamış oldu. Peki, en sıkı Ergenekon savunucusu olan isimler neden aynı zamanda diktatör Esad’ı savunuyor? Üç temel sebebi var: Bir: Türkiye’deki derin yapı ile Suriye’deki derin yapı paralel ve birbirini destekleyici nitelikte kuruldu. Ergenekon içinde çok kritik Nusayri isimler var. İki: Türkiye’nin zayıf tutulabilmesi için sadece Kürt kartına bel bağlamadılar. Alternatifi mezhepsel bölünme olarak elde tutulur. Nusayriler ve Aleviler arasında yarı canlı bir köprü kuruldu, devreye sokulmak için zamanlama bekleniyor. Üç: Çevre ülkelerde demokrasinin yükselmesi Türkiye’de vesayet rejiminin ayakta duramaması sonucunu doğurur. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi bürokrasideki bütün hücreleriyle Esad rejimini savunması için motive ediyorsa, durum çok ciddi demektir. Esad savunucularını takip etmek lazım, bu uç bizi başka yerlere götürebilir.'' Yener Dönmez - Yeni Akit http://www.habervaktim.com/yazar/469...seviciler.html |
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Zalime Zalim demek Hakkı söylemek en büyük Cihaddır ! Esed Zalimdir...! Hakkı söylemek en büyük Cihaddır ! Hakkı söylemek malum ki Hüsnü Mahalli doğru söyler !!! Strateji ile siyasi Aldatma Devletler üstü projedir ! Orada haklı ! Esedi koruyor ise orada haksızdır !!!
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Werret Politika naçizane sana göre değil !
'Suriyeli muhaliflere silah yok' Washington, Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın şu anda gündemlerinde olmadığını açıkladı ![]() Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, günlük basın brifinginde gazetecilerin, bazı Kongre üyelerinin Suriyeli muhalifleri silahlandırma çağrılarında bulunduğunu hatırlatarak, ABD yönetiminin bu seçeneğe nasıl baktığını sorması üzerine, ''Suriye'de hala bir siyasi çözümün gerektiğine inanıyoruz. Suriye'nin daha fazla askerileştirmesine katkı sağlayabilecek adımlar atmak istemiyoruz çünkü bu, ülkeyi tehlikeli bir yola götürür'' diye konuştu. Carney, ancak uluslararası toplumun atabileceği adımlar noktasında ilave tedbirleri de dışlamadıklarını belirterek, ''Eğer uluslararası toplum çok uzun süre beklerse ve atılması gereken adımları atmazsa, (gelecekte başvurulabilecek) ilave tedbirleri dışlamıyoruz, ama Suriye'de barışçıl değişim için hala bir fırsatın mevcut olduğuna inanıyoruz ve orasının daha fazla askerileştirilmesine katkı sağlamak istemiyoruz'' dedi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin yaralı ve hasta kişilere acil yardım ulaştırabilmek için Suriye'deki çatışmalara her gün iki saat süreyle ara verilmesi çağrısının hatırlatılması üzerine Carney, Suriye'de insani koşullardan büyük kaygı duymaya devam ettiklerini söyleyerek, şöyle devam etti: ''İnsani yardım malzemesine çok ihtiyaç duyan Suriyelilere bu yardımların ulaştırılmasına imkan tanımak için ateşkes çağrılarına destek veriyoruz. Gerçek şu ki; Esad rejiminin kendi halkına karşı menfur eylemleri, acımasız şiddet uygulamaları, temel insani yardım malzemesinin çok kıt olduğu bir duruma yol açtı. Dolayısıyla bir adım atılmalı ve tabii ki bu tür ateşkes çağrılarına destek veriyoruz''. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland da Kızılhaç'ın ateşkes çağrısıyla ilgili soru üzerine, Suriye'de şiddetin ''tamamen durması'' gerektiğini vurgulayarak, ''Eğer yapabileceğimizin en iyisi ara vermekse, o zaman tabii ki uluslararası kuruluşların Esad'ın katliamına uğrayanlara insani yardımları ulaştırabilmesini istiyoruz'' diye konuştu. Nuland, Washington'ın, şiddete tamamen son vermesi ve böylece demokratik değişimin önünün açılabilmesi için Esad rejimi üzerindeki uluslararası izolasyonu ve baskıyı artırma üzerine odaklandığını kaydetti. Suriyeli muhalifleri silahlandırma çağrılarına ilişkin bir soru üzerine de Nuland, bu konudaki duruşlarının değişmediğinin altını çizerek, ''Suriye'de ihtiyaç duyulanın, şu an için izlenmesi gereken en iyi yolun bir siyasi çözüm olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla Suriye'nin daha fazla askerileştirilmesine katkı sağlamak şu anda bize mantıklı gelmiyor. Bu ülkede şiddet dalgasının artmasını istemiyoruz. Ancak bununla birlikte, Esad'ın uyguladığımız tüm baskılara boyun eğmesini sağlayamazsak, ilave tedbirleri gündeme alabiliriz. Masadan hiçbir seçeneği dışlamıyoruz'' ifadelerini kullandı. http://www.iyibilgi.com//haber.php?haber_id=245240 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() ABD'den Suriye devrimine karşı şeytanca girişim http://www.timeturk.com/tr/2012/02/2...a-girisim.html |
|
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Werret Sen Pentagonu tanımıyor bilmiyor olmalısın ! Onlar Hem sünnileri hem Şiaları yönetmek isterler !!! Sen sana sunulan bu iki tarafın tarafında isen bu onun istediği şeydir ! Eğer Şia ile İtikad farklılıklarını bir kenara koyabilirsen ve naçizane profilden(üstten) bakabilirsen göreceksin ki zehri ve panzehiri icad etmeye kalkan onlardır ! Taraf olmak istersen seçim sana aittir...! Vebalde...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Neyden bahsediyosun? Suriye'de katledilen müslümanların vebali; Beşşar Esad kafirininin ve bu kafirin yaptığı müslüman katliamlarına rağmen buna destek verenlerin üzerindedir... Sen de komplo teorileriye insanların kafalarını karıştırmaya çalışacağına, Suriye konusunda safını İslam düşmanı Baas rejimine karşı ayaklanan Suriye'li müslümanların tarafında olarak net bir şekilde seçersen hem dünyan hem de ahiretin için iyilik yapmış olursun... Benim İran'a karşı böyle sert bir şekilde tavır almamın sebebi zaten; İran'ın Suriye'deki İSLAM DÜŞMANI Baas rejimine karşı ayaklanan Suriye'li müslümanlara destek vermek yerine kendi mezhebi ve stratejik çıkarlarını düşünerek ve Suriye'de yaşanan müslüman katliamlarına rağmen Suriye'deki Nusayri-Baas rejimine ve Beşşar Esad kafirine destek vermesidir... İran'ın Suriye konusundaki tavrını gördükçe; İran rejiminin çok mezhepçi ve pragmatist bir rejim olduğunu anladım... Afganistan'da sünni Taliban'a karşı karşı sözde ''büyük şeytan'' dediği ABD ile işbirliği yapan , Irak'ta sünni direnişçilere karşı yine ABD ile işbirliği yapan Safevi İran rejimi şimdi de Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimine destek vererek Suriye'li müslümanlara ihanet ediyor... Evet senin toz kondurmadığın İran rejimi, ''büyük şeytan'' dediği ABD ile bile yeri geldiğinde sünni müslümanlara karşı işbirliği yapmaktan çekinmemiştir... Ben bu İran'ın nesini savunayım?! ''Suriye'de olan biteni anlamak için Suriye'de yaşanan olaylar ve İran'ın bu konudaki tavrı İran'la ilgili bazı galat-ı meşhurları sorgulamamıza fırsat verdi. Daha önce İran'a bir eleştiri getirdiğinizde bazı Müslüman aydınlar, 'İslamcı' reflekslerle İran'ı sahiplenirler ve kararlılıkla savunurlardı (hâlâ da böyle yapanlar yok değil). Bu savunma refleksi biraz da Batı karşıtlığından kaynaklanıyordu. Türkiye'deki laiklerin olumsuz İran vurguları ve İslam'la ilgili her şeyi götürüp İran'a bağlamaları da, İslamcı kesimlerin İran'ı sahiplenmelerinde etkili olmaktaydı. Bu kesimler 'İslam' ortak paydasından hareketle, İran'a toz kondurmuyorlar; meseleye derinlemesine ve analitik bakmaktan kaçınıyorlardı. Son olay İran'ı ve politikalarındaki temel saikleri anlamamızda bir turnusol vazifesi gördü. İran, İslamî duyarlılığı yüksek, daha önce de katliama maruz kalmış Sünni kesimlere karşı, İslam'ın pratiklerinden tamamen kopuk, teorisiyle ilgisiyse ciddi biçimde sorgulanan Nusayri yönetime arka çıkmaktadır. Bu arka çıkma, Suriyeli Müslümanların zulme uğramasına, kanlarının akıtılmasına destek noktasına ulaşmaktadır. Dahası, Suriye'de yaşanan olaylardan, İran'ı uluslararası her platformda savunan Türkiye'yi sorumlu tutmakta, Türkiye'ye mesnetsiz suçlamalarda bulunmaktadır. Resmî ajansları dahil İran haber kaynakları, "Türkiye'nin Suriye'ye iftira attığını", "isyancılara silah dağıttığını" vs. söyleyebilmektedir. Maocu olarak bilinen Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in Aydınlık Dergisi'nin de Suriye-İran ittifakına katılarak Türkiye'yi karalayıcı yayınlar yapması enteresan bir tablo ortaya koymaktadır (Yener Dönmez, Yeni Akit, 18.06.2011). Türkiye'nin yapıcı politikalarına rağmen, İran'ın olumsuz yaklaşımları bununla sınırlı değildir. İran, bölgede Ermenistan'ı besleyen ve destekleyen en önemli ülkedir. Tam da bizim onları dünyaya karşı hararetle savunduğumuz bir dönemde, 2010 Ağustos ayında İran cumhurbaşkanı yardımcısı Hamid Baghaey "1915'te Osmanlı'nın Ermenilere soykırım uyguladığını" söyleyebilmiştir. İran, 1990'larda Azerbaycan'ın Ruslar tarafından işgalinde ve Azerilerin ezilmesinde Ruslardan yana tavır takınmıştır. İran, reel politiğe uygun davranarak kendi siyasetini yürütmekte, duygusal savrulmalara kapılmadan bölgedeki gücünü ve etkinliğini artırmaktadır. İdeolojik ve mezhepsel öncelik, İslamî duyarlılığın önüne geçmektedir. Bu, bazıları tarafından yadırgansa da Şiiliği ve Pers geleneğini bilenler açısından şaşırtıcı bir durum değildir. İran'ın öncelikli hedefi bölgede kurduğu Şii ekseni korumaktır. Bu eksene, Suriye ve Lübnan'a ilave olarak ABD müdahalesi sonrası Şii ağırlık kazanan Irak da katılmıştır. İran, Yemen, Afganistan, Pakistan ve Körfez ülkelerinde Şiilik kartını kullanarak etkinliğini artırmaktadır. İran, İsrail ve ABD karşıtı söylemler üzerinden İslam coğrafyasında sempati toplarken, Şiilik üzerinden yeni kartlar ve avantajlar elde etmektedir. Uygulamalarıyla Batı'nın "Şii-Sünni çatlağı oluşturarak Müslümanları vuruşturma" tezine zemin hazırlamaktadır. Yoksa İran, İslam'la ilgisiz, Baasçı, dahası Müslümanlara tarihi boyunca zulmetmiş, Hama-Humus'ta 80 bin insanı katletmiş bir yönetime neden destek verir? Bir zamanlar İslam dışı kabul edilen Nusayriliği Şii din adamlarının fetvasıyla neden meşrulaştırır? İran eski ve köklü devlet geleneğine sahip bir ülkedir. Diplomatik ve siyasî refleksleri çok güçlüdür; bölgede ciddi bir istihbarat ağına sahiptir. Nusayri-Baasçıların elinde bulunan mevcut Suriye yönetimi İran'ın müttefikidir. Suriye'deki otoriter yönetiminin değişmesi bölge ve Suriyeli Müslümanlar adına yararlı olabilir; ancak İran adına hiç de iyi olmayacaktır. Suriye'de yaşanacak rejim değişikliği ile İslam'la pek ilgisi olmayan, ama İran'ın müttefiki yüzde 10'a dayanan Nusayri yönetim gidecek; yüzde 80'i teşkil eden Sünni-Müslüman kesimler etkin hale geleceklerdir. Bu durum İran'ın kurduğu Şii eksenin parçalanması, Suriye'nin yanında Lübnan'ı da kaybetmesi demektir. Ayrıca oluşacak yeni durum bu bölgede Türkiye'yi İran'ın önüne geçirecek, Türkiye'nin etkinliğini artıracaktır. Suriye, Türkiye'yle ve dünyayla entegre olacak; ama İran'dan kopacaktır. Bu nedenlerden dolayı İran Suriye'deki mevcut rejime Müslümanların kanının akıtılması, büyük zulümlerin işlenmesi pahasına destek vermektedir; verecektir. Ortadoğu'daki bazı problemleri algılamak için İran'ı doğru okumak gerekiyor. İran'ın hedeflerini, istihbarî çalışmalarını, örtülü ittifaklarını iyi anlamak gerekiyor. Batı'nın bölgeye her müdahalesinin neden İran'ı ve Şiiliği güçlendirdiğini sorgulamak gerekiyor. İran'ı Müslüman dünyanın lideri gibi gören bazı İslamcılara İran'a bir seyahat yapmalarını ve İran'ın İslam'a sahip çıkma ve yaşama konusundaki yaklaşımlarını yerinde görmelerini salık veriyorum. İran önemli bir komşumuzdur ve bizim gibi Müslüman bir ülkedir; bu ortak özelliklerimizi dikkate alarak İran'la iyi ilişkiler geliştirmemiz gerekir. Ancak, İbni Haldun'un dediği gibi "milletlerin geleceği geçmişine, suyun suya benzediği kadar benzer". Devletlerarası ilişkiler duygusal yaklaşımlarla sürdürülemez; muhatabı çok iyi tanımak gerekir. Bunun için kadimden bu yana ortaya koyduğu uygulamalar esas alınır. Bu ilişkilerde, karşılıklılık ilkesi gözetilir. Bazıları İran-Türkiye ilişkilerinde aşklarının karşılıksız olduğunu fark etmeli ve duygularının reel politiğin önüne geçmesine fırsat vermemelidir.'' Yrd. Doç. Dr. Mahmut Akpınar - 24.06.2011 http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...i-anlamak-icin Konu werret tarafından (02-23-2012 Saat 05:22 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
#10 | |
![]() Alıntı:
İran'ı savunma !!! Yukarından oynayan Abd'nin oyununa gelme ! Tercih senin ! Safımız İslam lakin duruşumuz hakkaniyettir...! Abd adına savaşmıyoruz diyorlar ! Ama Abd adına savaştığının farkında değiller ! Bu öğütten başkası değildir...! İster Al istersen duvara vur ! |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|