08-16-2012, 00:42 | #1 |
Suriye beşe mi bölünecek?
13 Ağustos 2012 / HAŞİM SÖYLEMEZ 4 ay önce yapılan ve taraf ülkelerin katıldığı Suriye zirvesinden federasyon çıktı, ülkenin 5 parçaya bölüneceği öngörüldü. Zirvede Türkiye’ye tampon bölge için müdahale hakkı verildi. Ortadoğu’da dengeler giderek değişiyor. Suriye’deki gelişmeler bütün bölgeyi saracak gibi. Çünkü Suriye; Irak ve Afganistan gibi değil. Hamisi ve bekçisi çok. Batı ile Doğu, bu ülke üzerinden güç ve iktidar savaşı veriyor. Suriye’yi konuşurken Esed despotluğu kadar Doğu’nun güç dengesinin neyi nasıl şekillendireceği üzerinde de durmak gerekiyor. Zira güç artık Doğu’ya kaymış durumda. Yani Amerika’nın, Suriye’yi şekillendirmek için Rusya ve İran’a danışmadan ya da Çin’in onayını almadan hamle yapması zor. Nitekim Amerika’nın, Suriye krizi için Rusya’nın tertiplediği ‘Suriye toplantısına’ katılması bunun en önemli göstergesi oldu. Gizli toplantı 4,5 ay önce yapıldı. Bu toplantıya ulusal güvenlik uzmanları, danışmanlar ve ülkeler adına karar verecek kişilerin katıldığı ifade ediliyor. Toplantıda Çinli güvenlik uzmanları ve İran’dan yetkililerin de bulunması oldukça manidar. Konu Suriye’de yaşanan gelişmeler. Buluşma için seçilen yer ise Rusya ile Çin’in başını çektiği Şangay Beşlisi’ne (Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan) ismini veren, Batı ile Doğu arasındaki yeni güç dengesinin merkezi Şangay. Aldığımız bilgelere göre, burada yapılan toplantılarda Suriye için kritik kararlar alındı. Suriye’nin yeni haritası burada karara bağlandı. Aynı zamanda Irak’ın mevcut durumu da değerlendirildi. Başbakan Erdoğan’ın kısa bir süre önce Rusya’ya gidip burada görüşmeler yapmasının altında yatan ana sebeplerden birinin de Şangay’da yapılan bu gizli zirve olduğu ifade ediliyor. Erdoğan’ın zirveden ve alınan kararlardan dolayı Rusya’ya sitemde bulunduğu vurgulanıyor. Zirvede alınan kararlar oldukça ilginç. Suriye artık merkezî bir yönetimle yönetilmeyecek, her kesime federe devlet kurma hakkı tanınacak, bu durumda Suriye 4 ya da 5 devletten oluşacak ve kabul görürse adı ‘Demokratik Suriye Birliği’ olacak. Beşşar Esed’in durumu ise oluşan tabloya göre değerlendirilecek. Esed olmazsa da onun tebaasından gelenlere temsil hakkı verilecek. Yeni bir nüfus sayımı, yeni bir yasa hazırlanacak. Her federasyonun, nüfus dağılımına göre konfederasyona katılma şansı bulunacak. Her federasyon kendi bayrağı ve dilini kullanabilecek, dinî ve kültürel birtakım haklara sahip olabilecek. Resmî dil Arapça ve Kürtçe olarak belirlenirken, diğer dillerin eğitimde ve sosyal alanda kullanılmasına bir engel olmayacak. Bu yeni Suriye planı, Amerika’daki seçimlerden sonra dünyaya resmen açıklanacak. Zirvede ilk başta planlanan Lübnan modeliydi. Yani siyaset ile iktidar oluşturma ve nüfus çokluğuna göre cumhurbaşkanı ve başbakanın seçilmesi düşünülmüştü. Lakin Lübnan’daki modelin federasyonlarla uygulanabileceğine karar verildiği öğrenildi. Mesela Suriye’de nüfusları en az olan Dürziler bile bir federasyona sahip olabilecek. Bu federasyonlar sınırların konumuna göre kendi ırk ve dindaşlarını kendilerine bağlayabilecek. Suriye’ye müdahale hakkı Rusya, Amerika ve İran’a bırakılacak. Bu müdahale Suriye’nin şekillenmesine dair olacak. Zirveye göre federasyonlar 5 parçadan oluşacak: Kürt, Sünni (2 bölge), Baas (Alevi-Nusayri), Dürzi… Peki, federasyonlar nasıl bölündü? İddialara göre şehir şehir yapılan hesaplarda federasyonlar dizayn edilmiş. Sünniler için düşünülen yapılanmada Şam ve Halep ana karargâh seçilmiş. Humus, Dara ve civarı iki ayrı federasyon olmak üzere Sünnilere bırakılıyor. Türkiye, Suriye’de Sünnileri destekliyor ve iddialara göre onların güçlenmesi için yardımda bulunuyor. Dışişleri kaynakları da bunu yalanlamıyor. Sünniler böylece tarihî ve köklü bölgeleri ele geçirmiş olacak. Bu iyi bir kazanç onlar adına. Nüfusun yüzde 8-10’unu oluşturan Baas (Alevi-Nusayri) federasyonu ise daha çok sahil şeridine konuşlanacak. Zaten çoğu hâlen burada yaşıyor ve bu hat onların kontrolünde. Baas için belirlenen şehirler ise Lazkiye, Tartus, Baniyas ve civarı. Dürziler için belirlenen yerler, daha çok Lübnan’ın kırsal tarafına düşen bölge. Bu hat Şam’a kadar uzanıyor ve 1 milyon Dürzi için iyi bir alan. Bu, Dürzilerin aynı zamanda Lübnan’daki akrabalarıyla temasta olmaları ve arkalarını sağlama almaları anlamına geliyor. Silahlı güçlerinin oldukça zayıf olması bir dezavantaj olarak okunabilir. Net bir şekilde konulan tek federasyon ise Kürtler için belirleneni. ‘Demokratik Kürdistan Federasyonu’ adı ile Kürtler geniş ama pek verimli olmayan yoksul bir alana yayılmış durumda. Halep’e kadar uzanan çizgide Kürtler yaşıyor. Kamışlı, Afrin, Kobani, Amadi gibi yerler Kürtlerin hâkimiyetinde zaten. Şu an bu bölgelerde resmî kurumlar, hastaneler Kürtlere bırakılmış durumda. Ancak askerî güçler ve istihbarat birimleri Kamışlı civarında hâlâ bulunuyor. Burada hâlihazırda 4 bin Suriye askeri mevcut. Ancak Kürtlerle bir çatışmaları yok. Yani bir nevi Esed ile Kürtler arasında zımni bir anlaşma var. 4 milyon Kürt’ün yaşadığı Suriye’de kimliksiz olan Kürtlerin önemli bir kısmına marttan itibaren kimlik vermeye başlandığı da biliniyor. Beşşar Esed Kürtlere taviz vererek onları yanına çekmeye çalışıyor. Zaten resmî kurumlarda çalışan Kürtlerin maaşları hâlen Esed tarafından düzenli olarak ödeniyor. Kürtlerin en büyük sorunu, dar alanda 17 ayrı partiye sahip olmaları. Ancak etkili olan üç parti bulunuyor ve bunların başında KCK/PKK’nın desteklediği ve KCK yapılanmasında yer alan PYD (Demokratik Birlik Partisi) bulunuyor. Suriye Kürt Demokratik Partisi (KDP) ise Mesud Barzani’nin desteklediği bir parti; ancak çok etkin değil. Barzani’nin, Türkiye’nin isteğiyle Suriye’deki partilerle görüşme yerine sadece kendi desteklediği parti ile görüşmesi, sonucu bu hâle getirdi. Oysa Barzani, KDP yerine Kürtlerin lideri olarak Suriye’deki partilerle görüşseydi durum belki biraz değişebilir ve PYD bugün o kadar etkili olmayabilirdi. KCK/PKK, PYD’yi güçlendirdi ve artık ciddi silahlı güçleri var. İddialara göre PKK, 4 bin militanını PYD’nin emrine verdi. Türkiye’nin KCK konusundaki gafleti Suriye’de patlak verdi. Aslında Türkiye, ‘Kürt’ kelimesine takılıp ‘Kırmızı çizgilerimiz var’ diyerek geleceği iyi okuyamadı. Irak’ta yaşananlar bugün Suriye’de yaşanıyor. Irak’ta Barzani iktidarına karşı çıkan devlet, şimdi bu bölgede en güvendiği dost olarak Irak Kürtlerini görüyor. Türkiye, Kürt realitesini kabul etmiş olsaydı kendi kontrolünde idare edebileceği bir Kürt coğrafyasına hâkim olabilirdi. Ama şimdi PKK onaylı bir federasyonun kurulma ihtimali Türkiye’yi zor durumda bırakabilir. Türkiye coğrafyasında demokratik özerklik kurgusu, Türkiye’deki Kürtleri Suriye’deki ‘Demokratik Kürdistan Federasyonu’ ile birleştirebilir. Handikap, PKK’nın Türkiye’ye buradan saldırma ihtimali. Bu ihtimalin tamamen ortadan kaldırılması da Türkiye’nin elinde. O da açılımlara son hızla devam etmesi. Çünkü o zaman Kürtler ile politik Kürtler arasında bir ayrışma yaşanır ve politik Kürtler giderek cılızlaşıp marjinal küçük bir grup olarak kalır. Başbakan Erdoğan, Suriye’deki Kürt yapılanması için böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini ve bu konuda askerî olarak hazırlıkların yapıldığını açıkladı. Erdoğan’ın söylediklerinden şu anlaşılıyor: PKK ile PYD ilintisi görülürse askerî müdahale yapılacak. Türkiye’ye bu hak veriliyor. Suriye’deki federasyonlara karşın Türkiye, komşu topraklara girip burada kalıcı bir tampon bölge kurabilir. Bu durumda Türkiye, sınıra yakın birçok yeri hâkimiyetine geçirebilir. Bu yüzden Erdoğan’ın Genelkurmay’a ‘Hazır olun’ talimatı verdiği de kaydediliyor. Bunun üzerine orduda büyük bir hareketlilik başlamış durumda ve savaş konumuna geçildiği alınan bilgiler arasında. Bütün bu tartışmalar ve senaryolar ancak akılcı bir dış politika hamlesi ile çözülebilir ve soğukkanlı olmak gerektiği de bir gerçek. Nisanda Aksiyon’da yayımlanan “Kandil koridoruna karşı tampon bölge” başlıklı haberde Türkiye’nin sınıra 100 bin asker yığmak istediği yazılmıştı. Son gelişmeler üzerine Türkiye, ‘tatbikat’ adı altında 150 bin askeri Suriye sınırına konuşlandırmış durumda. Türkiye’nin ciddi bir şekilde Suriye sınırlarında, hatta Irak sınırını da içine alan küçük bir kesimde kalıcı tampon bölge oluşturma kararı aldığı belirtiliyor. Bakalım Türkiye yeni Ortadoğu’yu nasıl okuyacak? ‘İç meselelerden çok dış politikadaki sıkıntı ekimde yapılması düşünülen kabine değişikliğine yansıyacak’ söylemleri artık Ankara’nın ana gündemi gibi. Şangay’da alınan bazı kararlar Şangay’daki zirvede 25 maddelik bir sonuç-plan çıktı. Bu planda çok önemli maddeler bulunuyor. İşte Aksiyon’un ulaştığı bazı maddeler:
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/ha...bolunecek.html
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
08-16-2012, 02:30 | #2 |
Yazarin Kürtler icin genis ama verimli olmayan yoksul bir alan verildi degerlendirmesine katilmiyorum. Varsayalim böyle bir durumla karsilasilirsa, Kürtlere verilmesi planlanan bölge Türkiye acisindan CAN alici stratejik bir mevziidir. Cografi ve siyasi acidan tam anlamiyla Türkiyenin güneyini ablukaya almaktir.
Irakta oldugu gibi milyonlarca Türkmen kimligini görmezden geliyorlar. Suriyenin kuzeyinde Türkmen kimligi Türkiye tarafindan bir alternatif olarak mutlaka desteklenmeli. |
|
08-16-2012, 03:42 | #3 |
Suriye gibi cetvelle çizilen devletler 5e 15e hatta 500e bölünebilme potansiyeli olduğundan bu gibi durumları doğal karşılamak gerekir.
Farklı mezheplerin ve farklı ırkların birbirine üstünlüğü dış mihraklar tarafından ateşlenebilme kolaylığı da mevcuttur. Bu tür devletlerde diktatörlük en basit bir çözümdür ancak diktatörlüğü tasvip edemeyeceğimizden daha önce deneyipte başarılı olduğumuz(Osmanlı döneminde) Türkiyenin başı çektiği büyük bir islam birliği gibi bir oluşum ancak ve ancak tek çözüm olarak gözükmektedir. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|