06-13-2012, 12:49 | #21 |
Beşşar Esed kafiri, Suriye'li müslümanların tepkisini azaltmak amacıyla, takiyye icabı bir Bayram namazına gitti diye müslüman mı olacak? Bayram Namazlarına Deniz Baykal da gidiyordu! Ayrıca Ebul Esved sen Nusayri değil misin? |
|
06-13-2012, 12:53 | #22 |
Nusayriye: Şam'da bulunan Hakimiler yanında, İslâmdan sıyrılıp çıkan bir fırka daha bulunmaktadır. Bu fırka, her ne kadar kendisini İsmailiye fırkasına nisbet etmiyorsa da bunlar, İslama karşı gelmekte ve îslâmdan kopmakta,' îsmailiye'nin bazı kollarıyla birleşmektedir. Bu fırka, Nusayriye fırkasıdır. Daha önce de belirtildiği gibi bunlar, kendilerini İsmailiye fırkasından saymazlar. Fakat bunlar, îsmaili-yenin, İslâmdan sıyrılıp çıkan guruplarının eli altında yetişmişlerdir. Bu fırka mensupları, Hakimîler gibi Şam'da yaşamışlardır. îsnaaşeriyye fırkasıyla beraber bulunmuşlardır. Daha doğrusu bunlar, İsnaaşeriyye'ye mensup olduklarını iddia ederler. Nusayriler, ehi-i beyt'e mutlak bir bilgi verildiğine, Hz. Ali'nin ölmediğine, onun ilâh olduğuna veya ilâha yakın bir derecede bulunduğuna inanırlar. Nusayrîler, şeriatın, bir zahiri bir de bâtını olduğu ve bâtınını imamların bildiği hususunda, Batınîyye fırkasıyla birleşmektedirler. Bunlara göre nur, asrın imamının üzerine' doğar, onu şeriatın hakikatlannı, zahirini değil, bâtınım anlamaya sevkeder. Kısaca bu fırkanın görüşleri Şii fırkalarına mensup olan ve bir çok Şiilerin reddettikleri aşırı görüşlerin bir karışımıdır. Bunlar, halihazırda hiçbir mensubu bulunmayan kâfir Sebeiyye fırkasından «Hz. Ali'nin Allah olduğu, onun ebediliği ve tekrar döneceği» görü*şünü almışlar, Batmiyyeden ise, «şeriatın bir zahiri bir de bâtını» olduğu görüşünü almışlardır. Bu aşırı uçlar, îslâmdan sıyrılıp çıkmışlar, İslâmî mefhumîan . atmışlar, kendilerinde «İslâm» adında başka bir şey bırakmamışlardır. Bunların faaliyetleri, Mısır ve Şam'da hüküm süren Fatımî devleti döneminde iyice artmış, o devletin idarecilerinden olan Hâkim bi-Emriîlah'ı kendi neva ve heveslerine uygun bir kişi olarak bulmuşlardır, îşte bu sebeple Nusayriye fırkasının lideri Hasan t. es-Sab-bah, Farsda, Hakim bi-Emrillah'ıri döneminde ortaya çıkmış, Hakim bi-Emrillah'm uluhîyet iddia ettiği zamanlarda Hasan, Abbasî devleti aleyhine kışkırtmalara girişmiş, Şam topraklarına, düşüncelerini yayan davetçiler göndermiştir. Bundan sonra Şam topraklannda bu aşın uçlar çoğalmış, bugün «Cebel-en-Nusayriyye» diye adlandmlan «Semnıan» dağını kendile*rine karargâh edinmişlerdir. Bu fırkanın îleri gelenlerinden bir kısmı müridlerini esrarla uyuşturarak yoldan çıkarıyorlar ve kendilerine bağlıyorlardı. Bu nun içindir ki tarihte bunlar «Haşşaşîn» (esrarcılar) diye adlandırılmışlardır. Haçlıların Şam topraklarına ve çevresinde bulunan îslâm ülkelerine saldırdıklan dönemde Nusayrîler, müslünıanlara karşı Haçlılara yardım ettiler. Haçlılar,"bir kısım îslâm ülkelerini işgal edince, Nusayrileri kendilerine yaklaştırdılar, onlara büyük mevkiler verdiler. Nureddin Zengi, Selahaddini Eyyubi ve ondan sonra gelen Eyyubiler işbaşına geçince, Nusayriler ortadan kayboldu. Faaliyetleri, fırsat buldukça ve zaman müsait oldukça müslümanlara tuzak kurma ve müslümanlarin ileri gelenlerini ve liderlerini kalleşçe öldürme şekline dönüştü. Daha sonra Şam topraklarına Tatarlar saldırınca Nusayriler bu defa da müslümanlara karşı Tatarlara yardım etmişler, Tatarlara, müslümanları öldürmeleri için zemin hazırlamışlardır. Tatarların saldırıları sona erince Nusayriler, kabuklu böcekler gibi dağlardaki kabuklarına çekildiler, yeni bir fırsatı kollamaktadırlar. RABBİM ONLARI HELAK ETSİN....... alıntıdır. |
|
06-15-2012, 03:41 | #23 |
ALEVİ MÜSLÜMANLAR (NUSAYRİLER - ARAP ALEVİLERİ)
ALEVİLİK NEDİR? Alevilik; Kaynağını Kuran’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur. Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v.) hadis-i şerifte “Her kim Ali’yi severse, beni sevmiş olur; beni seven de Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur.” diye buyurmaktadır. Kur’an, Allah’ın (c.c.) kelamı; Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Kuran’ın dili, Hz. Ali (a.s.) de konuşan Kuran’dır. Hadis-i şerifte; “Kuran Ali’yle, Ali de Kur’an’la beraberdir. Kıyamet Günü’ne kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.” diye buyrulmaktadır. Hz. Ali (a.s.) Sıffin’de bir hutbesinde “Konuşan Kur’an benim.” diye buyurmuştur. Kısaca Kur’an, Hz. Muhammed (s.a.a.v.) ve Hz. Ali (Ehlibeyt) (a.s) birbirini destekleyen, insanın doğru yolda yürümesini sağlayan ana kaynaklardır. Alevilik bu kaynaklara dayandığından hak yoldur. Hz. Muhammed (s.a.a.v.) amcasının oğlu ve damadı olan Hz. Ali’yi (a.s.) çok severdi ve Hz. Ali, kendisine en yakın kişiydi. Tebük Seferi’ne çıktığında Hz. Ali’yi kendi yerine Medine’de vekil olarak bırakması ona olan güveninin bir göstergesidir. Hz. Peygamberin Hz. Ali’ye olan sevgi ve güvenini belirleyen birçok hadisi vardır. “Ali bedenimde baş gibidir.” ... “Her nebi için bir vasi ve varis vardır, Ali de benim vasiyyim ve varisimdir.” Gadir-i Hum’da; “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.” gibi hadislerle Hz. Ali’yi kendisinden sonra vasi olarak tayin etmiştir. Nusayriler, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) vasiyetini dinlediği ve ona uyduğu için ALEVİDİR. “Alevilik” Hz. Ali’ye bağlılıktır, Hz. Ali’nin yandaşı olmaktır, Hz. Ali’yi sevmektir, Hz. Ali’yi yüceltmektir. Çünkü Alevilik; Hz. Muhammed’in Hz. Ali’ye olan sevgi, bağlılık ve telkinleriyle oluştu. İslam diniyle beraber Aleviliğin tohumları ekildi. İsim “Müslümanlık” kimlik “ALEVİLİK” olduğu için Aleviyiz. Aşağıda yazılanlar okunduğunda neden Alevi olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır: “Selman El Farisi” dedi ki: Resûlullah (s.a.a.v.) imam Ali’ye hitaben : “Bu vasim sırrımın yeri ve terk ettikle-rimin en hayırlısıdır.” (Mizanul-itidal, 1/635) “Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Hz. Fatıma’ya: “Senin kocan dünya ve ahirette seyyiddir. Kendisi ashabım içinde İslam’a ilk gelendir. Âlem içinde en fazla ilme sahip olan ve âlem içinde en kuvvetli hilme sahip olandır.” (El-istiab,1099 El istiab.1091) Bir hadisinde (s.a.a.v.); “Dünya ve ahirette bayrağımı Ali taşıyacaktır.” demiştir. İbni Abbas diyor ki: “Ali’nin dört özelliği var ki, başkasında yoktur: 1- Kendisi Acem ve Araptan önce Resûlullah (s.a.a.v.) ile ilk namaz kılandır. 2- Her çarpışmada peygamberin (s.a.a.v.) bayrağı onun elindeydi. 3- Başkaları Peygamberi (s.a.a.v.) terk edip kaçtıklarında ancak kendisi sebat edip Peygamber’in yanında kalmıştı. 4- Kendisi Resûlullahı (s.a.a.v.) vefatından sonra yıkayıp kabrine defnedendir.” (El-istiab, 3/1090) Selman-ı Farisi diyor ki: Resûlullah (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimden Kevser Havuzu’nun başında bana ilk erişecek olan Ali bin ebi Talip’tir.” (El istiab.1091) Hz. Ali’nin bu yüce konumu ile Hz. Peygamberin bu hadisleri, Müslüman insanın "Alevi" olması için yeterlidir. Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’nin bu kadar yüceltildiğini gören ve Hz. Ali’nin faziletlerine şahit olan samimi Müslümanlar "Alevi" ismini aldı. Muhammed ibn-i Nusayr'in isminden türeyen Nusayri sözcüğünün kendileri için kullanılmasını istemediklerinden Türkiye'de genelde "Arap Alevisi" denir. Nusayri ismini kullanmak istememelerinin sebebi Muhammed ibn-i Nusayr'in sadece Ehl-i Beyt öğretisini yaymış olmasıdır, yani mezhep kurmamıştır. Bektaşilik ile benzer yönü sadece Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt sevgisidir. Caferiyye Şiiliği ile itikadi yönden benzemektedir. Muhammed ibn-i Nusayr'in isminden türeyen Nusayri tanımlaması kullanılmaktadır. Ancak, Nusayrilere (Arap Alevilere) göre Muhammed bin Nusayr mezhep kurucusu değil, sadece 11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi ve Ehlibeyt öğretisini yayan kişidir. 11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr'ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar. Ancak Arap Aleviler bu ismi kendileri için asla kullanmazlar. Dil Anadilleri Arapçadır. Yaşlı nesil hâlâ Arapça konuşmaktadır. Türkiye'de ise Hatay'ın katılmasından (1939) sonra doğmuş olan daha genç nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçenin bir karışımı konuşulur. İNANÇ VE İTİKAT Din: Semavi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli, yüce Allah’ın kullarına hidayet için gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) bildirdiği "İSLAM" dır. "Allah’ın yanında din İSLAM'dır” (Ali İmran 19), “Kim İslam’dan başka bir din ararsa onun dini asla kabul olunmayacak. O, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Ali İmran 85) İslam: İki şahadete ikrar etmektir. “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullah” demek ve Hz. Peygamber’e (s.a.a.v), Yüce Allah tarafından emredileni tatbik etmektir. İman: Yüce Alah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, ölümden sonra tekrar dirilmeye, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna kayıtsız şartsız inanmaktır. Bunun yanında Alevilerin inancında usul beştir. Tevhid, adalet, peygamberlik, imamet ve dirilmedir. Bunları tahmin ve taklitle değil; delillerle, Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt'in hadisleriyle bilmek gerekir. 1-Tevhid: Alevilerin İnancında, bütün âlemi Allah yaratmıştır. Allah yalnız ve tektir, ortağı yoktur. “Onun hiçbir benzeri yoktur. Hem o işitir ve görür.” (Şura 11) Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberine: “Deki; O Allah birdir. Ululuk onda nihayet bulmuştur. Doğmamış, doğurulmamıştır. Onun hiçbir eşi de yoktur.”(İhlas Suresi) 2- Adalet: Yüce Allah âdildir, hiç kimseye zulüm etmez. “Senin Rabbin hiçbir yerde zulüm etmez.” (Kehf 49) Adaletinin ispatı için de insanlara yalnız ıslahları için emir verir, kötülüklere uğramamaları için de yasak koyar “Her kim iyi iş işlerse kendisi için işler, her kim kötülük yaparsa yine kendine eder, Rabbin kulları hakkında asla zalim değildir.”(Fussilet 46) 3- Peygamberlik: Alevi inancında, yüce Allah, lütuf ve adaletinden doğru yoldan sapmamaları için kullarına peygamberler gönderdi. Peygamberlerin ilki Hz. Adem’dir. Sonuncusu da Abdullah oğlu Hz. Muhammed’dir. 4- İmamet: İnsanların maslahatları için yüce Allah imamlara ilahî bir makam verdi. Her bir Peygamber vefatından önce kendisine bir vasi tayin etti. Peygamberlerin sonuncusu olan peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) kendisi için on iki vasi tayin etti. “Benden sonra 12 halife olacaktır, hepsi Kureyşten dir.” (Sahihi Buhari 8/105 Sahihi Müslim 3/1452) Bu imamlar, Peygamberin ümmetine bıraktığı dinî hükümlerin değiştirilmesini ve usulleriyle oynanmasını önlemek için yüce Allah’ın emriyle makam aldı. Yüce Allah İmamları tıpkı peygamberler gibi, insanların kendilerine inanmaları ve tutunmaları için yanılmaktan, hata yapmaktan ve günah işlemekten masum kıldı ve inanırız ki; son zamanda son imam Muhammed el-Mehdi gelecek ve dünyayı nasıl zulüm ve çirkinliklerle dolduysa, adalet ve merhametle dolduracaktır. 5- Mead (Dirilme): Yüce Allah iyilik yapanı iyilikle mükâfatlandırıp, kötülük yapanı da kötülükle cezalandırması için insanları kabirden kaldıracaktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kıyamet gelecektir. Onun kopmasında şüphe götürecek hiçbir şey yoktur. Allah kabirdekileri kaldıracaktır.” (Hac 7) Yine Kur’an-ı Kerim’de; "Her kim zerre ağırlığında hayır işlerse onu görecek, zerre ağırlığında şer işleyen de onu görecektir.” (Zilzel 7-8) Nusayrilerin, Kur’an-ı Kerim’de geçen her kelime ve ayete inancı tamdır. “Ey Rabbimiz! Bize indirdiğin kitaba inandık, Resule de uyduk, bu hâlde bizi şahitler ile beraber yaz.” ( Ali İmran 53) Bu beş madde altında topladığımız ana din usulünde filizler (furu-uddiyn) de vardır. Bunlar; 1- Namaz Kılmak: Günde beş vakit namaz kılmaktır. Vakitleri; öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahtır. Bu beş vaktin farz rekâtları on yedidir. Yolculuk ve zaruretler de dört rekâtlı namazlar, iki rekât olarak kılınabilir. İsteğe bağlı rekâtlar ise otuz dörttür. Bunlar (Nafile) sünnettir. 2-Oruç Tutmak: Her yıl mübarek Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’in emrettiği şekilde otuz gün oruç tutmaktır. 3- Zekât Vermek: Yılda bir defaya mahsus her kişi malının zekâtını ehline vermesidir. Miktarı gelirinin yüzde beşidir. 4- Hacca Gitmek: İmkânlar çerçevesinde maddî, manevî ve yol emniyeti olması durumunda ömürde bir defa Mekke’ye gidip Beytullahıl Haram’ı ziyaret ve tavaf etmektir. 5- Cihad: İslam dinini müdafaa etmek, bilmek, öğrenmek, öğretmek ve peygamberlerin izini takip etmektir. 6- Marufa Emir (El-emru bil maruf): Her Müslüman kadın-erkek kendi hükmünde olabilecek Müslümanları (ailesi ve yakınları) iyi ve hayırlı işler görmeye davet etmektir. 7- Münkerlere Yasak (En-nehy anil münker): İnsanları kötü işlerden alıkoymak, haramdan sakınmaya davet etmektir. 8- Elvela (Tevella): Yüce Allah’ın tek olduğuna, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) onun peygamberi olduğuna inanmak ve Ehlibeyt imamlarına velayet (bağlılık) etmek ve velayet edenine de veli (kardeşlik) olmaktır. Hz. Muhammed (s.a.a.v); “Mümine vazife olan şey Allah’ın velisini bilip ona velayet etmek, düşmanını bilip de düşmanlık etmektir” buyurmuştur. 9- El-bera (Teberra): Yüce Allah’a, Allah’ın Peygamberine, Peygamberinin Ehlibeytine ve imamlara düşmanlık eden herkesi düşman bilmek ve benliğimizi onlardan arındırmaktır. Yukarıda yazdığımız gibi dine olan itikadımız Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. “Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussılet 42) İSLAMIN ŞARTLARI Hz. Peygamberimizin hadislerinde Hz. Ali’nin şiası (taraftarı) olarak adlandırılmışız. Hz. Muhammed (s.a.a.v.)'ten sonra “Alevi” ismi Hz. Ali’nin yandaşlarına (Şiası) verildi. İslam’ı sevenler İslam’ın şartlarını Hz. Ali ile yerine getirmekten büyük haz duymuşlardır. Hz. Ali, Hz. Peygamberden sonra İslam’ın kurallarını hatasız şekilde yaymıştır. Birçok rivayette İslam’ı sevenler namaz kılmayı Hz. Ali’den öğrenmek istemişlerdir. Namaz kılmaktan zevk almak isteyenler de Hz. Ali ile namaz kılmışlardır. Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara farz kıldığı ve tediyesini emrettiği vecibelere "İslam’ın Şartları" denmiştir. Bu İslamî şartlar beştir. Aşağıda gösterilen farzlar birinin edası durumunda, eda eden kişinin Müslüman olduğuna işaret eden şartlardır. İSLAMIN BEŞ ŞARTI Bu beş farizadan birini veya hepsini ancak Müslüman olan biri eda eder. 1- Kelime-i şahadet getirmek 2- Namaz kılmak 3- Oruç tutmak 4- Hacca gitmek 5- Zekât vermek 1-Kelime-i şahadet: “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü ” (“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim”) 2-Namaz kılmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarının en önemlisidir. Hz. Muhammed’le (s.a.a.v) ilk namaz kılan Hz. Ali’dir. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekat verin, rüku edenler ile beraber rüku edin” (El bakara, 43) der. Ve Kur’an-ı Kerim’de namaza işaret eden ayetler elliden fazladır. Aşağıda namaz kılma şekli gösterilecektir. 3-Oruç tutmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Ramazan ayında oruç tutmak Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç nasıl farz edilmiş ise maziden sakınasınız diye size de öyle farz kılındı.” (El barka 183.) Oruç, Bakara suresinin 185-187. ayetlerinde de zikredilmektedir. 4 - Hacca gitmek: Yüce Allah’ın ömürde bir defa maddi ve manevi gücü olana farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” İbadeti için Ali İmran suresinin 97. Ayetinde “Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlikte olur. Hac için bir yol bulabilenin Beyti ziyaret etmesi ise, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. İnkâr edenlere gelince, Allah'ın âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” diye buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” konusunda ondan fazla ayet vardır. 5 - Zekât vermek: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın bir şartıdır. Müslüman’ın malından gelirinin yüzde beşini zekât vermesidir. Kur’an-ı Kerim’de: “Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, nefsiniz için evvelce ne hayır gönderirseniz onu da Allah’ın yanında bulursunuz.” (El bakara 110) Kur’an-ı Kerim’de zekâtla ilgili yirmi beşten fazla ayet vardır. Burada İslam’ın beş farzı özetle zikredilmiştir. Şunu bilmek gerekir ki, Aleviler Müslüman’dır. Alevilikleri ise Hz. Ali’ye yandaşlıkları, taraftarlıkları ve sevgileridir. İmam Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcasının oğlu, damadı ve vasisidir. İlk iman eden ve Müslüman olan kişidir. Rabbimiz Allah’tır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v)’dir. İmamımız Emir'ül Müminin Ali Bin Ebi Talip’tir. İslam dinine zıt olan bütün dinlerden aklanırız. Dini hükümleri İslam Dini Anayasa’sı olan Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, sünneti nebevi ve Ehlibeyt imamlarının rehberliğinde öğrenir ve uygularız. Müslüman Alevi olarak adlandırılan bizlerin itikadı budur. Alevi kardeşimiz bu bilgiler ışığında büyümüştür. Bizleri daha farklı görenlerin basiretleri bizleri bu şekilde görmekle açılacak ve bizi yanlış tanıyan gözlerin önünden bizi kapatan perdeler açılacaktır. Bu bilgiler bizim gerçek kimliğimizi göstermektedir. Bu deyimler asıl inancımızı anlatmaktadır. Bin dört yüz yıldır doğrularla haykıran bu Alevilerin sesi duyulmadı. Kendilerini tanıttılarsa da onları duymak istemeyenler duymadı. “İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır.” hadis-i şerifi insanların birbirlerini anlayamadıkları ve tanıyamadıkları için söylendiğine işarettir. Yüce Allah bizleri en doğru ve gerçek yola hidayet etmiştir. Bu doğru yolda dünyanın en kutsal inancına, İslam’ın özüne sahip olmakla onurlandırıldık. Çünkü İnsanlığın en kutsal inancını en yüce kaynaklardan öğrendik. Yüce Allah’ın hidayetiyle Hz. Muhammed’in sünnetiyle, Ehlibeytin rehberliğiyle, Müslümanlığın temelinde Aleviliğimizle ne kadar övünsek azdır. Bu kutsal inanca mensup olmakla dünyanın en mesut ve huzurlu kulları olarak ahirette sevinecek ve bahtiyar olacağız. Yüce Allah’ın ve Peygamberinin emrettiği şekliyle Ehlibeyt ipine sımsıkı tutunmaya ve Aleviliğimizin gereklerini yerine getirmeye yüce Allah bizi muvaffak etsin. Allah’ın rahmeti; Hakkı görüp Hakka tapanlara olsun. ALLAH BİZLERİ EHLİBEYT YOLUNDAN AYIRMASIN... http://www.akpartiforum.com/alevi-mu...r-t160208.html özgür suriye, İFTİRALARINIZDAN DOLAYI İNŞALLAH ALLAH (C.C) SİZİ HELAK EDER. |
|
06-15-2012, 03:47 | #24 | |
Alıntı:
Sus bari seni adam sansınlar. Daha takiye'nin ne olduğunu bilmiyorsun? Deniz Baykal'da sizin gibi Sünni... TAKİYE Sünniler, Alevileri takiye yapmakla itham ederler. Aleviler için içleriyle dışlarının birbirine uymadığını söylerler. Aslında takiye, İslam’ın özünden kaynaklanan, Kuran’ın ve Peygamber sünnetlerinin içinden fışkıran bir inanç şeklidir. Hayrettir ki Sünniler kendi kitaplarının, kendi sahihlerinin dediklerini inkâr etmeye yeltenirler. Yüce Kuran-ı Kerim Âli İmran süresinin 28. ayetinde “Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri veli edinmesin ve kim bunu yaparsa Allah’tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. …” derken, Allah katında günah, sakıncalı ve yanlış sayılan bir durumun zarardan çekinilerek sadece dille söylenmesi, inanmış birisini kurtarmaya yetiyorsa, affedilebiliyor. (Kaynak: Celâleddin Suyuti’nin Ed-dürül-mensur adlı eseri) İbni Abbas’tan naklen, Yüce Allah: “Kâfirlerden ya da herhangi bir yerden gelebilecek tehlikelerden korunmak için…” demekle, inanmış bir insanın sadece diliyle tersini konuşup kendini kurtarması, yüce Allah tarafından affedilmektedir. Nahl süresinin 106. ayetinde; “Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde dinden dönmeye zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah’tan bir azap gelir ve kendilerine çok büyük bir azap vardır.” İbni Esir, ibni Münzir, İbni Ebu Hatim, Beyhaki, İbni Abbas’tan naklen diyorlar ki; iman ettikten sonra, Allah’a küfredenlere büyük bir azap ceza vardır. Ancak buna zorlananlar, kalpleriyle inandıkları halde dil ile küfredenler bundan müstesnadır, bunlara ceza yoktur. Yüce Allah, inananların niyetine ve yürekten olan inançlarına göre değer verir. Büyük Sünni alimler, bunların olmasında bir sakınca olmayacağını söylerken, Sünniler bu bağlamda Alevilere nasıl itham yükleyebiliyorlar? Sünnilerin en tanınmış sahih ve mesnedleri, bu yapıcı yalanlara cevaz veriyor. Böyle iken, Bunu yapıyorlar diye Alevilere saldırıyorlar. Bu yüzden de Emevi ve Abbasiler, Alevileri az mı katledip, zulmettiler? Ehlibeyt, kendilerini korumak ve savunmak için takiyeye başvurmuşlardır. Kendileriyle birlikte, onların yanında olanları tehlikelerden, zarardan, zulümlerden, fitnelerden, saldırılardan korumak ve kurtarmak için takiye yapmışlardır. Oysa Sünnilerin böyle bir sıkıntısı yoktu. Onlar, hep hükümdarların yanındaydılar. İnançları yüzünden, düşman ve saldırılar karşısında kalmamışlardır, zulüm görmemişlerdir. Bu durumda takiye’yi inkâr etmeleri doğaldır. Emevi ve Abbasilerin istekleri doğrultusunda, Alevilere itham ve iftira düzeceklerdir. Sünnilerin tutumu bu yolda gelişmiştir. Kaldı ki, yüce Allah (c.c) bu bağlamda ayetler indirmiştir. Kullanılabilecek ayrıca hükümler bildirmiştir. Takiye konusu, Sünnilerin düşündüğü gibi sadece nifak yorumu ile izah edilemez. Çünkü nifak denilen şey, küfrü gizleyerek imanı gösteriş olarak ortaya çıkarmaktır. Nifakta, küfrü saklamak ve imanı yalandan gösterme gayreti vardır. Takiye’de ise, imanı gizlemek ve zor bir durumdan kurtulmak için küfrü gösterme şekli vardır. Açık iman + küfrü saklamak =Nifak Açık bir küfür + saklanılan bir iman = Takiye İşte takiye budur. Konu Ebul Esved tarafından (06-15-2012 Saat 03:49 ) değiştirilmiştir.. |
||
06-15-2012, 03:47 | #25 |
Hepimiz MÜSLÜMANIZ ve DİN KARDEŞİYİZ....
özgür suriye ,eyer gerçekten Müslümansan Mezhepçilik yapma Zalimlere karşı ol ama Fitneye Hizmet etme sonra VEBAL altında kalırsın.. bende BAASÇI değilim ve BAAS rejimini de desteklemem ama lütfen bu işi Mezhepçiliğe indirgeme... |
|
06-15-2012, 05:21 | #26 | ||||
Ulan arkadaş takiyye'nin ne olduğunu anlatırken bile takiyye yapılır mı?
Alıntı:
|
|||||
06-15-2012, 05:25 | #27 |
Sayin Ebul Esved
Katliamcı , zalim Beşşar el Essad'a destek vermek de ''Aleviliğin'' şartlarından mı? |
|
06-16-2012, 23:48 | #28 |
Suriyenin BAAS'çı Katil Rejimini ve B.Esadı LANETLİYORUM ve Döktüğü KANDA BOĞULUR İNŞAALLAH..
Suriyenin Nusayrilerini bilemem ama Türkiye Alevileri SİNSİ, İçlerinden pazarlıklı ,Yalancı ve GÜÇLÜDEN yana olduklarına EMİNİM çünkü çevremde gördüm,şahit oldum TAKKİYECİLERİN ŞAHI bunlar.. |
|
06-16-2012, 23:58 | #29 |
Alevileri hep şüphe gözle bakıyordum haklıymışım
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|