![]() |
#1 |
![]() “O insanları Mayıs’ın 17’sinde güneşin tam 12’de olduğu vakit Tandoğan meydanına götüren nedir?” bu soru bir gazeteci olarak Tandoğan meydanındaki kalabalığı izlerken kendi kendime sorduğum bir soruydu bu. Günlerden Pazar, Ankara’da nefis bir hava, güneş muhteşem, sıcaklık derseniz o biçim… Ama o da ne, Ankara’nın; eğitimli, ekonomik gelir düzeyi yüksek, hatta isminin altında, üstünde bir sürü unvanları bulunan insanlar “Haydi pikniğe gidelim” yahut, “Havuz’da bir yazı karşılama partisi” yapalım yerine şapkalarını giyip Tandoğan’a gelmişler. Neden? *** Mitingin Atatürkçü Düşünce Derneği’nce organize edilmiş olması, malum tutuklamalar ve sorgulamalardan dolayı “Ergenekon gölgesini” üzerinden eksik etmemiş olsa da, toplanan insanların; kaygılarını, endişelerini, korkularını anlamak, dinlemek gerekiyor. Dün Tandoğan Meydanındaki mitingi bir gazeteci olarak izlemeye giderken işte bu düşünceleri taşıyordum. Toptan kabulleri, toptan retleri sevmiyorum zaten, peki burada bir araya gelen insanlar hangi şehirden, hangi imkânlarla getirildiyse getirilsin, ne demek istiyorlardı? İstedikleri şey bir Askeri darbemiydi? Endişeleri, Memleketin muhafazakarlaşması mı? Korkuları, yaşam tarzlarının engellenmeye çalışılması mı? Yoksa bir oyunun parçası mıydı bu insanlar, öyleyse bu oyunun adı neydi? Bu eğitimli kitlenin bu oyundan nasıl haberi olmazdı? Sorular… *** Evet, mitingde İşçi Partisi’nin fanatik gençleri tüm giriş alanlarında hâkimiyeti sağlamış durumdaydı. Ellerindeki “Aydınlık” dergilerinin birer “satış elemanı” gibi çalışıyorlar… Pankartlarla yine en afili sloganları taşıyordu. Evet, bazı gençlerin Silivri’de tutuklu Tuncay Özkan’ın yerinde olmak istediğini yüzlerindeki “Tuncay” maskesinden anlıyordunuz. Evet, doğru, bir grup genç şöyle bağırıyordu; “Silivriye Selam, Darbeye devam”… Evet, artık sol’un kalesi durumuna gelen Eskişehir’den bir yığın genç alandaydı… Ama, aynı mitingte “darbe istemiyoruz” diye haykıranda vardı, “kaygılarımızı anlayın” diye konuşanda…Ama sesleri gür çıkmıyordu onların ve sırf adı “Cumhuriyet” olduğu için mitinge geldikleri çok belliydi. *** Kaygıları neydi peki? En temel endişeleri şu görünüyor;Türkiye’nin muhafazakarlaşması ve bununla birlikte kendi hayat tarzlarına yapılabilecek olası müdahale… Konuştuğum birkaç kişi ve özellikle bayanlar, “Biz bu yaşam tarzımıza müdahaleden endişe ediyoruz, bu nedenle buradayız, demokratik tepkimizi göstereceğimiz bir alan olduğu için geldik” diyordu. Onlara, “inandığınız gibi yaşamanıza kim engel oldu, Türkiye’de 7 yıldır Muhafazakar bir parti iktidarda?” diye soru yönelttiğinizde durup düşünüyorlar, bazı şeyler söylemeye çalışıyorlar ama kesinlikle kaygılarının nedenine dönük bir cevap olmuyor. Orada can alıcı soruyu soruyorum, “Ak Parti bu mitinge destek verse, buraya katılsa ne olur?... Beklenmedik soru ama, cevabı hazır gibi… “Gelseler, kaygılarımızı giderirler. Belki bazı fanatiklerin tepkisi olur, ama şu kesinki müthiş bir yumuşamanın da zemini hazırlanmış olur. O zaman bu meydanın anlamı kalmaz, dedi. Yani, Ak Parti bu mitinge destek verip, “Cumhuriyet ve Demokrasi Şöleni”ne dönüştürseydi, toplumu kutuplara bölmek isteyenlerinde oyunu bozulmaz mıydı? Ama mesele sadece Ak Parti’nin katılımıyla bitmiyor, birbirinden farklı düşünen insanların birbirini anlamak yerine “dışlamayı, ötekileştirmeyi ve hatta suçlamayı” bırakması gerekiyor. Bunu her ilki kesimden beklemeliyiz… Başörtüsü meselesinde de, başı açıklık meselesinde de… *** Türkiye çok önemli bir viraj alırken, ülkenin heyecanlarını, enerjisini hala “rejim kaygıları” üzerinden alanlara, meydanlara dökmeye çalışmayı büyük bir kayıp olarak görüyorum. Bu kaygının “emekli bir asker” refleksinden kaynaklandığı açık. Çünkü hala toplumu anlamak yerine, toplumun dayatmalarla “kendi düzeylerine” çekilmesi gerektiğine inanıyorlar. Mesela oradaki en can alıcı slogan şuydu; “Ne AB, Ne ABD, Tam bağımsız Türkiye” Bu sloganın mesajı nedir? Bağımsızlık mı? Yoksa başka bir şey mi? Bu sloganın atıldığı mitingi yapan ADD’nin genel başkanı Eruygur AB destekli bir çok projenin içinde görev alıyor. Hala “AB desteklesin” diye de projeler üretiyorlar… O halde Ey samimiyet nerdesin? Tamam, Ak Parti ve muhafazakarlar buradakilerin kaygılarını anlamalı, endişelerini gidermeli ama buradakilerin de “Cumhuriyeti, demokrasi”den ayrı düşünmemesi gerekmiyor mu? Halkın sandığa yansıyan tercihlerini sandık dışı müdahalelerle değiştirmeye çalışmak yerine, saygı duyması gerekmiyor mu? Evet, bu nedenle Tandoğan’dakilerin “hayat tarzlarına yönelik endişelerini” demokratik ortamda dile getirmelerine herkes saygı duymalıdır, ama oradaki sağduyu’nun da tez elden Atatürkçü Düşünce Derneği’ni “Sivilleştirmesi” gerekmektedir. *** Evet, bu toplumsal çatışma 12 Eylül’de kimlerin işine yaradıysa bugünde aynı mihrakların işine yarayacaktır. O halde bu ülkenin; bayrağını seven, bayrağını elinde gururla taşıyan herkes birbirini anlamaya çalışmalı, dayatmacı, baskıcı olmamalıdır. Bilimde, sanatta, ekonomik kalkınmışlıkta nasıl güçleneceğiz, asıl tartışmamız gereken soru bu olmalıdır… Mitingden bazı detaylar; Mitingler kalabalığıyla tanımlanır. Öyleyse bu miting, bir önceki Tandoğan mitinginden sayıca çok daha gerilerdeydi. (İnanmayan Radikal’den Murat Yetkin’e, Habertürk’ten Muharrem Sarıkaya’ya sorabilir) - Miting kürsüsünde “ben konuşacağım” kavgaları yaşanmadı, tertipleme komitesi adına konuşmalar oldu. - Miting’e; CHP, DSP, İP desteği açıktı. - “Ordu göreve”, “Darbeye gel darbeye” pankartları yoktu. - Çok kötü bir ses düzeni vardı, organizasyon kötüydü. - Ak Partili Büyükşehir Belediyesi’ne ait; itfaiye aracı,i ambulans, seyyar tuvaletler kullanıldı. - “AKP Hesap verecek, gün gelecek, devran dönecek” sloganı İşçi Partisi ağzına aitti. - Sorgulama, tutuklama olayları kalabalığın azalmasında etkili olmuştu. Fatih Bayhan – Haber 7
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|