AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-29-2009, 01:45   #51
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
99'da Van sınır karakolunda, karakol komutanı olan abimin konuyla ilgili bir yorumu oldu. Dedi ki araziye çıkıldığında, gece nöbette uyuyan asker olursa, tüm taburun hayatını riske attığı için ağır bir ceza verilirmiş. Abimin uyguladığı ceza, üzerine bir pet şişe su döküp askeri uyandırmakmış. Ki o soğukta askerin halini var sen düşün diyor.

Ceza acımasızca ama şart diyor. El bombasının pimini çekip 25-30 dk arası askere tutturma eğitimi de İzmir Foça dağ komando okulunda da kendisine verilmiş. Yani eğitimin bir parçası olarak. Hatta asker arkadaşlarından biri panikleyip hemen atınca oda hapsi cezasıyla cezalandırılmış. Şayet askerin elinde patlarsa da eğitim zahiyatı olarak kayıtlara geçiyormuş.

Sistem askeriyede böylesine acımasızca işlerken, konu gündeme gelmeseydi, bu eğitim zahiyatlarına muhtemelen bir yenisi daha eklenmiş olacaktı. Demek oluyor ki askeri sistemde bir sorun var.

Peki askerin direncinin bittiğini gören teğmende suç yok mu? Suçun zaten en büyüğü onda. Bir insan bu kadar acımasız olamaz. Teğmenin dağdaki teröristten bir farkı kalmamış. Peki şehit askerimizin hatası? Bence onun hatası da el bombasını elinden atmamasıdır. Ölüm yok ya bunun ucunda. Madem dayanamadın, arazidesin, at gitsin. Neden hem kendi canından oldun hemde arkadaşlarını canından ettin?
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 12:26   #52
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
HASAN CEMAL
MİLLİYET
29.08.2009 06:06Yazarın Önceki Yazıları İnsanlığa karşı işlenmiş suçların mekanı yok olmasın! Asıl bölücülüğü Baykal’la Bahçeli yapıyor! Erdoğan, “Beni de tehdit ediyorlar, öldürmek istiyorlar” diyebilmişse bu ülkede... Hilmi Özkök Paşa’nın Evren Paşa’yla ilgili ‘no comment’i... Aldatılmak ya da bir ömür boyu aldanmak! Kürt sorununu çözen bir Türkiye havalanır, uçar diyen işadamı... Büyük işdünyası, Kürt sorununun ne kadar farkında? Geçmişi gömmeden güzel bir gelecek kurulamaz! Baykal-Bahçeli ikilisi bu sese kulak verebilir mi?.. Erdoğan’ın konuşması tarihi bir dönüm noktası olabilir Bu yazıyı okumayan Fenerli olsun!.. Ahmet Türk’ten çağrı: ‘Nerede o eski Baykal?’ On noktada darbe ortamı! Erdoğan-Türk buluşması: Olumlu bir ilk adım... Türkiye’nin barış seferberliğine ihtiyacı var! Devlet Bahçeli’nin tehlikeli oyunu! Kürt sorunuyla silahın, şiddetin bağını koparmak! Şeytanın bacağı Kürt açılımıyla kırılabilir mi? Ne günlerdi, bir zamanlar telefon başında saatlerce beklerdik, bağlansın diye... Hükümetten ihtiyatlı ama olumlu başlangıç! Şimdi hep birlikte avazımız çıktığı kadar bağırma zamanıdır: Yaşasın tam bağımsız Türk yargısı! Kürt sorununu hissetmek, anlamak, çözmek! (1) Devletin bu hoyratlığı neden, çocuklara da acımaz mı bu devlet?.. Urumçi’de 30 yıl önce Uygur Türkleri ile geçen zaman... Cumhurbaşkanı Gül, doğru olanı yaptı ama daha yapılması gerekenler var! Türkiye’de sorunların anası, ‘asker sorunu’ üzerine... Askerin sivile bu kadar güvensizliğiyle ne istikrar olur, ne de demokrasi! Askere karşı demokrasiyi ‘sivil koruma ve kollama’ görevi... DEMOKRASİ VE GELENEKSEL GAZETECİLİK... ASKER SORUNU TÜRKİYE İNANDIRICILIK SORUNU YAŞIYOR YOKSA İŞLER ZORA GİRECEK! TOP YİNE TÜRKİYE'DE SAYIN BAŞBAKAN, İYİ PAZARLAR ! DİLERİZ ARKASI GELİR KÜSKÜNÜM LEYLA! BUGÜN YENİ OLAN SÜRECİN KAPIMIZDA OLMASIDIR HASAN CEMAL KANDİL'E NEDEN GİTTİN?-2 KANDİL DAĞI'NA NEDEN GİTTİN? HATIRLAMA VE UNUTMA! BU SÖZLERE KATILIYORUM AMA... YAZIK DEĞİL Mİ? ÜZGÜNÜM LEYLA'DAN KÜSKÜNÜM LEYLA'YA ÖNCE ATEŞKES SONRA DİYALOG HAYAL KIRIKLIĞI SİYASETTE RİSK ALMAK ERGENEKON'A ÇEKİN BİR ÇİZGİ ÜŞENMEYİN! BÜYÜKANIT'IN SÖYLEDİKLERİ SÖYLEMEDİKLERİ... SİLAHLARIN SUSMASI İÇİNBunca gündür sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum: Yoksa onlar can değil miydi?
Günlerdir sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum. Öncelikle muhalefete sesleniyorum.
Baykal’la Bahçeli’ye sesleniyorum.
Yoksa onlar can değil miydi?
İktidara sesleniyorum.
Başbakan Erdoğan’a, Savunma Bakanı Gönül’e sesleniyorum.
Askere sesleniyorum.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum.
Neden sesiniz çıkmıyor?..
Yoksa onlar can değil miydi?
Onların ana babaları yok mu?
Birazcık vicdanı olan herkese sesleniyorum.
Neden susuyorsunuz?
Hepsi can değil miydi?
Yoksa ben mi yanılıyorum?
Komutan, ceza olarak, pimi çekilmiş el bombasını tutuşturuyor askerin eline...
Bomba elinde patlıyor.
Ve dört asker ölüyor.
Tarih 17 Ağustos 2009.
Kaza diye açıklama yapılıyor, şehit diye toprağa veriliyor dört asker.
Oysa kaza değil.
Kaza olmadığını, aradan dokuz gün geçtikten sonra Taraf gazetesinin manşetinde patlayan haberden öğreniyor Türkiye. Ancak o zaman tutuklanıyor komutan...
Ve Genelkurmay’dan bir açıklama ancak dün akşam üstü geliyor.
Bir haber daha var.
O da Taraf’ta çıktı.
Üç ay önce, 27 Mayıs’ta Güneydoğu’daki bir yerde mayın patlıyor, 6 asker şehit oluyor, açıklama PKK mayını diye geliyor. Büyük bir cenaze töreni düzenleniyor. Başbakan, DTP Genel Başkanı’yla randevusunu iptal ediyor.
Gerçekten PKK mayını mı?..
İlgili iki komutan arasında internete düşen telefon görüşmesi, eğer doğruysa, patlayan mayın PKK mayını değil. Altı erin ölümüne yol açan mayın, koruma amaçlı olarak bizzat asker tarafından döşenmiş.
Komutanların kendi aralarındaki telefon görüşmesinden çıkan gerçek bu, öyle mi?
Bir başka deyişle:
PKK değil, eğitim zayiatı mı?..
Evet, günlerdir sesi sedası çıkmayan herkese seslenmek istiyorum.
En başta da Baykal’la Bahçeli’ye..
Neden sesiniz çıkmıyor?..
Ölenler can değil miydi?
Bu önemsiz bir olay mı?
Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum:
‘Güçlü ordu’ böyle mi olur?
Savunma Bakanı’na sesleniyorum:
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki ‘eğitim zayiatı’ konusuna el atmayı düşünüyor musunuz?
Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum:
Asker sorgulanmayacak mı?
Asker tabu mu?
Asker, üstüne vazife olmadığı halde her gün siyaset kurumunun işine karışacak, ama siyaset kurumu, siyasetçiler askerin yanlışlarına sessiz kalmaya devam edecekler?
Siyasetçi askere mi tabi?
Yoksa tersi mi?..
Hatırlasanıza:
Daha bir kaç ay önce Yunanistan’da çok konuşan bir Genelkurmay Başkanı bir anda emekliye sevkedildi hükümet tarafından...
Gerçek demokrasi budur.
Canlar ölecek, hesabı verilmeyecek!
Böyle demokrasi olur mu?
Böyle hukuk devleti olur mu?
Sonra da mikrofonların karşısına geçilip bilgiçlik taslanacak, eski deyişle malumatfuruşluk yapılacak, “Güçlü ordu, güçlü Türkiye!” diye fetvalar verilecek!
Hadi canım sen de!
Önce ana babalar, askere gönderdikleri çocuklarının nasıl öldüklerini öğrenebilsinler.
Yapılacak ilk iş budur.
Genelkurmay’da dün yapılan haftalık basını bilgilendirme toplantısında ölümlerle ilgili sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum:
Nerelerdesiniz?
Yoksa onlar can değil miydi?..
Anaları babaları yok muydu?..
Ne yazık!
Ne zor bir ülkede yaşıyoruz.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 12:29   #53
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Ali Karahasanoğlu - Vakit
[email protected]
2009-08-29
Genelkurmay tutuklamayı niye geç açıkladı? Genelkurmay Başkanlığı, Elazığ’daki el bombası patlaması ile yaşanan vahim sonucun hemen akabinde, “pimi çekilmiş el bombası ile eğitim yapmaya kalkışan teğmen”in tutuklandığını açıkladı.
Yani, olay gazetelere yansıdıktan sonra tutuklama kararı verilmiş değil.Genelkurmay’ın olayı örtbas etme gibi bir çabası yok. Genelkurmay konuyu hemen olayın akabinde soruşturmuş ve ilk planda teğmenin sorumluluğunu görerek tutuklama kararı verilmiş!
Daha sonra da olay, basına intikal etmiş!
Bu açıdan bakıldığında, Genelkurmay’ın verdiği bilgilere göre, gerçekten olayın örtbas edilmesi gibi bir niyet olmadığı görülüyor.
Ama böyle bir açıklamayı yapmak için, Genelkurmay niçin günlerce bekler?
Niçin?
Olay yaşanmış, hemen akabinde bir teğmenin tutuklandığının açıklanması, kime neyi kaybettirir?
Şimdi açıkladınız işte. Bir sürü dedikodu edildikten sonra.
Oysa ilk anda açıklanmış olsaydı, Genelkurmay’ın dedikodularla itibarının sarsılmasının önüne geçilmiş olurdu.
Hadi diyelim ilk gün cenazeler defnedilmeden, böyle bir açıklama infial oluşturabilirdi.
Peki, olay gazetelere intikal ettikten sonra neyi beklediniz? Yine aradan günler geçmedi mi?
Niçin olay basına intikal ettiği gün, hemen açıklamadınız; “O teğmen tutuklanmıştır” diye!
Olay yaşandığı gün açıklamıyorsunuz.
Olay basına intikal ettikten sonra açıklamıyorsunuz..
Günler geçtikten sonra, bir akşam saati, internet sitenize koyduğunuz duyuru ile, olayın ne şekilde cereyan ettiğini kamuoyunun bilgisine sunuyorsunuz.
Burada çok ciddi bir hata yok mu?
Kusur, her insanda olabilir.Her kurumda kusurlu hareketler yaşanabilir..
Ama bir teğmenin kusurlu hareketi sonrasında yaşanan ölümler, şimdi Genelkurmay’ın da zamanında gerekli açıklamayı yapmaması sebebi ile, kurumsallaşmış olmuyor mu?
Hemen o gün açıklama yapılmış olsaydı, “Dünyanın neresinde, silah eğitimi alınırken hiç kaza yaşanmaz? Teğmenin yaptığı, açıkça bir görevi suistimal. Çok büyük bir hata.. Genelkurmay, o teğmene, bu tür olaylarda böyle hareket etmesini emretmiş mi ki, böyle davranıyor? Tamamen bireysel kusur. Bireysel kusuru, kurumsal kusura dönüştürmeyelim” derdik..
Ama ya şimdi?
“Bireysel kusur”un “kurumsal kusur”a dönüştüğünü, çok net olarak görmüyor muyuz?
Hatta haberler basında tartışılırken bile suskunluğa devam edilmesi, “kurumsal kusur”un katmerleşmesi anlamına gelmiyor mu?
Böyle olunca, biz Genelkurmay’ın açıklamalarına nasıl güveneceğiz? Genelkurmay’ın suskunluğundan nasıl çıkarımlarda bulunacağız?
Bence bu son olay, Genelkurmay’da bir değişikliğin başlangıcı olmalıdır.
Genelkurmay, basının önemli bir bölümü ile arasındaki güven tartışmasına sebeb olan “akredite uygulaması”nı kaldırarak, işe başlamalıdır.
Akredite uygulaması kaldırıldıktan sonra, aktüel olarak tartıştığımız tüm konulardaki gerçekler, birer birer kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
Örneğin GüvenErkaya ile ilgili gazetemizde çıkan haberler üzerine, ne işlem yapılmıştır, işlem yapılması düşünülmekte midir, açıklanmalıdır..
Malvarlığı konusunda, daha önce mahkum edilen bir oramiral örneği varken ve bu mahkumiyet Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından verilmişken, şimdi Erkaya konusunda Genelkurmay’ın sessiz kalmasını nasıl izah edeceğiz?
4 askerin ölümünden bir teğmenin sorumlu tutulup tutuklandığı açıklamasının günler sonra yapılmasındaki gibi, Erkaya’nın malvarlığı hakkında da bir soruşturma varsa, bu soruşturma günler sonra mı açıklanacaktır?
Bu arada geçen süre içinde, Genelkurmay’ın uğrayacağı itibar kaybının müsebbibleri, yine aynı kurumun yetkilileri olmayacak mıdır?
Günümüz dünyasında, hiçbir şey, artık gizli kalmamaktadır. Her şeyin şeffaf olduğu bir dünyaya açılıyoruz artık.. Genelkurmay da bu gerçeği görmeli ve bir an önce gereğini yaparak, itibar kaybına son vermelidir!
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 12:36   #54
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
17 Ağustos 2009’da Elazığ'da şehit düşen 4 askerin komutanları tarafından cezalandırılırken öldüğü iddiasıyla ilgili suçlanan teğmenin tutuklandığı bildirildi.

Taraf Gazetesi'nin ortaya attığı iddiaya göre, mevzide uyuyan askerler komutanları tarafından cezalandırılırken hayatlarını kaybetti. Bu habere şu ana kadar Genelkurmay’dan bir açıklama gelmedi.

Daha önce açıklandığı gibi kaza sonucu değil kanunsuz bir emir sonucu cezalandırılmak istenirken şehit olan 4 erle ilgili iddialar gündeme bomba gibi düştü.

‘Açık Toplum’u algılayamamak
Olayın bir boyutu usulle ilgili. Askeri bürokratlar suskun duruyorlar, eski alışkanlık devam ediyor. Olayları örtbas ederek kontrollerinin devam edeceğini zannediyorlar.

Açık Toplum’u algılayamamış komutanlar TSK’yı zan altında tuttuklarını ve TSK’yı yıprattıklarını göremiyorlar. Bir gazeteci gerçek bilgiye rahatlıkla ulaştı.

Artık TSK’da olan her olaya kuşku ile yaklaşmak durumunda kalacağız ve toplumun TSK’ya güveni olumsuz etkilendi. “Çocuklarımızı bu komutanlara nasıl emanet edeceğiz” diye düşünen aileler haklılar.

Eğer konu basına yansımasa olay eğitim zayiatı diye kapatılacak mıydı? sorusu kafalarda canlandı.

Eğitim zayiatı değil dört ocağa ateş düşme olgusu
Olayın diğer boyutu ‘Fırsat eğitimi’ kavramı. İddialara göre teğmen ifadesinde “Fırsat eğitimi esnasında kaza ile öldüler” şeklinde vermiş.

Fırsat eğitimi, eğitimde yüksek sorumluluk taşıyan yöneticilerin kalite standardı için teşvik ettikleri bir uygulamadır.
Sırada beklerken, nöbet tutarken serbest zamanlarda verilen kısa emirlerdir. “Düşman bu taraftan gelse ne yaparsın, deprem olursa ne yaparsın” gibi. Bilgi tazelemek, tecrübe kazanmak ve hızlı kazar vermek için faydalıdır.
Fakat 45 dakika pimi çekilmiş el bombası ile yapılan eğitime "eğitim" denmez firavunluk denilir. Fırsat eğitimi ile ilgili böyle bir prosedür ve standart olamaz.

Sorunlu ‘Liderlik’ eğitimi
Harb Okulları’nda en önemli verilen dersler liderlik eğitimi ile ilgilidir.
Liderlik eğitiminde eski anlayış ‘Karizmatik Liderlik’ anlayışı idi. Bu eğitimde her Harbiyeli kendisini küçük bir Atatürk olarak görmek zorunda idi.

Bu anlayışın hedeflediği yüksek özgüven, risk alma, kendini dava için feda etme, baskın olma ihtiyacı, yüksek ikna ve etkileme gücü, vatanseverlik davası için yüksek maliyete katlanma ve sadakatin yüceltilmesi sakıncaları da getiriyordu. Ancak özel şartlarda savaş gibi durumlarda kullanılacak ve gerekli bu özelliklerin genelleme yapılarak barışta da kullanılması sakınca doğuruyordu.

Bunun için bütün dünya ordularında olduğu gibi ‘Bilimsel Liderlik’e geçiş yapıldı. Hilmi Özkök paşa döneminde Hollanda Genelkurmayı ile ortak akademik bir çalışma başlatılmıştı.

Karizmatik liderlik itaat ve sadakati yüceltmeye öncelik verdiği için yönetilenlerde yetersizlik, korku, suçluluk, pişmanlık, tatminsizlik, sorumluluktan kaçma duyguları uyandırıyor ve yaşatıyordu. Bu duygularla ‘iç mücadele’ çoğu zaman radikallik doğuruyordu.

Bu teğmen bozuk sistemin ürünüdür
Bilimsel Liderlik stratejik ve bağımsız düşünmeyi, araştırma özgürlüğünü, özgüven ve girişimciliği, gerçekçiliği, uygulamacılığı, pragmatik olmayı amaçlar. Liderliğin bireysel değil kurumsal olmasını hedefler.
Mamafih Kurtuluş Savaşında büyük Atatürk’ün karizmatik liderliği daha sonra pragmatik değişime uğramıştır. O dönemin büyük eğitim düşünürü John Dewey’i Türkiye’ye davet etmesi bunu göstergesi idi.

Bugün bakıyoruz Harb Okullarına tabulara dayalı, dogmatik, sadakati yücelten eğitim devam ediyor. Yüksek özgüven sahibi insan yetiştirirken çılgınca fırsat eğitimi adı altında katliam yapıp ‘eğitim zayiatı’ diyen subay tipi yetişiyor.
İnsanın aklına 28 Şubat döneminde 40 Milyar doları batıran, yönetim kurullarında orgenerallerin olduğu bankaların sonuçta ‘görev zararı’ diyerek dosyaları kapatmaları geliyor.

Artık açık toplum var şeffaflıktan başka yol yok, bilimin rehberliği sözde değil özde olmalı ve komutanlar özeleştiri yapmalılar.

Yoksa böyle fabrikadan böyle malzeme çıkar.

Prof. Dr. Nevzat TARHAN / HABER 7
[email protected]
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 13:44   #55
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 19:37   #56
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Son günlerde TSK'yla ilgili haberleri birbirini ardına patlatan Taraf gazetesinin yakışıklı yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, bugünkü yazısında TSK'ya çok ağır ithamlarda bulundu. Kütahyalı, "Türk ordusunun, Türk devletinin şehitlik tabiri üzerinden yaptığı şey ahlaksızca bir din istismarıdır." dedi.
İNSANIN ÇILDIRASI GELİYOR
Türkiye'de en büyük din sömürüsü, en büyük din bezirgânlığı şehitlik makamı ve şehitler edebiyatı üzerinden yapılıyor... Bu vatanın gepegenç dört evladı vicdan kanatan, insanlıkdışı bir “askerî ceza” vesilesiyle canlarını kaybetti... Ders olsun diye pimi çekilmiş bir bombayı bir askerin eline vermek, onu 45 dakika süründürmek ve bu rezalet sonunda üç arkadaşıyla birlikte ölmesini sümenaltı etmeye çalışmak... Böyle bir onursuzluğa imza atabilmek, üstüne de pişkin pişkin bu katledilen çocukların ailelerine “Oğlunuz vatan için şehit oldu, mekânları cennettir” demek... İnsanın çıldırası geliyor...

ŞEHİTLİK ÜZERİNDEN DİN İSTİSMARI
Defalarca yazdım yine yazıyorum... Türk ordusunun, Türk devletinin şehitlik tabiri üzerinden yaptığı şey ahlaksızca bir din istismarıdır... Türk devletinin şehadet kavramını kullanması laiklik ilkesine temelden aykırıdır... Laik bir devlette dince kutsal sayılan kavramlar ve değerler kullanılamaz... Bu resmen devletin, vatandaşlarının dinî duygularını sömürmesi demektir... Kutsal din duygularının dünyevi işlere alet edilmesi denen şeyin en hası bugün laik Türk devleti ve ordusu tarafından yapılmaktadır... Ve artık buna bir son verilmelidir... Türk medyasının vicdanlı organları da devletin yurttaşlarının dinî duygularını sömürmesine artık alet olmamalıdır... Gazetemiz Taraf da bundan böyle vefat eden askerlerimizle ilgili “Şehit oldular” tabirini asla kullanmamalıdır diye düşünüyorum... Bu feci olay artık böyle bir ilke kararının kesin olarak benimsenmesine vesile olmalıdır... Gerçekten vicdanlı, gerçekten demokrat ve gerçekten laik tüm yazarlara da buradan çağrıda bulunuyorum... Türk devlet zihniyetinin yurttaşlarımızın kutsal dinî duygularını ahlaksızca sömürmesine ARTIK DUR DİYELİM... Bu sömürüye, bu bezirgânlığa ortak olmayalım!

TÜRK ORDUSU LAİKLİK İLKESİNİ ÇİĞNEDİ
Dört gepegenç insanın, Er Öztürk, Er Yaman, Er Bulut ve Er Altın'ın psikopatça bir ceza sonucu ölmeleri de şehitlik kavramının sömürülmesi aracılığıyla kapatılmak istendi... Türkiye halkının kırsal kökenli dindar çoğunluğunun yani Derin Anadolu'nun genç evlatları 25 yıldır bu kirli, bu karanlık savaşta hep İslami duyguları sömürülerek ölüme gönderildi... Laiklik gerekçesiyle darbe yapan Türk ordusu, subay alımlarında namaz kılan adayları “laiklik” gerekçesiyle içine almayan Türk ordusu, erleri askere çağırırken ve savaşmaya motive ederken her zaman sonuna kadar laiklik ilkesini çiğnedi...

ANALAR PEYGAMBER OCAĞINA GÖNDERİYORDU ÇOCUKLARINI
“Burası Peygamber Ocağı, ben de bir Türk subayı olarak beş vakit namaz kılmak istiyorum” diyen kişiler ordudan kovuldu!! Ama erleri orduya çağırırken “Burası Peygamber ocağıdır, siz de gerekirse bu vatan için şehit olup, cennete gidecek mehmetçiklerimizsiniz” dendi... Sadece şehitlik değil mehmetçik tabiri bile tümüyle İslami/manevi duygularla örülü bir kavramdır Derin Anadolu'nun yüreğinde... Mehmetçik tabiri Derin Anadolu'da Hz. Muhammed'i akla getirir... Oğullarını askere “Küçük Muhammed” olarak, “Küçük Peygamber” olarak yani Mehmetçik olarak gönderir bu ülkenin halkının büyük çoğunluğu... O manevi duygular sebebiyle düğün zurnayla gönderir oğlunu askere... Sanki bir dinî ibadet gibidir oğlanı askere göndermek Derin Anadolu'nun dünyasında... Bu ülkenin halkının çoğunluğu için çok sevdikleri oğullarını hacca göndermek ile askere göndermek arasında fark yoktur çoğu zaman... Oğlanları öldürülecek olsa da şehadet makamına ulaşacaktır, mekânı cennet olacaktır... O sebeple, bu kirli iç savaş patlamadan önce uzun süre dindar Kürt halkı da oğullarını gönül rahatlığıyla askere gönderiyordu bu ülkede... Aynı ortak İslami/manevi duygular sebebiyle....

AT İZİ İT İZİNE KARIŞTI
Ne kadar acı, ne kadar trajik ki bu safiyane manevi duyguların istismarı üzerinden ne vatan evlatları bu dört er gibi sebepsiz yere can verdi... Eğitim zayiatı gerekçesiyle kaç asker öldü? Kaç defa yaralı askerler yardım beklerken telsizden “Analar çok mehmetçik doğurur ama Skorsky doğuramaz, helikopteri riske atamayız!” diye cevap geldi... Çünkü ne gerekçeyle, ne ihmaller ne hatalar ne suiistimaller sebebiyle bu ülkenin gençleri ölürse ölsün bu durumu sorgulamıyordu Derin Anadolu... Tam aksine “Oğlum şehit oldu, mekânı cennet oldu” diye seviniyordu belki de... At izinin, it izine karıştığı bu kirli ve karanlık savaşı da sorgulamıyordu...

BU ÜLKEDE ASKERE GİDİLİR Mİ
Kendi iç yapısında birazcık dindar subayları bile barındırmayan, derhal kovan Türk Genelkurmay zihniyeti tam gaz din sömürüsüne devam ediyordu “şehit aileleri”yle temastayken... Oğullarını kaybetmiş bu insanların acıları üzerinden, daha fazla din istismarı yaparak daha fazla kan akmasını kışkırtıyordu kimi generaller, subaylar ve politikacılar...

Böyle utanç tablosunun olduğu bir ülkede askere gidilir mi? Böyle bir ortamda askerlik “vatan görevi” sayılabilir mi?
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2009, 17:12   #57
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2009, 17:33   #58
Kullanıcı Adı
fgencay
Standart
Askeriyeye güçlü bi denetim mekanizması lazım çürük yumurtaların ayıklanması lazım.En yukarıdan En aşağıya kadar.Yapılan israfın önlanmesı lazım.
fgencay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2009, 17:36   #59
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Birileri peygamber ocağı,göz bebeğimiz Türkiye Silahlı Kuvetlerini Guantanamo işkence merkezine dönüştürmeye çalışıyorlar!ALLAH bu zalim ve hain idarecileri kınalı kuzuların başından def etsin!
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-08-2009, 15:59   #60
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
El bombası cezası veren teğmenin avukatı çekildi

Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde bir askerin eline pimi çekilmiş el bombası vererek patlamaya neden olduğu öne sürülen tutuklu teğmenin avukatı davadan çekildi. Alınan bilgiye göre, 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesine dilekçeyle başvuran sanık avukatı Veysel Demirok, davadan çekildiğini belirtti. Sanık M.T'yi, talebi üzerine avukat Behiç Cantürk'ün savunacağı öğrenildi.
Karakoçan'da 17 Ağustos'ta mevzide el bombasının patlaması sonucu 4 asker şehit olmuş, patlamaya neden olduğu öne sürülen görevli teğmen, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak" iddiasıyla tutuklanmıştı.

AA
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
asker, bomba, mgk, pim, taraf, şehit


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi