AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 02-24-2008, 00:46   #21
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihimizdeki Önemli Savaşlar...
Kanije Zaferi (Kanije Savunması, Kanije Müdafaası)
Türklerin Avusturyalılara karşı Kanije'de yaptığı savunma (1601). 1600 yılında Kanije Kalesi fethedilerek, beylerbeylik hâline getirildi ve idâresi Tiryaki Hasan Paşa'ya verildi. Ertesi sene Avusturya Arşidükü Ferdinand 50.000 kişilik kuvvet, 42 büyük topla Kanije önüne gelerek kaleyi kuşattı. Orduda, başta Avusturya ve Almanlar olmak üzere İtalya, İspanya, Papalık ile gönüllü Fransız ve Macar birlikleri bulunmaktaydı. Kaledeyse, sadece 5000 civarında mücahid vardı.
9 Eylül günü kaleyi bombalamaya başlayan müttefikler, günde ortalama 1500 gülle atıyorlardı. Açılan gedikler, geceleri binbir müşkülatla, mümkün mertebe kapatılıyordu. Hasan Paşa, Vezir-i âzama haber göndererek yardım talep ettiyse de bir netice elde edemedi. Ancak, Paşa bu durumu askere sezdirmedi. Düşman kaleye girebilmek için varını yoğunu ortaya koyuyordu. Nehir üzerine köPage Rankü kurdularsa da, Hasan Paşa, geceleyin bu köPage Ranküyü yaktırdı. İkinci köPage Rankülerini de çengellerle içeri çektirdiğinden, üzerindekiler nehre atlayıp boğuldular. Hasan Paşa, kale sınırlarına yaklaşan düşmana yalnız tüfek atışı yaptırıyordu.
Müttefik kuvvetler, Türklerde top veya cephane olmadığı hissine kapılmıştı. Bu sebeple, kaleye toplu bir hücuma kalktıkları anda, yüz topa birden ateş emrini veren Hasan Paşa, düşmana büyük zayiat verdirdi. Aldığı esirlereyse içi kum dolu, fakat üstü un ve barutla örtülü çuvalları göstererek, düşmanın iaşe ve cephaneyi bitirmek ümidini kırmıştı. Ancak Belgrad’ın düşman eline geçmesinden sonra, Arşidük Matyas da kuvvetleriyle gelip Kanije’yi muhasara edenlere katıldı. Ertesi gün ise, taze kuvvetlerle yeniden hücuma geçildi. Hasan Paşanın başını getirene, kırk köy vaad ediliyordu. Şiddetli ve korkunç hücumlar, Hasan Paşanın tedbir ve direktifleri sayesinde bertaraf ediliyordu.
Müttefik kuvvetler, nihayet, 18 000 ölü vererek hücumdan vazgeçti. Papanın kardeşi yaralanıp, kahrından öldü. Bu kadar kuvvetli düşmanın, bir avuç mücahide bir şey yapamaması, askerin maneviyatını artırdı. Arşidük, ne pahasına olursa olsun kaleyi almak niyetindeydi. Bu sebeple, kış bastırdığı halde, askeri barındıracak siperler ve yeraltı mevzileri yaptı. Muhtelif hücumlarla kaleyi delik deşik etmesine rağmen burayı alamıyordu. Kalede 4000 kişi kalmıştı. Açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada Hasan Paşa, 3000 kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti. Aynı zamanda, kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek düşman ordugâhını alt-üst etti. Birbirine giren düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. Düşmandan 45 top, 14 000 tüfek, 50 otağ ve 10 000 çadırın yanında Ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları Hasan Paşanın eline geçti. Bozgundan kaçanlar, Arşidük’ün etrafında yeniden toplandılarsa da, Hasan Paşa, düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti.
Tiryaki Hasan Paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, Arşidük’ün otağına doğru gitti. Otağın içersinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı.
Tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. Tahtın önünde, dört metre uzunluğunda süslü yemek masası duruyordu. Bunları gören Hasan Paşa, "Cenâb-ı Hakk’a şükrâne olarak iki rekat namaz kıldı ve duâ edip ağladı. Bu zaferin Allahü teâlânın inâyeti ve Peygamber efendimizin mûcizâtı eseri" olduğunu söyleyerek tahta oturdu. Diğer beyler de koltuklara oturdular. Hasan Paşa, bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi. Bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaatti. Bu şekilde harekete devam ederlerse Allahü teâlânın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti.
Üç ay sürmüş olan Kanije Muhasarasından sonra Hasan Paşa, elde ettiği ganimeti, ancak iki ayda kaleye nakledebildi. Muhasara esnasında hizmeti görülen beylere ve kumandanlara hediyeler dağıtarak rütbelerini yükseltti.
Sultan Üçüncü Mehmed Han (1596-1603), Avusturya ve müttefiklerinin bozgunuyla neticelenen bu zafer haberine çok sevindi. İstanbul’da şenlikler yapılmasını emretti. Tiryâki Hasan Paşaya vezir rütbesi verilip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderdi.
Padişah, hatt-ı hümâyununda Hasan Paşayı; “Berhudar olasın, sana vezâret verdim ve seninle mahsur olan asker kullarım ki, mânen oğullarımdır, yüzleri ak ola. Makbûl-i hümâyunum olmuştur. Cümleyi Hak teâlâ hazretlerine ısmarladım” diyerek medhü senâ ediyordu.
Padişahın fermanını okuyan Hasan Paşa, ağladı. Sebebini soranlara: “Kanije Müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, pâdişâh mektubu yazılmaya başlandı. Bizim gençliğimizde, böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, Pâdişâh mektubu yazılmazdı. Biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum” cevabını verdi.

__________________

Prut Savaşı (Prut Seferi)
12-21 Temmuz 1711 Osmanlı-Rus Harbi. Rus çarlarından Birinci (Deli) Petro (1682-1725), İsveç kralının Lehistan’da harp etmesinden faydalanarak, 1702 yılında ilk defa Fin Körfezine çıkarak bugün Petersburg (Leningrad) şehrinin bulunduğu kıyıyı zaptetti. 1703’te, bu kıyıda Deli Petro’nun adı ile Petersburg diye anılan şehir kurulmaya başlandı. Lehistan Seferini bitirdikten sonra, Rusya’ya harp ilan eden İsveç Kralı, Demirbaş lakaplı, XII. Şarl (1697-1718), 1709’da Poltava Muharebesinde yenilince, ricat (geri dönüş, geri çekilme) yolu kesilmiş olduğundan, maiyetiyle beraber, Osmanlı topraklarına en yakın olan Bender Kalesine sığındı. XII. Şarl’ı takip eden Çar Petro’nun ordusu da Osmanlı sınırını geçerek tahribatta bulundu.

Gerek bu tecavüze karşılık vermek, gerekse İsveç Kralının Bender Kalesinden İstanbul’a gönderdiği yardım dileyen mektupları ve Rusya’nın emellerine set çekmek için, Sultan Ahmed Han, Rusya’ya sefer açtırdı. Vezîriâzam Baltacı Mehmed Paşa, sefere Serdâr-ı ekrem (Başkumandan) tayin edildi. Yüz bin kişilik Osmanlı ordusu, 9 Nisan 1711’de sefere çıktı. Osmanlı donanması da üç yüz altmış gemiyle Karadeniz’e açılarak, Azak Denizindeki Rus donanmasını imha ve Azak Kalesini zaptetmek vazifesiyle denizden sefere katıldı. Osmanlı ordusu, Prut adındaki Kıpçak boyunun adını taşıyan Prut Nehri kıyısında Rus ordusuyla karşılaştı. Çar Deli Petro kumandasındaki Rus ordusunun mevcudu, altmış bin kadardı.
Osmanlı ordusunun öncüleriyle, Rus öncü kuvvetleri, Prut Nehri karşı kıyısında nehir geçiş hazırlıkları içinde karşılaştılar. Osmanlı öncü kuvvetleri, karşı kıyıda bir köPage Rankü başı ele geçirdi. Emniyetle nehrin karşı tarafına geçti. Bu sırada, düşman öncülerinin geri çekilme hareketini sezen Baltacı Mehmed Paşa, kuvvetli bir süvari kolunu ileri göndererek Ruslara ağır kayıplar verdirdi. Diğer taraftan Kırım Hanı Devlet Giray da, 20 Temmuz günü Rus nakliye kollarını basarak epeyce kayıp verdirdi. Ayrıca çeşitli eşyâ ile dolu 600 arabayı da ele geçirdi. Bu suretle, Rus ordusu ağırlıklarını tamamen kaybetti. Öğleden sonra Rus askerine verilen istirahatten faydalanan Devlet Giray, Tatar birlikleriyle Yaş yolunu kesince, Rus ordusu çok kötü duruma düşürüldü. Kuzey, yani ricat hattı, Kırım atlıları; sağ kanat da Çerkez Mehmed ve Salih paşaların emrindeki sipahiler tarafından tutulunca, Rus ordusu artık tamamen sıkıştırılmış bulunuyordu. Ruslar, ilk gün, topçu desteği olmadan açıktan yapılan yürüyüşü, yeniçerilerin gayretsizliği sebebiyle durdurmaya muvaffak oldular. Fakat bu çarpışmalar sonunda, çarın hareket imkânları da tamamen önlendi. Prut Irmağının karşı kıyısına da Cin Ali Paşa komutasındaki Bender askerleri yerleştirilince, çevirme işi tamamlanmış ve Osmanlı topçusunun mevzîlere girmesiyle de Ruslar, büyük zayiat vermeye başlamıştı.
Ordusunun gıdasızlık yüzünden fena bir durumda olduğunu, çemberden kurtulmanın imkânsızlığını ve zayiatının da git gide artmakta olduğunu gören Petro, bir meclis topladı ve bu mecliste Türklere sulh teklifinde bulunmayı kararlaştırdı. Çarın müsaadesiyle Mareşal Şeremitiyev bir mektup yazarak, resmen sulh teklif etti. Baltacı Mehmed Paşa, mektubu getiren Rus subaylarının karnını doyurup tevkif ettirdi ve Rus ordusunun bombardıman edilmesini, top ateşine ara verilmemesini emretti.
Bunun üzerine Şeremitiyev, ikinci bir mektup yazarak daha fazla kan dökülmeksizin sulh için bir karar vermesini Baltacı Mehmed Paşaya tekrar rica edip, aksi takdirde canla başla tekrar harp edeceklerini bildirdi. Serdâr-ı ekrem, 21 Temmuz’da, Şeremitiyev’den ikinci mektubu aldıktan sonra, bu hususu görüşmek için Kırım Hanı ve ordu erkânını toplayıp, sulh yapılıp yapılmaması hakkında görüştü. Topladığı heyete; “Rus çarı sulh istiyor ve her ne talep edilirse vermeyi kabul ediyor, ne dersiniz? Arzumuz gibi hareket ederse sulha mı müsaade edelim, yoksa emanına bakmayıp harbe mi devam edelim?” diye sordu. Kırım Hanı, sulha muhalif olmasına rağmen, ordu erkânının ekserisinin; “Eğer istediğimiz kaleleri bize teslim eder ve tekliflerimize razı olursa, sulh yapmak kazançtır. Ayrıca yeniçeriler arasında savaşa karşı bir isteksizlik sezilmesi ve maazallah fena bir durumda savaşın bozgunla neticelenme ihtimali vardır” diye mukabele ettiğinden sulha karar verildi. Ertesi gün ordugâha davet edilen Rus murahhası Pyotr Şafirov ile görüşmelere başlandı ve 22 Temmuz 1711’de antlaşma imzalandı. (Bkz. Prut Antlaşması) Bu antlaşma sırasında, Rus Çariçesi Katherina ile Baltacı Mehmed Paşanın buluşmaları, tamamen hayal mahsulüdür. Devrin hiçbir Türk ve Avrupa kaynağında, böyle bir iddia yoktur. Prut Seferinden hemen sonra Baltacı’yı sadaretten (sadrazamlıktan) düşürmek için çalışan devlet adamları dahi böyle bir iddiada bulunmamışlardır. Bu tür iftiralar, edep, ahlâk ve vatanperverliğin numunesi olan bazı Osmanlı paşalarını gözden düşürmek isteyen veya onları da kendileri gibi zanneden romancıların kaleminden çıkmış, uydurma hikâyelerden öteye gidemez.
  Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi