AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-23-2008, 11:11   #1
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
Bu bölümde hekes merak ettiği buluşları yazsın bizde hiyakesini yayinliyalim .Veya ilginç gelen her türlü İlkler Buluşları İcatları burada paylaşabilirsiniz.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-23-2008, 11:13   #2
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
İbrahim Müteferrika (D. 1674 - Ö. 1745) Ve İlk Türk Matbaası
İlk Türk matbaasının Macar kökenli kurucusu, yayımcı. Osmanlı devlet adamı ve aydını.

Bugünkü Romanya'da Erdel'in Kaloşvar şehrinde doğmuştur. 1670 ile 1674 arasında bir tarihte doğduğu kabul edilir. 1692 yılında İkinci Viyana Kuşatması'ndan sonraki savaşlarda Osmanlılara esir düştü. Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında çok az bilgi vardır. Osmanlı hizmetine girdikten sonra ordunun çeşitli birimlerinde görev almıştır. Müslüman oldu ve Türkçe öğrendi. Osmanlı devletinin kanun ve yöntemlerini kısa sürede kavrayarak hızla yükseldi ve mütefferika oldu. İslâm'ın inançlarını açıklayan "Risale-i İslâmiye" adlı küçük bir kitap yazdı. 1715 yılında III. Ahmet'in bir mektubunu Viyana'ya Prens Eugene'e götürdü.

İbrahim Müteferrika'ya asıl şöhretini kazandıran matbaacılığıdır. Matbaasında bastığı ilk kitap 1729 yılının başlarında basılan Vankulu lugatı'dır. Bu matbaada basılan kitapların tarih, coğrafya, dil ve askerlik ile ilgili olduğu dikkat çekmektedir. İbrahim Müteferrika, bastığı kitapların çoğuna ilaveler ve açıklamalar yapmış, bazılarına ise notlar ve haritalar ekleyerek zenginleştirmiştir.

İstanbul'da bir basımevi kurmak isteyen Sait Efendi ile tanıştıktan sonra bu işi gerçekleştirmek için çalışmalara başladı. Sadrazam Damat İbrahim Paşa onların düşüncelerini destekledi. Önce Şeyhülislâm Abdullah Efendi'den dinle ilgili olmayan eserlerin basılabileceği yönünde bir fetva alındı. Makina ve Latin alfabesi kalıpları yurtdışından getirtildi. (Arap alfabesi kalıplarının kaynağı ise açık değildir ve Müteferrika tarafından yapıldığına dair bulgular vardır.[1]) Yalova'da bir kağıt fabrikası (Kağıthane-i Yalakabad) kuruldu.[2] İbrahim Müteferrika 1727 yılında ilk matbaayı açmayı başardı. İlk olarak "Vankulu Lûgatı" adında Arapça-Türkçe bir sözlük bastı. Ardından tarih ve coğrafya ilgili on altı eser daha yayımladı. 1743'te bir atama emrini götürmek için Dağıstan'a gitti. Bu yolculuğun ardından 1745 yılında öldü.

İbrahim Müteferrika'nın ölümünden sonra, matbaanın işletme izni Rumeli kadılarından İbrahim Efendi ile Anadolu kadılarından Ahmed Efendi'ye verilmiştir.

Kapalı Çarşı’nın Fesçiler Kapısı ile Beyazıt Camii arasında yer alan Sahaflar çarşısında ise İbrahim Müteferrika 'nın bir büstü bulunmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 11:15   #3
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
Televizyon'un İcadı

TANIMI: Hareketli görüntüleri elektromanyetik dalgalara dönüştürerek uzaklara ileten ve bu dalgalardan, yeniden görüntü elde eden bir sistemdir(tele+vizyon =uzaktan görme).Televizyonda seyrettiğimiz görüntüler, aslında sürekli değildir.Sinema filmlerinde olduğu gibi, gözün önünden hızla, art arda geçen resimler , sürekli bir hareket hissi doğurur. Televizyon ekranında 1saniyede gelen resim sayısı 20-30 kadardır.Gördüğümüz her şey, beynimizde kısa bir süre iz bıraktığı için, bu resimleri tek, tek seçemeyiz. , TV yayını renkli ve renksiz olarak iki türlüdür. Renksiz TV monokromatik (tek renkli) olarak adlandırılır ve beyaz, gri ve siyah renklerden istifade eder.Renkli televizyon ise özel filitre dikromatik ışık teknikleri ve floresat Maddelerden istifade ile kırmızı, yeşil, mavi renkleri kullanır.

NASIL ÇALIŞIR?:Televizyonun temel prensibi ışık enerjisinin elektrik enerjisine çevrildikten sonra yayınlanması ve alınan elektromanyetik sinyallerin tekrar ışık enerjisine çevrilmesidir.Işık enerjisi elektrik enerjisine çevrilmesi fikri 1873 senesinde Selenyum üzerine ışık düşürüldüğünde elektrik direncinin değiştiğinin keşfedilmesi ile başlamıştır.

Bu prensibe göre selenyum üzerine parlak ışık düşerse; sinyal kuvvetli , soluk ışık düşerse sinyal zayıf olacaktır. Genliği değişen bu sinyal radyo dalgaları gibi yayınlanıp alıcıda ters işlem yapılınca ekranda görüntü teşekkül eder.TV bu bakımdan “uzaktan görme” manasına gelir. TV bir noktadaki ışık şiddeti radyo dalgalarına dönüştürme,sonra bu dalgalardan,eş şiddette bir ışıklı nokta elde etme esasına dayanır.Nakledilecek görüntü, yüz binlerce kareye bölündükten sonra,her bir kare,homojen şeklinde aydınlanmış noktalar gibi kabul edilip,bu noktalardaki ışık şiddeti TV verici sisteminde radyo dalgalarına, dalgalarda TV alıcılarına da yeniden ışığa dönüştürü.

Görüntüdeki kareler çok hızlı tarandığı için, alıcı ekranlarında tek ,tek ışıklı noktalar değil, değişik aydınlıkta karelerin meydana getirdiği resimler gözlenir.

Renkli televizyon,bütün renkleri yeşil, mavi ve kırmızının değişik oranlarda karıştırılması ile elde edilebileceği gerçeğine dayanır.Nakledilecek görüntü, yeşile, maviye ve kırmızıya duyarlı olan üç ayrı kamera tarafından aynı anda taranır.Elde edilen üç ayrı elektromanyetik dalga, alıcı sistemin ekranında, biri yeşil biri mavi ve biri kırmızı olan üç görüntüyü üst, üste düşürür ve bu renklerin karışmasından, tabii renklenmeler yeniden elde edilir.

Televizyon yayınlarında ses ve görüntülerin nakli için, frekansı 5x10 : 9x10 Hertz (50 –900 mega say kıl) aralığına düşen elektromanyetik dalgalar kullanılır.Her televizyon istasyonu,6 mega saykıllık bir frekans aralığında hem ses, hem görüntü gerçekleştirilebilir. Bu 6 mega hertz’lik frekans aralıklarına “kanal” denir. Genel olarak ses yayınlarını taşıyan dalgaların frekanslarını, görüntü taşıyan dalgalarınkinden daha yüksektir.

Bir televizyon yayın sisteminde, beş önemli unsur bulunur:
1.Yayınlayacak sahneyi görüntüleyen kamera.

2. Görüntüdeki ışık sinyalleri dönüştüren bir transduser.

3. Bu elektrik sinyallerinden radyo dalgaları üreterek anten atmosfere yayınlayan verici (transmitter)

4. Atmosfer yayınlanan görüntü taşıyınca tromanyetik dalgaları alıp yükselttikten sonra elektik sinyallerine dönüştürerek (alıcı anten, amlifikatör ve birinci dedektif)

5.Elektrik sinyalleri ışığa dönüştürerek, ekran üzerinde görünür resim veren transduser .

TARİHÇESİ: Televizyonun teorik temelleri, daha xıx. Yüzyıl sonlarında biliniyordu.Fakat sistemin kullandığı binlerce elektronik devre elemanlarının geliştirilmesi için, 1920’lerin sonlarına kadar beklemek gerekmiştir.bu alanda, ingiliz John Logie Baird ve A.B.D.’ye kaçan Sovyet asıllı bilgin Vladimir Kozma Zworkyne’in önemli keşifleri olmuş, 1928 yılında, canlı televizyon yayını gerçekleşmiştir. Yurdumuzda TRT’nin televizyon yayınları 1968’de başlamıştır. Halen, 4 milyona yakın televizyon alıcısı ile bu yayınlar takip edilmektedir.

GÜNÜMÜZDEKİ MODELLER VE YENİ GELİŞMELER
Tasarrufa Duyarlı Plasma:
Hem bilgisayar ekranı hem de TV olarak kullanılabilen Panasonic Plasma Display TH-42PWD 3U, köşeden köşeye 106 cm’lik bir ekran büyüklüğüne sahip. Enerji tasarrufu yapan ve gürültü kirliliğine karşı duyarlı olarak üretilen Plasma TH-42PWD3U’un içerisinde gürültüden kaçınmak için fan kullanılmamış ve 295 watt elektrik tüketiyor.

Geride bıraktığımız yıla ait kablolu yayın izni ücretini ödemeyen yaklaşık 50 TV kuruluşu yayınlarının durdurulması tehlikesiyle kaşı karşıya geldi.(Zaman Gazetesi 3 Ocak 2002)

İnternet ve televizyon ilk defa Web TV ile bir araya getiren Steve Perlman ,teknoloji dünyasından heyecan oluşturacak bir cihaz geliştirdi.Jurnal. net’teki habere göre . evdeki herhangi bir odadan tek bir kutu ile bir müzik, televizyon , video ve DVD gibi diğer eğlence sistemlerini çalıştırmalarını sağlayan cihaz tanıtımı büyük ilgi gördü. Moxi Media Center adı verilen cihaz, VCR ya da kablolu kutuya benzeyen bir set üstü kutu.Televizyona bağlana bilen bu kutu ,kablo ya da uydu sinyallerini çözebiliyor. Ürünü ortaya çıkaran Perlman’a göre Moxi , ayrı , ayrı DVD player , CD player, video recorder ve dijital müzik sistemi (ve bunların kumandaları)ihtiyacını ortadan kaldırıyor ayrıca 80 GB sabit diski bulunan yeni cihaz , yüzlerce CD’yi de depolayabiliyor.Modem ,Fire Wire bağlantı portu ve bir tür açık kodlu Linux işletim sistemi bulunan cihaz interaktif Tv ,e-posta ,anında mesajlaşmayıda destekliyor.

Perlman,uydu TV sağlayıcısı EchoStar ile ortalık anlaşmada imzalamış bu anlaşma sayesinde Moxi set üstü kutuların ABD’de 2003 yılında piyasada olması bekleniyor.Benzer set üstü kutuların birbiri ardından çıktığına dikkat çeken endüstri uzmanları ilk defa önemli bir içerik sağlayıcının böyle bir girişime destek verdiğini vurguluyor.

“DİJİTAL DEVRELER, DAHA KULLANIŞLI”
Erciyes Üniversitesi’ndeki “Dijital TV Yayınları” konulu konferansında konuşan, Prof. Dr. Avni Morgül, dijital yayınların analog yayınlardan daha ucuz olduğunu söyledi.Ayrıca dijital devrelerin bilgisayar ve televizyon tek bir cihazda birleştirilmesine de sağladığı dile getirilir.

TELEVİZYON İZLEMENİN KURALLARI
Televizyon izlerken daha çabuk ve kolay öğreniriz.

Gezip görmediğimiz yerleri televizyon sayesinde öğreniriz.

Yarışma programları izleyerek biz de bilgilerimizi yoklayabiliriz

Televizyon, yararlı bir kitle iletişim aracıdır.

Televizyon insanlara hizmet etmelidir.Onları tutsak etmemelidir.

Bir çocuk, televizyonu uzun süre izlerse zamanla gözleri bozulabilir. Çünkü; televizyon çalışırken zararlı ışınlar göndermektedir.

Uzun süre televizyon izleyen ve program seçmeyen çocuklar için televizyon izlemek zararlıdır.

Televizyon izlemeden önce hangi programlar bize göre ise onları anne ve babamıza danışarak seçmeliyiz.


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
İlk sesli filmler 1928 yılında çevrildi.

İlk televizyon yayınları 1940 yılında ABD’de yapıldı.

İlk üç yaşta televizyon karşısına bırakılan çocuklara “otistik” özelliklerinin geliştiğini biliyor musunuz?

Televizyonun ömrümüze maliyetini hesapladınız mı?

Günde kaça saatiniz televizyon başında geçiyor?

Ortalama belki de iyimser bir hesapla 3 saat diyelim.İlk başta hiç ürkütücü gelmiyor.Ancak günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur,yıl olur , sonunda bir ömür olur biter.Eğer televizyonun günde 3saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder.Bu gecesiyle gündüzüyle 45 gün demektir, televizyonun başında geçen 45 gün ve 45 gece eder.

Şimdi ikinci soru:Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilir?

Bu rakam bir öğrencinin bütün bir öğretin yılı boyunca ders gördüğü saatlerden daha da büyük bir yekündur.Demek ki, en azından kayıp bir öğretim yılı var, orta yerde .

1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür.Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.

Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okunuşla 25 bin sayfalık kitabı bu müddet içinde bitirmemiz mümkündür.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 11:21   #4
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
BİLGİSAYAR
-------------
İnsanlığın ilk günlerinden beri hesap yapmaya her zaman ihtiyaç duyulmuştur. İlk insanlarda hesaplama; varlıkları başka bir grubun elemanlarıyla eşleştirme yapılarak yapılmıştır. ÖR: Bir sürüdeki koyunları çakıl taşları temsil ediyordu ve bu taşlar bir torbada saklanıyordu. Bir koyun eksilirse bu çakıl taşlardan taş çıkarılıyordu, ya da taş ekleniyordu.

İnsanların hesaplama yöntemi ilk kez Abaküsle düzenlenmiştir. Böylece, Pozisyona bağlı sayı gösterimine başlandı.

İşlemler sembolik gösterimlerle ifade edildikten sonra Papirüs denen kağıtlar ve hayvan derileri depolama aracı olmuştur.

Başta Taşkentli alim Muhammed İbni Musa el Harezmi olmak üzere bazı isimler bilgisayar ve parçalarını bir araya getirmiştir. Günümüzdeki adını El Harezmiden almıştır.

Algoritma bilgisayar programının alt adımlarının gösterimidir.

1642’de Blaise Pascal eldeki toplama yapan oyuklu makine geliştirdi. 1673’de Gattfried Leibniz çarpma yapan makine geliştirdi.

1801’de Jasoph - Marie Tacguard otomatik dokuma tezgahı icat etti. Bu makine, insan yerine makine kullanımına geçtiği için Fransa’da isyana neden oldu.

1802 yılında Charles Bobboge çalışmaları yetersiz buldu ve Fark Makinesini icat etti. Bu makine için İngiliz Hükümetinden yardım istediği için tarihe geçti.

1833’te ise Bobbege Analitik makineyi icat etti. Bu yüzden Babbage’a “Bilgisayarın Babası” dendi.

1925’te Vannevar Bush integral ve diferansiyel alabilen bir analiz makinesi icat etti. 1930’da nihayet dünyanın en büyük hesaplama aygıtı yapıldı. 1935’te Alman Konrad Zuse elektrikli ikili tabanda işlem yapan Z-1 adlı bilgisayarı geliştirdi. 1938’de Z2 tasarlandı. Konrod 2. Dünya savaşından sonra Zürih üniversitesinde Z-4 adlı bilgisayarı geliştirdi.

2. Dünya Savaşı boyunca uçaksAvarlar için bilgisayara ihtiyaç duyuldu.

İlk geniş ölçekli otomatik, elektromekanik bilgisayar Howard Aiku ve Messrs tarafından 1944’te gerçekleştirilen MARK I’dır.

1943’te başlanan ENIAL bilgisayarı değişik üniteleri bağlayan, programlanabilen, paralel hesaplama yapan dev bilgisayardır.

1947’de transistör icat edildi.

Transistör bilgisayara güvenilirlik ve hız getirdiğinden bir devrim oldu.

1960’da Gene amdahl kesirli sayılarda işlem yapan, ilk TİCARİ BİLGİSAYARI yaptı.

1957’ye kadar bilgisayarda bellekler kısaydı. 1957’de RAMAL hard diske sahip ilk bilgisayarı üretti.

1958’de elektronik dönem tam anlamıyla başladı.

Uzun yıllar süren çalışmalardan sonra General Electric Firması, bankacılık işlemlerini son derce kolaylaştıran 32 ERMA adlı bilgisayarı geliştirdi. İlk defa bir bankacılık otomasyonu gerçekleşmişti. Bu olay, daha sonra bankamatikler ve elektronik kişisel bankacılık gibi modern teknolojiler için ilk adım niteliğindeydi.

Ticaret ve işletme sektörlerinin ihtiyacı olan programların yazılması için FORTRAN gibi matematiksel amaçlı geliştirilmiş bir dilin kullanılamayacağı, bunun yerine doğal dile yakın komut ifadeleri olan programlama dillerinin daha kullanışlı olacağı düşüncesiyle 1952 yılından itibaren çalışan Grace Murray Hopper 1960 yılında iş hayatı için gerekli programların yazımı için kullanılabilecek FLOWMATIC adlı programlama dilini üretti. Aynı yıl IBM firması da COMMERCIAL TRANSLATOR (Ticari Çevirmen) adlı bir programlama dilini satışa sundu.

1950’li yıllarda bilgisayarlar için yazılan işletim sistemleri programların hızlı bir biçimde sonlanmasını temel ilke olarak alıyor, kullanıcı için hiçbir kolaylık öngörmüyordu. 1961 yılında ilk interaktif (etkileşimli) işletim sistemi olan CTSS (Compatible Time Sharing System), Fernando Corbato tarafından IBM 7090/94 serisi bilgisayarlar için geliştirildi. Bu işletim sistemi, Stibitz’in geliştirdiği uzaktan kumandalı silahlar sayılmazsa, uzaktan erişimi sağlayan ilk bilgisayarların piyasada boy göstermesini sağlamış oldu.

IBM, 1964 yılında ilk geniş ölçekli ve gerçek zamanlı rezervasyon sistemini, Amerikan Havayolları için gerçekleştirdi. Aynı yılın 7 Nisan’ında yine IBM, bilgisayar alanında yeni bir dönemin başlamasını sağlayan, IBM uyumlu bilgisayar ailesinin ilk ferdi olan System/360 adlı makineyi piyasaya sundu. Aynı yıl içinde BASIC programlama dili, John Kemeny ve Tom Kurtz tarafından geliştirildi.

Pek çok firma daha büyük ve daha hızlı bilgisayarlar üretmeye çalışırken, Digital Equipment Şirketi, ilk gerçek minibilgisayar olan PDP-8 adlı bilgisayarı geliştirdi. PDP-8’in küçük bir komut seti, ilkel bir mikroprogramlama dili ve harika bir arayüz yeteneği vardı. Bu yüzden, bu bilgisayarlar, Telefon hatlarını kullanarak proses kontrol yapabilen çok kullanıcılı sistemler olarak kullanılmıştır. Aynı yıl içinde MIT ile AT&T Bell Laboratuvarları’nın ortak çalışması sonucu, genel amaçlı, ortak bellekli ve çok kullanıcılı bilgisayarlar olan GE 600 seris ilk makine üretilmiştir.

Fairchild Firması’nın 1961 yılında ilk silikon tabanlı entegre devreleri piyasaya sunmasından yaklaşık 7 yıl sonra, 1967 yılında o teknoloji kullanılarak üretilen üçüncü kuşak bilgisayarlar ortaya çıkmaya başladı.

1969 yılında, internete atalık yapacak olan ARPA net çalışmalarına askeri haber alma amacıyla başlandı. Aynı yıl içinde Rıtchie ve Thompson, günümüzün vazgeçilmez işletim sistemlerinden UNIX üzerine çalışmaya başladı.

1971 yılında ortaya çıkan iki önemli ürün, kişisel bilgisayar döneminin başlamasına öncülük etti. Bu ürünler, ticari olarak piyasaya sürülen mikroişlemciler ile floppy disketlerdi. Intel Firmasının hesap makinelerinde kullanılmak üzere Japon Busicom Firması için ürettiği 4004 mikroişlemcisi ve IBM mühendislerinden Alan Shugart’ın ürettiği 8 inch floppy disket kişisel bilgisayar çağının başlamasına neden olan gelişmeler olmuştur.

1972 yılında ilk kişisel bilgisayar olan MITS 816 üretilmiştir. Bu bilgisayarın ne ekranı, ne klavyesi vardı. Fakat meraklı amatörler için son derece ilgi çekiciydi. Aynı yıl içinde, NASA bilgisayar kontrolü ilk uzay uçusu gerçekleştirdi.

1974 yılında Intel, trafik ışıklarının kontrolü için 8080 mikroişlemcisini üretti. Bu işlemci daha sonra Altair adlı bilgisayarda kullanıldı. Intel’e rakip olarak ortaya çıkan Zilog firması Z80 mikroişlemcisini üretti. Gary Kildall, bilgisayar mimarisinden bağımsız olarak her platformda çalışabilen CP/M adlı işletim sistemini yazdı. Aynı yıl içinde, ilk ATM (bankamatik)’ler kullanılmaya başlandı.



1975 yılında 375 dolara satılan, klavyesiz ve ekransız ALtair 8800 adlı bilgisayar üretildi. Microsoft firmasının kurucusu Bill Gates ile Paul Allen, bu bilgisayar için bir BASIC derleyicisi yazdılar. Bu yıl içinde, IBM firması 5100 adlı ilk kişisel bilgisayarını üretti. Seymour Cray, Cray I adını verdiği ve bugün de hala vazgeçilmez süperbilgisayarlar olan Cray’lerin ilkini tasarladı.

1976 yılında, ekran ve klavyeye sahip bilgisayar olan Apple II adlı bilgisayar, Steve Jobs ve Steve Wozniak tarafından üretildi. Apple II, kıa sürede ortaokullara ve liselere girdi ve ilk “bilgisayar” derslerinde kullanılmaya başlandı.

1978 yılında, Daniel Bricklin ve Bob Fransston tarafından yazılan Visicale, günümüzde kullandığımız Excel gibi gelişmiş yazılımlara öncülük yapacak tablolama programı olarak ortaya çıktı. 1979 yılında is eMicropro International Firması ilk kelime işlem programı olan Wordstar’ı piyasaya sürdü.

1981 yılında, Microsoft firmasıyla anlaşan IBM önceki makinelerinde kullandığı işletim sistemi olan CP/M’in yerine DOS işletim sistemini yazdırarak, bu yeni işletim sistemi kullanan IBM PC’yi üretti. Aynı yıl Commodore firması VIC-20’yi üreterek, 1 milyon adet satmayı başardı.

1982 yılından itibarin bilgisayarlar film sektöründe kullanılmaya başlandı. Disney Stüdyoları’nda yapımı gerçekleştirilen Tron adlı filmin tüm karakterleri bilgisayar tarafından canlandırılmış ve özel efektler bilgisayar aracılığıyla üretilmişti.

1983 yılında Mitch Kapor, Lotus 1-2-3 adlı tablolama programını yazarak Visicalc’in elinden liderliği aldı. 1978 yılında, Amerikan Savunma Bakanlığı’nın çalışmalarına başladığı “modern” yüksek seviyeli bir programlama dili geliştirme çalışmaları bu yıl içinde tamamlandı. Bu yeni dile “ADA” ismi verildi.

1986 yılında, Intel Firması 1980’de ürettiği 80806 işlemciler ve 1994 yılında ürettiği Pentium işlemciler arasında bir geçiş olarak nitelendirebileceğimiz 80386 mikroişlemcisini üretti. Aynı yıl içinde süperbilgisayarlarda da çok önemli gelişmeler yaşandı. CRAY X-MP adlı 4 paralel mikroişlemcili bilgisayar saniyede 713 milyon kesirli sayı işlemi yapabiliyordu. İlk süper bilgisayar olan IBM STRETCH ise saniyede 5 bin kesirli sayı işlemi yapıyordu.

1990’lı yıllara geldiğimizde ise, 10 yıl öncesinin süper bilgisayarlarında kullanılan mikroişlemcilerin gücüne sahip işlemcilerin kişisel bilgisayarlarda kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Yaygın olarak genellikle Intel’in Pentium serisi mikroişlemcilerini içeren bu bilgisayarlar ile yüksek hız gerektiren grafik programları, gelişmiş görsel programlar ve ses ile görüntü ağırlıklı çokluortam (multimedya) programları oldukça iyi performanslarla çalıştırılabilmektedir. Yaptıkları işleme göre fiyatları oldukça tatminkar olan bu bilgisayarlar, hemen her alanda kullanılmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 17:52   #5
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
En önemli 19 icat

En önemli 19 icat!Hiç düşündünmü?
1-Yazı (M.Ö. 3500): Tarih kitaplarımızda yazının Sümerler tarafından
bulunduğu yazar. Daha yenilikçi yaklaşımlar ise yazının aynı dönemde
Mısır
uygarlığı tarafından bulunduğunu, yani yazının dünyadaki iki farklı
uygarlığın aynı zamanda bulduğu bir şey olduğunu söylüyor. Yazının
bulunması, insanlık tarihinde bilgi adına atılmış ilk adımdır.

2-Takvim (M.Ö. 45): Takvimler astronomik olaylara göre ayarlanır.
Evrende
bizim için en önemli iki astronomik hadise de güneş ve ay olduğuna göre
takvimlerimizi bunlara göre ayarlamamız son derece doğal. Bugün
kullandığımız Gregoryen takvimin babasını, M.Ö. 45 yılında Sezar
hazırlamış. Bu takvimin başlangıcı da Cleopatra ile ilk buluşmasıymış.
Ancak bu takvim 128 yılda bir 1 gün atarmış. Bunu engelleyecek ince
ayar
15 Kasım 1582'de yapılmış.

3-Pusula (206): Pusula, eski Çin hanedanlıklarından Qin'in bilim
adamları
tarafından keşfedilmiş. Çinli büyücüler, mıknatıs taşlarını fal
bakarken
kullanıyormuş. Sonunda birileri mıknatıs taşlarının belirli bir yönü
gösterebildiğini fark etmiş ve ilk pusula böylece ortaya çıkmış. Ancak
bu
pusuladan çok, bir platformun üzerine bırakılmış bir kaşıkmış.
Manyetize
edilmiş bir iğnenin yuvarlak bir kutuya konması ise 850 ile 1050
arasında
bir zamanda, yine Çin'de gerçekleşmiş. Pusula olmasaydı neler olurdu
bir
düşünsenize!

4-Matbaa (1439): Yazılı bilgiyi ucuz olarak kitlelere ulaştırmak mümkün
olmasaydı Rönesans da olmazdı, Pazar sabahı tam sayfa çengel bulmaca
çözme
keyfi de. Matbaa için gerekli çabaları Johann Gutenberg göstermiş ama
safça bir insan olduğundan sürekli kandırılmış. İlk basılan İncil de
Bay
Gutenberg tarafından değil, makinesine el koyan ortağının oğlu
tarafından
matbaaya gitmiş. Neyse ki kitaplarda hep Gutenberg'in ismi var da
adamcağızın kemikleri sızlamıyor.

5-Mekanik saat (16. yy): Saati öğrenmenin tarihi kısmıyla
ilgilenmeyelim,
o kısım epey uzun. 1577'de dakikayı gösteren ilk saat yapılmış. Jost
Burgi'nin amacı, astronomların kullanacağı bir yardımcı
üretmekmiş.1656'da
sarkaç icat edilmiş, bu da saatleri daha güvenilir hale getirmiş.
Koluna
saat takan ilk kişi ise Fransız matematikçi ve filozof Blaise Pascal.
Yıllardan 1660. Saat kavramını standartlarına oturtan ise 1878'de Sir
Sanford Fleming olmuş.

6-Mikroskop (16. yy): Lensler ve büyüteçler, Antik Yunan uygarlığında
bile
biliniyormuş. Ancak onlar bu lensleri yapmayı değil, sadece ortası
kenarlarından daha geniş kristallerin etkilerini biliyormuş. 1590'da
iki
gözlük imalatçısı Zaccharis Janssen ve oğlu Hans, bir tüpün içine
dizdikleri lenslerin yakındaki bir cismi 10 kat yakına getirdiklerini
fark
etmiş. 1700'lü yılların başında Anton van Leeuwenhoek, 270 kat büyüten
bir
mikroskop yapmış ve olaylar gelişmiş!

7-Teleskop (1608): Cam, M.Ö. 3500 gibi bulunmuş ama lens haline gelmesi
için 5000 sene geçmesi gerekmiş. Hans Lippershey, ilk lensi 1600'lü
yılların başında yapmış. Aslında doğruyu söyleyelim, mikroskopta da
okuduğunuz gibi çok önceleri de lensler yapılıyormuş ama nedense tarihe
adını o yazdırmış. Teleskop ise 1609'da, ünlü İtalyan bilim adamı
Galileo
Galilei tarafından icat edilmiş. Bu teleskop cisimleri 30 kat
büyütebiliyormuş. Aynalarla ışığı toplayarak daha performanslı bir
teleskobu bulan kişi ise 1704'de Isaac Newton olmuş.

8-Buhar motoru (1698): Buhar motoru, endüstri devriminin başlamasına,
dünya için iyi, o dönemde yaşayan zavallılar için pek fena bir sürü
olayın
yaşanmasına sebep oldu. İlk kez hayvan gücü aşılıyordu ve insanlar
çılgınca sürekli bu gücü kullanacakları yeni alanlar buldular. Bunun
için
1968'de buhar motorunun patentini alan Thomas Newcomen'e teşekkür etme
nezaketini gösterdiler mi bilemeyiz tabii.

9-Elektrik (1832): Elektrik, elektron akışıyla enerjinin transfer
edilmesi
sonucu oluşur. Elektriğin M.Ö. 600'lü yıllarda bilindiği, Antik
Yunanistan'da kürklere amber sürülerek statik elektrik elde edildiği
yazılır. Amberleri kürklere o kadar çok sürerlermiş ki gözle görülen
elektrik akımları bile oluşurmuş. Elektrik denince akla Edison'un
gelmesi
ise kendisinin başarılı bir halkla ilişkilerci olmasından
kaynaklanıyormuş
sadece. Yoksa buluşta katkısı olan daha pek çok bilim adamı var.
Elektrikli sandalyeyi de maalesef Edison bulmuş. Laboratuvar ortamında
elektriği ilk kez elde edebilenler ise aynı yıl ayrı ayrı çalışmalarla
Michael Faraday ve Joseph Henry.

10-Plastik (1862): İnsan yapımı ilk plastik, 1862'de Alexander Parkes
tarafından İngiltere'de yapılmış. Selülozdan yapılan bu madde, ısıtılıp
yumuşatılarak kalıba dökülüp soğuyunca, kalıbın şeklini alarak
çıkıyormuş.
Bundan önce buna benzer bilinen tek madde Charles Goodyear'ın bulduğu
yollarla işlenen doğal kauçukmuş.

11-Radyo (1895): Radyo, gelişimini iki buluşa borçlu: telefon ve
telgraf.
Bu ikisi olmasaymış radyo da olmazmış. 1860'ta İskoç fizikçi James
Clerk
Maxwell, radyo dalgalarının varlığını keşfetmiş. İtalyan mucit
Guglielmo
Marconi, 1895'te ilk kez bilinçli olarak radyo dalgaları gönderip
almayı
başarmış. Ancak bugün modern radyonun mucidi, bir takım yasal
düzenlemeler
sonucu Nikola Tesla sayılıyor.

12-Penisilin (1928): Penisilin'in tüm ekmeğini Alexander Fleming yese
de
küfün antibiyotik etkisini ilk olarak 1896'da Ernest Duchesne
keşfetmişti.

Tabii bilimsel olarak; yoksa taa Mezopotamya'ya, Maya uygarlıklarına
dönmemiz gerek. Yani besin zehirlenmelerinin en önemli sebebi olan
stafilokok bakterilerinin, penicillium cinsi küfle öldürülebildiğini
kayda
geçiren kişi Alexander Fleming'dir. Penisilinin tıptaki hayati önemi,
ilk
kez II. Dünya savaşı sırasında kanıtlanmış.

13-PC (1936): Kişisel bilgisayarı kim buldu diye sorarsak tek bir yanıt
almamız biraz zor. Bilgisayar tek bir parçadan oluşmayan komplike bir
makine ve haliyle üretimine sınırsız sayıda kişi katkıda bulunmuş.
Bütün
bu parçalar da ayrı birer icat olarak nitelenmeli belki de. Ancak ilk
programlanabilir bilgisayar, Konrad Zuse tarafından üretilen Z1'dir.
Yıllardan taa 1936. Ancak bu makinenin tarihini PC'ler için kullanmamız
ne
derece doğru bilemiyoruz. Aslında aramızda kalsın, hiç değil ama ne
yapalım ki ilk örnek bu.

14-Transistör (1947): Transistör, bir devreyi açıp kapayan, bir sinyali
güçlendiren, farklı dirençteki devre parçalarını birbiriyle uyumlu hale
getiren, , şeydir. Biz bilmiyoruz, öyle diyorlar.

Transistör için ayrıca elektrik elektronik camiasının en mühim keşfi de
diyorlar. Ne yaptığını tam bilmesek de 1947'de transistörü buldukları
için
John Bardeen, Walter Brattain ve William Shockley'ye teşekkür borçluyuz
sanırız.

15-Kalp pili (1950): Kalp pili, kalbin atış hızını ayarlayan bir cihaz.
Kanadalı John Hopps, vücut sıcaklığının aniden düşmesi anlamına gelen
hipotermiya'ya çare bulmak için radyo dalgalarıyla vücut sıcaklığını
artırmaya çalışırken, tesadüfen kalbin durduğunda mekanik olarak tekrar
çalıştırılabildiğini keşfetmiş. İlk ürettiği kalp pili o kadar büyükmüş
ki
vücudun dışında taşınması gerekiyormuş.

16-Lazer (1960): LASER, "Light Amplification by the Stimulated Emission
of
Radiation" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. İlk kez
1917 yılında Albert Einstein tarafından "hayal edilmiş". 1954'te
"maser"
denilen teknoloji bulunmuş, "light" kelimesi yerine "microwave"
kelimesini
koyun. Lazerden tek farkı görünmez olmasıymış. 1958'de "maser"in
mucitleri
Charles Townes ve Arthur Schawlow, görünür bir lazer üzerinde
çalışmışlar
ancak ilk optik lazer ışınını yaratan kişi Theodore Maiman olmuş.

17-Cep telefonu (1973): Cep telefonu düşüncesi 1947'de ortaya çıkmış.
Arabalara nasıl telefon yerleştireceklerini düşünen bilimadamları,
yüksek
güçlü vericileri aralıklı olarak yerleştirmektense düşük güçlü ucuz
vericileri sık aralıklarla yerleştirmenin daha başarılı bir sistem
olduğunu düşünmüşler. Tabii o sırada bunu yapabilecek teknoloji
ortalarda
yokmuş. Martin Cooper, modern cep telefonu cihazının mucidi sayılıyor.
İlk
cep telefonu görüşmesini 1973 yılının Nisan ayında o yapmış. 1977'de
ilk
cihaz imal edilmiş ve 2000 tane sınırlı sayıda üretilerek piyasaya
çıkmış.

18-İnternet (1991): İnternetin büyükbabası ARPAnet'in ilk çalışmaları,
soğuk savaş döneminde yapılmış. Amaç, yeni bulunan NCP (Network Control
Protocol) protokolü sayesinde birbirine bağlanabilen bilgisayarlarla
birbirine uzak iki askeri üs arasında bilgi akışını devamlı tutmakmış.
1968'de artık ağır kalan ARPAnet yerine NSFnet kurulmuş ve bu sefer ağa
üniversiteler de bağlanmış. Bu ağ, bugün internet dediğimiz devasa
şeyin
omurgasını oluşturmuş.

19-Tekerlek: Maalesef ilk tekerleği kimler buldu bilemiyoruz. Yani
düşünürseniz aslında özel bir seçim olmasını sağlayacak bir hikayesi
yok.
Tabii şu an elimizin altındaki farede bile olması, özel bir seçim
olması
için kafi bir neden denebilir. Tekerleğin icadından önce ağır cisimler
kaydırılıyormuş. Bir gün zeki bir mağara adamı, kaydırılan şeyin altına
tomruklar konursa daha rahat hareket ettiğini görmüş ve tekerlek için
ilk adımdır...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 18:32   #6
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
Futbol
--------------

Daha ilkçağlarda futbolu andıran oyunlar oynandığı bilinmektedir. FIFA Başkanı Joseph Sepp Blatter'in açıklamasına ve birçok tarihçiye göre Çinliler binlerce yıl önce deri toplarla futbolu oynayan ilk ulustur. Futbolu İngilizlerin bulduğu konusundaki yaygın anlayış yanlıştır. Sonuç olarak futbolu Çinliler icat etmiş, İngilizler kurumsallaştırmıştır. Avrupa'da M.Ö. 3. yüzyılda Romalılarca yaygınlaştırılan bir oyun futbola çok benziyordu. Bu oyun bugünkü futbolun öncüsü sayılır. Bu eski Roma oyunu Fransa'da öylesine sevilmişti ki, karşılaşmalar kentler arasında çatışmaya bile yol açmıştı. Bundan dolayı bu oyun 10. yüzyılda yasaklandı.

Günümüzde oynanan futbol, İngiltere'de 19. yüzyılın sonlarında kurallara bağlandı. 1863'te kurulan Futbol Birliği bu kuralları belirledi. İlk takım ise Sheffield FC oldu. Oyunda sert, acımasız ve kırıcı hareketler yasaklandı. Bu anlayışı sürdürenler ise, futbolun değişik biçimi sayılan ragbiyi geliştirdiler. Futbol, 19. yüzyılın sonlarında İngiltere'den Avrupa'ya yayıldı. Kısa bir süre içinde de dünyanın birçok ülkesinde oynanan bir spor haline geldi. 1904'te Uluslararası Futbol Federasyonu (FIFA) kuruldu. FIFA’nın yönetiminde 1930’da ilk Dünya Kupası karşılaşmalarını düzenledi.Bu ilk kupayı ise Uruguay kazandı.Finalde Uruguay Arjantin'i 4-2 yendi

  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 19:27   #7
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
SİGARA:
----------------------
Patlıcangillerden bir bitki olan tütünün yapraklarından elde edilen bir keyif verici olduğu herkesin malumudur. Tütünün ilk kez Amerika yerlilerince bilindiği ve kullanıldığı ve Amerika’nın Avrupalılarca öğrenilmesinden sonra Avrupa ya da götürüldüğü ilk götürenin ise Christopher Columbus (1506) olduğu kaydedilir. (Mahmut Nazım en-Nesîmî, et-Tibbu'n-Nebev'î ve'l-ilmu'l-hadis I/33; Muhammed Şefik Girbal ve arkadaşları, el-Mevsû'atü'l-Arabiyyetü'l-Muyessera,"Tebg" (Tütün) md. Tütünü Avrupa'ya ilk kez Jean Nicot isimli birisinin götürdüğü de söylenmiştir. en-Nesîmî, adı geçen eser.) Bazı fıkıh kitaplarında da ilk kez 1015 Hicri yılında ortaya çıktığı söylenir. (Tütünün tarihiyle ilgili geniş bilgi için bk. Abdulhay el-Lüknevî,Tervîcu'l-cinan bi-tesrîh-i hükm-i surbi'd-duhân 2 vd.) Bu da M.1506'lara rastlar ve İslam âleminin tütünü Avrupa'dan takriben yüzyıl sonra tanıdığını gösterir. Gerçi Avrupa’da da iyiden iyiye tanınma tarihi 1586'dir. (M. Şefik Girbal -adı geçen eser- ) Bu durumda aradaki fark yirmi yıldan aza düşmüş olur. Tütünün süs bitkisi ve tıbbi gayeler için de kullanılmış olması, (-adı geçen eser-) konumuz açısından önem arzedecektir.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 19:46   #8
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
BİSİKLET
----------------

İlk bisiklet çok ilkel biçimde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yaptığı sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yaptığı bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 yılında yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan imal edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.

Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları arasında İskoçya'da yapılan bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonra geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre arasında değişmiştir.

İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafından yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi dönemin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Savunma Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de imal edilen bisikletlerAlmanya ile yapılan savaşta kullanılmıştır.

Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli komple kadrolu, bilyalı ve milli bisikletlerin yapılması ve ardından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.

İrlanda'da 1888 yılında havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Özellikle Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.

I. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) amacıyla kullanmışlardır.

Günümüzde bisiklet, her toplumda kullanılan yaygın bir ulaşım ve eğlence aracıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 20:30   #9
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
Satrancın Bulunması
---------------------------

Satrancın, zamanımızdan en az 4000 yıl önce Mısır’da oynandığına dair bulgular piramitlerdeki kabartmalarda bulunmaktadır. Yine Çin’de, Mezopotamya’da ve Anadolu’da oynanmaktaydı. Oyunun bugünkü adını alması, MS 3. - 4. yüzyıllarda Hindistan’da, oyuna ÇATURANGA denmesi ile başlar. Satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler Hindistan’dan kalmadır. Daha sonra satranç İran’a, onlardan Araplara, Endülüslüler sayesinde de İspanya üzerinden Avrupa’ya yayılmıştır. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, İspanyol Lucena’nın ilk basılı satranç kitabında (1497) satrancın o zamanki yeni kuralları açıklandı.

O zamandan bugüne kadar, satranç oyununun kuralları değişmeden gelmiştir. İspanya’dan sonra, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’da satranç hızla yaygınlaştı. 15. yüzyılda İspanyol Lucena, 17. yüzyılda İspanyol El Greco, 18. yüzyılda Fransız Philidor’un satranç kitapları vardır. 19. yüzyıl sonlarında satrancın büyük yıldızları belirdi: Anderssen, Morphy, Rubinstein ve Steinitz. 1850′lerden başlayarak, güçlü oyuncuların katıldığı turnuvalar yapıldı. Sonunda, 1886′da o zamanın en kuvvetli iki satranç oyuncusu arasında, ilk dünya satranç şampiyonluk karşılaşması oynandı: Steinitz ve Zukertort. Steinitz bu maçı, 10 galibiyet, 5 beraberlik ve 5 yenilgi (+10 -5 =5) alarak kazandı.

İlk resmi dünya satranç şampiyonu Wilhelm Steinitz’dir. Steinitz aynı zamanda, satrancı sistematik oynama kavramının da babasıdır. Steinitz’in teorisinin başlangıç noktası “Satrançta konumun özelliklerine uygun bir plan yaparak oynamak” tır. “Konumun Özellikleri” konusundaki görüş ve çalışmaları, modern satranç oyununun temelleri olmuştur.

1998′den sonra iki ayrı dünya şampiyonluğu kabul edilmeye başlanmıştır. Biri FIDE’nin (Dünya Satranç Federasyonu) düzenlediği dünya birinciliği turnuvasını kazanan dünya şampiyonu, diğeri de Profesyonel Satranççılar Birliğinin dünya şampiyonu. 2001 yılında FIDE’nin dünya şampiyonu V. Anand’dır, Profesyonel Satranççılar Birliğinin dünya şampiyonu da V. Kramnik’tir. Bu durum 2006 yılında FIDE Dünya Şampiyonu V.Topalov ve Klasik Dünya Şampiyonu V.Kramnik arasında oynanan maçtan sonra sona ermiş ve iki dünya şampiyonluğu ünvanı birleştirilmiştir. Vladimir Kramnik, halen “Mutlak Dünya Şampiyonu” ünvanını taşımaktadır.

Dünya Satranç Şampiyonlarının hepsinin deha düzeyinde zekaları olduğu bilinmektedir. Bu dünya şampiyonlarından bazıları bilim ve matematik alanında da dünyanın önde gelen bilim adamlarından idiler. Emanuel Lasker matematikçi ve filozof idi. Dr. Max Euwe matematik doktorası sahibiydi ve matematik hocalığı yaptı. Mikhail Botvinnik mühendis ve daha sonra profesör olmuş, bilgisayar alanında çok değerli bilimsel çalışmalar yapmıştır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-23-2008, 20:32   #10
Kullanıcı Adı
yasinarslanpay
Standart Tarihte İlkler Buluşlar İcatlar
DENİZALTI
-------------------
Denizaltı tasarımı ilk kez 1578'de matematikçi William Bourne tarafından geliştirildi. Bourne bu tasarımını hiç denemedi, ama 40 yıl sonra Cornelius Drebbel buna çok benzer tasarımlı bir denizaltı inşaa etti ve ilk kez Thanes Nehri'nde denedi. Ahşap omurgasının üzeri deriyle kaylıydı ve bordalarında su geçirmeyen deri kaplamadan dışarı uzanan 12 küreği vardı. Denizaltısı suyun altında iki saat kalınca Drebbel'in oksijen üretme yöntemini bulduğuna dair söylentiler yayılmıştı. Deneme gösterisinin başarılı olmasına karşın, İngiliz Bahriye Nazırlığı, Drebbel'ındenizaltısını kabul etmedi; bu fikrin geliştirilmesi daha sonraki mucitlere kalacaktı.

Denizaltı

Savaşta kullanılan ilk denizaltı olan American Turtle, David Bushnell tarafından 1775 yılında icat edildi. Bu ahşap tekne, elle yönlendirilen iki uskurla yüzüyordu; ilk kez 1776'da Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda kullanıldıysa da, hedefini batıramadı. Düşman gemisini batıran ilk denizaltı Hunley'dir; H.L. Hunley'nin Amerikan İç Savaş'ı Konfederasyon Ordusu için icat ettiği bu denizaltı, Birlik Ordusu'na ait Houstonic savaş gemisini batırmış, ama bu arada, tüm mürettebatıyla beraber kendiside batmıştı.

Bunun gibi oldukça eski tarihli pek çok denizaltının varlığına karşın, modern denizaltının mucidi J.P. Holland olarak kabul edilir. Holland'ın geliştirdiği tekne, modern bir denizaltının tüm özelliklerini taşıyordu: Silindir biçimli gövde, safra tankları, derinliği ayarlamaya yarayan yatay dümen ve havaya ihtiyaç duymayan güç kaynağı. Bu denizaltı, su altında bataryalarını kullanıyor, yüzeye çıktığında ise içten yanmalı motorla gidiyordu. Holland, 1900'de denizaltısını ABD Deniz Kuvvetleri'ne verdi. 1902'de "denizaltı gemisi"nin patent hakkını aldı ve İngiltere, Hollanda, Rusya ve Japonya için denizaltılar inşaa etmeyi sürdürdü.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi