![]() |
#201 |
![]() aksini iddaa eden arkadaşlar için:
dil sayılabilmesi için gerekli özellikler: * TAMAMIYLA KENDİNE ÖZGÜ BİR SAYI SİSTEMİ OLMAK ZORUNDADIR. * YAZILI VE SÖZLÜ EDEBİYATLARI OLMAK ZORUNDADIR. * DİL İÇERİSİNDEKİ KELİME KÖKENLERİNİN KENDİNE ÖZGÜ BİR SİSTEMATİK İLE AÇIKLANMASI GEREKMEKTEDİR... (ÖRNEĞİN, TÜRKÇEMİZDEKİ YAPIM VE ÇEKİM EKİ SİSTEMİ GİBİ) * DİL İÇERİSİNDE BİR BİRLİK OLMAK ZORUNDADIR... *Bir bakalım. Dil olarak kabul edeceğiniz kürtçenin sayı sistemi birebir farsçanın aynısıdır. *Kürt edebiyatı diye bir şey duydunuz mu? Tarihsel geçmişi ve derinliği olan bir edebiyatları var mı? Bizim orhun yazıtlarımız veya Divan'ı Lugat'ı Türk gibi bir eserleri var mı? Sadece son birkaç ylda kürtçe olduğu iddaa edilen birkaç kitap ve broşürden öteye gidemeyen belgeler topluluğuna edebiyat derseniz, dünya üzerindeki edebiyatçılar size kimseye glmedikleri kadar güleceklerdir... *Dil olduğunu iddaa ettiğiniz kürtçedeki sistematik yörelere göre farklılık gösterir. Örneğin Türkiye içinde sondan eklemeli sistemi kullananlar dahi mevcuttur... *Dilin bir devamlılığı olması gerekir. Diyarbakırlının konuştuğu kürtçeyi, Mardinli anlamaz, Mardinlininkini Erbilli hiç anlamaz. Hatta Suriye kürtçesi diye bir olguları var ki, komedi... şİMDİ DİYECEKSİNİZ Kİ, YÖREYE GÖRE ETKİLEŞİM... Hayır, değil. İranda yaşlayan kürtler, Farsçanın Harzem lehçesi ile konuşurlar. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#202 |
![]() Hatta size bir olay anlatayım. Okulumuzda biri Şırnaklı diğeri Tuncelili iki arkadaşım vardı ikisi de kürt kökenli olduklarını söylüyorlar. Kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar... Bu durumun nedenini merak ettim ve bana şöyle söylediler. O ırak kürtçesi ile konuşuyor, ben Tunceli... Kürtçe anlaşamadığımız için Türkçe konuşuyoruz... Gerek var mı daha fazla söze??
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#203 | |
![]() Alıntı:
Hatta bir olay anlatayım; Leyla Zana 22 temmuzdan önce bir şehirde (bingöl yada bitlis olacak) miting yaparken kürtçe konuşuyordu.Ama halk anlamıyordu.Sonra yanındaki biri ikaz ediyor.bölge halkının zaza olduğunu söyledi.Bunun ardından Leyla Zaana kürtçe değil Türkçe konuşmaya başlamıştı.VE halk kadının ne demek istediğini böylelikle anlamaya başlamıştı |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#204 |
![]() *Etnik ayrılıkları güçlendirmek üzere kültür anımsatma programlarına başlanarak yerel toplantılardan uluslar arası toplantılara adam taşınması, ulusal-bölgesel tarihin bütünleştirici özelliklerinin azımsanılarak, yerel tarih, yerel kültür araştırması adı altında en eskiye özlem yaratılması.
*Kültürel kaynaşmanın yıkımı : “Çok kültürlülük” propagandasıyla toplumsal ortak kültürün temellerinin yıkılması. Din kültürünün parçalanması, geleneksel akışın kesilmesi ve ulusal dayanışmayı pekiştirici etkisinin yok edilmesi için, “medeniyetler arası diyalog” programıyla, batının dinsel kurumlarının güdümünde eritilmesi. Böylece azınlık din kurumlarıyla, ulusal egemenliğin karşısında ortak, dinsel cephe oluşturulması. *Yanlış ve eksik bilgilendirme; Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumlarının ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumların yıpratılması, toplumsal kimliği karıştırmak için tarihsel ve toplumsal gelişim gerçeklerini tahrif ederek, yeni kimlikli topluluklar yaratılması. Kaynak : Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında, Toplumsal Dönüşüm Yayınları 5. Basım, s. 40-43 Bu ülkeyi bilen var mı ? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#205 |
![]() Kürtçe bilim dili değil,edebiyat dili,kültür dili hiç değil.Kürt edebiyatı daha çok sözlü edebiyt. Doğru düzgün bir yazılı edebiyatı yok.Mehmet Uzun dışında bir romancısı yok...
Ama buna rağmen ben Trt'nin kürtçe kanal açması gerektiğini düşünüyorum.Çünkü Türkiye Ortadoğuya hitap etmek zorunda... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#206 |
![]() Sizin özgürlükten anladığınız eğer kültürel özgürlükler kapsamında sınırlı kalıyorsa kusura bakmayın ama siz özgürlükçü falan değilsiniz. Defalarca dile getirdim getirmeye de devam edeceğim. Terörün beslenme kaynağı olan bölgenin ekonomik ve sosyal eşitsizlik kaynaklarını ortadan kaldırmadan bölge insanına özgürlük falan getiremezsiniz. ortaçağ kurumları olan ve bölge insanını geride bırakan ağalık düzenine karşı cumhuriyet devrimlerinin tamamlayamadığı toprak reformunun uygulanmasının gerektiğini dile getirip, bölge insanına verilecek toprak sayesinde ağalık düzeninin yavaş yavaş etkisini yitirip, köylünün toprak sahibi olması + üretim yapması+ kazanç sağlamasına + ülke ekonomisine katkısını dile getirmezseniz o zaman sizin özgürlükçülüğünüzden kuşkuyla bakılır. Bizler bölge insanının daha da özgürleşmesini istemiyormuş gibi gösterip, üstüne üstlük utanmadan faşistlikle suçluyorsunuz! ( Açıkçası bu faşist suçlamasını bir övgü olarak kabul ediyorum) Bölge insanı işsiz, aç,hasta,yoksul,güvenlik tehlikesi içerisinde. Buna rağmen devletine güveniyor, yapılan anketlerde kimlik konusunda skıntıları olmadığını tam aksine en büyük problemlerinin işsizlik-ekonomi ve güvenlik olduğunu ortaya koyuyorlar. Bölgenin ekonomik ve sosyal yapısını bilmeden sadece kültürel bağlamda emperyal güçlerin dikte ettirmeye çalıştığı üstyapısal hususlarda çığırtkanlık yapmak sorunu görmezden gelmek demektir. Sorunun farkındayız ve çözüm programını da biliyoruz ! |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#207 |
![]() kürtçe olmamalı.o zaman ülkede ermenilerde yaşıyor ermenice de mi olsun.yazık.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#208 |
![]() Atatürk'ün gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediği içinde ukde olarak kaldığı " Toprak Reformu" . Bu reform neden tam manasıyla gerçekleştirilemedi bu ayrı bir tartışma konusudur. Celal Bayar'ın İktisat Vekili olduğu dönemde hazırlamış olduğu " Şark Raporu" bu anlamda önemli bir çalışmadır. Bayar raporunda, Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarından sonra bölgede yaşayan Kürtlere karşı ayrımcı politikalar izlenmemesi gerektiğini ifade ediyor. Şark Raporu'nun bir başka önemli yanı ise, Doğu'da Toprak Reformu'nun öneminin üzerinde ısrarla durmasıdır.
Celal Bayar'ın 1936 yılında hazırladığı Şark Raporu, şu sözlerle başlamaktaydı: " Doğu illeri bizim rejimimize gelinceye kadar kati bir tarzda hakimiyetimiz altına girmemiştir. Geçmiş hükümetler, halk üzerindeki hakimiyetlerini ağalar ve şeyhler vasıtasıyla yürütmek istemişlerdir." Raporda daha sonra şöyle denmekteydi: "Köylüyü toprak sahibi yapmak, köylüyü hükümete bağlayacak çok tesirli bir tedbirdir. Bu tedbirin tam semere verebilmesi için de ikinci bir şart vardır. O da, muhitteki nüfuz sahibi mütegallibenin aileleriyle birlikter iç vatana nakledilmesi keyfiyetidir. Bu hareket, devlet nüfuz ve kuvvetini göstermekle beraber, halkın zorbalıktan fiilen kurtarılmasına yardım etmektedir. Bu itibarla muhitte memnuniyet yaratmaktadır." Atatürk, 5 Kasım 1937 günü elyazısıyla Bayar'a yolladığı mektupta, raporun "kıymetli bir iş programı" olduğunu belirtiyor, "kolaylık ve başarılar" diliyor. (Celal Bayar, Şark Raporu, Kaynak Yayınları 2007, sayfa 52. Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy'un bu baskıya yazdığı önsöz bölümünden) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#209 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#210 |
![]() Lazca'da olsun, Çerkezce'de olsun
nereye kadar sürecek bu?? Bu vatan Türkiye'dir yani "Türklerin yurdudur." ve tek bir dili vardır oda Türkçe'dir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|