AK Gençliğin Buluşma Noktası
Alt 07-02-2010, 00:47   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart Taş dile geldi ||MARDİN||
Herkes başka bir cümle ile eve dönecek olsa bile Mardin’in kadim taş medreseleri ve artık müze olan eski eserleri sadece turistik gezilerin değil, yeni bir medeniyet inşasına imkân verecek bir etkinliğin de mekânı.





Fotoğraf demek, ışık demektir. Sözgelimi Mardin Ulu Camii’nin Kuzey Kapısı’nı çekmek için bugünleri beklemeniz gerekir. Fotoğraf demek ışıkla yazmak demektir zaten. Fotoğrafçılık ise bir tür avcılık; azim ve kararlılığınız yanı sıra sabrınızın da ölçüldüğü bir sanat. Mardin Sabancı Kent Müzesi’ne dönüştürülen eski bir Mardin yapısının alt katındaki karanlık bir salonda fotoğraf sanatçısı İbrahim Zaman, Güneydoğu’nun 8 ilinden gelen ‘meraklı’ öğrencilere fotoğraf tekniklerini anlatırken bir taraftan da deklanşöre basmanın ardındaki felsefeye dikkat çekiyor. Gençler albümdeki fotoğrafların hikâyesini soruyor, ‘ışığı bekleme’nin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorlar; ders bitiyor ama ilgi bitmiyor.







Geniş sergi salonunda ise tabloların ortasına serpiştirilmiş sandalyelere oturan gençler, şair-yazar Ömer Erdem’i dinliyorlar. Sık sık sinema ve görsel sanatlara atıf yapılan sohbette şiir eşelenirken ‘Niye sanat?’ sorusunun cevabı aranıyor. Erdem, ölüm ve ölümsüzlük düzleminde insanoğlunun sanatla ilgilenmesinin neden gerekli olduğunu açıklıyor. Merkezinde şiir varken aslında bir tür felsefe atölyesine dönüşüyor söyleşi. Erdem, zaman zaman bir öğretmen edasıyla ‘şu kitapları ve isimleri’ yazın diyerek gün boyu süren konuşmaların gündelik ve uçucu olmaması için temel kaynakları referans veriyor. Söz gelimi, Eliot’un “Çorak Ülke”si, Sezai Karakoç’un “Hızır’la Kırk Saat”i ve Turgut Uyar’ın “Dünyanın En Güzel Arabistan’ı”nın birlikte okunması gerektiğini öneriyor. Ne kadar ‘iyi’ şiir ve şair tanırlarsa perspektiflerinin de o kadar genişleyeceğini, mutlaka bir şiir defteri tutmaları gerektiğini hatırlatıyor onlara.
Kent Müzesi’nden çıkıp yukarıya doğru biraz yürüdüğünüzde ‘Tekke’ denilen taş binaya varıyorsunuz. Dizilerden ve TV yarışma programlarından tanıdığımız Nejat Birecik, günün erken saatlerinde, her biri kendi okulunda ve şehrinde bir şekilde tiyatroyla ilgilenmiş gençlerle tanışıyor. İlgi derecelerini öğrenirken bir taraftan da tiyatronun sadece ‘rol kesmek’ olmadığını; temelde ‘insanı, insana, insanla anlatan’ bir sanat dalı olduğunu anlatmaya başlıyor. “Ben fen lisesinde okuyorum; ama tiyatro hobim.” diyen öğrenciye ‘nitelikli hobi’ kavramını hatırlatıyor; daha hayatın başında sanatı başlı başına uğraş hâline getirmeyi ihtimal dışı bırakmamasını salık veriyor. Ruken, kendini tanıtırken isminin Kürtçede ‘güleryüz’ anlamına geldiğini söylüyor; Berivan da, “Karda açan kır çiçeği benim ismim.” diyor. Sokak tiyatrosunda oynamışı da var, okul piyesinde rol kesmişi de. Bir kısmı Lüküs Hayat’ı prova etmiş, bir kısmı anaokulunda başladığı tiyatroyu meslek olarak sürdürmekten söz ediyor. Hayalinin Kürtçe masalları canlandırmak olduğunu söyleyenler de var. Belki de, o ‘tekke’nin taş odasında iyi bir oyuncuyla iki gün geçiren öğrenciler ne kadar şanslı olduklarını yıllar sonra fark edecek. Tıpkı diğer atölyelere katılan öğrenciler gibi. Birecik, bazı öğrencilerin isimlerini not ediyor, ‘desteklenecekler’ listesi oluşturuyor. Yani artık bir telefonla ulaşabilecekleri bir tiyatrocu ağabeyleri ve bir ‘kimseleri’ var gençlerin.




Öğrenciler 5 aylık bir süreçte şiir, hikâye, makale ve güzel sanatlar alanlarında düzenlenen yarışmalarla seçilmiş. Urfa’dan, Siirt’ten, Diyarbakır’dan, Batman’dan, hasılı Güneydoğu’nun 8 ilinden geldiler Mardin’e. Özgüvenleri de ilgileri de yerli yerinde. Bunu, hem derslere ilgileri hem de soruları ele veriyor. Güneydoğu’nun genç ve zeki nesliyle bir iki gün geçirmek İstanbul’dan gelen edebiyatçı ve sanatçılar için ilginç bir tecrübe doğrusu. Düşünce Atölyesi’ne katılan Ahmet Turan Alkan kendisi için eşsiz bir deneyim olduğundan söz ediyor: “Hayatımın en güzel dakikalarını, işte bu faaliyet çerçevesinde bilmem kaç yüzyıldan beri orada duran Medrese-Tekke karışımı pek latif bir taş binanın kuytu ve çeşmeli eyvanında Güneydoğulu pırıl pırıl çocuklarla sohbet ederek, onların şahsında Güneydoğu’nun ruhunu tanımaya çalışarak geçirdim, çok mutlu oldum.”
Şırıl şırıl su sesi eşliğinde ‘eyvan’da 15 kişilik genç grup pürdikkat Ahmet Turan Alkan’ı dinliyor. Konu kelimelerden başlıyor; üç kelime ve bir bağlaçla ne yapılabileceği ile açılan konu, ‘asla tektipliliğe boyun eğmeyin; tekillik, rezilliktir’ gibi buram buram hayat felsefesi kokan bir yöne doğru kayıyor. “Şiirle uğraşın ama şiire takılıp kalmayın.” diyor bir yerde Turan Alkan. Eski çağlarda ilgili öğrencilerini bulmuş bir medrese feylesofu edasıyla, sanki 40 yıldır o taş mektepteymiş gibi rahat ve mutlu görünüyor. Ona her şeyi ve özellikle yazılarındaki ‘mizah’ı soruyorlar, o da tecrübeli bir röportajcı karşısındaymış gibi gündelik yazılarındaki kıvamı nasıl tutturduğunu uzun uzun anlatıyor.
Üç yıl önce kurulan ancak ‘atıl’ kaldığı için varlığı bile hatırlanmayan GAP Kültür Birliği’nin yeniden hayat bulmasıyla Mardin Valiliği’nin öncülüğünde, Türkiye Gönüllü Eğitimciler Derneği’nin katkısıyla düzenlenen “Akademi GAP Atölye Çalışmaları”ndan söz ediyoruz. Bu çerçevede ‘edebiyat’, ‘düşünce’, ‘güzel sanatlar’, ‘tiyatro’, ‘sinema’ ve ‘müzik’ atölyelerinde Bejan Matur, Cihat Zafer, Ali Çolak, Ahmet Kot, Hikmet Barutçugil, Erkan Oğur, İ. Hakkı Demircioğlu, Nurullah Tuncer, Zeki Alasya, Hacı Duran gibi 40 isim iki hafta boyunca o taş mekteplerde öğrencilerle buluşacak. Ders veren kişilerin kitaplarına bir kitap seçkisi de eklenerek öğrencilerin evlerine 40 kitapla dönmeleri sağlanacak. O kitapların içinde Necip Fazıl’ın Çile’si, Sezai Karakoç’un ‘Mona Roza’sı, Ataol Behramoğlu’nun ‘Yoksulluk İçimizde’, Nazım Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye’ ve Hilmi Yavuz’un ‘Kaybolan Şehirler’i de kitapları da var.

Ömer Erdem’den bir günün ardından bir değerlendirme yapmasını istiyoruz. “İlk defa gençler canlı olarak yazar denen özne ile karşı karşıya geliyor. Yazarlar–gençler buluşmasına, uzun vadede sanatçı algısının oluşmasına ve kültür sanata yönelime katkı sağlayacak bir tür örnek buluşma diyebiliriz. Sonuçları çok kısa zamanda alınmaz ama bu tür çalışmaların başka bağlamlarda zenginleştirilmesi ve sürdürülmesi gerekir. Öte yandan, Mardin farklı kültürlerin, farklı dinlerin bir tür buluşma noktası. Kültürel duyarlılık çoğunluğunu temsil ediyor, çağrılan kişilerin farklı kesimlerden gelmesi, öğrencilerin farklı illerden gelmesi atölyenin sinerjisini oluşturuyor.”


Öğrencileri belli bir zekânın üzerinde bulmakla beraber edebiyata ve sanata ilgi duysalar bile bu dersleri veren öğretmenler tarafından yeterince donatılmadıklarını düşünüyor Erdem. “Birtakım şeyleri biliyorlar ama başlı başına kitap denen olgunun farkında değiller. 40 sanatçı gelecekse en azından onların kitaplarıyla buluşmaları bu eksikliğin doldurulmasında fayda sağlar.” Proje Koordinatörü Fahri Tuna Mardin’in ilerleyen günlerde de bambaşka kültür etkinliklerine ev sahipliği yapacağı müjdesini veriyor.





Bütün bu olup bitenlerin Mardin’in büyülü atmosferi içinde cereyan ediyor olması bir başka anlam taşıyor. Mardin Valisi Hasan Duruer’in “Büyülü Mezopotamya Akşamı’nda...” diye başlayan ve fazlalıkların nasıl temizlendiğini anlatan açılış konuşmasını dinledikten bir süre sonra gece vakti Mardin sokaklarını dolaşıyoruz. Yeni bir Mardin doğuyor; bu sadece eşsiz güzellikte taş mimarinin ortaya çıkarılması değil, şehri kültürel etkinliklerin merkezine dönüştürmekle paralel işleyen bir süreç.
Vali Bey, “Mardin’e gelen misafirleri beton binada ağırlamaktan hicap duyuyorum.” diyor, artık bunun böyle olmayacağının müjdesini vererek. Eğer projeler devam ederse birkaç yıl içinde Hasan Duruer’in sözüyle ‘gözü rahatsız eden her şeyin yıkılmasıyla’ bambaşka bir Mardin çıkacak ortaya. Bir tarafta Bienal, bir tarafta Sabancı gibi büyük grupların tarihi restorasyon ve müze girişimi, bir tarafta şehrin çıkışında yükselen beş yıldızlı oteller. Mardin turizmi, eski şehrin yeniden ortaya çıkarılması ve artan kültürel etkinliklerle bölge için hayat öpücü niteliğinde. GAP Akademi’nin eşsiz deneyimi ile birlikte…




MUHSİN ÖZTÜRK

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak, ak forum, ak parti, duyguseli, kent müzesi, kültür, mardin, müze, sabancı, sanat


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi