06-01-2009, 23:22 | #1 |
Telas ve Talas
Sultan İkinci Mahmud kalın sesli olduğundan telaş kelimesini talaş şeklinde telaffuz eder, bu da çevresindekilerinin dikkatini çekermiş. Musahib Saib Efendi buna bir çare bulmayı düşünmüş. Nihayet, bir sabah huzura çıktığında,
-Efendim, demiş. Kulunuza geçmiş olsun buyurmuyorsunuz. Dün oldukça ciddi bir kaza geçirdim. -Hayrola Saib, ne oldu? Saib Efendi anlatmaya başlamış; -Saye-i şahanenizde, çakerhânenizi tamir etmiştik. Yapıdan çıkan talaşları ise, bahçenin bir köşesine yığmıştık. Bizim Arap aşçı, patlıcan kızartmak için bir kucak dolusu talaş alıp ocağa atınca, talaş birdenbire parlamış. Arap telaşa düşmüş. Arap telaş ettikçe talaş parlamış. Talaş parladıkça Arap’ın telaşı artmış… Padişah, “talaş” ve “telaş” kelimelerinin böyle birkaç kere tekrarlanmasından dolayı, onun maksadını anlamış ve “Anladım Saib, anladım. Sus artık” diyerek bahsi kapattırmış. Kaynak:Köprü Dergisi-Eylül–1978- Sayı:18
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-01-2009, 23:35 | #2 |
peki düzeltmişmi sonunda
|
|
06-01-2009, 23:44 | #3 |
Ben de sizin kadar biliyorum
Konu Yektâ-Ak tarafından (06-01-2009 Saat 23:46 ) değiştirilmiştir.. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|