|
04-26-2009, 03:09 | #1 |
Toprak altında 50 trilyon dolarlık madenimiz var..
Toprak altında 50 trilyon dolarlık madenimiz var.. Elimizin altındaki değerleri kullanmakta biraz yavaş davranmanın birazda teknoloji fakirliğinin faturasını ödüyoruz. Toprak altında 50 trilyon dolarlık madenimiz var... IMF kredi verecek mi? Kriz ortamında borçlarımızı çevirebilecek miyiz? İşsizliğe nasıl çözüm bulacağız? Üretimi nasıl arttırırız? Sanayileşmemiz gerekiyor, yatırımları canlandırmamız lazımdır. Soruları ve sorunlarıyla yıllardır uğraşıp duruyoruz. Oysa elimizin altındaki değerleri kullanmakta biraz yavaş davranmanın birazda teknoloji fakirliğinin faturasını ödüyoruz. Maden potansiyelimiz teknoloji ile birleştiği zaman karşımıza müthiş rakamlar çıkıyor. Örneğin yapılan hesaplara göre yıllık 50 trilyon doları bulacak bir kaynağa sahip olduğumuz ve bunun toprağımızın altında yattığını gösteriyor. Rakam dudak uçuklatacak boyutta Ama, ARGE ve maden mühendisleri bu hesabı yapıyorlar. Doğrudur. Ufak bir ayrıntı var ki, o da, madenlerimizin ham değil işlenmiş ve teknolojik zenginliği kazanmış olarak değerlendirilmesi şartıyla. Konu yeni değil yıllardır değerlendirilir. Zengin maden yataklarımız ve dünyada birinci sırada olan kıymetli ve stratejik maden rezervlerimiz var. Maden istatistiklerine baktığımızda bunu görürüz. Ayrıca Maden Mühendisleri Odası çalışmaları ve ARGE Mühendisleri Derneği'nin değerlendirmeleri ve tespitleri var. Bu çalışmalar ve raporlara göre, bor, osminyum, uranyum, neptinyum ve daha niceleri, farkında olduğumuz ancak ham kullanım yerine işleyerek dünya pazarlarına süremediğimiz önemli madenlerimiz oluyor. Mesela dünyada birinci olduğumuz bor madenini bizden yılda 200 milyon dolar ödeyerek ham olarak alan AB ülkeleri, işleyip ve teknolojik elekten geçirip satınca ceplerine 85 milyar dolar koyuyorlar. Yani 200 milyon dolar harcayıp, 85 milyar dolar kazanıyorlar... Bu anlamda da kıymetli ve stratejık maden potansiyelimizi teknik süreçten sonra işlenmiş olarak pazarlamamız önem kazanıyor. Bunun için de, eğer bu teknolojiyi kendimiz kendi sermayemiz yapamıyor ve patent sıkıntısı yaşıyorsak, aklın yolu birdir, yabancı teknolojiyle ortak olarak sorunu çözmemiz gerekir. En azından 85 milyar doların yarısına ortak oluruz. Bu noktada da, madenlerimizi yabancı sermayeye kaptırıyoruz safsatasını bir kenara bırakmanız lazımdır. Bor gibi başka önemli ve stratejik madenlerimizde var. Örneğin osminyum gibi. Bu maden de, Dünyada en çok Türkiye'de bulunuyor. Rezervi 127 bin ton. İkinci sırayı Bulgaristan alıyor, bu ülkedeki Osminyum rezervi 2.500 ton... Türkiye'de Osminyum elementinin para karşılığı 9 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Vooaav demeyin, ARGE mühendisleri hesaplamış!.. Aynı şekilde bana ulaşan rakamlara göre, 9 trilyon Osmiyum, 5 trilyon Bor, 10 trilyon Uranyum, 23.6 trilyon Neptünyum, 1.2 trilyon Satürnyum, 10 trilyon Andromedyum'la beraber toplam 49.9 trilyon dolarlık maden potansiyelimiz bulunduğunu gösteriyor. Dediğim gibi, ham rezervlerimizin işlenmesi ve teknolojiyle zenginleştirilmesi halinde. Yoksa, toprak ve taş olarak seyrederiz. Elin oğlu da gelir üç kuruşa alır, bin kuruş kazanır, bizim taşımızdan, toprağımızdan. Bugün
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|