![]() |
#1 |
![]() Türban gerekçesi Resmi Gazete'de ![]() Anayasa Mahkemesi, başörtüsünü üniversitlerde serbest bıkrakan Anayasa değişikliğine dair yapılan düzenlemenin iptal gerekçesini Resmi Gazete'ye gönderdi. Anayasa Mahkemesi, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararı, yayımlanmak üzere Resmi Gazete'ye gönderdi. Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin ''iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması'' istemiyle açtığı davada, ''9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddelerini, Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddelerini gözeterek'' iptal etmiş ve yürürlüğünü durdurmuştu. Yüksek Mahkeme heyeti, iptal kararının gerekçesini tamamlayarak, yayımlanmak üzere Resmi Gazete'ye gönderdi. Anayasa Mahkemesi heyetinin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davaya ilişkin gerekçeli kararını ise perşembe veya cuma günü yayımlanmak üzere Resmi Gazete'ye göndermesi bekleniyor. İPTAL EDİLEN DÜZENLEME Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği değişiklikle Anayasa'nın, ''Kanun önünde eşitlik'' başlıklı 10. maddesinin son fıkrasına, ''... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında'' ibaresi eklenmişti. Bu değişiklikle madde, ''Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır'' haline gelmişti. Anayasa'nın, ''Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi'' başlıklı 42. maddesine ise ''Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir'' şeklinde yeni bir fıkra eklenmişti. haber7
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Gerekçeli kararın tam metnini okuduktan sonra yorum yapmanın ne kadar güç olduğunu sanırım hepiniz anlarsınız. Öylesine karmaşık bir durumki, konunun neresinin Atatürk ilke ve inkılaplarina yahut Türkiye cumhuriyeti rejimine uymadiğini anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Hakim veya savcı değilim fakat yüksek okul bitirmiş bir birey olarak 45 sayfayi okuyup konunun ne kadar saptirildiğinin farkina varamayacak kadar acizde değilim. İçerik itibari ile, bir yerinde kabul gören yasağın diğer yerinde şiddetle kaldırılması gerektiğini farketmemek umarim ahmaklik değildir. Eğer öyle bir durum söz konusu ise vay benim Anayasa mahkemesi üyelerime, davayı açan Kemal Anadol ve ekibine. Sizleri gerekçeli kararın tam metnini indirmeye davet eder, saygıyla selamlarım.
buyurun metin linki :http://www.haber7.com/haber/20081022...ETIN-INDIR.php |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Türban düzenlemesinin iptaline karşı çıkan Kılıç gerekçesinde mahkemeyi eleştirdi.
![]() Türban düzenlemesinin iptaline karşı çıkan Başkan Haşim Kılıç ve üye Sacit Adalı gerekçelerinde mahkemeyi eleştirdi. Anayasa Mahkemesinin, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğini iptal kararına katılmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç karşı oy gerekçesinde, ''Kurucu iktidar yetkisini daraltacak olan, ancak ve ancak yine bir kurucu iktidar olabilir. Anayasa Mahkemesinin ise kurucu iktidarın çizdiği hukuksal sınırlar dışına çıkması durumunda kurucu iktidar yerine geçeceği kaçınılmazdır'' dedi. ''MAHKEMEMİZ YENİ ŞEKİL ŞARTI ÖNGÖRMÜŞ'' Kılıç, karşı oy gerekçesinde, ''Anayasa'nın 148. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin 1982 sonrasında verdiği kararlarına rağmen, Mahkememiz 148. maddeye ek yaparak yeni bir şekil şartı öngörmüş ve buradan açtığı yolla Anayasa değişikliklerini esastan incelemiştir'' görüşüne yer verdi. Kılıç, şunları kaydetti: ''Çoğunluk görüşünde; asli kurucu iktidarın önceki Anayasalarla bağlı olmaksızın yarattığı yeni Anayasa, temel düzen normu haline geldiği andan itibaren, tüm Anayasal kurum ve kuruluşların meşruiyetlerinin dayanağı haline geldiği, Anayasa'nın öngördüğü ve öğretide kurulu iktidar olarak tanımlanan yasama, yürütme, yargı organları ile bunların alt birimlerinin asli kurucu iktidarın yarattığı ''hukuksal otorite''nin sınırları içinde hareket etmelerinin, işlem ve eylemlerinin hukuksal geçerlilik kazanabilmesinin ön koşulu olduğu, Anayasa'nın 6. maddesinde (Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz) dendiği, kurulu bir organ olarak yasama organının da sistem dışı yetki kullanımının hukuksal açıdan geçerli olmayacağının kabulü gerektiği belirtilmiştir. ANAYASA MAHKEMESİ KURALLARDAN İSTİSNA DEĞİL Ancak bunun yasama organı gibi 'kurulu' bir iktidar olan Anayasa Mahkemesi için de evleviyetle geçerli olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Anayasa'nın 6. maddesinde hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamayacağı ifade edilirken veya 11. madde uyarınca Anayasa kurallarının yasama, yürütme ve yargı organları ile tüm idare makamlarını bağlayıcı temel kurallar olduğu belirtilirken, Anayasa Mahkemesi bunlardan istisna edilmemiştir.'' Bir denetim organı olarak da Anayasa Mahkemesinin ulusun onayladığı Anayasa'nın somut kuralları çerçevesinde kurulduğunu, Anayasa'ya ve ulusa karşı sorumluluk bilinci içinde görev yapmak zorunda olan bir Anayasal organ olduğunu vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti: ''Anayasa'nın çizdiği sınırlar içinde yetki kullanması, Anayasa Mahkemesinin kararlarının da hukuksal açıdan geçerli olmasının önkoşuludur. Anayasakoyucunun öngördüğü hukuk devleti ilkesi, yalnızca hukuk kuralı koyan iktidarların değil, bu kuralları uygulayan ve yorumlayan kurumların da Anayasal çerçeve içinde kalmaları gerektiğini göstermektedir. MAHKEME ANAYASAL SINIRLARI AŞMAMALI Bir denetim organı olan Anayasa Mahkemesinin, hukuk dışına çıktığı iddia edilen otoriteleri denetlerken, bu denetiminin hukuka uygunluğu konusunda tüm kuşkulardan arınma zorunluluğu vardır. Anayasal sınırları aşarak denetime başladığı yerde, denetlenen otoritelerden herhangi bir farkı kalmaz. Hukuk düzeni dışına çıkan otoriteyle aynı kaderi paylaşmaktan kurtulamaz. Denetimin meşruiyeti denetleyen organın hukuksal meşruiyet sınırları içinde hareket etmesine bağlıdır.'' DEMOKRASİ DIŞI GİRİŞİMLER GÜNDEME GELİR Başka bir anlatımla ilk üç maddenin dışındaki maddelerle değiştirilemez hükümlere dinamik bir yapı kazandırılarak siyasal yapının temel tercihlerinin meşruiyet temelleri güncelleştirilmiş olur. Değiştirilemez kurallar dinamik bir dönüşüme tabi tutulmadığı takdirde tıkanan hukuksal yollar nedeniyle demokrasi dışı girişimlerin gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Çoğunluk görüşü, Anayasa'nın gelecek kuşakların sorunlarına cevap verme olanağını ortadan kaldırmakla, esasen kendisi değiştirilemez hükümleri işlevsiz hale getirmiştir.'' ARTIK HİÇBİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAYACAK Çoğunluk görüşüne katılmayan Üye Sacit Adalı karşı oy gerekçesinde, Anayasa Mahkemesi heyetinin çoğunluğunun, şekil yönünden değil esasa girerek karar verdiğini, bunun da yetkisi dışında olduğunu kaydetti. Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerindeki değişikliklerin ''salt biçim yönünden'' incelenmesi halinde, ''basitçe, ortada 148. maddenin şartlarına aykırılık bulunmadığı belirtilerek'' dosyadan el çekilmesi gerekeceğini ifade eden Adalı, gerekçesinde şu hususlara yer verdi: ''Halbuki, şekli aykırılık tartışmaları aşılmış, yapılan düzenlemenin 2. maddeyi dolanarak veya dolaylı olarak değiştirdiği yorumlarına girmekle normun bizzat ve kaçınılmaz tarzda esastan incelenmesine geçilmiş olmaktadır. Bundan sonra her türlü gerekçenin gayet rahatlıkla içine girebileceği derecede geniş anlamları olan demokrasi, laiklik, sosyallik kavramları uyarınca ve bunlarda Anayasa Mahkemesi'nce her zaman farklı yorumlamaya gidilebileceği ihtimaliyle artık hiçbir Anayasa değişikliği yapılamayacak, teklif edilemeyecek, akla dahi getirilmeyecektir. Bu suretle, bırakalım Anayasa'yı yeniden yapmayı, en küçük değişiklikte dahi karşısında değiştirilemez üç madde bulunacaktır.'' A.A Konu yeldasart tarafından (10-22-2008 Saat 19:20 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsünün üniversitelerde serbestini öngören Anayasa değişikliği ile ilgili gerekçeli kararını, “Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı yasama yetkisine bir sınırlamadır. Milletin iradesine bir sınırlamadır. Milletin iradesine yeni kırmızı çizgiler çekmektir” şeklinde değerlendirdi.
Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin kararının Anayasa’nın 6,7 ve 153. maddelerine aykırı olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı demokrasi ve hukuk devleti anlayışına son derece aykırı ve üzücü bir karardır” dedi. Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı ile beraber, TBMM’nin iktidar sıfatıyla anayasa değiştirme yetkisinin sınırlandırıldığını öne sürerek, “TBMM’de bundan sonra çıkacak anayasa değişiklikleri Mahkemesi’nin onayına tabii tutulmuştur. Bundan sonra TBMM Anayasa Mahkemesinin onaylamadığı hiç bir anayasa değişikliği yapamaz hale gelmiştir. Bu milletin iradesinin TBMM’nin yasama yetkisinin anayasaya rağmen sınırlandırılması anlamını taşır” dedi. -ANYASA MAHKEMESİ YENİ KURALLAR KOYMUŞTUR- Bozdağ, gerekçeli kararda yer alan, “kurucu iktidarın siyasal düzene ilişkin temel çerçevede anayasanın ilk üç maddesinde, bunun somut yansımaları ise diğer maddelerde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Anayasa’nın ilk üç maddesinde değişiklik öngören veya Anayasa’nın diğer maddelerinde yapılan değişikliklerle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak aynı sonucu doğuran herhangi bir yasama tasarrufunun da hukuksal geçerlik kazanması mümkün olmadığından bu doğrultudaki tekliflerin sayısal yönden anayasa uygun olması tasarrufun geçersizliğine engel oluşturmayacaktır” ifadeleri hatırlatarak şöyle konuştu: “Bu ifadeler çok net bir biçimde şekil denetiminin esas denetimine dönüştürüldüğünü, esas denetimini de kapsayacak şekilde genişletildiğinin bir açık ifadesidir. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararıyla, Anayasa’nın ilk üç maddesinin yansıması olduğunu ifade etmek suretiyle, anayasanın değişmezlik ve değiştirilmesi teklif edilmezlik kuralları yanına yeni kurallar koyabileceğini ortaya koymuştur. Bu karar Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır. Yasama yetkisine bir sınırlamadır. Milletin iradesine bir sınırlamadır. Milletin iradesine yeni kırmızı çizgiler çekmektir”. Anayasa Mahkemesi’nin, herhangi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin, tamamını ya da bir bölümünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle; yeni bir uygulamaya yol açacak bir hükümle hareket edemeyeceğini vurgulayan Bozdağ, “Ancak, Anayasa Mahkemesi bu kuralı da ihlal etmiştir. Yani Anayasa’nın değişmezlik ve değiştirilmezliği teklif dahi edilemez maddelerinin kapsamını genişletmek suretiyle, anayasanın tamamında yapılan değişiklikleri esas bakımından da denetleme kapısını açmıştır” şeklinde konuştu. Eğitim öğretim hakkında kişilerin lehine düzenleme yapılmasının doğru adımlar olduğunu ifade eden Bozdağ, bu adımları başka yönlere çekilmesinin yanlış olduğunu ifade etti. Mahkeme kararlarının da eleştirilebileceğini belirten Bozdağ, “Mahkeme kararlarının eksikliklerini noksanlığını değerlendirmek demokrasi hukuk devletlerinde olması gereken bir haktır” dedi. ANKA Konu yeldasart tarafından (10-22-2008 Saat 19:19 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Anayasa Mahkemesi gerekçeli türban kararında daha önce tartışma yaratan, "laikliğin tanımı" da yapıldı.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi"nin ne anlama geldiği ve laikliğin 6 kriteri şöyle sayıldı: 1. Egemenlik ulusa aittir. 2.Ulusal irade dışında herhangi bir dogma siyasal düzene yön veremez. 3.Hukuksal kurallar dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edilir 4.Çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğü ayrımsız ve önkoşulsuz herkese tanınır ve Anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaz. 5.Din veya din duygularının kötüye kullanılması ve sömürülmesi yasaklanır. 6. Devlet tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davranır. ANAYASA MAHKEMESİ BU İLKELERİ SÖYLE AÇIKLADI: "Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında ayrıntılı olarak açıklanan laiklik ilkesi düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden alır. Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan katılımcı demokratik süreçlerin ürünü olan ulusal tercihlere dayanır. ANKA |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() ![]() Yetki Anayasa’ya uymalı Gerekçede değişiklikle türban yasağının kaldırılmasının amaçlandığı ve bunun Meclis’teki görüşmeler sırasında açıkça ortaya konulduğu belirtildi. Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa değişikliklerini, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri ışığında inceleyip gerekirse iptal edebileceği belirtilen gerekçede, “Anayasa’nın 175. maddesine göre Anayasa’yı değiştirme yetkisi TBMM’ye tanınmıştır. Kaynağı Anayasa olan bu yetkinin Anayasa’nın öngördüğü yöntemlerle ve Anayasa’ya uygun olarak kullanılacağı kuşkusuzdur. Yasama organı bu yetkisini kullanırken, yetkinin her şeyden önce asli kurucu iktidar tarafından kullanılmasına izin verilen bir yetki olması gerektiği açıktır” ifadesi yer aldı. Gerekçede, şöyle denildi: HAK İHLALİNE YOL AÇAR Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları gözetildiğinde, Anayasa’nın 10’uncu ve 42’nci maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa’nın ikinci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini dolaylı bir biçimde değiştiren ve işlevsizleştiren bu düzenleme Anayasa’nın 4. maddesinde ifade edilen değiştirme ve değişiklik teklif etme yasağına aykırı olduğundan, Anayasa’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen teklif koşulunun yerine getirilmiş olduğu kabul edilemez. TÜRBAN DİĞER ÖĞRENCİLERE BASKIDIR Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da, kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır. Bu olasılığın ortaya çıkması durumunda taşınan dinsel simgenin başkalarının üzerinde yaratacağı baskı ve olası eğitim aksamaları ile kamu düzeninin bozulması karşısında, üniversite yönetimlerinin ve kamu kurumlarının müdahalesine olanak verilmemesi, herkesin eşit şekilde eğitim hakkından yararlanmasını engelleyebilecektir. TEMEL ÖZGÜRLÜKLER YASAMANIN İNSAFINA BIRAKILAMAZ Anayasal düzenimizde yasa koyucuyu yasal düzenlemeye zorlayıcı bir hukuksal yaptırım mekanizması bulunmadığından, başkalarının özgürlükleri ve kamu düzenini koruyucu yasal önlemlerin alınmasının yasa koyucunun takdirine kalacağı açıktır. Yasa koyucunun temel siyasal karar mekanizması olduğu ve ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun belirli bir dine mensup olduğu dikkate alındığında, bu takdirin dinsel özgürlüklerin sınırlandırılmasında kullanılmasının güçlüğü açıktır. Temel düzen normu olan Anayasa kuralları değiştirilirken, çoğunluk inancının dışında kalan insanların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasının yasa koyucunun takdirine bırakılmaması, kayıtlar ve güvence mekanizmalarının doğrudan anayasada yer alması, demokratik anayasacılık deneyiminin sonucu olan insan haklarına dayalı devlet olmanın da bir gereğidir. SORUNLAR DİN İSTİSMAR EDİLEREK ÇÖZÜLMEZ Toplumsal sorunların Anayasa’nın açık hükümleri çerçevesinde ve demokratik barışı ve uzlaşıyı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, dinin, din duygularının veya dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa izin vermemektedir. Zira her bir toplumsal sorun istismarı, bu sorunun çözümlenmesi olanaklarını ortadan kaldırmak suretiyle, bir yandan toplumsal çatışmaların derinleşmesine ve demokratik süreçlerin işlevsizleştirilmesine yol açabilir sonuçta devlet iktidarının toplumsal sorunları çözeceğine yönelik inancı zedeleyebilir. AA |
|
![]() |
![]() |
#7 |
![]() "Şek ile yakîn zail olmaz" diye bilirdik biz...
Mahkemelerin vehim ile değil, toplum gerçeklerine göre karar vereceğini düşünürken tüm ümitlerimiz "hakim(!)"lerin hüküm(!)leri ile zayi olmuştu. Gerekçesiz o zaman ama ya şimdi. İşte gerekçe(!)yi okuduğumuzda da bir defa daha üzüldük. Hakimlerin kendi kanaatlerine göre , kanunları hiçe sayarak verdikleri kararlar "yargı kurumu" adına, "hukukun üstünlüğü" adına yeni şüphelerin içimizi kemirmesine sebep oldu. "Adalet"te manasını yitiren kelimeler arasına mı girmişti yoksa. "Adalet" bu ise zulümün tanımını bir kez daha düşünmeliyiz." |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|