AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bilimsel - Teknoloji - İnternet Haberleri Teknoloji, Bilimsel araştırmalar ve projeler buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-08-2008, 14:24   #1
Kullanıcı Adı
Sukut-u Hayal
Standart Türk Bilimi ne zaman adam olur?
Üniversitelerimizin çekirdeği olan öğretim üyelerinin en büyük eksiği, tek bir yerde ve konuda saplanıp kalması, başka konuları çalışmamaktan dolayı kendini geliştirememesidir.


2001-2002 yılları civarında, Kanal D televizyonu'nda program yapan sayın Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nun bir programına rast gelmiştim. Kendisi biliyorsunuz Amerika'da uzun süreler yaşamış, onların hayat tarzını ve çalışma sistemlerini bir psikolog ve bilim adamı gözüyle inceleme fırsatı bulmuş. "Amerika'da" diyor Cüceloğlu, "yüksek lisansını bitirene aynı yerde çalışma hakkı vermezler, başka üniversiteye gönderirler". İnternet'te yaptığım incelemede bazı düşük seviyeli üniversitelerin bu kurala pek uymadığını görsem de genellikle kalburüstü üniversieler buna çok dikkat ediyor.

Ülkemizde durum nedir peki? Söyleyeyim, bir kişi lisans eğitimini A üniversitesi'nde bitirir. Hocalarıyla arası iyi olduğu için ve hocaları da ona "iş yaptıracaklarını" bildiği için yüksek lisans eğitimi için girmesine göz yumar ve A üniversite'sinde yüksek lisansına ve araştırma görevliliğine başlar. Yüksek lisansını bitirince doktoraya yine A üniversitesi'nde girer. Doktora boyunca yüksek lisansta çalıştığına benzer bir konuda (büyük ihtimalle onun devamı olur) çalışarak tamamlar, ve yardımcı doçent olur. Doktora yeterlilik sınavında biraz farklı konuları teorik olarak çalışmıştır, yardımcı doçentliği esnasında bir miktar ders verir ve bu konuları tekrarladıktan sonra yayınlarını tamamlayıp yabancı dilini de verirse doçentliğe başvurur. Burada sorulan birkaç soruyu bilemese de genelde jüri üzerinde iyi bir izlenim bıraktığı takdirde onu doçent yaparlar. Doçentliğini aynı okuldan alır (ne büyük tesadüf!) ve beş yıllık bekleme süresinden sonra yeterli yayın yapmış ise profesörlüğe başvurur, hayırlı olsun!

Böyle bir ortamda, yaratıcılığın nasıl olacağını, o kişinin A anabilim dalı'nda görev yapıyor olmasına karşın, A anabilim dalı'nda diğer üniversitelerde çalışılan konuları ne kadar iyi bildiği tartışma konusudur. İşte benim itirazım bu noktada başlıyor. Söz konusu kişiyi (hayal ürünüdür ama gerçekleri de maalesef ülkemizde mevcut) ele alırsak, bu kişinin farklı konuları çalışmamaktan dolayı uğradığı düşünce zehirlenmesinden bahsetmemek mümkün değil. Yani, tek konu çalışmanın verdiği zararın tipik bir örneği ile karşı karşıyayız bana göre.

Şimdi olayın başka bir yüzüne bakmaya çalışalım. Ülkemizde akademisyenlik ne yazık ki "memuriyet" olarak icra edildiği için, bir kişinin sırf "farklı konu çalışmak istiyorum" diye okulundan ayrılıp başka bir yere gitmesi mümkün olmuyor. Bu da "köpeğini gezdiren profesör" kadrosuna bir yenisinin eklenmesine neden oluyor. Olay memuriyet çarkı içine alınınca, kişinin eli kolu bağlanıyor. Bilimsel yaratıcılığına bu şekilde de büyük bir darbe iniyor.

Ülkemizde bu konuya ilgi gösterilmemiş olsa da, bazı üniversitelerin akademik yükseltme ve atama ölçütlerinde, "doktora tez danışmanı dışındaki biriyle veya yalnız en az üç yayın yapmış olma" gibi bir kriter getirilerek çok cılız bir destek sağlanmış gibi gözüküyor. Ancak bu çok yeterli değil, yardımcı doçentlikten itibaren yetiştireceğim öğrencilerimle yayın yaparken onların adını koyarım, olur biter. İnsanlar böyle düşündüğü için doçentliğe kadar çok büyü çaba harcıyor, doçentlikten sonra birden rehavete kapılıyor; (nasıl olsa beş yıl sonra profesörüm) düşüncesi hakim olunca kalite birden düşüyor. En aktif olması gereken zamanda 9-5 mesainin ışıltılı - zehirli büyüsüne kapılıyor.

Peki, çözüm ne olmalı? Çözüm çok zor değil; temelli olmasa bile üç-dört aylık mecburi gezilerle kadroların sürekli yenilenmesi sağlanmalı. Yani, kadrosuna bir zarar gelmeden, o kişi "rotasyon" marifetiyle başka bir üniversitenin aynı anabilim dalına gidip araştırma ve eğitim faaliyeti yapmalıdır. Üç ay sonra geri dönerek o yılki gezi faaliyetini tamamlamalıdır. Ertesi yıl yine başka bir üniversiteye giderek devam etmelidir. Böylece insanların farklı konu çalışma ve farklı müfredatlarla tanışıp kendini geliştirme olanağı doğmuş olacaktır.

Son önerime gelecek eleştirileri şimdiden duyar gibiyim. Bu önerilerim yalnızca gerekli lojman ve barınma imkanları sağlandıktan sonra gerçekleşebilecek şeylerdir. Tabii ki gidilecek yerdeki üniversitenin teknik imkanlarının gelinen yerdekine benzer olduğunu varsaydım. Bu da şimdilik ülkemizin bir sorunudur, ancak teorik (bilgi alışverişi) anlamındaki işbirliğine engel değildir. Rahatsız edici gözükse bile, bir kişinin sürekli aynı konuları çalışmasına engel olunacak her türlü önlemin alınması gerektiğini düşünüyorum.

Uzun sözün kısası, ülkemizde bilimin önem kazanması için üniversitelerimizin yeniden yapılanması ve memuriyet zihniyetinden kurtulması gereklidir. Bunun ilk şartı, öğretim üyelerinin bilim adamı kimliğini hatırlamasıdır. Topyekün kalkınma olmadıktan sonra birkaç üniversitenin çok gelişmiş olması birşey ifade etmez.

Son olarak, bu "cılız" görüşlerin okuyanlarda bir beyin fırtınasına neden olmasını umuyor ve Türkiye'de bilimin daha iyi bir yerde olmasını görmek istediğimi yineliyorum.


Bilim.org

 

Sukut-u Hayal isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-08-2008, 14:26   #2
Kullanıcı Adı
Kafes
Standart Türk Bilimi ne zaman adam olur?
Evet cok guzel bir paylasim tskler

Buna ek olarakta bence cok fazla Profesor olmamali. Profesorler kendi kafalarina gore subjektif bir sekilde olaylari degerlendiriyorlar. Doktora seviyesindeki ogretim uyelerinin fazla olmasi taraftariyim. Cunku onlar surekli olarak yeni bilgiler ogrenip, birbirleri arasinda tartismalarda bulunuyorlar. Dolayisikla aktif ve degisken bir bilim ortami olusuyor.
Kafes isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi