![]() |
#1 |
![]() PKK ve bilumum bölücüleri en çok sevindirecek şey, halk arasında Türk-Kürt kutuplaşması ve bunun çatışmaya dönüşmesi olacaktır!
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ "23 yıldır PKK'ya katılmaları önlemede başarısız olduk" demişti ya, halk arasında Türk-Kürt geriliminin tırmanması halinde, bırakın "katılmaları önleme"yi, PKK'ya yeni binler ikram etmiş oluruz! Üstelik 'kitle psikolojisi' bir noktadan itibaren kontrolden çıkar, kendi bildiğini okur. Allah korusun, o noktaya gelmemeliyiz. O noktaya doğru sürükleniyoruz, bir an önce toparlanmalıyız! Devletin uyarıları Güneydoğu plakalı otobüslerin İç ve Batı Anadolu illerimizden geçerken bazen taşlandığı yolunda bilgiler geliyor. Kürt kökenli dostum Enver Sezgin de böyle birkaç olayı anlattı. Bazı şehirlerde Kürt vatandaşlarımızın işlettiği kahvehanelere gidip illa Türk bayrağı asmaları ve Türkçe konuşmaları için baskı yapanlar oluyormuş. Cumhurbaşkanı Gül'ün, Başbakan Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın açıklamalarında ve MGK bildirisinde "kardeşlik duygularına zarar verecek davranışlardan kaçınılması" için ısrarlı ve sürekli uyarılar yapıldığına göre, toplumda etnik kutuplaşmanın kaygı verici boyutlara doğru tırmandığına dair devletin elinde önemli veriler vardır. PKK'nın ekmeğine yağ sürmek, ona taban kazandırmak isteyen varsa, bunun en kestirme yolu, işinde gücünde sade Kürt vatandaşlarımıza kimliğinden ve dilinden dolayı baskı yapmaktır, onda tepki yaratmak, onu PKK tarafına itmektir! 12 Eylül işkencelerinin PKK'yı nasıl beslediğini artık öğrenmiş olmamız gerekir. Çelişkili iki süreç Kürt meselesinde biri öbürüyle çelişen iki sosyolojik süreç yaşanıyor: Biri, ülkeler arası bir oluşum halinde, ortak edebi dil yaratarak, aşiret çatışmalarının üstünde dayanışma sağlayarak Kuzey Irak odaklı bir 'Kürt uluslaşması' süreci görülüyor. Öbür yanda, Türkiye içinde Türkler ve Kürtler tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar iç içe geçiyor, entegre oluyor, bütünleşiyor. Bunda aynı dine bağlı olmak, ortak tarih, cumhuriyetin "eşit vatandaş" kurumunun sağladığı entegrasyon kadar, piyasa ekonomisinin yoğunlaştırdığı iç içe geçmelerin rolü büyüktür. Türkiye'nin geleceği, uzun vadede bu iki süreçten hangisinin ağır basacağına bağlıdır. Diyarbakırlı bir vatandaşımız işi için, yahut oğlunu, kızını görmek için, İstanbul'a, İzmir'e seyahat etmeye korkar hale gelir de herkes etnik kökenine göre belli yörelerde 'getto'laşırsa bu ikinci sürece, bütünleşmeye büyük bir darbe vurmuş oluruz. PKK'ya bundan büyük hizmet olamaz! Geçmişte "vatandaş Türkçe konuş kampanyaları"yla konulan yasaklar, köylüyü Türkçe konuşulan şehir pazarlarına gelmekten korkutarak Türkçeyle tanışmasına da sosyolojik entegrasyona da zarar vermişti. Şimdi 'entegre olmuş' Kürt vatandaşımızı seyahat etmeye, kahvehanede sohbet etmeye, çarşı pazarda dolaşmaya çekinir hale getirmek, PKK'nın ve Kürtçülüğün ekmeğine yağ sürecektir. Kürtçü yayınları izleyin, göreceksiniz, böyle olmasını onlar istiyor. Şu çok açık bir gerçektir: "Kardeşlik duygularına zarar verecek davranışlardan sakınmak", terörle bilfiil mücadele etmek kadar kutsal ve vatani bir görevdir, insani bir icattır. taha akyol/milliyet
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | ||
![]() Alıntı:
ne de guzel noktayi koymus ama di mi saliha alkislar |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|