04-22-2009, 14:46 | #1 |
TÜRKAN HANIM SORULARI...
Türkan hanım soruları
Mustafa KARAALİOĞLU [email protected] RSS Prof. Türkan Saylan’a verilen destek hasta bir bilim insanına şefkatin göstergesi midir? Veya bu sevgi-şefkat kampanyası içimizde bazılarının Ceza Muhakemeleri Usulü hakkında çok çok hassas olduğunu mu gösterir? Bu hassasiyet sahiplerinin aynı zamanda; Ergenekon davasının, darbe teşebbüsünün, faili meçhullerin, siyasi cinayetlerin araştırılmasında sonuna kadar gidilmesi istediklerini varsayabilir miyiz? Saylan için dökülen gözyaşları Ergenekon’un da bir çıkmaza girdiğine dair taşınan umutların timsah gözyaşları olmasın!.. Olup bitenlere bakınca aramızda duyguları incelmiş, hassaslaşmış kişilerin varlığını atladığımız duygusuna kapılıyorum. Bazılarımız insan sağlığı konusunda, birey hak ve özgürlüklerinde bir hayli gelişmiş de biz fark edememişiz... Özellikle de söz konusu kadın olunca... Çünkü, aynı hassas arkadaşlar mesela Prof. Erol Manisalı için aynı dayanışmayı göstermiyor, onun için karanfil dağıtmıyor, mum yakmıyorlar. Ergenekon başladığı günden beri, bu davayı daha doğrusu bu davalar zincirini sulandırmak, önemsizleştirmek, küçümsemek ve durdurmak için ellerinden gelen her fırsatı kullananların bir ev arama işlemine karşı sergiledikleri tavrın hiçbir inandırıcılığı yoktur. Darbe günlükleri çıktığında, Danıştay katliamı yapıldığında, bomba tarlaları kazıldığında, faili meçhullerin izi yakalandığında, asit kuyuları açıldığında, Dink katledildiğinde, Malatya katliamı yapıldığında bile Ergenekon’a inanmayanların hukuk duygusu taşıdıklarına kim inanır? Darbe istemediklerine kim kanar? Bu insanları tanıyoruz... Ne başkalarının sağlığı için kıllarını kıpırdattıklarına şahit olduk ne de bu ülkede hukuk cinayetleri işlenirken yüzlerini çevirip baktıklarını gördük. Şimdi birden bire ortaya çıkan hevesin ne anlama geldiğini de biliyoruz. Bir umutla, Ergenekon’un sulanması, Türkan hanımın hatırına içeridekilerin de rahatlaması çabasıdır bu... Yoksa, binlerce sayfalık iddianameleri, yüzlerce klasörlük delilleri unutup, geriye doğru bu ülkenin gözü önünde teşebbüs edilen darbeleri, işlenen cinayetleri görmezden gelip ‘Ergenekon durdurulsun’ demezlerdi herhalde... Tam bu sırada ‘talihsiz bir şekilde!’ Danıştay cinayetinin Ergenekon’a bağlanması onları biraz durdurur mu, sanmıyorum. Durdursaydı bomba tarlaları, ölüm kuyuları, darbe günlükleri durdururdu... Herkes biraz düşünüp sakinleşsin. Zira, Saylan üzerinden başlatılan kampanya hasta bir kadının hukukunu korumak bahsini çoktan aştı, demokratik sicil açısından iyi bir yere de gitmiyor. Buna itirazım var... Türkan Saylan, o hasta haliyle tutuklansaydı; yani geçmiş yıllarda başkalarına yapılan ona da yapılsaydı yine itirazım olurdu. Ama, kendisini eğitimden çok daha fazla istekle ve coşkuyla Ergenekon’u sulandırmaya adadığını görünce şimdi Türkan hanıma da bazı soruları sormanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Vakfınıza ait belgeleri, iddiaları, bağlantıları; burs tercihlerini sormayacağım. Varsa bir şey yargı araştırır bulur. Zamanı gelince de öğreniriz. Konu o değil ama daha önemli. Siz, olup bitenlere ne diyorsunuz? Madem ‘ne darbe, ne şeriat’ demiştiniz, şimdi de ‘Benim üzerimden Ergenekon’u sulandırmayın. Orada darbe teşebbüsü var, orada faili meçhuller var, orada şimdi de Danıştay cinayeti var. Mutlaka araştırılsın, sonuna kadar gidilsin’ diyebiliyor musunuz? Kapınızda bekleyen, evinizin önünde ‘Ergenekon durdurulsun’ diye slogan atan insanlara cesaretle bunları söyleyebilir misiniz? Ne darbe ne şeriat anlaşıldı ama aynı zamanda demokrasi, hukuk ve şeffaflık da diyebilecek misiniz? Evet mi, hayır mı? Yoksa şimdi yapmakta olduğunuz gibi, ‘Beklediğim hatayı yaptılar’ diyerek tanıdık tanımadık bütün Ergenekoncuları kurtarmaya niyetli umutsuz bir kampanyanın sembolü olmayı mı tercih edeceksiniz?
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|