09-01-2007, 04:23 | #21 | |
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
Alıntı:
Amerikan Senatosu’nda “Kürdistan” haritası skandalı BAAS rejimine muhalif Suriyeli Kürt gruplar Washington’daki Amerikan Senatosu binasında bir konferans düzenledi. Toplantıda dağıtılan broşürlerdeki haritada Trabzon, Ankara ve Antalya da ’Kürdistan’ sınırları içerisinde gösterildi. Kürsüde ise, Kuzey Irak’taki Kürt partilerin kullandığı, tarihteki tek Kürt devleti olan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin bayrağının asılı olması dikkat çekti. Kürt muhalifler, Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklere verdiği destekten dolayı ABD Başkanı George W. Bush’a ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a da ayrı ayrı teşekkür etti. Konferansta söz alan konuşmacılar, bölgede esen ’özgürlük’ rüzgarlarının Suriye’ye de ulaşmasını diledi. |
||
09-01-2007, 04:24 | #22 |
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
o atasözünü hiç duymadın mı kardeşim?
|
|
09-01-2007, 04:32 | #23 | |
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
Alıntı:
(MAİDE SURESİ - 51) - Taberi Tefsiri´nden Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanlari dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz onlar*dan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez. (MAİDE SURESİ - 51) Ey müminler, Yahudi ve Hristiyanlara karşı samimi davranarak onlarla gizli gîzli konuşup müminlerden saklayarak ve müminlere karşı onlara yardım ederek onlardan dostlar edinmeyin. Zira, müminlere karşı, Yahudiler Yahudilerin, Hristiyanlar da Hristiyanların dostlarıdır, Bu nedenle siz müminlerden kim on*ları dost edinecek olursa o da onların dininden ve güruhundan olur. Zira, kişi dost edindiği kimsenin, bizzat kendisini, dinini ve halini beğendiği için dost edi*nir. Bu itibarla o da dost edindiği kimsenin hükmüne tabidir. Şüphesiz ki Allah dost edinilmeyecek kimseleri dost edinerek haksızlık yapan bir kavmi hida*yete erdirmez. |
||
09-01-2007, 06:52 | #24 |
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
uydusuyuz maalesef pislik ABD
|
|
09-01-2007, 21:54 | #25 |
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
Vahdettİnİn SÖzlerİ (Şah Baba Kİtabindan)
-------------------------------------------------------------------------------- !Paratoner görevi yaptım, musibetleri üzerime çektimMEMLEKETE PARATONER OLDUM: ‘Karşınızda köklerinden koparılmış, bir girdapla sahile fırlatılıp atılmış bir kazazede var. Ben bu kargaşa içerisinde önümde daha ne kadar yol kaldığından habersizim ve bu işin neticesini de sadece Allah biliyor. ...Ne yapabiliriz ki? Kader, bu konuda düşündüğümden farklı bir yol çizdi.Ben, dindar bir insanım. ...Vazifemi çok karmaşık bir dönemde, bir insanın yapabileceği en iyi biçimde tamamladığıma bütün yüreğimle ve kat’iyetle inanıyorum.İnsanın zaafları da söz konusu... ‘Beşer şaşar’ ifadesinin doğru olduğunu çok iyi biliyorum ama, aşılması zaten imkánsız olan savaş zamanının engellerini ve daha sonra mütareke ile ortaya çıkan güçlükleri yenemediysem de, memleketimin iyiliği için yapmam gereken herşeyi yaptığımı iddia ediyorum.Mütareke yıllarında ortaya çıkan bütün fácialara ve olaylara karşı gerçi kalkan olamadım ama paratoner vazifesi gördüm ve öyle zannediyorum ki, bütün musibetleri de üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Ama gelin görün ki, bugün yaşayan kurban benim; daha doğrusu fedakárlığın kurbanı!’KAÇMADIM, HİCRET ETTİM: ‘Her tarafı istilá eden inkılap ve ihtiras içerisinde bunaldım. Bana teklif edilen şekildeki hiláfete ne karşı koyma, ne de başeğme imkánı görmeyerek kamuoyunda sükûn ve durumda açıklık belirinceye kadar tehlikeli bölgeden geçici olarak ayrılmaya karar verdim. Gitmekle, vekili olduğum şánı yüce peygamberin yaptığını yaptım, kaçmadım, hicret ettim.’İHANET ETMEDİM: ‘Talih ve kader bizi vatanımızdan ayırdı ve nihayet gurbetlere attı. Allah’ın takdiri ve kısmetimiz böyleymiş. ...Gerçi málum sebepler yüzünden dinime, vatanıma ve milletime arzu ettiğim kadar hizmete vakit ve imkán bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Şimdi burada zelil ve sefil bir halde kalmaktansa, Anadolu’da at sırtında olmalıydık. Ecdádımın sarıkları, aynı zamanda kefenleriydi. ...Anadolu’ya gidip ordunun başına geçmem konusunu dünürüm Sadrazam Tevfik Paşa’ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğradım. ‘Böyle bir avantüre giremezsiniz. Biz, Mustafa Kemal Paşa ile haberleştik. Zaferden sonra, size bağlılığını bildirecek. Onun istemediği, sadece Damad Ferid Paşa’dır. Galip gelirse zafer sizin, Allah göstermesin yenilirse de bu yenilgi onun hesabına olacaktır. Vaktiyle Enver ve Talát yenilmişlerdi ve onların hatalarını düzeltmek için galip devletlerle şimdi siz mücadele içerisindesiniz. Anadolu’ya gidip mağlup olursanız vaziyeti kim kurtarır?’ deyip Anadolu’ya gitmeme máni oldu.’ÜÇ BÜYÜK HATA YAPTIM: ‘Ben de insanım, hata etmediğim iddiasında bulunamam ve başlıca üç hatamı itiraf ederim: Birincisi, rahmetli biraderim Sultan Reşad’dan sonra saltanat makamını kabul etmem. İkincisi, mütareke hükümetlerine, başta Ferid Paşa olmak üzere Tevfik, İzzet, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin ve devletin kalbur üstü isimlerine talihimi bağlayarak aldanmam. Üçüncüsü; devleti kuran ve halis muhlis Türk olan Osmanoğulları’nın memleketten sürgün edilip Hiláfetin ortadan kaldırılacağına asla inanmak istememem. ...Böyle bir tecrübeden sonra insanın vicdanının nasıl temizlendiğini, inancının ve tevekkülünün yeniden nasıl doğduğunu bilemezsiniz.’PAŞA’YI BEN GÖNDERDİM: ‘Bugün içinde bulunduğum ve hak etmediğim düşmanlıktan rahatlık ve mutluluk duyuyorum. ...Bu, bana huzur da getiriyor. Eğer yaşarsam ve mücadeleden muzaffer çıkarsam, ‘bir kötülüğe batıp çıkmıştım’ diye teselli bulacağım. Düşmanlığa karşı mücadelenin yoğun, acı verici ama dayanılmaz olmadığına inandığım için kendimi feda ederek çok sevdiğim memleketimi kurtarmış olmaktan mutluluk duyacağım.Memleket sevgim bana, İstanbul düşman süngüleri altındayken Mustafa Kemal Paşa’yı Yunanlıların üzerine göndermek gibi ağır bir kararı aldırarak iláhi bir mutluluğun da zevkini tattırdı.’SEVR’İ İMZALAMAYACAKTIM: ‘O Sevr Andlaşması ki, elime ilk aldığımda keskin bir acı ve korkulu bir ürperti hissettim. ...Sevr bana göre ne bir andlaşmaydı ne de bir pakttı; kötülüğün baştan aşağı ta kendisiydi.Bana gelince; mecburi ve geçici imza taktiğiyle biraz zaman kazanmaya çalıştım. Saltanat Şûrası’nı da zaten her türlü mes’uliyeti üzerime alarak galipleri ve zaferlerinden sonra Türkiye’ye karşı aşırı düşmanca bir tavır içine giren bu memleketlerin kamuoyunu biraz sakinleştirmek için teşkil etmiştim. Gelişmeleri bu şekilde beklerken biraz zaman kazanmaya çalıştım, zira olayların gidişatını normale sadece zaman çevirebilirdi....Eğer işler kötü gider ve bu oyalamakta muvaffak olamazsam, andlaşmayı imzalamaktansa tahttan feragat etmeye kararlıydım.’HAZİNEYİ ALMADIM: ‘İstanbul’u terkederken Osmanoğulları’na ait bulunan ve benim için çok büyük kıymet taşıyan eşyaları yanıma almayı düşünmedim. Bu sebeple, yabancı bir memlekette şimdi beş parasız, yüzüstü ve ızdırap içinde kaldık.’ __________________ BEN BU ADAMA NASIL DİL UZATIRIM ALLAH ONDAN RAZI OLSUN LÜTFEN KONUYUDA ÇARPITMAYALIM SAYGILAR |
|
09-02-2007, 19:10 | #26 | ||
Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
Alıntı:
|
|||
09-24-2007, 03:47 | #27 |
Ynt: Türkiye Amerika'nın uydusu mu?
Türkiye Amerika Güdümünden kurtulmuştur..
5 Eylül günü İsrail uçaklarının Suriye'nin kuzeydoğusunu bombaladığı yönünde haberler düştü ajanslaraTürkiye'nin Suriye sınırı yakınlarında, savaş uçaklarının kullandığı yakıt tanklarının bulunması üzerine Suriye Dışişleri Bakanı Ankara'ya geldi ve Türkiye, İsrail'den "hızlı açıklama" istedi. İsrail ise sessiz kaldı. Bu olay neden önemli? Çünkü Ortadoğu patlamaya hazır bir bomba gibi; Irak'taki durum kangrene dönüştü, İran nükleer çalışmaları ısrarla sürdürüyor. Üstelik ABD'nin İran'a operasyon ihtimali ve İsrail'in İran, Lübnan ve Suriye'ye tavrı yüzünden de Ortadoğu'da bir kıvılcımın alev topuna dönüşmesi an meselesi! Son gerginlikteyse cevapsız pek çok soru var! İsrail, Suriye hava sahasına üç ayrı yerden girebilecekken neden bunu Türkiye üzerinden yaptı ve tüm dünyanın dikkatini Türkiye'nin üzerine çekerek yakıt tanklarını bıraktı? Bu uçuşlar, Türkiye - İsrail arasındaki askeri işbirliği ve eğitim anlaşmaları kapsamında mı? İsrail, Suriye'nin benzeri bir saldırıya vereceği tepkinin hızını mı ölçmeye çalıştı? Bu bir savaş denemesi miydi? Yoksa amaç AKP'nin dış politikasının bu yeni dönemde nasıl şekilleneceğini görmek mi? Yanıtlar, Türkiye'nin önünde Ortadoğu açısından ne kadar kritik bir dönem olduğunu da gösterebilir. Türkiye iddia edildiği gibi Ortadoğu'da ABD ile yollarını ayıracak mı? Bu bir tuzak! Gazeteci, yazar Tamer Korkmaz'ın geçen aylarda tamamladığı "Ankara - Washington Hattı - Amerikan İktidarının Sonu" adlı kitap da bu sorunlara değiniyor. Korkmaz, Türkiye'de 1944'te başlayan Amerikan derin devletinin etkisinin 15 Mayıs 2006'ya kadar sürdüğünü, 17 Mayıs 2006 itibariyle artık Türkiye'nin bu eksenden çıktığını iddia ediyor. 62 sene boyunca, darbelerden Adnan Menderes'in asılmasına, Turgut Özal suikastından siyasi cinayetlere kadar pek çok olayı da bu ilişkiye bağlıyor. Korkmaz, Ortadoğu'daki son durumu şu sözlerle özetliyor: "Suriye - İsrail hadisesi bir tuzak! İsrail'in, Türk hava sahasını kullanarak Suriye'ye yönelik bir harekette bulunmasının tek nedeni, son dönemde Türkiye'nin Suriye ve İran'la hiçbir dönemde olmadığı kadar yakınlaşması! Amaç, Suriye ile Türkiye'nin ilişkilerini bozmak. Tarihte ilk defa bir Suriye Cumhurbaşkanı ve Suudi Kralı Türkiye'ye geldi. ABD de, Türkiye'nin Kuzey Irak operasyonunu yapmasını hem askeri kesimin içeriye yönelik olarak güçlenmesini istediği için, hem de bölgesel anlamda İran'la Türkiye'nin ilişkilerini bozmak için istemişti. Türkiye bu tuzağa düşmedi, yine düşmeyecek!" Yeni bir Ankara mı? Türkiye'nin bölgedeki rolüne ilişkin değerlendirmesiyse şu Korkmaz'ın: "Bölgede hiçbir dönemde olmayan hadiseler oluyor. Türkiye ile İran yakınlaşıyor. İran doğalgaz sahalarını ihalesiz bir şekilde Türkiye'ye verdiğini açıklayan bir mutabakat zaptı yaptı. Bu, hükümete de artı puan kazandırıyor ama asıl burada yeni bir Ankara olduğunu, milli ve yerli eksende bir devlet anlayışının olduğunu görüyoruz. Tezkere de bu noktada çok önemliBu milli ve yerli süreçle bölgedeki olaylar arasında bir bağlantı var: 2000'den beri, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Ortadoğu'nun parçalandığını gösteren haritalar Suudi Kralı'nın, Ürdün Kralı'nın da önüne geldi elbette. Aynı süreçte de Türkiye'de bir eksen değişikliği, bir ABD'den kopuş meydana geldiği için perde arkasında İslam dünyasındaki, Ortadoğu'daki bu ülkeler Türkiye'ye yakınlaştı. Mesela bu yıl Arap Birliği'nin toplantısında Türkiye'ye görülmedik şekilde ilgi gösterildi. Arap basınında bugüne kadar hiç olmadık şekilde Türk - Arap kardeşliğine vurgu yapıldı. Neredeyse filmlerde görülebilecek bir sahneyken, İran ve Suudi Arabistan bir araya geldi, Ahmedinejad Riyad'a gitti. Bu geziyi de, Mekke'de gerçekleşen El Fetih-Hamas görüşmesini de Ankara tesis etti. Ankara'nın bölgesel güç olma pozisyonunun ortaya çıkışı birdenbire olmadı. Son yılların gelişmeleriyle, Türkiye burada ABD ekseninden çıktığı için oluyor bu!" Çok yakında Türk Birliği kurulacak! Türkiye'nin bölgedeki lider rolünün perde arkasında bir mutabakatla bölge ülkelerince desteklendiğini iddia eden Korkmaz, Merkez Bankası'nın da taşınmasıyla İstanbul'un bu sermayenin toplanacağı bir merkez olacağını da belirtiyor. Bu desteğe örnek olarak 16 Mayıs 2006'yı işaret ediyor. O günlerde, ABD'nin Türkiye'den sıcak para yatırımcılarını çekerek etkili olmaya çalıştığını ama çıkan paranın çok büyük bir kısmının Arap ve İslam ülkeleri tarafından yerine konarak bir ekonomik krizin engellendiğini iddia ediyor. Korkmaz iddialarını daha da ileri götürüyor: "En geç 2008 başlarında, Türk Birliği açıklanacak. Gürcistan da bu birliğe katılacak." Türkiye'nin özellikle Ortadoğu'da kendisine biçilenden öte bir güç olmaya başladığını savunan isimlerden biri de, Kocaeli Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Samir Salha. Arap medyasının nabzını çok iyi tutan Prof. Salha Suriye - İsrail arasındaki gerginliği şu sözlerle değerlendiriyor: "Öncelikle hem bölgesel anlamda hem de uluslararası arenada gidişat ABD'nin istediği şekilde ilerlemiyor. Bugün ABD başta Irak olmak üzere birçok yerde sıkışmış durumda. Rusya, İran gibi dağılan bazı aktörler toparlandı, Çin ve Japonya gibi uzak kalan aktörler de yavaş yavaş geri dönüyor. İsrail'de hem hükümet hem ordu bazında büyük sıkıntılar var. Ayrıca İsrail, Suriye - İran - Hizbullah - Hamas ittifakından çok rahatsız! İsrail bir hamle yapmazsa, Rusya, Çin gibi aktörler daha aktif bir şekilde bölgede etkili olacak ve İsrail'i daha da zor durumda bırakabilecek." İsrail'in amacı, AKP hükümetini denemek! Prof. Salha, ABD ve İsrail'in içinde bulunduğu durumu anlamadan son olayın değerlendirilemeyeceğini düşünüyor. "İsrail'in bu operasyonu hiçbir şekilde rutin bir eylem gibi görülmemeli. Burada İsrail öncelikle AKP hükümetini denemek, tepkilerini ölçmek, yeni bölgesel politikalarını görmek istiyor. İkincisi İsrail, Türkiye'nin İran ve Suriye'yle yakın ilişkisini bozmak istiyor. İsrail rutin şekilde birçok ülkenin hava sahasına girmiştir ancak ilk kez bu kadar aleni bir şekilde Türkiye'yi işin içine sokuyor. AKP hükümeti çok ciddi şekilde bir tepki koymalı! Aksi takdirde, bölgesel anlamda güç kaybedecek. Suriye, İran ve birçok gücün gözünde sanki İsrail'le müttefikmiş havası oluşacak. Bugün AKP hükümeti hızlı bir şekilde bir tepki vermezse, o zaman Araplar AKP'den bu sorunun cevabını isteyecekler."(SEMİN GÜMÜŞEL,AKTÜEL,sayı:115) |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|