AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 05-09-2009, 16:43   #1
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart Türkiye, Bahreyn ve İran
Geçtiğimiz günlerde Bahreyn'e giderek İslam dünyasına önemli mesajlar veren Cumhurbaşkanı Gül'ün gezisinin perde arkasını Sebahattin Arslan yazdı.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bahreyn’e yaptığı ziyaret esnasında iki ülke arasında önemli antlaşmalara imza attı. Daha önceden de Bahreyn’le birçok antlaşma imzalanmıştı. Cumhurbaşkanı’nın Bahreyn’de Arap ve bölge ülkelerine mesaj vermesi, zamanlaması açısından dikkat çekiciydi. Özellikle açıklamaları için Bahreyn’i seçmesi daha bir anlam ifade ediyor. Bu çıkış, Türkiye’nin artık bu bölgede olan bitene seyirci kalmayacağının bir ilanıydı adeta. Irak Savaşı nedeniyle Türkiye, ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar yaşamış; büyük zararlar görmüştü. Türkiye bu bölgede kendi hesapları dışında yeniden bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmak istemiyor. Bu coğrafyada çıkan bütün sorunlar kendisini doğrudan etkiliyor. İşte bu nedenle bölge ülkeleriyle köklü antlaşmalar yaparak, bölgede bir denge oluşturmaya çalışıyor.

Körfez Ülkelerinin Durumu

Bahreyn’i daha iyi anlamak için, Körfez işbirliği Teşkilatı’nı da anlamak gerekir. Bu teşkilata üye ülkeler Bahreyn, Kuveyt; Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Suudi Arabistan ülkesidir. Körfez ülkeleri dünyada bugüne kadar bilinen petrol rezervlerinin büyük bir kısmına sahip. Dünyada tüketilen petrolün üçte birini üretiyor. Ayrıca dünyanın en büyük gaz rezervlerinden biri de Katar’da. Bahreyn’deki Alüminyum tesisleri dünyanın en büyük Alüminyum tesislerinden biri. Durum böyle olunca, Körfez’in önemi sadece İran ve ABD açısından değil, ekonomileri petrole ve doğalgaza bağlı Asya ülkeleri ve AB için de çok önemli bir coğrafya.


Son zamanlarda Körfez ülkeleri İran ile ABD arasında bir kriz merkezi olmamak için daha çok aktörle çalışmaya başladı. İran’ın bazı yetkili yetkisiz merkezlerinde Körfez ülkelerinden toprak talepleri, bu ülkeleri tedirgin ediyor. Buna bağlı olarak ABD, Körfez ülkelerini İran ile korkutarak, yaptığı silah ticaretiyle bu durumdan azami derecede faydalanmaya çalışıyor. Bu durumu kullanarak bölgede daha fazla kalmak istiyor. Ocak 2007’de Körfez ülkeleri,Mısır ve Ürdün dışişleri bakanları ile ABD dışişleri bakanları Kuveyt‘te bir araya geldiklerinde ABD, Arap ülkelerini İran’a karşı bir ittifaka davet etmişti. Körfez ülkeleri böyle bir ittifaka yanaşmadılar. Ayrıca ABD’nin bu bölgede kurmak istediği Füze Savunma Sistemleri de Körfez ülkeleri tarafından kabul görmedi. Körfez ülkeleri ABD’nin ilelebet bu coğrafyada kalacağını düşünmüyor. ABD bu bölgeden gittiğinde düşman bir İran’la baş başa kalmak istemiyorlar. İran’la barış içinde yaşamak istiyorlar. İran’ı bir tehdit olarak görmekle birlikte, onunla bütün diplomatik kanalların açık olmasına özen gösteriyorlar. Her konuda işbirliğine girmekten kaçınmıyorlar. Körfez ülkeleri hem İran’ın tehdidini bertaraf etmek, hem de Amerika’nın bölgedeki nüfusunu kırmak için çok ince bir politika izlemeye çalışıyorlar. Özellikle ABD’nin kışkırtmalarına gelmeyen bu ülkeler, daha bağımsız bir politika izlemek istediklerini de göstermeye başladılar.

Aralık 2007’de Körfez İşbirliği Konseyi’nin yıllık toplantısında Körfez ülkeleri bir ilke imza attılar. ABD’den bağımsız, İran Cumhurbaşkanı’nı zirveye davet ettiler. Ahmedinejad zirveye katıldı. Körfez ülkeleri bu toplantıda ABD’nin İran’a olası bir saldırısına karşı olduklarını bu davetle göstermiş oldular. İran’ı da hala kendilerine karşı bir tehdit olarak gördüklerini hissettirdiler.

İran’ın Tehditleri

İran eski Meclis Başkanı ve İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in danışmanlarından Hüccetülislam Ali Ekber Natık Nuri, İran Devrimi’nin yıldönümü nedeniyle Şubat ayında Bahreyn’in hala İran’a ait olduğunu iddia etmişti.

Bu açıklama sadece Bahreyn’de bir deprem etkisi yapmamış, aynı zamanda Körfez ülkelerini de oldukça rahatsız etmişti. İran, bu açıklamadan sonra Bahreyn’in egemenliğine saygı duyduklarını açıklayarak olayı kapatmaya çalıştı. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Dışişleri Bakanı’nı Bahreyn’e göndererek ilişkileri normalleştirmek için gayret sarfetti. Bahreyn Dış İşleri Bakanı Şeyh Halit Bin Ahmed Al Halife’yi Tahran’a göndererek İran’la ilişkilerini sürdürmek istediklerini vurguladı. Bahreyn Dışişleri Bakanı meslektaşı Menuçehr Mutteki’yle basın toplantısı yaparak iki ülke arasındaki ilişkilerin önemine değinildi. Bahreyn Kralı’nın ve İran Cumhurbaşkanı’nın sağduyulu ve olumlu girişimleri neticesinde olay büyümeden kapandı.

Ali Ekber Natık Nuri ne söylediğini bilen, İran’da saygın ve ağırlığı olan biri. Ayrıca İran’ın Devrim Muhafızlarına ve merkezi güçlere yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesi genel yayın yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari Temmuz 2007’de Bahreyn ve çevresindeki üç adanın İran’a ait olduğunu ileri sürmüş, bunun da tarihi belgelere dayandığını iddia etmişti. Şeriatmedari’nin de Hamaney’in danışmanı olması dikkat çekicidir.

Birleşik Arap Emirlikleri kendi adalarının İran tarafından işgal edildiğini ileri sürdüğü sırada, İran buna Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aslında İran toprakları olduğunu iddia etmişti. Bu açıklamalara baktığımız zaman, Körfez ülkeleri İran’ı kendileri için bir tehdit olarak görmeleri anlaşılır. Bu ülkelerde, Şii nüfusun üzerindeki İran’ın siyasi etkisi inkar edilemez.

Özellikle Dava hareketinin değişik ülkelerde kitleler üzerinde epey bir ağırlığı var. İran’ın Dava hareketini doğrudan desteklediği biliniyor..


Bahreyn’de olup bitenler hakkında yerinde ciddi araştırmalar yaptığınız zaman, durumun çok daha farklı olduğunu görmeniz mümkündür. Bahreyn 80’lerin başında nereden destek aldığı belli olan iktidarı değiştirmeye yönelik ciddi bir Şii ayaklanması yaşadı. 15 Aralıkta bombalarla yakalanan 20’ye yakın kişi 16 ve 17 Aralık 2008’de Ulusal Bağımsızlık Bayramı kutlamalarında önemli yerlere ve kişilere bombalı eylemler gerçekleştireceklerdi. Bunlara bağlı olarak sonradan tutuklananların sayısı 176 kişiyi buldu. Aftan önce tutuklular hakkında Şii Müslümanlara suçlular hakkındaki iddiaların doğru olup olmadığını sormuştum. Bana verdikleri cevap, iddiaların doğru olduğuyla ilgiliydi. Tutukluların bir kısmının da kesin idam edileceği düşünülüyordu. 11 Nisan 2009’da af çıktığı zaman Şiilerin böyle bir şey beklemediklerini söylemem gerekir. Çünkü tutukluların suçları belliydi. Doğrusu Bahreyn Kralı iyi bir jest yaptı ve herkesi şaşırttı. Ayrıca aftan önce ve aftan sonra Şiilerin Kraldan övgüyle bahsettiklerini birçok yerde şahit oldum.

Bahreyn’de halk diğer ülkelere nazaran daha rahat. Devlet halkına birçok konuda karışmıyor. Hizmetlerin çoğu ücretsiz. Hayat yerli halka göre pahalı sayılmaz. Şiiler devletin güvenliği dışında başka yerlerde memur olarak çalışıyorlar. Bazı bakanlıklar Şiilerin elinde. Başbakan Yardımcısı, Sağlık Bakanı, Çalışma Bakanı, Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı gibi 5 bakanlık Şiilerin elinde.

Bahreyn’de iki meclis bulunmaktadır: Danışma Konseyi; 40 sandalyeye sahiptir. Üyeleri Kral tarafından atanmaktadır. Şu anda Şiiler 20 sandalyeye sahiptir.

Temsilciler Meclisi; Onun da 40 sandalyesi bulunuyor. Üyeleri dört yılda bir halk tarafından seçilmektedir. Şiiler burada da bir parti altında 17, bağımsız olarak 1 sandalyeye sahipler.

Şiilerin çoğu Bahreynli. Şiilerin arasında az bir kısmı rejime karşı sert tutum içinde.

İran’ın Körfez ülkeleriyle ilgili iddiaları Suudi Arabistan açısından da endişe verici olarak görülüyor. Suudi Arabistan, ülkesinin doğusundaki Şii nüfusun İran’ın uzantıları tarafından kışkırtıldığını düşünüyor. Ayrıca Irak şu anda neredeyse İran’ın bir uydusu haline gelmiş durumda. Irak’ın yönetimi, silahlı kuvvetleri, polisi, istihbaratı ve milis güçleri tamamıyla Şiilerin elinde.

İran’ın Körfez Ülkelerinin Meşruiyetini Sorgulaması


Osmanlı Devleti için Azerbaycan ve Kafkaslar İran ile savaş nedeni olmuş; İran Safevi Şii Devleti için ise Irak Osmanlı Devleti’nden alınması gereken bir hedefti. Şüphesiz Necef ve Kerbela’nın Irak’ta olması buna bir etken olmuştur. Bu savaşlarda Batı İran Osmanlı’nın işgaline ve etkisine maruz kaldığı gibi, Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu’su da İran ve Şii dailerin işgali ve tesirine maruz kalmıştır. 1639’da Osmanlı Devleti ile İran Devleti arasında yapılan antlaşmada çizilen sınırlar ( sonraki yıllardaki savaşlara rağmen ) aşağı yukarı bugüne kadar geçerliliğini sürdürmüştür. İranlılar hiçbir zaman Osmanlılar’ın coğrafi genişliğine, askeri gücüne ve devlet teşkilatındaki siyasi kurumsallaşmalarına ulaşamadılar. Bu nüfuz mücadelesi zaman zaman Basra Körfezi’nde ve Hürmüz Boğazında da devam etmişse de Basra Körfezi tartışmasız Osmanlı Devleti’nindi. Günümüzde İran, devlette devamlılık prensibine göre hareket ederek, Şahlık döneminden kalma haklarından bahsetmektedir. Bu toprak taleplerini de o dönemlerden kalma bir hak olarak görüyor. Ellerinde asırlık belgeler olduğunu söylemeleri buna delil olarak gösterilebilinir. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bugünkü Körfez ülkelerinden Bahreyn, Katar, Kuveyt ve Umman hakkında önemli belgeler bulunuyor. Osmanlı Devleti’nin tuttuğu kayıtlar, yaptığı antlaşmalar ve o bölgelerdeki aşiret ve şeyhlerle yaptığı yazışmalara kadar bugün her şey arşivlerde bulunuyor. Hatta Emirliklerin kendi aralarında yaptıkları antlaşma ve bilgilendirmelerin bir nüshası bile İstanbul’da arşive konulmuş. Örnek olarak Bahreyn’in bugünkü Kralın sülalesine ait olduğuna dair 1760’ı işaret eden bir vesikanın altına o bölgenin 49 ileri geleni imza atmış. Bunların arasında bugünkü Katar Şeyhi’nin büyük dedesinin imzası da var. Bu gibi önemli belgeler bugünün antlaşmazlıklarına çözüm getirebilir. Ayrıca Osmanlı Devleti İranlılar’ın iddia ettiğinin aksine II. Abdulhamid zamanında Basra Körfezi’ni kontrol ediyorlardı. Katar Osmanlı Devleti’ne bağlı bir kaymakamlıktı. Bugünün Katar Emiri’nin büyük dedeleri o zaman Katar kaymakamıydı. Bahreyn’de İngilizler bazı ticari imtiyazlara sahip olmakla birlikte, Osmanlı Devleti Bahreyn vatandaşlarını kendi vatandaşı olarak görüyordu. İngilizlerin burayı ilhak etmelerine fırsat vermemişti.

Eski Başbakanlardan Necmeddin Erbakan 12 Nisan 2009’da bölgesel konuları ve özellikle Irak’taki Sünnilerin durumunu görüşmek için sağlık sorunlarına aldırış etmeden bir haftalığına İran’a sürpriz bir ziyaret yapmıştı. Ziyaretinden bir gün önce yaptığı basın toplantısında, ziyaretinin amacının Türkiye –İran arasındaki ilişkileri geliştirmek, bölge ve dünya barışının tesisi için neler yapılabilineceği ile ilgili fikir alış verişinde bulunmak olarak özetlemişti. Birinci elden aldığım bilgilere göre, ziyaretinin amacının Irak’ta olan bitenin kaygı verici olduğunu İranlı yetkililere anlatmak. Sünnilerin içinde bulundukları şartları görüşmek için İran’a gittiğini ve İran devletinin zirvesiyle bu konuları konuştuğu söylendi. Türkiye de Irak’taki bu durumdan rahatsız.


Önlerinde Irak örneği olan Körfez ülkelerinin gelecekteki güvenlikleri açısından daha dikkatli ve tedbirli davranacakları muhakkaktır.

Amerika’nın Irak’ı Şiilere teslim etmesi ayrı bir rahatsızlık oluşturdu. Sanki İran ile Amerika bazı konularda ortak hareket ettikleri izlenimi vermek istiyorlar. Körfez ülkeleri bu iki devletin ağırlığını bu bölgede başka uluslar arası aktörlerle kırma niyetindeler.

Yönetimi Şii olan İran, Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullah’ından oluşan bir Şii Hilaline karşı Körfez ülkeleri, Ürdün ve Mısır’dan oluşan bir Sünni Hilali, Hizbullah üzerinden bir sinir harbine dönüştü bugünlerde. Temennimiz bir çatışmaya gidilmemesidir. Çünkü bu durumdan en çok İsrail faydalanacaktır. Tam bu zamanda Türkiye’nin bölgede aktif rol alması, olası bir çatışmayı veya çekişmeyi durdurabilir.



Sebahattin Arslan / TIMETURK

 

Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi