AK Gençliğin Buluşma Noktası


Konu Kapatılmıştır
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-02-2008, 21:41   #1
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
TÜRKiYE
KESiNTiSiZ
BÜYÜYOR


1993–2002 yılları arasında ortalama yüzde 2,6 oranında büyüme gösteren Türkiye ekonomisi, AK PARTi iktidarında yüzde 7,3 oranında büyüme başarısı gösterdi. Türkiye ekonomisi, ilk kez Aralıksız 22 dönem büyüme başarısını elde etti. 2005 yılında Türkiye, Avrupa’nın en büyük 6. ekonomisi konumuna yükseldi.



 

 
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-02-2008, 21:41   #2
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
Türk ekonomisi ihracat ve büyüme ile rekorlara alıştı

Türkiye ekonomisi, büyümede hedefin altında kalsa da "23 çeyrektir" büyüyerek rekor kırarken, enflasyon yüzde 4'lük hedefi tutturamadı. Ard arda rekorlar kıran ihracatta ise 100 milyar dolarlık yıl sonu hedefinin üzerine çıkılmasına kesin gözüyle bakılıyor.


2007'de, önceki yıllarda olmayan çok sayıda iç ve dış faktörün etkili olduğu Türkiye ekonomisi, yılı büyüme hızında yavaşlama, yüksek cari açık ve hedefin üzerinde ancak tek haneli enflasyonla kapatmaya hazırlanıyor. Ekonomi geride bıraktığımız yılı; yurt dışında tutsat (mortgage) piyasasında yaşanan sorunlar, petrol fiyatlarında yaşanan tırmanma, yurt içinde ise cumhurbaşkanlığı seçim süreci, genel seçimler, referandum ve terör olayları, Irak'ın kuzeyine sınır ötesi operasyon konusu gibi gelişmelerin etkisi altında geçirdi. Bütün bu etkileşimlere karşı, ekonomik ve siyasi istikrar yanında, kamu- özel sektör işbirliği ve diyaloğu sayesinde, ekonomide çok fazla kırılganlık yaşanmayan Türkiye ekonomisinde sinyal veren göstergeler ise Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in ifadesiyle 'büyüme oranı, istihdam, bütçe, cari açık ve enflasyon oranı' olarak sıralanıyor.

ENFLASYON HEDEFİ ŞAŞTI

2007'nin 3. çeyreğinde yüzde 2 düzeyinde gerçekleşen ve düşük kalan büyümeyle, yıl sonu büyüme hızının yüzde 5'lik hedefin biraz altında kalması bekleniyor. Ancak Türkiye ekonomisi, beklenenin altında kalsa da 3. çeyrekle birlikte "23 çeyrek dönem"dir büyümesini de aralıksız sürdürmüş oldu. Enflasyonun ise yüzde 4'lük hedefin üzerinde, ancak bu yıl da tek haneli çıkması bekleniyor. Bu yıl Kasım ayında yıllık bazda ÜFE'de yüzde 5,65, TÜFE'de yüzde 8,40 artış kaydedildi. İşsizlik oranı ise bu yıl Eylül ayı itibarıyla yüzde 9,3 oldu.

Büyümede tarihî rekor 23 çeyreğe çıktı

2002 yılının ilk çeyreğinde başlayan aralıksız büyüme süreci bu yılın üçüncü çeyreğinde hız kesmiş olsa da devam etti.
Üçüncü çeyrekte büyüme hızı yüzde 2 ile beklentilerin çok altında kalırken, yılın 9 ayında ise yüzde 3,8 oldu. 23 çeyrektir artı yönde seyreden büyüme hızı 2002'de yüzde 7,9, 2003'de 5,9, 2004'de yüzde 9,9, 2005'de yüzde 7,6, 2006'da da yüzde 6,0 olmuştu. Ayrıca bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 6,8, ikinci çeyreğinde ise yüzde 4,1'lik büyüme sağlanmıştı. Sektörel bazda bakıldığında 2007 yılının 9 ayında en yüksek büyüme hızı yüzde 11,5 ile inşaat sektöründe yaşanırken, sanayi yüzde 5, ticaret yüzde 3,4 büyüdü, tarımda ise yüzde 5,6 küçülme görüldü. TÜİK verilerine göre, Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) cari fiyatlarla yılın üçüncü çeyreğinde 146 milyar 804 milyon dolar (190 milyar 990 milyon YTL), 9 ayında da 348 milyar 472 milyon dolar (468 milyar 212 milyon YTL) oldu. Geçen yıl GSMH cari fiyatlarla 399 milyar 673 milyon dolar olmuştu.


18.12.2007 Yenişafak
 
Alt 03-02-2008, 21:42   #3
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
Ekonomide verimlilik istikrar sayesinde sağlandı

Türkiye, son beş senede tam 20 çeyrektir nefes almadan büyüyor. 2003-06 ortalama büyümesi tam yüzde 7,2 (Şekil-1). OECD'nin bu en yüksek büyüme performansı sayesinde AB ile aradaki gelir farkı ilk defa açılmak yerine kapanmaya başladı.



Birçok Avrupalı, "20 sene sonra bu gidişle istesek de Türkiye AB'ye girmeyebilir." açıklamasını yapıyor. ABD'nin en büyük işadamları, "Başıma silah dayasanız artık yatırım için ABD'yi değil, Türkiye'yi tercih ederim" diyor. Kişi başı gelir 5 bin 400 doları görürken, gelir dağılımında da ciddi toparlanmalar var. Ancak krizler ülkesinden fırsatlar ülkesine, depresyonlar ülkesinden büyük hayaller ve taze umutlar ülkesine dönüşme hikâyesi kolay olmadı. Bu güzel haberlerin kahramanı halkımız, en büyük nedeni ise istikrar.

Türkiye, büyük bir bedel ödeyerek, artık özlediği verimlilik ekonomisinin kapısını nihayet çalmışa benziyor. Bunun aktörleri ve faktörleri ise incelemeye değer. Son yıllarda ekonominin büyüme motoru yatırımlara ve üretime dayanıyor.
Şekil-2'de 2002-2006 arasında özel kesimin yaptığı sabit sermaye yatırım hamlesi görülüyor.


Bunun sonucunda sanayi üretim artışı 2004, 2005 ve 2006 yıllarının tamamında sırasıyla yüzde 9,8, yüzde 5,4 ve yüzde 7,4 oranında gerçekleşti. 2007 yılında da ivme devam ediyor. Yüzde 10,8 oranındaki artışıyla sanayi üretimi yılın ilk iki ayında da ivmesine devam etti. Bu arada en yüksek üretim artışı ise yüzde 11 ile imalat sanayiinde görüldü.
Bu nedenledir ki; GSMH'nin yüzde 6 kadar büyüdüğü 2006 yılında sabit sermaye oluşumu da yine açık ara önde gitti ve yüzde 14'lük bir artış gerçekleştirdi. Her zaman ifade ediyoruz; bütün bu hamleleri yapmak üzere en büyük sıkıntı iç finansmanda. Ulusal tasarruflar yetersiz, maliyeti yüksek ve vadeler oldukça kısa. Allah'tan 2002 sonrasında dünyada çok istisnai olumlu bir dalga süregeldi. Küresel büyüme ve talep çok yüksek, sermaye hareketleri ise yükselen piyasalara akıyor. Bunu en iyi değerlendiren ülkelerin başında Türkiye geldi. Şekil-3'te, özel sektör yatırım harcamaları ile uzun vadeli net kredi kullanımı arasındaki yakın ilişki gösteriliyor. İyi de olmuş.



Unutmayınız ki, olmayan şeyin tasarrufu da olmaz. Fakir ve geliri düşük halk tasarruf edemez. Biliyorsunuz, tasarrufsuz kalkınma, kalkınmasız da tasarruf olmaz. O kısırdöngüyü kırmak için ise çağımızda dış-âlem unsurlarını lehimize kullanabilmemiz lazım. Mevcut yatırım ve üretim hamlesi gelecek günlerdeki gelirin ve tasarrufun habercisidir. Geliri ve tasarrufu artırmanın, enflasyonu da kalıcı olarak düşürmenin ve katma değeri artırarak cari açığı yok etmenin biricik yolu verimlilik ekonomisinden geçiyor.
1990-2000 arası verimlilik ekonomisi açısından tam manasıyla kayıp on yıl oldu. Rejimin istikrarı adına yedi senede üç derin ekonomik kriz tetiklendi (1994, 1999, 2001). Şekil-4'te ibret verici veriler var. 1990-2000 arasındaki on senede ortalama üretime katkısı emeğin yüzde 73,2, sermayenin yüzde 23,5. Verimliliğin katkısı ise kısaca 'yok' denecek düzeyde.




Kredi vermek için yarışıyorlar


Kısaca Türkiye reel devalüasyonlar ve emeğin sırtından 'fakirleştiren' bir üretim yapmış. Nitekim 1996 yılında kişi başına milli gelir 3 bin dolardan 2001 yılında 2 bin 100 dolara düşmüş. 2001-2005 aralığında faktörlerin katkısı emekte yüzde 51, sermayede sadece yüzde 6,3 ve toplam faktör verimliliğinde yüzde 42'lere fırlamış. Gidilecek yol uzun. Toplam Faktör Verimliliği (TFV) katkısı yüzde 80'leri bulmalı. Ancak bu da muazzam bir rakamdır. En önemlisi ise bir ülkenin artık verimlilik ekonomisi kültürüne ve ihtiyacına zihnen açık hale geliyor ve bunu içselleştiriyor olması. Bütün kesimlerde ilk defa bir 'inovasyon', 'buluş-icat' heyecanı var. Hükümet 'verimlilik esaslı teşvik' çıkartıyor, ilk defa görülen bir gelişme. KOSGEB ve TÜBİTAK adeta kapı kapı dolaşıyor, kaynak var "Getir yol haritanı, götür kaynağı" diye adeta bağırıyor. "Meteliğimiz yok" günlerinden sonra bunlar rüya gibi gelişmeler. Büyük şirketler, ilk defa iki büyük seçime aldırmıyorlar bile. 2007 yılının etkisine hiç girmemiş, yatırım kararları doludizgin devam ediyor. Bu, bizim istikrarsızlık tarihimizde az-buz bir gelişme değil. Basından takip ediyorsunuzdur... Şişe Cam, İş Bankası, Ülker, Tefken, Çelebi, Zorlu, Sabancı, Koç... Daha niceleri art arda milyar dolarlık yatırım paketlerini açıyorlar.

Bu gelişmeler felaket ve kriz tüccarlarını tedirgin edebilir, iyi haber alerjilerini azdırabilir.

Cumhurbaşkanı giderayak kavganın fitilini ateşlercesine "Rejimi tehdit eden istikrarı istemeyiz." mealinde konuşuyor. Hazreti biliriz, babası yaşında bir insanın kafasına kitap fırlatıp milleti tarihin en karanlık tüneline sokan da kendisi idi. Rahmetli Ecevit, titrek sesiyle, "Devlet adamlığı tarihimizde böylesini görmedim." diye adeta ağlıyordu.
Rejimin istikrarını, bir avuç beyaz Türk'ün azınlık saltanatı temin edemez.
Unutmayın, istikrar içinde yanlış ve eksiklerin kapatılma şansı daima mevcut. İstikrarın kaybolup, kavganın başladığı yerde ise felaketler kural, iyi haber ise istisnaya döner. Yüksek rakımlı tepelere uğramamış olabilir; ancak bunu en iyi 1990'lı yılları tümüyle kaybeden gariban halkımız yaşayarak öğrendi. Bu tarihî kırılma noktasına yeni bir 'kitap fırlatılmasını' millet asla affetmez.


16 Nisan 2007, İbrahim Öztürk Zaman



 
Alt 03-02-2008, 21:42   #4
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
Açık açık büyüyoruz...

Ekonominin yönü hakkında önemli veriler açıklanmaya devam ediyor. Açıklanan verileri ve ortak noktaları kısaca özetleyelim:

Ağustos ayı enflasyonu: Tüketici fiyatları beklendiği gibi yüzde 0,02 gibi düşük bir artış gösterdi. Enflasyon sorunun üreticiler bölümünde olduğunu gösterdi. Üreticilerin kullandığı fiyat artışı beklentinin üzerinde geldi.

Üretici fiyatlarındaki artış; tüketimden kaynaklanan sorunlar yerine üretim kesiminin daha sorunlu olduğuna işaret ediyor.

2007/II. dönem büyüme: Büyüme yüzde 3,9 oranında devam etti, ama hız keserek. Özellikle tüketim harcamalarındaki daralma dikkat çekiyor. Özel nihai tüketimde yüzde –0,3; dayanıklı tüketimde ise yüzde -9,3 gerileme var.

Devlet büyümeye katkısını arttırıyor. Hem yatırım kaleminde hem de tüketim kaleminde kamu sektörü bütçe harcamalarını arttırdı.

Büyüme verilerinde en dikkat çekici nokta yatırımlardır. Kamu kesimi yatırım büyümesi yüzde 33,9. Özel sektör yatırım büyümesi yüzde 6,9. Türkiye 2007 yılı ilk altı ay yatırım büyümesi yüzde 6,9.

Bütçe sürprizi: Bu yıl ilk kez uygulanan mali tatil nedeniyle temmuz-ağustos bütçe verileri birlikte açıklandı. Bütçe, kamu kesiminin büyüme hamlesine katılımını doğrular şekilde geldi. Faiz dışı fazla 28,5 milyar YTL ile hedeflenen 36 milyar YTL'ye şimdiden yaklaştı. Bütçe sonuçları, devletin tasarruf eden yapıdan yavaş yavaş çıkarak yatırımcı ve hizmet veren kimliğe dönmeye başladığını gösteriyor.

Türkiye'nin büyüme hamlesinin sürmesi açısından yeni dönemde kamunun da özel sektöre ayak uydurması bekleniyor.

Cari açık hep açık: Ödemeler dengesine göre temmuz ayında da cari açık arttı. Cari açığı besleyen dış ticaret açığı kur'ların düşmeye başlaması ile yeniden artıyor. Türkiye yatırım hamlesini sürdürüyor ve yatırım malları ithalatı artıyor. İkinci önemli artış petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışın getirdiği fatura artışı oldu.

Dört önemli ekonomi verisi Türkiye'nin "açık- açık büyüdüğünü" gösteriyor.

14.09.2007 İbrahim Kahveci Yenişafak
 
Alt 03-02-2008, 21:43   #5
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)


Türkiye'nin büyüme gerçeği

Türkiye yarın sandık başına gidiyor. 2002'de krizden çıkmış bir ekonomiyi devralan AK Parti hükümeti, 4,5 yıl içerisinde Türkiye'nin değerini her alanda yükseltti

Sandık başına gitmeye sadece bir gün kala seçime katılacak siyasi partiler arasındaki rekabet iyice kızıştı. Bu rekabetin galibini halk belirleyecek. Türkiye'yi 4,5 yıldır yöneten AK Parti iktidarı, 2002'de dibe vurmuş bir ekonomiyi teslim almıştı. Şimdiyse Türkiye, seçimlere dünyanın 17. büyük ekonomisi olarak giriyor. Bu dönemde enflasyon tek haneli rakamlara indi. Türk lirasından altı sıfır atıldı. 2005'te Türkiye, Avrupa'nın en büyük 6. ekonomisi konumuna yükseldi. 2002'de 181 milyar dolar olan milli gelir, 2,2 kat artarak 2006'da 400 milyar dolara yükseldi. Türkiye'nin büyük şirketleri de değerlerine değer katarak karına kar kattı. İşte o şirketlerden bazıları:

TÜPRAŞ 4 KAT DEĞERLENDİ

2004 başında gerçekleşen ama iptal edilen ilk ihalede Tüpraş'ın değeri 2 milyar dolar civarında oluşmuştu. Eylül 2005'te Tüpraş'ın yüzde 51 his-sesinin özelleştirilmesi için açılan ihaleyi 4 milyar 140 milyon dolarla Koç-Shell konsorsiyumu kazanmıştı. Buna göre Tüpraş'ın toplam değeri 8 milyar 110 milyon dolara geliyordu.
İstanbul Sanayi Odası Verilerine göre Tüpraş 2006 yılında, 18 milyar 673 milyon 722 bin 100 YTL'lik üretimden satışla Türkiye'nin lider sanayi kuruluşu oldu.

KOÇ'UN 5 YILLIK BÜYÜMESİ 5.5 KAT

Tüpraş'ı satın alan Koç Holding, Tüpraş, Tansaş ve Yapı Kredi Bankası rüzgarıyla 5 yılda 5.5 kat büyüyerek 2010 yılı için koyduğu hedefin yaklaşık iki katı üzerine çıktı. Koç Holding, 2002 yılında çizdiği stratejide, 2010 için koyduğu 18.7 milyar dolarlık ciro hedefini ise 2005 yılında geride bırakmayı başarmıştı. Holding'in 2002 yılında 244 milyon dolar olan faaliyet kârı 8.5 kat artarak 2 milyar doları aştı. Yine 2002 yılında 25 milyon dolar olan net kâr, 2006 yılında 392 milyon dolara ulaştı. Koç Holding, 34 milyar dolarlık cirosuyla bu yıl dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasında 168 basamak birden atlayarak 190'ıncı sıraya yükselirken, Avrupa'nın da ilk 50 şirketi arasına girdi.

ZORLU'NUN YILDIZI PARLADI

Tekstil, dayanıklı tüketim, finans ve enerji sektörlerinde yoğunlaşan Zorlu Grubu, 2002 yılında 2 milyar 300 milyon dolarlık bir ciroya sahipti. 2002'de 110 ülkeye 1 milyar 400 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Zorlu Grubu, 2006 yılını 5 milyar dolarlık ciro, 2 milyar 750 milyon dolarlık ihracat ile kapattı.

SABANCI HOLDİNG İKİ KAT BÜYÜDÜ

2001 yılında 11.5 milyar dolarlık satış geliri, 670 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Sabancı Holding'in cirosu 2003 yılında 7.3 milyar dolara geriledi. Fakat Holding'in piyasa değeri son 4 yılda yüzde 100'ün üzerinde artış gösterdi. Sabancı Holding'in 2006 yılı toplam satışları ise yüzde 20 artarak 16.9 milyar YTL oldu.

DOĞAN'IN CİROSU 9 MİLYAR $

Doğan Holding, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (UFRS) uygun olarak hazırlanan konsolide sonuçlarına göre 2002 yılında 108.5 milyon YTL olarak gerçekleşen net kârını yüzde 253 oranında arttırarak 383.3 milyon YTL'ye çıkarmıştı. 2003 yılı konsolide cirosu 6.2 milyar YTL olan Doğan Holding, 2005 yılında 9 milyar 804 milyon dolar (yaklaşık 12.7 milyar YTL) konsolide ciroya, 474 milyon dolar (yaklaşık 605 milyon YTL) da net kâra ulaştı.

ECZACIBAŞI CİROYU İKİYE KATLADI

Eczacıbaşı Topluluğu 60. kuruluş yıldönümünü kutladığı 2001 yılında 200 milyon dolar ihracat, 1.2 milyar dolar da ciroya sahipti. Eczacıbaşı son 4 yılda ciroyu dolar bazında yüzde 100, dış satımı yüzde 120 artırdı.

ÖZELLEŞTİRMELERE YOĞUN İLGİ

Son 4 yıllık süreçte yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisi sonucu özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar da değerlerinin üzerinde satıldı. Türk Telekom'un yüzde 55'i 6 milyar 550 milyon dolara özelleştirilirken, Erdemir 2 milyar 770 milyon dolarla piyasa değerinin yüzde 85 fazlasına satıldı.


Bankalar gözde

Finansbank yabancılara satış için 2001-2002 yıllarında 150 - 250 milyon dolar değer ileri sürülüyordu. Hatta Finansbank'ın 2001'de borsa fiyatı 100 milyon dolardı. Ve Finansbank 2006 yılında 5.5 milyar dolar üzerinden yabancılara satıldı. Benzer bir süreci Garanti Bankası, TEB, Denizbank, Dışbank yaşadı.
Türk şirketlerinin değer artışını yansıtan bir diğer örnek ise Akbank. Bankanın 2002 sonunda piyasa değeri sadece 2.7 milyar dolar.


Doğuş Grubu'na istikrar yaradı

2001 krizinden en çok etkilenen şirketler arasında yer alan Doğuş Grubu da, siyasi istikrarın yanı sıra babası Ayhan Şahenk'i kaybeden Ferit Şahenk'in isabetli kararlı ile bu süreçte önemli bir büyüme kaydetti. Kansere yenik düşen Ayhan Şahenk dünyaya veda ederken, Doğuş Grubu'nun cirosu 3 milyar dolardı. Ferit Şahenk döneminde ciro iki katın üzerine çıktı. Doğuş Holding, 7.2 milyar dolara ulaşan cirosuyla, bugün Türkiye'nin Koç ve Sabancı'dan sonra en büyük üçüncü grubu oldu. 18 binin üzerinde çalışanı bulunan grubun geçen yılki cirosu 3.8 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Grubun ağırlıkla finans sektöründe olmasına karşın geçen yıl toplam cironun yüzde 53'ünün finans dışındaki sektörlerden sağlanması ise dikkat çekiyor. 2006 yıl sonu itibariye grubun konsolide aktifleri kombine 56 milyar dolara, net kârı 1 milyar dolara, EBIT'i (faiz ve vergilerden önceki kazanç) ise 3.2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti.Ayhan Şahenk'in hayata gözlerini yumarken 3.6 milyar dolarlık servetiyle Forbes'in "Dünyanın en zenginleri" listesinde 162'nci sırasında yer alıyordu. O ise bir kaç yıl içinde 4.7 milyar dolarla 111'inci sıraya yükselmişti.


Ülker cirosunu 4.5 kata çıkardı

Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Ülker Şirketler Grubu'nun, 2002 yılındaki toplam cirosu 1.7 milyar dolar seviyelerindeydi. Bu ciro içerisinde gıda grubunun payı 600 milyon dolara yakın bir rakamla yaklaşık yüzde 35'lik bir pay oluşturmuştu. Grup, 2003 yılı başlarında 83 ülkeye 150 milyon doların üstünde ihracat yapıyordu. 2006 yılında gelindiğinde 7.5 milyar dolarlık ciro elde eden Ülker Şirketler Grubu 3 milyar dolarlık net satış gerçekleştirdi. 2006 yılı ihracatı da 250 milyon dolar olan Grubun 2006 yılındaki büyüme oranı, sektöre çok sayıda yerli ve uluslararası şirketlerin girmesine rağmen yüzde 12.1 olarak gerçekleşti.



Kamu bankaları kâr eder oldu

Aslî görevleri çiftçi ve esnafa destek vermek olan Ziraat Bankası ve Halkbank da yönetim anlayışındaki değişiklikle birlikte son 4 yılda kâr etmeye başladı. Bugüne kadar tütün, pamuk, fındık gibi ürünlere piyasanın çok üzerinde fiyat verip ortaya çıkan zararın yükünü karşılamaya çalışan kamu bankaları, popülist yaklaşımlardan kurtulunca, sektörün en kârlı bankaları haline geldi. 2001 krizinde yaklaşık 23 milyar YTL görev zararı açıklayan Ziraat ve Halkbank, son üç yılda Hazine'ye kâr payı ve vergi olarak toplam 10 milyar YTL kaynak aktardı. Ziraat Bankası'nın
çiftçiye verdiği krediler ise üç yılda 12 kat artış gösterdi. Ziraat Bankası'nın net kârı 2007 yılının ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 87 oranında artarak 1 milyar 305 milyon YTL'ye ulaştı. Mayıs ayında halka arz edilen Halkbank hisselerine rekor talep gelmişti. Arz sürecinde yerli ve yabancı yatırımcıdan 1 hafta içinde 12,9 milyar dolar talep gelirken, talebin yüzde 89'u yabancı, yüzde 11'i ise yerli yatırımcıdan oluştu. Tüpraş'ın arzında gelen talep özelleştirme oranının 1,35 katı, Petrol Ofisi'nde 1,1 katı, THY'de 5 katı olurken Halkbank'ta bu oran arz büyüklüğünün 8 katı olarak gerçekleşti.


THY'nin değeri 1 milyar dolar

2004 yılının en önemli önemli özelleştirmesi diye nitelenen THY'nin halka arzında 5 katı talep toplanmış, yüzde 23'ü satılan hisselerin yüzde 60'tan fazlasını yabancılar alırken, 29 bin 385 vatandaş kuruma ortak olmuştu. THY'nin ek satış dahil yüzde 23 hissesinin ikincil halka arzından 199 milyon dolarlık gelir elde edildi. Son 3 yıl içinde yüzde 100'e yakın büyüme kaydeden THY, hızlı büyümeye devam ederek dünyanın sayılı havayolu şirketleri arasına girdi. Piyasa değeri 1 milyar YTL seviyesinde olan THY'nin varlıkları ise 4 milyar YTL'ye ulaştı. THY, Avrupa'da yolcu sayısını en çok artıran havayolu şirketi oldu. Avrupa Havayolları Birliği Eylül ayı raporuna göre THY, yüzde 23,5'lik yolcu artışıyla birinci sırada yer aldı.


Türk insanı uçakla tanıştı

Türkiye'de özel havayolu şirketlerinin çoğalması sonucunda havaalanlarındaki yer hizmetlerinde de ciddi rekabetler yaşandı. Son 4 yıllık süreçte Türk insanı uçakla seyahat etme imkanıyla tanışırken, verilen hizmetler de Avrupa standartlarına yükseldi. Bu süreçte yapılan Atatürk Havalimanı işletme hakkını 15.5 yıl süreyle 3 milyar dolara TAV Havalimanları Holding almıştı.
Sabiha Gökçen Havalimanı için yapılan 20 yıllık işletme ihalesinde ise Nihat Özdemir'e ait Limak İnşaat'ın başını çektiği konsorsiyum teklifini 1 milyar 931 milyon Euro'ya çıkarıp, ipi göğüslemişti. Sabiha Gökçen'in 20 yıllık kirası KDV dahil 3.1 milyar doları buldu.


21.07.2007 Yenişafak
 
Alt 03-02-2008, 21:43   #6
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)


Ekonomideki büyüme AB'nin kapısını araladı


Romanya hükümeti özel temsilcisi Prens Radu Türkiye'nin son yıllardaki ekonomik gelişmesinin, AB üyeliği aşamasında çok önemli bir argüman sayılacağını söyledi.

Romanya Hükümeti Özel Temsilcisi Prens Radu de Hohenzolem-Veringen, Türkiye'nin son yıllardaki ekonomik gelişmesinin, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda çok önemli bir argüman oluşturacağını kaydetti. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde "AB'ye Giriş Sürecinde Romanya'nın Deneyimleri" konulu bir konferans veren Prens Radu, Türkiye ve Romanya'nın çok sayıda ortak noktaya sahip olduklarını belirterek, "Romanya ve Romanya halkı Türkiye'ye çok destek veriyor, aynı zamanda sizi çok iyi anlıyor ve güveniyorlar" dedi. Prens Radu, Romanya'da yaklaşık 10 bin Türk firmasının faaliyette bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin, Romanya ekonomisinin en önemli partnerlerinden birisi olduğunu bildirdi.
ROMANYA DA BÜYÜYOR


Türkiye'nin son yıllarda kaydettiği önemli ekonomik gelişmelere dikkati çeken Prens Radu, "Bu, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda çok önemli bir argüman olacaktır" görüşünü aktardı. Farklı dinler ve kültürlerden insanların yaşadığı Romanya'nın, kültürel açıdan AB için bir artı değer oluşturduğuna işaret eden Prens Radu, ülkelerindeki Müslüman azınlığın sayısının az ama çok iyi entegre olmuş durumda olduğunu dile getirdi. Prens Radu, belirli bir istikrara ulaşmış ülkelerin, koşulların iyi olduğu durumlarda gayri safi milli hasılalarının ancak yüzde 1'i kadar büyüme kaydettiklerini, Romanya'nın ise 2005 yılında yüzde 8,4, 2006 yılında yüzde 7,6 büyüme gösterdiğini dile getirdi.


Türkiye'nin geleceği çok parlak


Türkiye'de çok sayıda üniversiteyi ziyaret ettiğini belirten Prens Radu, "Bu ziyaretler sırasında, sizin geleceğinizin ne kadar parlak olduğuna tanık oldum. Önünüzde ne kadar parlak bir gelecek olduğunun farkında mısınız? Burada olmakla Fransa'da, İspanya'da olmak arasında hiç fark yok" dedi. Konferansın sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlayan Prens Radu, Romanya'nın AB'nin sınır ülkesi olarak
stratejik önemi bulunduğunu, güvenlik konularında kendilerine büyük rol düştüğünü anlattı. AB üyeliğinin ardından elde ettikleri en büyük kazanımların refah düzeyinin artması ve genç nüfusun AB içinde istedikleri üniversitelere giderek, kariyer planlama şansı elde etmesi olduğunu belirten Prens Radu, şu anda İtalya'da ve İspanya'da 1'er milyon Romen vatandaşının istihdam edildiğini kaydetti.




28.04.2007 Yenişafak
 
Alt 03-02-2008, 21:44   #7
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
Ekonomi artık iki büyüyüp bir küçülmüyor

Ardı ardına büyüme, dış ticaret, dış borç ve yabancı sermaye verileri açıklandı. Kısmen dış borç hariç (206 milyar dolar) gelişmeler oldukça sevindirici.

Ekonomide büyüme, hedefleri ve tahminleri aşarak GSMH'de yüzde 6 oldu. Son çeyrek büyümesi ise yüzde 5,2. Böylece ekonomide 2002-2006 arasında beş senedir, yani 20 çeyrektir soluksuz bir büyüme gerçekleşmiş oldu. Türkiye tarihinin rekorlarından biri olan bu performans, iki büyüyüp, bir küçülerek bunun geri verildiği ülkemizde sürdürülebilir büyüme yolunda önemli bir kültür ve kazanım olarak görülmelidir.

Üretim artışı gerçek ve nispeten dengeli: Üretim açısından büyümenin öncü sektörlerine bakıldığında şu gözlemler yapılabilir:

2006 yılında bütün çeyrekler boyunca şampiyonluğu kimseye kaptırmayan inşaat, yılın son çeyreğinde de yüzde 16 artışla yılı yüzde 20 civarında bir büyüme ile kapattı. İnşaat sektörü Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörüdür ve bu şekilde büyümesi, arka ve ön beslemeleri, istihdam ve gelir açısından sağlıklıdır.

Son çeyrekte yüzde 9,7 ile en büyük ikinci atağı yapan tarım sektörü yılı yüzde 3 civarında büyüme ile kapattı. Piyasa ve iklim şartlarına olan aşırı duyarlılığı nedeniyle sürekli istikrarsız seyir gösteren tarımda böylece ilk defa son üç yılda sürekli bir büyüme kaydedilmiştir. Bu da bir ilktir.

Ekonominin bel kemiğini oluşturan sanayi yılın ortasından sonra nispi bir yavaşlama sürecine girse de, gerek son çeyrek (% 6,5) ve gerekse yıl sonu (% 7,4) performansı itibarıyla GSMH büyümesinin üzerinde kalmıştır. Sanayinin kapasite kullanım oranlarına bakılırsa, 2007 yılının başında sanayide büyük bir durgunluk beklenmemeli.

Tüketim kontrol altında, ancak kamuya dikkat: Toplam talep bileşenlerine bakıldığında ise,

Tüketim harcamalarının üçüncü ve son çeyrekte neredeyse durduğu görülüyor. Bu, enflasyonu kontrol etmek üzere benimsenen amaçlarla uyumludur. Yılı yüzde 5,2'lik bir artışla kapatan tüketim, genel ekonomik büyüme performansının altında kalmıştır. İyi de olmuştur. Ancak tüketimin üzerindeki bu baskının yılın devamında da sürdürülmesi gerekmektedir. Bu bağlamda piyasalarda yaşanmakta olan büyük nakit darlığı ile tüketimin kontrol altında tutulması gereği birlikte ele alınmalı ve parasal büyümeye buna göre yön verilmelidir.

Bununla ilişkili olarak ilk üç çeyrekte yüksek düzeyde seyreden kamu harcamalarının son çeyrekte müthiş bir daralmaya maruz kaldığını ve enflasyonun kontrolünde etkin olarak devreye girdiğini görüyoruz. Ancak, son çeyrekte sıfırlanan harcamalar yine de yılı ekonomik büyümenin çok üzerinde 9,6 oranında bir artışla tamamladı. Bu arada 2007 yılının ilk iki ayında kaydedilen 8,2 milyar YTL'lik "korkunç" bütçe açığı bu bağlamda dikkatle takip edilmeli ve yılın kalan döneminde mali disipline riayet edilmelidir.

Belki en sevindirici haber, geleceğin inşa edilmesi açısından kritik olan sabit sermaye oluşumunda kaydedilen artışla ilgili. Son çeyrekte yavaşlasa da (% 4,4), sabit sermaye oluşumu yılı yüzde 14 gibi oldukça iyi bir oranda kapatmıştır.

Son olarak, 2006 ortasında yaşanan dalgalanmadan sonra ithalat azalma sürecine girerken, olumsuz kur koşulları altında ezilen ihracat sektörünün canlılığını hem yılın geri kalanında hem de 2007 yılı başında sürdürüyor olması son derece sevindiricidir. İhracat artışı, yılı yüzde 8,5, ithalat artışı ise yüzde 7,1 oranında tamamlamıştır.

İhracat atağına devam: 2006'nın son ayında kendi rekorlarını egale etmeye başlayan ihracatçılar nihayet Mart 2007'de çıtalarını bir basamak daha artırdı. Mart ihracat artışı yüzde 19,3 olurken, ihracat tutarı aylık bazda 9 milyar doları buldu. İlk üç ayın ihracat artışı yüzde 25,4, 12 aylık artış oranı ise yüzde 21 oldu. İhracatın omurgasını sanayi sektörünün oluşturması, ayrıca otomotivden sonra tekstil ve konfeksiyon sektörünün son yıllarda zoru başararak lokomotif konumunu sağlamlaştırmış olması son derece önemlidir.

Bu arada 2007'nin başında verilen cari açığın sadece yabancı sermaye girişleriyle ve çok fazlasıyla kapatıldığı görülüyor. Yılın tamamında da bu olumlu sürecin devam etmesi beklenmelidir.

İBRAHİM ÖZTÜRK 03 Nisan 2007
 
Alt 03-02-2008, 21:44   #8
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)
Türkiye'nin büyüme hızı yüz yıllık Krone'yi şaşırttı
2003 yılından bu yana bin 500'üncü treylerinin satışını yapan Krone, yaklaşık 100 yıllık tarihi boyunca en hızlı büyüdüğü Türkiye'de üretim yapma kararı aldı





Doğuş Otomotiv distribütörlüğünde 2003 yılından bu yana Türkiye pazarında satışa sunulan Krone'nin 1.500'üncü treylerinin teslimi, düzenlenen törenle gerçekleştirildi. Doğuş Otomotiv Krone Genel Müdürü Tolga Şenyücel,pazarda yakaladıkları başarı ile Türkiye'nin, Krone'nin ihracat yaptığı ülkeler arasında en büyük 6'ncı pazar konumuna yükseldiğini anlatan Şenyücel, Krone'nin 100 yıllık tarihinde en hızlı büyüyen pazarın Türkiye olduğunu bildirdi. Şenyücel, Krone'nin Türkiye'de üretim planı konusunda fizibilite çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. Şenyücel, “Benim gönlümden geçen 2007 son çeyreği ama görünen o ki 2008 ilk çeyreğinde olacak. Yatırım Alman ortaklarımız da bu inancı taşıyor” dedi.


Satışları yüzde 112 yükseldi


Geçen yıl satışlarını yüzde 112 artıran Krone, bu yıl gerçekleştirdiği 758 adetlik satış ile Türkiye'de toplam 1500 treyler satışına ulaştı. Krone'nin 1500. treylerini teslim alan Fullsped firması Başkanı Zeki Neziroğulları, Doğuş Otomotiv ile yaptıkları işbirliğinden mutluluk duyduklarını dile getirdi.


07.12.2006 Yenişafak
 
Alt 03-08-2008, 19:41   #9
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)


ZENGİN OLDUK


TÜİK Başkanı Ömer Demir, tamamlanan milli gelir güncelleme çalışmalarıyla ilgili düzenlediği basın toplantısında, 576 milyar YTL olan 2006 yılı GSYH'nın yüzde 31,6 artışla 758 milyar YTL'ye ulaştığını söyledi.

Demir, kişi başına düşen milli gelirin ise 2006 yılı için 7 bin 500 dolar düzeyinde tahmin edildiğini açıkladı. Bu rakam, daha önceki hesaplamalara göre 5 bin 480 dolar idi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Ömer Demir, bir gazetecinin ''Biz zengindik farkında değildik, artık bunu hesaplayabiliyoruz ve zengin olduğumuzu mu gördük?'' şeklindeki sorusuna, ''Aynen dediğiniz gibi'' karşılığını verdi.

Demir, ''zengin olduk'' gibi bir terminoloji kullanmak istemediğini ifade ederek, ''Ama şunu diyebiliriz ki; ekonomimizin şu andaki durumunu, bir önceki döneme göre, bir önceki imkanlarımıza göre daha iyi görüyoruz. Bundan sonra yeni yapacağımız çalışmalarla şimdikinden de daha iyi görecek yöntemler gelebilir'' dedi.

TÜİK Başkanı Demir, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin ''Biz zengindik farkında değildik, artık bunu hesaplayabiliyoruz ve zengin olduğumuzu mu gördük?'' şeklindeki sorusuna, ''Aynen dediğiniz gibi'' karşılığını verdi ve şöyle devam etti:

''Toplum hayatında bir çok olayı biz bir günlük kararlarla değiştiriyoruz çoğu zaman, bir yasa çıkıyor, mülkiyeti A'ya olanı, B'ye çeviriyor, iptal ediyor, suçu suç olmaktan çıkarıyor, bir anda, Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra. Biz bunu normal görüyoruz. Dün suç olan bir şey, bugün suç olmaktan çıkıyor, hesaplamalarımızda da önceden göremediğimiz, fark edemediğimiz bir şeyi fark ettiğimiz zaman, tabii ki rakamımız değişecek.''

Demir, burada önemli olan noktanın değişimin gerekçelerini kamuoyuna iyi açıklamak olduğunu belirterek, ''Mecburuz revizyon yapmaya, çünkü bir sürü veriyi sonradan takip ediyoruz. Daha önce hesaplarımızın dışında geliyor, daha önce 100 zannettiğimiz bir şey, kayıtlar öyle gösteriyor, 150'ye çıkıyor. Bunu görmezden gelemeyiz. Bunun için revizyon yapmak zorundayız'' diye konuştu.

Ömer Demir, ''zengin olduk'' gibi bir üslubu, terminolojiyi kullanmak istemediğini kaydederek, ''Ama şunu diyebiliriz ki; ekonomimizin şu andaki durumunu, bir önceki döneme göre, bir önceki imkanlarımıza göre daha iyi görüyoruz. Bundan sonra yeni yapacağımız çalışmalarla şimdikinden de daha iyi görecek yöntemler gelebilir'' dedi. Kameralarda kullanılan teknolojiyi duruma örnek gösteren Demir, el yordamıyla flu görünenin, bugün daha net görülebildiğini kaydetti ve bu gelişimin devam eden bir süreç olduğunu vurguladı.

-KÜÇÜLME VE BÜYÜME GÖRÜNEN SEKTÖRLER-

Revizyon çalışmaları sırasında, daha önce fazla hesapladığı tespit edilen sektörlerin bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Demir, cari fiyatlarla 2002 yılına ilişkin verileri aktardı. Demir, küçülen sektörlerden balıkçılıkta yüzde 31, ticarette yüzde 5, otel ve lokantalarda yüzde 9,6, enerjide yüzde 21 küçülme hesaplandığını belirtti. Devlet hizmetlerinde de yüzde 41'lik bir azalma, hizmet sektöründe ise yüzde 200'lük artış hesaplandığını ifade eden Demir, bunun eğitim, sağlık gibi alanların, hesaplamada devlet sektörü yerine hizmet sektörüne kaydırılmasından kaynaklandığını söyledi. Demir, ''Bunu bir azalma değil, hesap değişikliği olarak yorumlamamız lazım'' dedi.

Demir ayrıca konut sahipliliğinde yüzde 144, imalat sanayinde yüzde 66, FSIM (Financial Services Indirectly Measuread) hesabından kaynaklı mali aracılık sektöründe de yüzde 11,6'lık artış olduğunu dile getirdi.

Ömer Demir, 2007 yılına ilişkin güncellenmiş verilerin, 31 Mart Pazartesi günü açıklanacağını bildirdi.

Milli gelirin revize edilmesiyle, Türkiye'nin risk düzeyi gerilerken, ekonomik değerlendirmelerdeki kategorisi de yükselecek.

Morgan Stanley, Deutsche Bank gibi uluslararası yatırım bankası ekonomistlerinden alınan bilgiye göre, kişi başına milli gelir düzeyinde ortaya çıkacak artışın Türkiye'nin reyting kalitesindeki etkisi orta vadede gerçekleşecek iken, Türkiye'nin risk değerlendirmesi kategorisi daha olumlu düzeye çıkacak.

Türkiye'nin, 500-600 milyar dolarlık milli gelire sahip ülkeler düzeyinde değerlendirileceğine dikkati çeken ekonomistler, ekonomik verilerdeki düzelme çerçevesinde, ekonomik değerlendirmelerde, Türkiye ''daha az riskli'' ülkeler kategorisinde yer alacak.

-BORÇ VE CARİ AÇIĞIN, MİLLİ GELİRE ORANI DÜŞECEK...-

Milli gelir hesabının revizyonu, Türkiye'deki toplam borcun, cari açığın, milli gelire oranını aşağı çekerken, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün farklı bir kategoriye yerleşeceği, bunun ekonomik değerlendirmeleri de etkileyeceği ifade ediliyor. Türkiye'nin, benzer reyting grubundaki ülkelere göre brüt borcunun milli gelire oranının yüksek olduğunu, bu oranın şu anda yüzde 57 düzeyinde olduğunu, ancak milli gelirin yukarı doğru revize olması halinde, Türkiye'nin ekonomik görünümü ve diğer ekonomik rasyolarının iyileşeceğini kaydediyorlar.

-TÜRKİYE'NİN ULUSLARARASI KURULUŞLARDAKİ SIRASI-

Uzmanlar, milli gelir ile kişi başına milli gelirdeki yükselmeler sonucunda, Türkiye'nin, BM (bağlı kuruluşları da dahil), Dünya Bankası, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlardaki sıralamasının da değişeceğini vurguluyorlar.

Türkiye, bazı kuruluşların sıralamasında ''orta gelir'' düzeyinde yer alırken, yeni düzenlemeyle, ''üst orta gelir'' ile ''ileri'' düzeylerine yükselecek.

-YENİ MİLLİ GELİR HESAPLAMA YÖNTEMİNİN ETKİSİ-

Türkiye'deki milli gelirin, 1968 tarihli Birleşmiş Milletler Ulusal Hesap Sistemi'ne dayanarak, 1987 girdi-çıktı tablosuyla hesaplandığını hatırlatan uzmanlar, bu hesaplama metodunu birçok ülkenin terk ettiğini, bazı ülkelerin de milli gelirlerini birkaç kez revize ettiklerini vurguluyorlar.

Türkiye'nin, AB Muhasebe Sistemine geçeceğinin altını çizen uzmanlar, bu girdi-çıktı tablosunun yenileneceğini, baz yılının yenileneceğini ifade ediyorlar.

-NELER DEĞİŞECEK?-

Verilen bilgiye göre, yeni hesaplama yönteminin getirdiği birinci değişiklik, Birleşmiş Milletler sisteminden Avrupa Hesap Sistemine (ESA) dönüş sağlanacak.

Bu dönüşüm ile sadece milli gelir değil, ödemeler dengesi, mali devlet hesaplarında da değişiklik olacak. ESA sistemi; alt verilerde gelir, devlet yardımları, yerel harcamalar gibi detaylarda da uyum gerektiriyor.

Milli gelir, mümkün olduğunca kayıtlardan gelen bilgiler çerçevesinde daha net görülerek değerlendirilebilecek.

AB ile Türkiye arasında bir hesap birliği sağlanmış olacak.

1987 baz yıllı hesapların çok eskidiğinin altını çizen uzmanlar, bir sürü yeni kaynağın mevcut olduğunu, yeni sistem ile eğitim, sağlık, tarım ve şehirleşmeden, çevreye kadar birçok verinin değişeceğini belirtiyorlar.

Ekonomistler, yeni hesaplama sisteminin, revizyon ihtiyaçlarını tümüyle karşılayacak bir çalışma olacağını kaydediyorlar.

ESA, milli gelir hesaplarının ''doğrudan bilgi alma'' yoluyla yapılmasını öngörüyor.

08 Mart 2008, Zaman
 
Alt 04-08-2008, 16:09   #10
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Türkiye'nin İstikrar Gerçeği (Büyüme Verileri)

Büyüme esnafa yansımıyorsa neden kapanandan üç kat fazla şirket açılıyor?



Finansal yönetim ve danışmanlık şirketi Merrill Lynch, dünyada trilyon dolarlık yatırımlara yön veren birkaç şirketten biri. Danışmanlık verdiği müşterilerin varlıkları toplamı 1,7 trilyon dolar civarında.

Batman Gercüşlü Mehmet Şimşek, dünyanın en iyi yatırım bankası seçilen firmanın 50 bin 600 çalışanı arasında en üst düzey yöneticiler arasına girmeyi başardı. Milyar dolarlara yön veren Merrill Lynch'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Bölüm Başkanı olan Şimşek, Londra'da Türkiye ekonomisiyle ilgili merak edilen sorularımızı cevapladı.

'Makro ekonomideki başarılar sokaktaki insana yansımıyor' düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dört yıl arka arkaya Avrupa'da en yüksek reel büyüme hızına ulaşmış bir ülkenin halkının bu büyümeyi hissetmediğini söylemek pek anlamlı değil. Öncelikle şunu ifade etmek lazım. Bir ülkede refah düzeyinin artıp artmadığının en basit göstergesi kişi başına gelirdir. Türkiye'de kişi başına düşen gelir 2001 yılındaki kriz seviyesi olan 2 bin 160 dolardan bu sene 5 bin dolara çıkmıştır. Bu hızlı artışta Türk Lirası'nın Amerikan Doları karşısında reel olarak değer kazanmasının etkisi olsa da Türkiye'de ortalama refah düzeyinde çok ciddi bir artış olduğu ortadadır. Türkiye ekonomisi AK Parti hükümetinin uyguladığı doğru ekonomik politikalar sayesinde 2002'den bu yana 2,3 milyon kişiye istihdam yaratmıştır. İstihdamdaki bu hızlı artış makro ekonomideki
başarıların sokaktaki insanlara yansımadığı argümanının hiç de geçerli olmadığını gösteriyor. Unutulmaması gereken bir diğer başarı noktası vatandaşın satın alma gücünü eriten enflasyonun hızlı bir şekilde düşürülmüş olmasıdır. Bu da beraberinde düşük faizleri getirmiştir. Ekonomideki bu iyileşmelerden vatandaşın yararlandığını görmek açısından bir diğer somut örnek de tüketici kredisi kullanımındaki patlamadır. 2001 yılı sonunda toplam 867 bin kişi tüketici kredisi kullanmışken, Haziran 2005 sonu itibarıyla bu sayının 5 milyon kişi civarına çıktığını görüyoruz. Bütün bu rakamlar Türkiye'de genel olarak refah seviyesinin arttığını ve bundan herkesin bir derece olumlu etkilendiğini gösteriyor.

Türkiye'de küçük esnafın 'büyüme bize yansımadı' türünden eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Esnaf büyümeden nasibini nasıl alır?

Bu eleştirilerin pek de anlamlı olmadığı kanısındayız. Devlet İstatistik Kurumu'nun verilerine baktığımızda açılan şirket sayısının hâlâ ve hâlâ kapanan şirket sayısının üç katından fazla (2005'in ilk 11 ayında 25 bin şirket kapanırken, 87 bin yeni şirket kuruldu) olduğunu görüyoruz. Eğer ekonomik büyüme esnafa yansımıyorsa neden daha fazla risk alarak yeni şirket kuruyorlar? Bizce esas sorun burada küçük esnafın düşük enflasyonlu stabil büyüme ortamına ayak uyduramamasıdır. Bu tür işletmeler genelde çok verimsiz olduğundan dışarı ile rekabet güçleri çok zayıf. Dikkat edilmesi gereken bir konu ekonominin yaklaşık yüzde 53'ü dışa açık hale gelmiştir. Bu da ekonomide hem rekabet ortamının artmasını hem de piyasa mekanizmasının daha etkin çalışmasını beraberinde getirmiştir. Piyasa ekonomisinde ölçek ekonomisinin önemi çok büyüktür. Globalizasyonun arttığı bir ortamda Türkiye'de ölçek ekonomisi tüm şirketlerin varlığını devam ettirebilmesinin olmazsa olmaz koşulu haline gelmiştir. Özetle şirketler maliyetlerini en aza çekecek ölçek seviyesine ulaşmanın yolunu aramaya başlamalıdır. Maalesef küçük esnaf işletmelerinin durumunu düzeltecek sihirli bir çözüm yok. Türkiye ekonomisinin normalleşme sürecinde bazı kesimlerin refah düzeyini daha hızlı artırmaları son derece doğaldır.

İşsizlik azalıyor mu? Sorun nasıl çözülür?

Türkiye'de işsizlik işgücü maliyetlerinin çok yüksek olmasına rağmen azalıyor. Nitekim istihdam verilerine bakıldığında bu tablo çok daha net bir şekilde karşımıza çıkıyor. Öncelikle şunu ifade etmek lazım, Türkiye ekonomisi son 3 yıl içinde 2,3 milyona yakın net istihdam imkanı yaratmıştır. Yani 2002 yılında toplam istihdam 20 milyon 287 bin kişi iken bu rakam 2005 yılının Eylül ayı itibarıyla 22 milyon 566 bin kişiye çıkmıştır. Bu Türkiye gibi işgücü maliyetlerinin çok yüksek olduğu bir ülkede muazzam bir başarıdır. Bu arada işsizlik oranının yüzde 12,4'ten yüzde 9,7'ye düştüğünü söylemek gerekir. Her yıl işgücü piyasasına katılımın yaklaşık 600 bin kişi olduğu dikkate alınırsa bu da önemli bir başarıdır. Diğer önemli bir konu tarım sektöründeki istihdam verilere göre 6 milyon 661 bindir. Söz konusu rakam, bir yıl önce yani Eylül 2004 tarihinde 8 milyon 222 bindi. Özetle Türkiye ekonomisi son üç yıl içinde sadece 2,3 milyona yakın net istihdam yaratmakla kalmamış, aynı zamanda son bir yılda tarımdaki çözülmenin de imalat sanayii ve özellikle hizmetler sektörü tarafından absorbe edilmesini sağlayacak yapıyı da kurmuştur. Bizce istihdamdaki asıl sorun kayıt dışılıktır. Bu da sadece ekonomik büyüme ile kısa dönemde çözülecek bir konu değildir.

Üst üste 4 yıl süren büyümeden sonra Türkiye 5. yılda da (2006) büyüyecek mi? Bu konuda karamsar olanlar var. Büyüme sürdürülebilecek mi?

Türkiye son birkaç yıldır oldukça etkileyici bir makro ekonomik performans sergiledi. Özellikle yıllık ortalama yüzde 7,5'e ulaşan hızlı ekonomik büyüme dikkati çekici. Biz ekonomideki büyümenin 2006'da yavaşlayarak da olsa devam edeceğini düşünüyoruz. Çünkü büyümenin motoru iç talepte ciddi bir zayıflama öngörmüyoruz. Türkiye'de faizlerin yönü hâlâ aşağı doğru, reel ücretler makul düzeyde yükselmeye devam ediyor ve istihdamda ciddi bir artış sağlanmış durumda. Bütün bunlar 2006'da özel tüketimin güçlü kalacağına işaret ediyor. İnşaat sektöründe 2005'te başlayan patlama muhtemelen devam eder. Çünkü sektörde ertelenmiş bir talep var. Ayrıca, AB ile müzakere sürecinin başlamış olması ve hükümetin yatırım ortamını düzeltici çabaları Türkiye'yi hem yerli hem de yabancı yatırımcı açısından cazip bir hale getirdi. 2006'da doğrudan yabancı sermaye girişinin yüksek kalmasını bekliyoruz. Seçimlere yaklaştıkça kamu harcamalarında bir artış olması ihtimali yüksek. Büyümenin tamamen iç talep kökenli olması biraz kaygı verici; ancak bu kısa dönemde değiştirilmesi zor bir durum. Siyasi istikrarın devam edeceği ve global piyasalarda ciddi bir likidite krizi çıkmayacağı varsayımları ile Türkiye ekonomisinin 2006'de reel olarak yüzde 4,5 civarında büyüyeceğini öngörüyoruz. Türkiye uzun dönemde de ciddi bir büyüme potansiyeline sahip. Çünkü ülkemizin nüfus dinamikleri elverişli. Eğer yapısal reformlarla ekonomideki verimliliği artırabilirsek, orta ve uzun dönemde AB'nin üç veya dört katı hızla büyümemiz mümkün. Ancak bunun için hükümetin son dönemde gösterdiği kararlılığı devam ettirip kamunun ekonomideki payını azaltması, yabancı doğrudan sermaye girişini artırması, kayıt dışı ekonomiyi azaltması ve tarım sektörünü yeniden yapılandırması gerekiyor.

Ekonomide riskler neler? Kriz riski var mı? Cari açık ve kurların düşüklüğü bir krize yol açar mı?

En büyük risk faktörü birkaç yıldır Türkiye'nin lehine gelişen global likidite koşullarının tersine bir gelişme göstermesidir. Global likiditenin azalması özellikle Türkiye'de dış cari açığının finansmanını zorlaştırabilir. Diğer önemli bir risk AB ile müzakerelerin Kıbrıs sorunu sebebiyle askıya alınması tehlikesidir. Eğer Türkiye 2006 yılı içinde liman ve hava alanlarını Rumlara açmazsa Kıbrıs Rum Kesimi'nin müzakereleri sekteye uğratması riski var. Orta ve uzun dönemde makro ekonomik istikrar önündeki en önemli risklerden bir tanesi sosyal güvenlik sisteminin sürekli büyüyen açıklarıdır. Genç nüfus dinamiklerine rağmen Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin yıllık açığı GSMH'nin yüzde 4,5'ine ulaşmıştır. Eğer kapsamlı bir sosyal güvenlik reformu yapılmazsa, Türkiye'yi uzun dönemde tam bir felaket beklemektedir.
Yüksek cari açık ve düşük kur Türkiye ekonomisi için bir tehdit olarak görülebilir; ancak bu iki faktör tek başına krize yol açmaz. Türkiye'de 1994 ve 2001 yıllarındaki gibi bir krizin ortaya çıkma ihtimali birkaç sebepten dolayı son derece düşük. Öncelikle bankacılık sektörü geçmişe oranla çok daha sağlıklı bir yapıya sahip. Sektördeki brüt döviz pozisyon açığı 1990'lı yıllara oranla makul seviyelere indi. Hem özel hem de kamu bankalarının sermaye yapıları oldukça sağlam. İkinci olarak kamu maliyesinde çok ciddi bir disiplin sağlandı. Hazine'nin borçlanma gereğinde çok hızlı bir düşüş var. Kamunun 2006'da az da olsa bir fazla vermesi ihtimali var. Yani dış cari açıktaki artışın müsebbibi artık kamu sektörü değil. Kamu borçlarının GSMH'ye oranı 2001 yılında ulaştığı yüzde 90'dan yüzde 57 civarına düştü. Son olarak dalgalı kur rejimi muhtemel kriz riskini azaltan diğer bir faktördür. Bütün bunlar ekonomideki kırılganlığı azaltıyor. 2006 yılında muhtemelen Türkiye'nin cari açığı yüksek kalmaya devam edecek. Çünkü ciddi bir yavaşlama, kurda ciddi bir düzeltme ve petrol fiyatlarında önemli bir düşüş öngörmüyoruz. Bu noktada önemli olan cari açığın finanse edilebilir olması. Bize göre cari açık bu haliyle kısa dönemde finanse edilebilir düzeyde. Ancak cari açığın finanse edilebiliyor alması hiç sorun olmadığı anlamına gelmez

31 Aralık 2005, Zaman

 
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi