![]() |
#1 |
![]() Türkiye, NATO'nun Libya'ya yönelik askeri operasyon planlarının gözden geçirilmesini ve uçuşa yasak bölge alanının daraltılmasını talep etti.
8 NATO ülkesinin büyükelçilerinin Brüksel'deki Libya zirvesinde, Türkiye'den itiraz geldi. TSİ 16.00'da başlayan toplantıya ara verilmesinin en büyük nedeninin de bu itiraz olduğu belirtildi. Tek itiraz eden ülke olan Türkiye'nin çekinceleri şöyle sıralandı: Uçuşa yasak bölge için yapılacak NATO operasyonu planlarının, koalisyon güçlerinin müdahalesinden önce yapıldığı ve bu nedenle gözden geçirilmesi gerektiği, uçuşa yasak bölge alanının daraltılmasının gerektiği... Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan Libya zirvesinde, NATO'nun taleplerinin konuşulduğu haberlerinin geldiği saatlerde, Türkiye'nin NATO'dan talepleri olduğu ortaya çıktı. TSİ 16.00'da başlayan ve 28 üye ülkenin büyükelçilerinin katıldığı toplantıya ara verilmesinin en büyük nedeninin de bu talepler olduğu belirtildi. Türkiye'nin, Libya'nın hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesine yönelik NATO'nun yapacağı askeri operasyona itiraz ettiği, buradaki askeri planların gözden geçirilmesini talep ettiği kaydedildi. Bunun nedenini de, NATO Büyükelçisi Haydar Berk açıkladı: "NATO'nun tüm planlama çalışmaları, koalisyon güçlerinin operasyon yapmayacağı göz önünde bulundurularak yapıldı. Oysa 24 saatten bu yana askeri operasyan gerçekleştiriliyor ve çok sayıda sivil hayatını kaybetti." Türkiye'nin, çok şiddetli olan NATO'nun operasyonlarının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini, hem operasyonel katılım hem de uçuşa yasak bölge alanın daraltılmasını talep ettiği belirtiliyor. Yani Türkiye, NATO'nun Libya'ya güçlü ve şiddetli bir kuvvetle girmemesi gerektiğini çünkü koalisyon güçlerinin oparasyon yaptığını ve bu nedenle NATO planlarının onaylanmadan gözden geçirilmesini istiyor. İngiltere'den de, Türkiye'nin itirazının Libya'ya zaman kazandırdığı açıklaması gelirken, aynı zamanda Türkiye'nin çekincelerinin gidirilmesi için müzakere edilmesi gerekliliğinin altı çizildi. "TÜRKİYE SÜRECİ DEĞERLENDİRİYOR" Öte yandan, NATO'nun Türkiye'den asker, üs veya liman talebi bulunmazken, Pentagon'dan operasyonlarla ilgili yapılan açıklamada da, "Türkiye hala süreci değerlendiriyor" dendi.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Bu uyarıların muhattabı kim?
Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates'den ikinci kez "bölünme" uyarısı geldi: Libya'nın ikiye bölünmesi istikrarsızlık formülü olabilir. Kaddafi'nin öldürülmesi fikri iyi değil. ![]() Gates, "BM Güvenlik Konseyi'nin kararı çerçevesinde operasyon yapmamızın önemli olduğunu düşünüyorum." dedi. Operasyonun idaresi hakkında da ipuçları veren Gates, Pentagon'un, misyonun kontrolünün birkaç gün içinde bir koalisyona devredilmesini umduğunu belirtti. Gates, koalisyonun gelecekteki liderliğinin belirsiz olduğunu; ancak NATO mekanizmasının kullanılarak Fransa ve İngiltere'ye bırakılabileceğini belirtti. (CİHAN) http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201876 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Libya sendromu: AB kaça bölünür?
Fransa'nın 'tezcanlılığı', Almanya'yı rahatsız etmişe benziyor. Avrupa Birliği projesi, bu kutuplaşmadan ne kadar etkilenir? ![]() Libya'ya operasyon konusunda Batıyla ayrı düşmekle eleştirilen Almanya'nın Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, AB'li mevkidaşlarıyla toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada, "Riskleri hesaplayarak Alman askerleriyle katılmamaya karar verdik. Müdahalenin daha üçüncü gününde Arap Birliği'nin bu müdahaleyi eleştirmesi bence iyi nedenlerimizin olduğunu gösteriyor" dedi. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, dün Kahire'de yaptığı açıklamada "Yaşananlar uçuşa yasak bölge hedeflerinden farklılaşıyor. Bizim istediğimiz sivillerin daha fazla bombalanması değil onların korunması" ifadesini kullanmıştı. İspanya Dışişleri Bakanı Trinidad Jimenez ise Libya'da uçuşa yasak bölge uygulanmasını ve sivillerin korunması için tüm önlemlerin alınmasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararına uyumun aynı zamanda askeri önlemleri de içerdiğini kaydederek, sözlerine açıklık getirmesi için Amr Musa'yla konuşmaya çalışacağını belirtti. Finlandiya Dışişleri Bakanı Aleksandır Stubb da Arap Birliği'nin eleştirilerinin abartıldığını savundu. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn ise hafta sonunu toplantılarla geçirmesine rağmen Libya konusunda karar alamayan NATO'dan hızlı davranmasını istedi. Asselborn, Libya'ya işlerin kötü gitmesi halinde müdahale eden koalisyonun sorumluluğu NATO'ya devretmek isteyeceğini belirterek, "Şimdiden kimin ne yapacağına karar vermeliyiz. Çünkü koalisyon ve NATO arasındaki bu oyun tüm uluslararası topluma zarar veriyor" diye konuştu. AB dışişleri bakanlarının Libya'ya yeni yaptırımlar ve insani yardım faaliyetlerinde güvenliğin sağlanması konusunda kararlar alması bekleniyor. A.A. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201850 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Wallerstein: Libya ve dünya solu
Immanuel Wallerstein, 'Libya ile ilgili o kadar çok ikiyüzlülük ve kafası karışık analiz var ki, nereden başlayacağını bilmek zor' diyerek isyanın en çok gözardı edilen yönüne odaklanıyor. Libya'da yaşananlar ile ilgili o kadar çok ikiyüzlülük ve kafası karışık analiz var ki, nereden başlayacağını bilmek zor. Çok sayıda boyuta sahip bu durumun en çok gözardı edilen yönü, dünya solundaki derin bölünme. Birkaç Latin Amerika ülkesi, en ilgi çekeni Venezuela, Albay Kaddafi'ye gereğinden fazla destek içinde. Fakat dünya solunun Ortadoğu, Asya, Afrika, Avrupa ve gerçekte Kuzey Amerika'daki sözcüleri net bir şekilde aynı fikirde değil. Hugo Chavez'in analizi öncelikle, gerçekte tamamen, Birleşik Devletlerin ve Batı Avrupa'nın Kaddafi rejimine yönelik yayınlaya geldiği tehdit ve kınamalarına odaklanıyor gibi görünüyor. Kaddafi, Chavez ve diğerleri batı dünyasının Libya'yı işgal etmekte ve Libya'nın petrolünü "çalmak"ta olduğunda ısrar ediyorlar. Tüm bu analiz yaşanmakta olanı tümüyle kaçırıyor ve Chavez'in hükmü üzerinde -ve gerçekte onun ünü ile birlikte dünya solunun geri kalanı üzerinde- bir gölge oluşturuyor. Her şeyden önce, son 10 yılda ve birkaç hafta öncesine dek, batı dünyası hep Kaddafi'nin arkasındaydı. Zira Kaddafi, her türlü yoldan hiçbir koşulda "terörizm" destekçisi olmadığını kanıtlamaya çalışıyor ve anaakım dünya ekonomisi ve jeopolitiğine sadece tümüyle entegre olmayı diliyordu. Libya ve batı dünyası peşi sıra kazançlı anlaşmalara giriyordu. Kaddafi'yi dünya antiemperyalist hareketinin kahramanı olarak görmek, en azından son on yılda, benim için bu yüzden zor. Hugo Chavez'in analizinin kaçırdığı ikinci nokta, Libya'da batı dünyasının belirgin bir askeri müdahalesinin olmayacağı. Kamuoyuna yönelik açıklamalar tamamen birer üfleme püfleme ve evde yerel düşünüşü etkilemeye göre düzenlenmiş. Güvenlik Konseyi kararı olmayacak, çünkü Rusya ve Çin bunun yanında durmayacak. NATO kararı olmayacak, çünkü Almanya ve bazı diğerleri bunun yanında durmayacak. Sarkozy'nin militan anti-Kaddafi duruşu bile Fransa içinde direnişle karşılaşıyor. Tüm bunların üzerinde, Birleşik Devletler'de askeri müdahaleye muhalefet, hem halktan hem de daha önemlisi ordudan geliyor. Savunma Bakanı Robert Gates ve ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mullen çok açık bir şekilde kamuoyuna uçuşa yasak bölge kurulmasına muhalefetlerini açıkladılar. Gerçekte, Bakan Gates daha ileri gitti. 25 Şubat'ta West Point'te hava harp okulu öğrencilerine şunları söyleyerek adres gösterdi: "Bana göre, gelecek savunma bakanlarından herhangi biri başkana Asya'ya, Ortadoğu'ya ya da Afrika'ya büyük bir Amerikan kara ordusu gönderilmesini tavsiye ederse kafadan muayene edilmeli." NATO güçlerinin eski komutanı emekli General Wasley Clark, ordunun bu görüşünün altını çizmek için 11 Mart'ta Washington Post'a "Libya ABD askeri müdahalesine testi karşılamaz" başlığı ile editöryal bir eleştiri yazdı. Öyle, şahinlerin ABD müdahalesi çağrılarına rağmen, Başkan Obama direnecektir. Bu yüzden mesele, Batının askeri müdahalesinin olup olmaması değil. Mesele, ikinci Arap ayaklanması için tüm muhalefeti en vahşi şekilde bastırma girişiminin sonucu. Libya; Tunus ve Mısır'daki başarılı isyanlar nedeniyle hengamede. Ve burada gizli saklı bir şey varsa o da, Kaddafi ile Batı arasında Arap devrimini yavaşlatma, hatta ezme konusundadır. Kaddafi, başarıları ölçüsünde bölgenin tehdit altındaki diğer tüm despotlarına, kalmanın tek yolunun ödünlerden ziyade şiddetli baskı olduğu mesajını gönderiyor. Latin Amerikanı'nın bazı sol hükümetleri yapmasa da, dünyanın geri kalanında solun gördüğü şey bu. Mısır isyanı analizinde Samir Amin'in işaret ettiği gibi, protestocular arasında bir birinde farklı dört bileşen vardı- gençlik, radikal sol, orta sınıf demokratları ve İslamcılar. Radikal sol, bastırılan sol partiler ve yeniden canlandırılan sendikal hareketleri birleştiriyor. Libya'da bundan çok çok daha küçük bir radikal sol ve daha zayıf bir ordu (Kaddafi'nin kasıtlı politikası yüzünden) olduğuna şüphe yok. Bu yüzden sonuç çok belirsiz. Arap Ligi'nde bir araya gelen liderler Kaddafi'nin politikalarını kınayabilirler, fakat bir çoğu, hatta çoğu gizlice onu alkışlıyor -ondan kopya ediyor- olabilirler. Dünya solundan iki parça tanıklıkla bitirmek iyi olabilir. Afrika'da çoğu radikal hareketlerle dayanışma faaliyetleri yüzünden iyi bilinen İrlandalı Marksist aktivist Helena Sheeham, Kaddafi rejimi tarafından Libya'da bir üniversite konferansına davet edilmişti. Hengame patlak verdiğinde ülkeye varmıştı. Üniversitede konferanslar iptal edildi ve sonuç olarak kendisini davet edenler tarafından terk edildi, çıkışı kendisi yapmak zorunda kaldı. Günlüğüne son gün, 8 Mart'ta şöyle yazdı: "Rejimle ilgili tom kararsızlıklar gitti, gitti, gitti. Bu bir acımasızlık, yozlaşma, namussuzluk, hile." Ayrıca solun sesi Güney Amerika sendikalar federasyonu COSATU'nun açıklamasına da bakabiliriz. Libya rejiminin sosyal başarılarını övdükten sonra COSATU şöyle diyor: "COSATU, yine de bu başarıların baskıcı Albay Kaddafi diktatörlüğünü protesto edenlere yönelik büyük kıyımının özrü olarak kullanılmasını kabul etmemektedir ve Libya ile tüm kıta genelinde insan hakları ve demokrasiye desteğini tekrarlamaktadır." Gelişmeleri yakından izlemeye devam edelim. Tam şimdi dünyanın en kritik mücadelesi ikinci Arap ayaklanması. Bu mücadelede gerçekten radikal bir sonuç elde etmek yeterince zor. Araplar ve gerçekte tüm dünya ve sol için Kaddafi en temel engel. Hepimiz Simone de Beauvoir'in şu özlü sözünü hatırlamalıyız belki: "Özgür olmayı istemek başkaların da özgür olmasını istemek demek." *Şenol Gürkan, İmmanuel Wallerstein'in 16 Mart 2011 tarihli bu makalesini http://www.zcommunications.org adresinden alıntılayarak ETHA için çevirdi. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201879 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |||
![]() bu ikazı dinlerlermi..
bence hayır... adamların derdi özgürlük ordaki insanlar değil ki... tek dert petrol...
|
||||
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Onların da değilse, Kaddafi kimin hedefi?
İngiltere Genelkurmay Başkanı David Richards askeri müdahalede Kaddafi'nin "kesinlikle" hedef olmadığını söyledi. ![]() "Kaddafi'nin kendisi hedefinizde mi?" şeklindeki soruya ise Richards, "Hayır, kesinlikle hayır. BM kararlarında buna izin yok. Bu konu hakkında daha fazla açıklama yapmak istemiyorum." diye cevap verdi. (CİHAN) http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201897 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Onların tek hedefi petrol... Bir müslümanın ölüp ölmemesi kafirin umrundamı...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Arap birliğimi ne ayak öyle bir şey yok muydu yahu ? Hani Bahreyn e giren kimlerdi ? Onlar yapsa gam yemem.Gerçi onlar da piyon.
|
|
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Altını çizdiler: Kartlar bizim elimizde
Libya ile ilgili olarak ABD ve İngiltere'den sonra söz Fransa'da: "Bugün inisiyatifi alan NATO değil." ![]() Alain Juppe, "Arap Birliği, operasyonun tamamen NATO komutasına bırakılmasına karşı. Bugün inisiyatifi alan NATO değil." şeklinde konuştu. Brüksel'de basın toplantısı düzenleyen Juppe, sivillerin korunması amacıyla oluşturulan baskının Muammer Kaddafi hükümetini devirmesini umduğunu da söyledi. (CİHAN) http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201911 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Davutoğlu'ndan Batı güçlerine ince uyarı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Libya'da koalisyon güçlerinin yaptığı müdahalede uluslararası hukukta yer alan prosedürlere yeterince uyulmadığı kanaatinin kendilerinde oluştuğunu aktardı. ![]() BM kararına desteğin insani yardım noktasında olduğunu ve daha fazla can kaybının yaşanmaması için silah amborgosunun konulmasını savunmak olduğunu belirten Davutoğlu, "Libya'nın Irak'a benzer bir operasyona maruz kalmamasına özen gösterdik, bu yönde telkinlerde bulunduk." dedi. Paris'teki zirvede de bu kanaatlerini ifade ettiklerini bildiren Davutoğlu, "Bir koalisyonun oluşması için uluslararası hukukta prosedür vardır. Biz bu prosedüre yeterince uyulduğu kanaatinde değiliz. Bir karar alındı ve operasyon başladı. Operasyon sürürken de bütün taraflara, Libya halkının barış ve esenliğinin korunması yönündeki arzumuzu ilettik." ifadelerini kullandı. Türkiye'nin son dönemde Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde yaşanan hadiseleri çok yakından takip ettiğini bildiren Davutoğlu, tüm yaşanan olaylara karşı ülkenin kararlı ve ilkeli bir duruş sergilediğini belirtti. Bu ülkelerde insan hakları ve demokrasinin geliştirilmesi ile daha iyi bir yönetim anlayışlarını dile getirdiklerini vurgulayan Davutoğlu, Libya'daki gelişmelerin diğer ülkelerdekinden farklılık arzettiğini ve çok sayıda can kaybı yaşandığını söyledi. Bu can kayıplarını hiçbir şekilde arzu etmediklerini kaydeden Davutoğlu, 25 bin vatandaşın tahliyesini başarıyla yürüttükleri anımsatarak, Libya'da 10 bin Türk kaldı şeklindeki haberleri yalanladı. Davutoğlu, Libya'da hem hükümet hem de Bingazi'deki taraflarla görüştüklerini söyleyerek, 1 Mart'ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Mumammer Kaddafi'ye çekilmesi yönünde telkinde bulunduğunu ancak bu girişimlerin sonuçsuz kaldığını kaydetti. (CİHAN) http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=201901 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|