![]() |
#1 |
![]() Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat şerhten aciz kalır. Ki harfler şüphesiz, sihir eseridir. İnsan hançeresinden çeşitlenen bütün sesleri, bir kaç çizginin sadeleğine sıkıştırır, yanyana gelir kelime olur; bu defa sesler 'anlam'ın gökkuşağı gömleğini giyer; tutuşturur, çıldırtır, gâma salar, müjdeler getirir, susturur, söyletir ama hiçbir harf ve kelime, üç noktanın imâ ettiğini kucaklayamaz.
Nokta dediğimiz adı üstünde noktadır işte. Geometrini başlangıç yeri, sözün sonudur. Kalemin kağıtle vuslatının ilk meyvesidir. Onları yanyana getirerek çizgiye, üç boyuta kalbedebilirsiniz; arada dünyalar gizlidir. "İlim bir nokta idi onu cahiller çoğalttılar" sözü, size noktanın basitliğinde gizlenen olgunluk ve mükemmelliği çağrıştırabilse de, sıradan üç noktanın imâ ettiği mutlaka daha fazla bir şeydir. Çünkü üç nokta arasındaki mesafeye kendinizi koyabilirsiniz; hayalhanenizi, hislerinizi ve tasavvurlarınızı. Üç noktalık bir hacmi siz inşa eder ve orada kendinizi tarif edebilirsiniz. O, bunu biliyordu. Askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki, "Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane nokta koyacağım; üç tane nokta... O üç nokta senin içindir, anladın değil mi?" Hiç anlaşılmaz mıydı? Eski askerliklerin uzun yıllarında, derbeder fasılalarla eve gönderilen her mektubun sonunda hep o üç nokta vardı. Analar, babalar, teyzeler, amcalar, komşular ve tanıdıkları hatırlarının sorulmasına memnun oluyorlar, dualar gönderiyorlar ama mektubun sonundaki o üç noktaya hiç mi hiç dikkat etmiyorlardı. "Üç nokta"nın muhattabı ise her defasında bir öncekinden leziz hasret ve aşk cümleleri okuyordu. Hiçbir edibin o güne kadar kaleme almaya muvaffak olamadığı güzellikteki aşk mektupları, üç noktanın içindeki daracık mekanda, her defasında ter-u taze sevgi kelimeleriyle uzun yolculuklar ediyor, günlerce kayınbabanın emekli cüzdanında, kayınvalidenin En'am cüzünün arasında bir muska ihtimamı ile gezdirildikten sonra lütuf kabilinden gelin hanıma da gösteriliyordu. Onun mektupta yazılanlara aldırış ettiği yoktu; son satırın sonundaki üç noktayı arıyor, buluyor, okuyor, taze havadisler ve mahrem sevgi sözlerini deşifre ediyor ve daima, o üç noktayı buğulanmış gözlerinden süzdüğü üç damla gözyaşı ile yıkıyordu. Seneler, seneler sonra, bütün sözlerin mahremiyet yaşmağını yırtıp, üryan tekilliklere düştüğü bir gün, yüreğinın tam üzerinde sakladığı son mektubu çıkarıp sonundaki üç noktayı okşarcasına seyrederek sevgilisine şöyle demişti: - Sahi Ahmet Bey, ne güzel mektuplar yazardın eskiden ? -...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat şerhten aciz kalır. Okuyunca anladık.. Ve o üç noktanın anlattıklarını hangi kelimenin içine sığdırabiliriz ki.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() ... üç noktadaki esrarengizliği keşfetip üç noktasız kelam etmekten kacınalım bence , güzel bir paylaşım teşekkürler
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Okuyup, yorumladığınız için ben teşekkür ederim.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|