![]() |
#1 |
![]() Ufuk Ulutaş
![]() 7 Şubat'tan 17 Aralık'a darbe girişimleri 7 Şubat ile 17 Aralık'ın tek ortak noktası her ikisinde de 7 rakamının geçmesi değil. Birbirinden neredeyse iki sene aralıkla sahneye koyulan bu iki darbe girişimi, hem mahiyetleri hem failleri hem de hedefleri açısından büyük ortaklıklar taşıyorlar. Aslında 7 Şubat'ın amaca ulaşamamasının verdiği iç ve dıştaki hayal kırıklığının 17 Aralık'a zemin hazırladığını söylemek de mümkün. Bu açıdan baktığımızda 17 Aralık, başarısızlığa uğramış 7 Şubat darbe girişiminin devamıdır. Diğer bir deyişle 17 Aralık'a dikkatli baktığınızda aslında 7 Şubat'ı görmektesiniz. MİT her iki darbe girişiminde de merkeze yerleştirildi. 7 Şubat'ın zaten hareket noktası MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıydı. Hatırlayacaksınız İsrail açık bir şekilde Fidan hakkındaki rahatsızlığını dillendirmiş ve hatta Fidan'ı İrancı olmakla suçlamıştı. Oslo tapeleri bahane edilerek görevini yapan MİT görevlileri, paralel yargı tarafından linç edilmeye çalışılmıştı. 17 Aralık'ta durdurulan Suriye'ye yardım TIR'ları, TIR'lara eskortluk eden MİT görevlilerine doğrultulan silahlar ve yaşanan arbedeler... Her iki darbe girişiminin de içerideki uygulayıcısı olan yapı, Türk hükümetiyle MİT üzerinden hesaplaşma çabalarını açık etti. MİT'ten Başbakan'a Burada iki noktanın özellikle altının çizilmesi gerekiyor. Birincisi, MİT tartışmalarındaki İran teması. İsrail, Hakan Fidan'ı İrancılıkla suçluyor ve doğal olarak İsrail'in gücüne gönülden inandıklarından Türkiye'deki en pro-İsrail hareketlerden birisi olan paralel yapı da yine İrancılık suçlamalarıyla Fidan'a yükleniyor. İşin garabeti, Suriye'de İran'la savaşan organik Suriyeli gruplara yardım eden MİT'in müsteşarına İrancılık yaftasının vurulması ve bu gruplara giden yardımın eşkiyavâri yöntemlerle kesilmeye çalışılması. Yani, İran diye ortalığı velveleye verip Suriye'de İran'ın ekmeğine yağ sürmek... İkinci nokta ise bu düşmanlığın mahiyeti. Pro-İsraillik tek başına MİT düşmanlığını açıklamıyor. Bana da mantıklı gelen genel kanaat şöyle: Paralel yapı, Emniyet gibi MİT'i de ele geçirmeye ve müsteşarı kendi belirlemeye çalıştı. Fakat, Fidan'ın seçilmesi taleplerinin geri çevrilmesine tahammülü olmayan yapıyı, açık darbe girişimlerine itti. Bu durum, Türkiye'ye Sezercik filmindeki "Fıstık benim olacak, bineceğim üstüne, vuracağım kırbacı." diyen çocuk şımarıklığında yaklaşan paralel yapının kartlarını açık oynamasına sebep oldu. Çözüm süreci, her iki darbe girişimde de ana hedeflerdendi. 7 Şubat'ta zaten Oslo olayların merkezindeydi. 17 Aralık'ta ise çözüm sürecinin en büyük garantörü olan hükümet, "kendileri çözüm sürecini de kendilerine mâl etse de" hedef tahtasına oturtuldu. Oslo tapelerinden Öcalan kasetlerine, çözüm süreci hep plânın bir parçası oldu. 7 Şubat artık faili meçhul değil Her iki girişimde de paralel yapı, Başbakan Erdoğan'ın ismini telaffuz etmeden altını oyma çabası içerisine girdi. En fazla güvendiği müsteşarlarından birisi, oğlu, hükümete yakın iş adamları vs. etrafında dolaşsa da asıl hedefimiz Erdoğan diyebilme "delikanlılığını" gösteremedi. Nihayetinde aynı sürecin farklı aşamalarından bahsediyoruz. Bu sebepten ortak özellikleri saymakla bitmez. İki tane önemli farka işaret edelim. Birincisi, zamanlama. Seçim öncesi sahneye koyulması, 17 Aralık'a daha geniş bir siyasi mühendislik imkânı verdi. Yine de anketler girişimin aradığını bulamadığını gösteriyor. İkincisi ise 7 Şubat'ta "biz yapmadık" diyen failler, 17 Aralık'ta rollerini reddedemeyecekleri bir noktaya geldi. Türkiye'nin de yüzleştiği tehlikeye "paralel yapı" demesi için 17 Aralık'ı beklemesi gerekti. 17 Aralık'ı sahiplenmeleri, 7 Şubat'ı da hiç olmazsa "kâğıt üzerinde" fail-i meçhul olmaktan kurtardı. Halk, bu tarz girişimlerin panzehiridir. Seçimler yaklaşıyor, halk son olmasını dilediğimiz bu darbe girişimlerine karşı tavrını ilan edecektir. Kaynak Akşam 09.02.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|