![]() |
#1 |
![]() Uğur Geyik - Biz Daha Çok Sıkıldık
66. Emmy Ödüllerine topladığı 5 ödülle damga vuran “Breaking Bad” dizisinin son sezonundaki bir sahneyi unutmak mümkün değil. Dizinin başrol karakteri Walter White, 80 milyon doların gömülü olduğu yerde Narkotikte çalışan – ama o esnada rozeti alınmıştır- bacanağı tarafından yakalanmıştır. Walter, yakalanmadan hemen önce beraber çalıştığı kişilere bulunduğu yerin koordinatlarını göndermiş ve bu mesajı alan psikopatlar sürüsü doğruca Walter’ı kurtarmaya gelmiştir. Uzun namlulu silahlarla çatışma başlamış, Walter’ın bacanağı Hank yaralanmış ve kafasına tutulan silahla karşı karşıya kalmıştır. Walter çetenin lideri Jack’e bu kişinin bacanağı olduğunu söyleyip onu öldürmemesi için yalvarmaktadır. Jack, Hank’e kim olduğunu sorar. Hank durumuna bakmadan atarlanır ve adeta ölüme göz kırpar. Walter, Hank’e neden böyle davrandığını sorar. Hank’in cevabı çok nettir: “Hayatımda gördüğüm en zeki insansın ama adamın kararını 10 dakika önce verdiğini göremeyecek kadar da aptal”. Bu, burada bir dursun. Bizim muhafazakar cenahın bazı yazarlarında neo-oryantalist bir akım başladı başlayacak. Eli kulağındadır. Kendi cenahını toptancı bir kolaylıkla küçümseyen, yeni bir “Bizden adam olmaz”cı mantığın arifesindeyiz. 100 yılı aşkın bir süredir entelektüel camiadan uzaklaştırılmış, harf ‘inkılabıyla’ 1 gecede tüm okumuşları okuma yazma bilmeyen bireylere dönüştürülmüş, destekçilerinin yarısından fazlasının okuma hakları ya elinden alınmış ya da sekteye uğratılmış, insanı insan yapan kimliğini gizlemek ya da baskılamak zorunda kalmış kitlelerden 12 senede bu 100 yıllık ötekileştirmeye entelektüel bir isyan bayrağı açması bekleniyor. İstedikleri seviyede olmasa da bu bayrak açıldı fakat bazıları görmek istemiyor. Anarşist ve müzmin muhalif yanları bardağın sadece boş tarafını görmeye meyilli. Muhafazakarların sınıf atladıkça mütevazı olmalarını beklemek ve Beyaz Türk özentisi Yeşil Türk’e dönmemelerini umut etmek herkesin hakkı ama sınıf atlamak sonradan görmeliği de beraberinde getiriyor maalesef. Bu sosyolojik olgu yüzyıllardır böyle işliyor. 3 kuşak içinde bu sonradan görmelik neredeyse yok olup doğal bir elit davranışına dönüşüyor. Bu olgu karşısında önünüzde 2 seçenek var. Ya sadece ‘muhafazakar tosuncuklara’ odaklanıp toptancı bir kanaatle kendi cenahından tiksinen bir entelektüel olacaksınız ya da bu dönüşümün gerçek sahipleri olan yeni muhafazakar gençlere fikirlerinizle -ama sürekli negatifi göstererek değil- sıkmadan ve sıkılmadan yol göstereceksiniz. Yeni muhafazakar kuşak için birkaç ipucu verelim size. Bizim kuşak kendisini ifade etmek isteyen ve bunun için tüm kanalları kullanan bir kuşaktır. İnternetin tüm nimetlerinden yararlanan bizler için aslında iletişim her şeydir. ‘Pop-Art’, muhafazakar gençliği etkilemiştir ama davranışsal kodlarına henüz işlememiştir. Aslında 65 yaşını geçen amcalar ve teyzeler belediye otobüslerinden ücretsiz faydalanmaya başlayınca ilk bir ayda şehirde görülmedik mahalle bırakmaması gibi düşünebiliriz bunu. Sosyal alan muhafazakar gençliğe açıldıkça, yeni ifade alanlarına giriş yaptıkça, kendi kalıplarında –hatta biraz dışına da çıkarak- bu yeni dünyanın içerisine dalıyorlar. Pek çoğunun yaşı biraz ilerleyince tekrar o beklenen noktaya geri geliyorlar. Unutmadan söyleyeyim, taktınız takım elbise ve siyah rugan ayakkabı giyen gençlere. Muhafazakar gençlikten anarşist bir ruh devşirmeye çalışmayın boşuna, zaman ve mekan buna izin vermiyor. O yüzden bu gençleri dış görünüşlerine göre yaftalayıp bunun üzerinden fikir üretme kolaycılığı, kendisine entelektüel diyen sizlere hiç yakışmıyor. Siz de mi yeni bir şekilcilik akımı başlatacaksınız? “Genç adam takım elbise giymez, büyümüşte küçülmüş gibi takılmaz”. Bırakın bu yargıları işin özüne bakın. Ülkenin yarısı 35 yaşın altında, ülkeyi dönüştüren bu kitle. Bu kitle daha iyi yaşamak istiyor. Daha iyi yaşadıkça yani temel geçinme dertlerini aştıkça siz devreye gireceksiniz. Entelektüel açlığı sizler doyuracaksınız. Bu gençlerin bir kısmı da siyasetle ilgileniyor. Özellikle seçim dönemlerinde gençliğe afiş-bayrak asma ve slogan atma görevi veren siyaset anlayışından, muhafazakar yaşam biçiminin kendisini en zor kabul ettirdiği İzmir’de bile milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyeleri çıkartan, siyasetin nesnesi değil ‘Stratejik Ortağı’ olarak bizatihi öznesi olan, kendini ifade yöntemi olarak meydanlarda, yollarda, caddelerde yürümek yerine yazarlarla, entelektüellerle, STK’larla, üniversitelerle beraber paneller, çalıştaylar, konferanslar, sempozyumlar düzenleyen bir anlayışa geçiş yapılıyor. Özetle küçümsediğiniz gençlik düşünüyor, projelendiriyor ve aksiyona geçiriyor. Bunları görmezden gelmek büyük bir haksızlık oluyor. Bu mevcut gençliğin en sinirlendiği konu ise kendisinin yok sayılması. Eğer bu gençliğe bir yol göstermek istiyorsanız müzmin muhalif dilinizi biraz değiştirerek neler yapılması gerektiğinden bahsedin. Çünkü bir sorunun çözümüne öneri getirmeden sürekli dillendirmek o sorunun bizzat parçası olmak demektir. Bu kuşak 30 Mart ve 10 Ağustos’ta kararını verdi. Oldukça zeki olmanıza rağmen verilen bu cevabı ve yeni kuşağın enerjisini göremiyorsunuz. Titreyin ve kendinize gelin artık. Kaynak Genç Ak Kalemler 02.09.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|