10-31-2012, 10:02 | #1 |
Ulus’ta rejimi kaybetmek
Selman Maltaş
Sol grupların Ulus’ta yaptığı alternatif 29 Ekim yürüyüşü Türkiye için milat oldu. İlk kez rejimin meşruiyeti açık bir şekilde tartışmaya açıldı. CHP’nin başını çektiği muhalif grupların amacı bu değildi belki. Ancak hükümet karşıtlığı yapalım derken mevcut düzenin gözünü çıkardılar. Daha önce stadyumlardaki resmi törenlerin iptal edilmesine itiraz etmişlerdi. Geldiğimiz noktada ise stadyum dışında kutlanan resmi törenleri de “çakma” olarak nitelendirmeye başladılar. Bugünden sonra her 29 Ekim’de rejim tartışmaları bir önceki yıla göre daha sert yaşanacak. Çünkü laikçiler iktidarda değillerse rejimin meşru olmadığını iddia etmeye başladılar. Onlara göre Türkiye Mustafa Kemal’in ülkesi ve kendileri de Mustafa Kemal’in bu ülkedeki yegane temsilcileri. Mevcut oy dağılımına bakıldığında azınlıkta oldukları açık bir şekilde görülüyor. Halkın değerleriyle çatışmaya devam ettikleri müddetçe de iktidar olmaları çok zor. Dolayısıyla her sene rejim tartışmasını ısıtıp ülkenin önüne koymaya devam edecekler. Bu da mevcut laik rejimin zaman geçtikçe daha çok dejenere olmasına ve geçerliliğini yitirmesine sebep olabilir. Ulus’tan Arap baharı çıkmazdı zaten 29 Ekim öncesinde Ulus’ta Arap baharı denemesi yapılacağına dair medyada pek çok yorumla karşılaştım. Bu yorumlar Türkiye’de akil adam olarak lanse edilen kişilerin bakış açısındaki noksanlığı ortaya koyuyor. Birincisi, kendilerini laik rejimin bekçisi olarak görenlerin amacı eski düzenin ilelebet payidar kalmasını sağlamak. Eski düzen kurulurken İstiklal Mahkemeleri’nde binlerce insan hakkında idam kararı verildi. Alınan kararlar sonucunda İskilipli Atıf Hoca gibi yüzlerce âlim asıldı. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy bile Mısır’da sürgün hayatı yaşamak zorunda bırakıldı. Ülke küçük bir azınlığın tahakkümü altına sokuldu. Ezanın aslı bozuldu. İnanç özgürlüğü ipotek altına alındı. Düşük voltajlı da olsa, irtica paranoyası hükmünü kaybetmiş değil. İkincisi, Arap baharının uğradığı ülkelerde yaşayan halklar Türkiye’deki laikçilerin tam tersine eski düzenin yıkılması için isyan ettiler. Ülkelerini küçük azınlıklara peşkeş çekip, insanların iradesine ipotek koyan diktatörlere başkaldırdılar. Yöneticilerin özgür seçimlerle işbaşına gelmesini talep ettiler. Anayasalarında reform yapılarak haklarının iadesini istediler. Biber gazından nezle olan kahraman laikçi Bu yönleriyle Arap baharı aktörlerinin Ulus’taki laikçilerle uzaktan yakından alakası yok. Hem o laikçiler değil miydi, Suriye’de halkı katleden Beşşar Esed ve çetesine kol kanat geren. Hem o laikçiler değil miydi, Mısır’da seçimle işbaşına gelen Muhammed Mursi’yi taşeron ilan eden. Hem o laikçiler değil miydi, Libya’yı 40 yıl baskıyla yönetmiş Muammer Kaddafi’ye övgüler düzen. Birilerinin kalkıp eski düzeni savunan laikçileri eski düzene başkaldıran Arap halklarıyla aynı kefeye koyması büyük tutarsızlık. Ayrıca Ulus’ta yedikleri biber gazından nem kapıp nezle olanlara kahramanlık payesi verilmesi de komik. Çünkü aynı kişiler “Devrimler gerekirse kanlı olur” derken mangalda kül bırakmıyorlardı.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|