![]() |
#1 |
![]() “İsrail’i haritadan sileceğiiiiiim.” Tahran’dan yükselen bu ses, İsrail’e can suyu oluyor. İsrail’in savunmasını güçlendirmesine, yeni silahlar geliştirmesine dayanak oluyor. Dahası İran’a ve İslam alemine meydan okumasına zemin hazırlıyor.
Filistin’de yaşananlar ardından Gazze’de varılan ateşkesin yakıcılığından söz etmeyeceğim. Bu ateşkesin hayata pamuk ipliği ile bağlı olduğundan da bahsetmeyeceğim. Bunların yerine biraz daha geniş perspektiften bakıp gördüklerimi paylaşacağım. Yazdıklarımla, kimilerinin ayağına basmış olacağım belki. * * * 50’li yaşların ilk yarısını geride bıraktığım ömrümde ve 1981’den bu yana da kesintisiz devam eden gazetecilik hayatımda bir şey öğrendim. Bu öğrendiğim kuralı hangi vak’aya uyguladımsa beni yanlış sonuca götürmedi. O kuralın ne olduğuna gelin uygulamalı göz atalım. İslam aleminin en kutsal yerine bir ur gibi çöken İsrail, bölgedeki varlığını hiç şüphesiz Atlantik ötesindeki ağabeyine borçlu. Onun mutlak desteğini almadan ve her an desteğini arkasında hissetmeden ayakta kalabilmesi mümkün değil elbette. Ama en az bunun kadar önemli bir başka bir şey daha var. Kendi iç dinamiğini ayakta tutmak için keskin düşmanlara ihtiyacı var. Onun varlığını tehdit eden düşmanlar olmalı bunlar üstelik. İsrail’in uzaktaki ağabeyinden başlayalım. Irak’ta eli kanlı diktatörü iş başından uzaklaştırdı. Komşu ülkenin başına çöken Sünni diktatör Saddam, 1.5 milyon insanın canı pahasına alaşağı edildi. Sonra olanlar malum. Bu sömürgeci güç, geleceğe yönelik ekonomik sistemini kurdu ve sonra da bölgedeki askeri işgalciliğini bitirip çekti gitti. ABD giderken, güneydoğu komşumuzu kime teslim etti? Maliki diktatörüne. Yani Sünni diktatör gitti, Şii diktatör geldi. Peki Maliki kim? İran’ın kuklası. Şiiliği ile bilinen diktatör. Yani Amerika, sömürü sisteminin yürümesini kime emanet etti. Şii lidere. İsrail’in varlığı ve bölgede saldırganlığını sürdürmesi için bir gerekçe daha oluşturuldu. Şimdi Maliki’nin ağabeyine dönelim. İsrail, bölgede güç kaybettikçe İran tarafı devreye giriyor. Tahran yönetiminden tehdit dolu açıklamalar peşpeşe geliyor: “İsrail’i haritadan sileceğiiiiiim.” Tahran’dan yükselen bu ses, İsrail’e can suyu oluyor. İsrail’in savunmasını güçlendirmesine, yeni silahlar geliştirmesine dayanak oluyor. Dahası İran’a ve İslam alemine meydan okumasına zemin hazırlıyor. Hepsinden önemlisi, sahip olduğu dünyadaki medya gücü ile Müslümanları saldırgan, yaptığı her zulme rağmen kendini mazlum gösterebiliyor. İsrail’in varlık nedeni İran değil elbette. Ama ayakta kalmasında ona çok şey borçlu. İran’ın, “İsrail’i haritadan sileceğiiiiim” çıkışı bir şeyi daha gerçekleştiriyor. Amerikan ekonomisinde silah sanayiinin yerini anlatmam gereksiz. Bir şekilde düşman olan ve bu düşmanlığı asla bırakmayan Müslüman ülkelerin birbirlerine karşı amansızca silahlanması sonucunu da doğuruyor. Yalnızca Suudi Arabistan, ABD’den son 5 yılda 165 milyar dolar silah aldı. * * * Şimdi tablo böyle ortada iken kimse bana 3 bin 500 yıllık geleneği olan İran’ın bu oyunu bilmeyecek kadar saf olduğunu söylemesin. Bunu söylemek, diplomasi dünyasında en usta satranç oyunu oynayan İran’ın birikimine haksızlık olur. Demem o ki, İran, bölgede sanıldığı gibi İsrail’in en büyük düşmanı değil en büyük destekçisidir. * * * Başta söylediğim ilkeye dönecek olursak… Bir kişi veya ülke en çok kime düşmanlık ediyorsa bilin ki ona hizmet ediyor. Bilerek ya da bilmeyerek. Bu ilkeyi hayatınızın her alanında uygulayın.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|