AK Gençliğin Buluşma Noktası
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-30-2008, 17:54   #1
Kullanıcı Adı
Azrail662
Standart Üstad ve Nazım Hikmet
Nazima İlk ve Son Hitap


Nâzım Hikmet!

Nafile çabalıyorsun.

Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.

Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye,
hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran
çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma
kızamaz.

Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza
hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle
hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni
delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının
üstünde ip varmış gibi kudurtuyor.

Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare
kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç
için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç
taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir
şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen
mazursun.

Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse
yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear)
ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi
tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak
etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu
mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç
bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı
kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş
sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak
şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda
edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın)
olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat
izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne
hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde
kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı
bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar
merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği
önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte
tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim.
Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben
duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun.
Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu
perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç
bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta
komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık
gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?

Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde
fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar
bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir
ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar.
Bana ne düşer?

İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren
umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat
elimden ne gelir?
Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi
veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu
kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne
yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı
kullanmamazlık etme!

Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve
elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve
açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf
sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen
nihayete eriyor.
İşte görüp göreceğin rahmet!

(11 Nisan 1936)

Necip Fazıl Kısakürek










 

Azrail662 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 12-30-2008, 19:22   #2
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Üstad ustalığını konuşturmuş resmen..

Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.

Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye,

hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran
çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma
kızamaz.

Fazla söze ne hacet..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi