06-15-2008, 19:30 | #1 |
Üstadın hayvanlara şefkati..
Bütün varlığı İlâhî bir sanat eseri olarak gören Bediüzzaman Hazretleri, hayvanlara da son derece şefkat ve merhametle muamele etmiştir. Van’daki talebelerinden Molla Hamid’in bir kertenkeleyi öldürmesi üzerine söylediği aşağıdaki sözler, onun bu husustaki hassasiyetini net olarak ortaya koyar:
- O hayvan sana taarruz etti mi? - Hayır. - O hayvanın rızkını sen mi veriyorsun? - Hayır. - Sen mi yarattın? - Hayır. - Bu hayvanların niçin yaratıldıklarını, yani fıtrî vazifelerini biliyor musun? - …. - Bu hayvanı yaratan Hâlık senin öldürmen için mi yaratmış? Sana kim dedi öldür? Bu hayvanların yaratılışında binlerle hikmet var. Bu hikmetler saymakla bitmez. Bediüzzaman Hazretleri yine bir gün talebeleriyle Erek Dağı’nda gezerken, yaban elmalarıyla karşılaşırlar; talebeler, yaban elmalarını yemek istediklerinde, onlara mâni olur: - Bizim hissemiz bağ ve bahçelerdedir. Bizim rızkımızı Cenab-ı Hak oralarda tayin etmiştir. Bu yabanî meyveler, yabanî hayvanların rızkıdır. Onların kısmetine dokunmamamız lâzımdır. Onun çevresindeki emniyet ve güven atmosferinde sadece insanlar değil, bütün canlılar huzurla yaşardı. Tesbihat yapmaya çıktığı ağacın diğer dalları; onlarca, yüzlerce kuşla dolardı. Haremeyn-i Şerifeyn olarak bilinen Mekke ve Medine’de mi’kat sınırları dâhilinde insanların ihramlı iken otları koparamadıkları, ağaçları kesemedikleri, canlıları öldüremedikleri gibi Bediüzzaman Hazretleri’nin etrafı da âdeta bir harem bölgesi hâline gelmişti. Orada köpeklere taş atılmıyor, atan olduğunda da ayıplanıyordu. Yılan öldürülmüyor, öldürmek istendiğinde o, engel oluyordu. Bir gün dağda talebeleriyle dolaşırken gördükleri bir yılan karşısında o: “Gelsin dokunmaz, sürünsün, taş vurmak yok. Biz ufacık bir karıncayı öldüremeyiz, çok ufak bir mahlûk bile öldüremeyiz. Bize canlıları öldürmeye müsaade yok” demiştir. Onun nazarında, hayvanlara şefkat ve saygı Yüce Yaratıcı’ya iman ve sevgi nispetindeydi ve hayvanlar da şahsiyet sahibi, değerli varlıklardı. Nezafet (temizlik) memuru olarak vasıflandırdığı sineklere, ‘kuşçuklar’ hattâ ‘benim kuşçuklarım’ der; onların öldürülmelerine izin vermez, “Sadece odadan çıkarın, yeter.” derdi. Köpeği sadakatinden dolayı överdi. İstanbul’da kaldığı dönemde, yoğurt almaktan dönerken peşine takılan bir köpeğe “Hişt, birader!” şeklinde hitap etmiştir. Herkesin ‘eşek’ dediği hayvana o ‘işlek’ der; böylece o hayvanın çalışkanlığını ve gayretini öne çıkarırdı. Yine onun dilinde öküzün ismi, öküz efendiydi. İnsanlar için kullanılan ve karşıdakine değer verildiğini gösteren ‘efendi’ unvanını o, bir hayvan için kullanmakta beis görmezdi. 1925’te Van’dan Batı Anadolu’ya sürgün edilmişti. Yolda kızakları çeken öküzlerden birinin ayağı kanamıştı. Bunun üzerine Bediüzzaman Hazretleri, herkesi şaşırtacak şu sözü gayet fıtrî bir şekilde söylemişti: “Beyler, inelim, öküz efendinin ayağı kanıyor!” Arkadaşı: “Hocam biz para verdik bunların sahiplerine...” deyince Bediüzzaman: “Oğlum, onlar bu hayvanların sahibi değil; ancak mutasarrıfıdırlar.” cevabını vermişti.(Şahiner, Son Şahitler, c. 1, s. 138.) O, hayvanların avlanmasını, keyfî şekilde öldürülmesini hoş karşılamaz, ziyaretine gelen avcıları bundan vazgeçirirdi. Rahmet sıfatına mazhar olduğundan, onun şefkat ve merhamet hisleri son derece kuvvetliydi. Talebelerinden birine ne işle uğraştığını sormuş, o da avcılık yaptığını söylemişti. Bediüzzaman Hazretleri bunun üzerine, av için ne kadar masraf yaptıklarını sormuş, karşılığında da elli lira harcadıkları cevabını almıştı. Bu cevap karşısında Bediüzzaman: “O parayla ehlî hayvanlardan alsanız da, onu yeseniz daha iyi olmaz mı?” demişti.(Şahiner, Son Şahitler, c. 4, s. 169 Barla’da, avdan elinde bir keklikle dönen avcıyı, Bediüzzaman: “Sen bunu eşinden ayırdın, dişisi yalnız kaldı. Şimdi ağlıyor, sızlıyor.” diyerek avcılıktan vazgeçirmişti.(Şahiner, Son Şahitler, c. 1, s. 164. ) Dünyanın dört bir yanında savaşların devam ettiği bir devirde, canlı-cansız bütün varlığa şefkat ve merhamet nazarıyla yaklaşan insanlara, diğer bir ifadeyle ‘Bediüzzaman (ra) gönlü’ne ne kadar çok ihtiyaç var!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-15-2008, 19:36 | #2 |
Üstadın hayvanlara şefkati..
Bu vizyona çok ihtiyaç var. Peygamberani bir tavra hiç olmadığı kadar gebe kaldık. İnsanların maddecilik adına hükümferma kıldıkları değerleri yoksayış tezahürleri nutuk donduruyor. Ancak böyle bir bakış açaısı bu inhiraftan kuratarıcı olacaktır.
Teşekkürler, paylaşım için ... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|