![]() |
#1 |
![]() Küçük kare kare evler, içindeki hayatlar gibi birbirine benzer şekilde yanyana dizilidirler. Gece sapsarı camları, gündüz kalem gibi bacalarından dumanı tüten ama hareket etmeyen trenler gibi öylece beklerler. Sabahları toprak yollarda ayakkabıları çamur olmuş boyboy öğrencileriyle güne merhaba derler. Kiminin saçları iki kulak kimininki örgü örgü olmuş, ellerinde bir ömür kadar ağır çantalarıyla yokuştan aşağı inerken önce ayakları sonra minik gövdeleri sonra tokalı saçları kaybolur. Yokuşun ufukla kesiştiği nokta her sabah olduğu gibi gri ve belirsizdir… Ruhunun yorgunluğu yüzünde, ellerinde süpürgesiyle kadınlar bahçede görünürler. Onlar hem evinin işini bitirecek hem de çocuklarının geleceğini düşünecekler. O çocuklar okuyacak, onlar gibi olmayacaklar. Bu çocuklar için bir ömür fedadır. Onlar gerçekleşmemiş hatta hiç gerçekleşmeyecek olan hayallerin masum gölgeleridir. Ve bu hayali bir ömür taşıyacaklar. Ablalar ayakkabıları bağlayacak, abiler ellerinden tutup okula götürecekler… Evlerin kocaman bahçesinde ateşler yakılır, pürüzlü, nasırlı ellerle oklavalar çevrilir yufkalar açılır. Bir taraftan yanan ateşte su kaynatılarak leğende çocuklar bir güzel yıkanır. Ama o çocuklar yine kirlenir yine yıkanır, elleri toz çamur olur ama annelerine yine mis gibi kokarlar. Kışın sabah kalkıldığında evlerin damları, bahçelerdeki agaçların dalları bembeyaz olur. Bazen kapı önünde bir kuşa ya da kediye ait ayak izleri görünür. Okul dönüşünde annelerin sıkı sıkı giydirdiği çocuklar rengarenk çiçekler gibi bahçelerde açarlar. Ama onların yaptığı kardan adamların ne kömürden gözü ne havuçtan burnu olur;yüzleri belirsizdir. Akşamları köpek ulumalarına karışan ezan sesinin ardından bir grup yaşlı, cami kapısının girişindeki lambanın altında belirginleşerek kaybolurlar. Gece rüzgar estikçe kavakların dallarındaki karlar düşer, bacaların dumanları hep bir yöne eğilir, kardeşler birbirine sarılarak uyur, tek bir odadaki sıcacık nefesler birbirine karışarak aynı hayatı solur, aynı hayatı ciğerlerine çekip verirler. Bazen de aynı ecelde son nefesi verirler. Hayat boyaları dökülmüş gıcırdayan bir bahçe kapısı kadar umursamaz, evlerin sırtlarını kollayan yalnız ve dar toprak yollar kadar çaresiz, ağzında kurumuş ekmeğiyle uçan bir serçe kadar merhamete muhtaç, bir dünya kadar umudu yaşatan küçük kalpler kadar sevgidir aynı zamanda. Çocukların istekleri niye bu kadar çok, babaların paraları niye bu kadar azdır. Babaların ayakkabıları niye hep aynı, gömleği niye hep terlidir. Yaşam niye bu kadar zor, hayaller niye lambalarının yanmadığı sokaklar kadar karanlıktır. Niye bir anne aynı etekle yıllar geçirirken kızına oyuncak bebek alamadığı niçin sabaha kadar ağlar. Baba niye otobüse binmez de sabah 6′da kalkıp saatlerce yürür. Niye? Gelecek yoksulluğun ve umutsuzluğun kalın örtüsü altında saklıdır. Umut bir çiçek tohumu gibi hergün sulanır, hergün özenle büyütülür. Defterler mavi kaplıkla, kitaplar kırmızı kaplıkla kaplanır;üzerlerine çiçekli etiketler yapıştırılır. Çocukların kirli yüzleri arasından açılıp kapanan o berrak, sevinç dolu gözler umudun, güzelliğin en hakiki yuvasıdır. Sabah olur, yollar uzar gider bir hayat kadar… (Alıntı)
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|