![]() |
#11 |
![]() ![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
![]() Hepsini tek tek alıntı yapmak zorunda bırakacaksın beni...
Harika satırlar emeğine sağlık... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#13 |
![]() ![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#14 |
![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#15 |
![]() ![]() Vav Vuslatıyla Yürüyen Sevgili… “ İş bu yazı, Kalem’in dirilişi ve Hz. Zekeriya Peygambere kanlı gözyaşları içinde yürüyüşünün yorumudur…” Ey Vav Vuslatıyla Yürüyen Sevgili, ‘Kün’ kaleminin ucundaki zerrelerle yazılmıştı kâinat... Galaksilerin kavislerinden, kelebeklerin kanatlarına kadar aynı mühür vurulmuştu;’Vav’ Sen, kalbinin gözbebeğinden, göğün göğsüne bir elif misali çekilen servi endamlı Hak peygamberi... Süleyman Mabedi'nin güvercin bakışlı küçük hizmetkârına ‘Hu’yu okutan ak saçlı muallimi… Su üzerine ak elleri değmeden yazı yazan sevgili... Sen dururdun; kalemler senin ‘vav’ vuslatınla yürürdü… Ey Vav Vuslatıyla Kelimelere Yürüyen Sevgili, Eylül’ün kırdığı bir gül gibiyim... Eylül’ün kırdığı bir dal kalem… Kırık bir kalbin çatlak yakaza tüpünden sızan ilhamla kokunu duyuyorum Celile sokaklarından... Taş kapın sessizce aralanıyor ve sessizce kapanıyor sonra… Süleyman Mabedi’nin merdivenlerinden inişini, ayak seslerini duyuyorum, elinde asan… Yüreğindeki sıkıntıyı, Meryem’in o ürkek yorgunluğunu, Kudüs’ün karanlık göğüne akan ruhunun telaşlı sancısını hissediyorum… Bizim de sancılarımız var… Bizim de kalemlerimiz var... Yazarız, çizeriz karagülleri, ak gülleri… Biliriz kıssalarından Hz. Hacer’i, Hz. İsmail’i ve Hz. İbrahim’i… Biliriz de, Ortadoğu’nun kan kokan çöllerine kalemlerimiz yürür sevgili, biz gidemeyiz!.. Oysa sen Mesih’in sesini, beşikteki sözlerinden bile önce, Meryem’in gözlerindeki o ıssızlıktan dinlemiştin. Sonra, Meryem’e inen sofralara, Yahya’yı müjdeleyen mihraba ve sana; "Sadece kalemlerimiz yürür sevgili, biz gelemeyiz!.." Ey Vav Vuslatıyla Aşka Yürüyen Sevgili, Sevgili, senin vuslatınla yürümüyor bizim kalemlerimiz. Aşkımız korumuyor bizi. Eksik, kaçak, korkak mı yaşıyoruz bilmem ki, birbirimizden bile gizli duygularımız… Yusuf’la kuyulara atılır, gömleğini Züleyha gibi kalbimizle yırtarız! İçimizde binlerce yüz olur Yusuf! Yaşadığımız hayat bize nasıl acımasız davrandıysa, biz de kendimize ve aşkımıza Züleyha’nın Yusuf’a davrandığı gibi davranırız. Yusuf gibi zindana attıklarımız bir gün gelir bizi bağışlar sanırız! Bilsen ne kadar suçluyuz bunun için, bilsen ne nasıl acı çekeriz. Aşklar sahiplerine, onların hikâyelerine benzer. Yusuf’un düştüğü derin kuyulara ve kopkoyu zindanlara; "Sadece kalemlerimiz yürür sevgili, biz gidemeyiz…" Ey Vav Vuslatıyla Ölüme Yürüyen Sevgili, Meğer ‘Vav’ vuslat kristaliymiş kalemlerimizin… Şimdi kelimelerimizin tesellisiz hüznünden anlıyoruz bunu. Ölüm vuslatsa ve hazırsak o büyük mahkemeye; üzerine acılarımızın gölgesi vuran, dava uğruna yazdığımız kalemlerimizle Hakk’a yürümek isteriz. Bir Ashab-ı Kehf gibi… Ölüm ki ah kar tanesi… Ölüm ki ah yalnızlık… Biz şehirden ayrılırken yanımızda götürdüğümüz; oturduğumuz çay bahçelerinden, yürüdüğümüz sokaklardan, ıslandığımız yağmurun damlalarından topladığımız ilhamlardır... Vitrinlerde unuttuğumuz bakışlarımız ve hiç tanımadığımız bir sevgilinin su yeşili gözlerindeki mısralarımızdır... Arkada bıraktığımız kitaplarda Ashabı-ı Kehf gibi mağaralara biz değil; "Yalnızca kalemlerimiz yürür Sevgili" Biz gidemeyiz... Biz gidemeyiz... Yalnızca kalemlerimiz yürür... Yalnızca kalemlerimiz... Kalemlerimiz… Biz yürüyemeyiz… Biz çiğiz. Utanıyorum Sevgili... Ağlıyorum... Utanıyorum... Utanıyorum... Uzat ellerini... Uzat ak ellerini Sevgili, Koy mahzun başıma ki; Hz. Meryem mahcubiyeti ilkem olsun İşte susuşum, susmalarım bu uğurda Yazmak, beyazlar içinde bir yolculuk fakat Kurtulmalıyım hayatımı ören siyah ağlardan Beyazdan da beyazları giyerek Elimde bir beyaz gül Gönülden duanı almak için Celile sokaklarında Meryem gibi Koşayım nur kucağına... İsyansız, ağıtsız masumca Bir kaç damla göz yaşım düşsün Buruşuk akça ellerine Beni beyazlar içinde terbiye et Beyazlar içinde uğurla… Kalemim; sabahın ilk beyazı gibi Vav’ın vuslatına yürüsün Sevgili Vav'ın vuslatına yürüsün... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#16 |
![]() 'vav' harfi benim için herzaman önemli olmuştur.Emeğinize sağlık
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#17 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#18 |
![]() ![]() Ey aşkın binbir başlı vav hali Ey sonsuz kavram Gaflet vaktinde Gel gönlümün üstüne Usta bir hattatım ben Aşkı çizerim mekanlara Aşk sığmaz ki bu ummana Vav olur gözlerimiz Bürünürüz canlara Ve mahlukat Nefes nefes aşk çekerken Mevla'ya Üstümde aşk kokusu var Yaşadıkça beni yontar Ve benzetir insana Elimde vav Gönlümde vav Gözimde vav Dem dem vav kesilirim . . . Konu Ak_Kelebek tarafından (10-29-2010 Saat 11:55 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#19 |
![]() ![]() Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları. Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır. İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun. Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini. İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında. Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında? Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür. Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar. Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur. Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#20 |
![]() ![]() Talebe için bir eğitimdir VaV , VaV ile dost ol bakalım der hocası . onunla yürü ve yorul konuş sonra ne söyler sana , hele bi anlamaya çalış , tanımaya çalışır VaV ' ı talebe ! elinde kalem onun o zarif duruşunu , kavisini vermeye çalışırken nefesini tutup , vakarı karşısında Ürperir ! SABIR , AZİM, AŞK ve DUA ile çıkar yola talebe ! |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|