01-31-2012, 13:07 | #1 |
Vay canına Ergenekon Amerikan işiymiş! / Salih Tuna
Emin Çölaşan'ın arzı endam ettiği Sözcü gazetesinin dünkü manşetini "Ergenekon Amerikan işi!" ifadesi şenlendirdi.
Manşetin hemen üst tarafında mezkur ifadenin sahibi Oğuzhan Asiltürk'ün fotoğrafı vardı. Nispeten gençlik dönemlerine ait, sinekkaydı tıraşlı bir fotoğraftı bu. Halbuki elan beyaz sakalları var. Oğuzhan Bey'i "devrim yasalarına" uygun hale getirmeye çalışmışlardır belki. Ne de olsa... Kendileriyle aynı dalga boyundaki zihniyet, 28 Şubat sürecinde, Çarşamba sokaklarında sarık avına çıkmıştı. Sarık başka sakal başka mı dediniz? İyi o zaman sakaldan örnek vereyim: GATA diploma törenine Erbakan'ın iki koruması sakallı diye alınmamıştı. Sözcü gazetesi, "Ergenekoncu subayları" arkaladığı için Oğuzhan Asiltürk'ü "Milli Görüş'ün abisi" şeklinde sitayişle sunmuş. Ne ki, bu "Ergenekoncu subaylar" Milli Görüş'ün merhum lideri Erbakan'a yapmadıklarını bırakmamışlardı. Omuz vurmuşlar (elindeki dosyalar düşmüştü), "pezevenk" diye alçakça hakaret etmişler, suçluymuş gibi birkaç eri peşine takmışlardı... Oramiral Erkaya da posta koyarcasına MGK toplantısında rakı istemişti. Uzun lafın kısası hakaret, istihfaf, aşağılama gırla gitmişti. Peki, Oğuzhan Bey ne demiş de Sözcü gazetesindeki arkadaşları bu denli heyecana gark eylemiş? Hükümete karşı darbe yapmakla suçlanarak tutuklanan subayların "vatansever ve milliyetçi" olduğunu belirtmiş. Başka? "ABD yakında İran'ı işgal edecek" demiş, "Ancak TSK'da vatansever subaylar buna karşı çıkıyordu. Bu subaylar Ergenekon operasyonuyla tutuklatıldı. Ergenekon; TSK içinde Amerikan karşıtlarının tasfiyesidir..." Bu "vatansever subaylar" postmodern darbelerine ABD'den icazet almak için İran'a ne kadar karşı olduklarını her fırsatta dile getirmiyorlar mıydı? İran'ın da içinde yer aldığı D-8'e karşı çıkmıyorlar mıydı? "Mollalar İran'a" manşetleriyle zevkten dört köşe olmuyorlar mıydı? Oğuzhan Bey 28 Şubat'ın startı mesabesindeki bir haberin dönemin Sabah gazetesinde nasıl yer aldığını unuttu mu? Org. İsmail Hakkı Karadayı, "30 Ağustos Zafer Bayramı"nın 74'üncü yıldönümünde İranlı generallerin devrime nasıl gafil avlandıklarını (son günlerde kimi türbanlı yazarların yaş günlerini çiçeklendiren) Fatih Çekirge'ye anlatmıştı. Org. Karadayı, "İran Devrimi'ni hiç mi algılayamadınız?" diye sorunca İranlı komutana, çok veciz bir cevap almış: "Biz onların, her gün hiç fark ettirmeden, ama yavaş yavaş, santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacağımızı hiç tahmin edemedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş..." (Aferin lan Çekirge, tastamam mühendislik harikası bir haberin altına imza atmışsınız.) İranlı komutan manzarayı umumiyeyi böyle tarif edince, 28 Şubat'ın Genelkurmay Başkanı Karadayı dayanamamış, "Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız..." diye fırça kaymış. Ardından da, "Humeyni, Tahran'da 500 bin kişiyle miting yapmaya başladığında da mı fark etmediniz?" demiş. İranlı komutanın verdiği cevap hiçbir zaman kulaklarından silinmemiş: "Sayın general fark ettik... Fark ettik ama iş işten geçmişti..." Yani... Görevini yapmadığını söylediği İranlı komutanların haline düşmemek için iş işten geçmeden kollar sıvanacak, mesela, "Batı Çalışma Grubu" psikolojik harbe başlayacaktı. Yani... "Erbakan Hükümeti" çalışamaz hale getirilecekti. Yani... Bu "vatansever subaylar" Oğuzhan Bey'in de dahil olduğu "mürtecilere" karşı "Gerekirse silah bile kullanacaktı." Pardon, hazret belki de hiçbir zaman "mürteci" olmadı; biz öyle sandık! Salih Tuna - Yeni Şafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|