03-07-2014, 13:42 | #1 |
Vedat Bilgin - Kaybetmiş Bir Stratejinin Analizi
Vedat Bilgin
Kaybetmiş bir stratejinin analizi Türkiye'ye karşı açık bir müdahale girişiminde bulunuldu. Süreç devam ediyor ama artık görülmüştür ki bu saldırının dayandığı strateji başarısızlığa uğratılmıştır. Herhangi bir mücadeledeki stratejik yenilgiyi hiçbir taktik hamlenin başarılı hâle getirmesi mümkün değildir. Bu, eski bir muharebe ilkesidir. Bu kaybeden "stratejinin dayandığı temeller" nelerdir? Bunların analizine geçmeden, ilk aşamada problemi tespit etmek gerekir. Bu stratejiyi uygulamaya koyanların hedefi Türkiye'nin dünya konjonktüründe "içinde bulunduğu konumu değiştirecek düzeye" çıkmasıyla ilgilidir. Artık Türkiye ne soğuk savaş dünyasının "Batı'ya bağımlı" ülkesidir ne de küreselleşmenin "çevre ülkesi" olmaya razı olacak bir az gelişmiş ülkedir. Yeni Türkiye ve Batı Batı sistemi açısından Türkiye'nin uluslararası düzendeki yerinin değişmesi kolay kabul edilebilecek bir durum değildir. Bunun birçok sebebi vardır. Bunlardan biri, Türkiye'nin güçlü bir ekonomiye sahip olması, "ekonomisinin kalkış aşamasından" sonra küreselleşmenin dalgalarıyla eklemleşip bölgesel güç olma yolunda aldığı mesafeyle ilgilidir. Bu durum, Türkiye'nin Ortadoğu ve Orta Asya'da nüfuz alanının genişlemesine yol açacak bir gelişmedir. Batı sisteminin, yüz yıllık Ortadoğu'daki bölgesel hâkimiyeti, sömürgecilik ve daha sonra "Petro-politik"le kurduğu ilişkiler üzerinden sağladığı bölgesel siyasi nüfuz, esas itibarıyla zayıf ve bu coğrafyada iddiası olmayan bir Türkiye'yi gerektirmektedir. Bir diğer sebep, Türkiye'nin bölgesel ilişkiler kurup buradan büyümesine ve kalkınmasına hız kazandıracak değerler katmasının bölge halklarında yarattığı tesirin,"Batı dışı model" olmanın Batı'da yarattığı endişedir. Nitekim "bahar devrimlerinin" başlamasında, bu modelin ciddi bir etkisinin olduğu görülmüştür. Batı'nın endişesinin kendisi için haklı olduğu söylenebilir. İşbirlikçi, kendilerine bağımlı yönetimleri veya müttefiklerini kaybeden Batı'nın, Ortadoğu'daki çıkarlarının tehlikede olacağı açıktır. Batı açısından Türkiye iyi bir müttefiktir. Ancak bu "iyi müttefikliğin temel şartı" bağımlılık ilişkileri içerisinde kalmasıdır. Ne kendi içinde ne de bölge düzeyinde "tek başına karar alacak bir iradeye sahip" olması kabul edilebilir bir durumdur. Eski Türkiye böyle değildir. Şimdi durum değişmiştir. Türkiye'nin kontrolden çıkması Batı açısından endişe verici bir tablo yaratmıştır. Yeni durum Türkiye'yi uluslararası sistemde belli bir noktada konumlandıran politikalar, belirli toplumsal siyasal ilişkilerin yansımasıdır. Türkiye'nin çokça üzerinde durduğum eski egemen zümresini oluşturan "tarihsel iktidar bloku", Batıcılık-laiklik üzerinden bu grubun savunmasını yapan, rasyonalize eden, meşrulaştırmaya çalışan "resmî aydınlar" Batı'yla eski bağımlılık ilişkilerini üreten ve bunu korumak isteyen beşeri unsurlardır. Onlar, Türkiye'nin gelişmesini," bölgesel güç olmasını", Batı'yla ilişkilerinin rasyonelleşmesini asla kabul edemezler. Bu durumu ya "eksen kayması" ya da "neo Osmanlı" bir anlayışa yönelme olarak niteleyip ülkeyi eski pozisyonda tutmaya çalışırlar. Türkiye'yi engellemek isteyenler, değişimi durdurmak için iki probleme ümit bağlamışlardı: Bunlardan biri, etnik mesele etrafında terörün ülkeyi sarsması, bir "iç savaşa götürmesi"; diğeri ise, demokratik sisteme karşı bir "darbe veya müdahalenin" yapılmasıdır. Sürdürülen 2010 referandumundan sonra hızlandırılan "demokratikleşme politikaları" darbeyi, "çözüm süreci" ise terörün yol açacağı sarsıntıları ortadan kaldırınca, geriye tek alternatif olarak "dolaylı bir bürokratik müdahale" seçeneği kalmıştı. 17 Aralık'ın başarılı olması durumunda önce "hükümetin sarsılması", arkasından Meclis'teki çalkantıyla AK Parti milletvekillerinin "çözülmesinin" öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan'ın "kararlı ve mücadeleci tavrı" bütün bu hesapları bozmuştur. Burada tutmayan ikinci bir hesap ise, Cumhurbaşkanı Gül'ün tutumu ve Meclis'in bu mücadelede aldığı kararlara katkı yapması olmuştur. Kısaca Türkiye'nin, bu süreçte "çökerttiği strateji" küçümsenecek cinsten değildir. Kaynak Akşam 05.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|