05-28-2008, 04:25 | #31 |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Ufuklar
Ruh ufuksuz yaşamaz. Dağlar ufkunda mehabet, Ova ufkunda huzur, Deniz ufkunda teselli duyulur. Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. Ruh arar kendine bir ruh ufku. Manevi ufku pek engin ulu peygamberler - Bahsin üstündedir onlar-lakin Hayli me'ud idiler dünyada; Yaşıyorlardı havarileri, ashabiyle; Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab! Annemin na'şını gördümdü; Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, Acıdan çıldıracaktım. Aradan elli dokuz yıl geçti. Ah o sabit bakış el'an yaradır kalbimde, O yaşarken o semavi, o gülümser gözler Ne kadar engin ufuklardı bana; Teneşir tahtası üstünde o gün, Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya. Yaşıyan her fani Yaşıyan ruh özler, Her sıkıldıkça arar, Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku. |
|
05-28-2008, 04:26 | #32 |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Üsküdar'ın Dost Işıkları
Ötmekte fecre karşı horozlar birer birer ; Geçtikçe her dakika belirmektedir seher. Bilmem kaçıncı fecri vatan toprağında, biz , Görmekle şimdi bir yaşatan vecd içindeyiz. Etrafı okşuyor mayısın tâze rüzgârı Karşımda köhne Üsküdâr’ın dost ışıkları... Kimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz! Yâhut da her sabah uyanık kimselersiniz.! Dünyâ yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan Öz çehrenizle sizleri görmekteyim bu an. Sizlersiniz bu ân'ı ışıklarla Türk eden! Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden. ! Gönlüm, dilim, kanım ve mizâcımla sizden'im; Dünya ve âhirette vatandaşlarım benim. Yahya Kemal Beyatlı |
|
05-28-2008, 04:27 | #33 |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Vuslat
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı Görmezler ufuklarda, şafak söktügü anı... Gördükleri rü'ya ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka. Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez; Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez... Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi... Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler. Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa, Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasiyle, Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle. Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık Bir mucize halinde o gözlerdendir artık. Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur Zira, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur. İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan... Bir sır gibidir azçok ilah olduğumuzdan. Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler. Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler? Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden. Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o! Alemde bir akşam ne semavi koşudur o! Dört atlı o gerdüne, gelirken dolu dizgin, Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin, Simaları her lahza parıldar bu zaferle; Gök, her tarafından, donanır meş'alerle! Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da- Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan, Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan... Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak... Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak... Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık! Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık! Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et! Yahya Kemal Beyatlı |
|
05-28-2008, 04:28 | #34 |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Yol Düşüncesi
Bu defa farkına vardım ki ihtiyarlamışım. Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyahatte. Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette. Mısır ve Suriye, pek genç iken, hayâlimdi; O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi. Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını, Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını? Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî. Demek ki alemin artık göründü serhaddi. Ne Akdeniz'de şafaklar, ne çölde akşamlar, Ne görmek istedim Nil, ne köhne Ehrâmlar, Ne Bâlebek'te Latin devrinin harâbeleri. Ne Biblos'un Adonis'ten kalan sihirli yeri, Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr, Ne gül, ne lale, ne zambak, ne muz, ne hurma ne nar, Ne Şam semasını yalel'le dolduran şarkı, Ne Zahle'nin üzümünden çekilmiş eski rakı, Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhat! Bu hali, yaşta değil, başta farzeden bir zat Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir iman!" Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman." Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda, Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda, - Cihan vatandan ibarettir, itikadımca - Budur ölümde benim çerçevem, murâdımca; Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir; Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir; Şerefli kubbeler iklimi, Marmara'yla Boğaz; Üzerlerinde bulutsuz ve bitmiyen bir yaz; Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz; Birer birer görünen anlı şanlı cedlerimiz; İçimde dalgalı Tekbir'i en güzel dinin; Zaman zaman da "Neva-Kar'ı" doğsun, Itrî'nin. Ölüm yabancı bir alemde bir geceyse bile, Tahayyülümde vatan kalsın eski haliyle. Kaynak: Kendi Gök Kubbemiz, s. 79-80 Yahya Kemal Beyatlı |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|