01-21-2014, 21:09 | #1 |
Yalçın Akdoğan - Meşru Yönetim mi Hayalet Yapı mı?
Yalçın Akdoğan
Meşru yönetim mi hayalet yapı mı? Hatırlarsanız bir süre önce kaleme aldığım bir yazıda küresel statüko ittifakının Türkiye’yi güdümlü hâle getirebilmek ve istedikleri eksene oturtabilmek için tek yol olarak Erdoğan’ı devirmeyi gördüklerini belirtmiştim. Türkiye’nin; Irak, İran, İsrail, Mısır, Suriye politikasından, üçüncü havaalanı gibi dev projelerden, Kürt meselesi gibi kronik sorununu çözmesinden, ekonomik büyüme trendinden rahatsız olan odakların bunların hepsinden kurtulmanın tek yolu olarak Erdoğan’dan kurtulmayı gördüklerini vurgulamıştım. Gerçekten de içerde ve dışarda güdümlü yönetim inşa etmek isteyenlerin önündeki tek engel AK Parti iktidarı ve onun lideri Erdoğan’dır. Bazı uluslararası odakların 10 yıldır AK Parti’den kurtulmaya çalıştığını biliyoruz. Ancak kullandıkları iç ve dış dinamikler bir türlü bu amacı gerçekleştiremedi. Hesaba katmadıkları büyük bir gerçek var, o da halk ve onun mütevazi oyu... Eksik gedik de olsa Türk demokrasisi, birçok oyunu bozuyor. Kullanılan araçların hiçbiri halkın gücünün üzerinde bir güç ortaya koyamıyor. Bunu kavrayan odaklar, halka tesir edeceği düşüncesiyle ‘yolsuzluk’ kılıfına ve farklı yapılara sarıldılar. Ancak bu da tutmadı. Ne yolsuzluk abanması netice verdi, ne de kullandıkları yeni araç toplumu etki altına alma fonksiyonu görebildi. Tam aksine bugüne kadar kullanılan araçlar gibi o da kaybetme sarmalına sürüklendi. Aslında AK Parti’ye yönelik bu son saldırı tek tek tüm fertlerin ekonomik durumundan ülke istikrarına, devletten sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesi tehdit ediyor. Milli ile başlayan tüm kurumlarımız ve yapılarımız başta olmak üzere tüm kesimler, cemaatler ve toplum kesimleri paralel saldırının hedefi durumunda. Açık toplum, şeffaflık, kişi mahremiyeti, özel yaşam, tarafsız ve bağımsız adalet olgusu gibi birçok kavram tehlike altında... Gücünü ve meşruiyetini halktan almayan, halka hesap vermeyen, devlet gücünü kullanarak devlete operasyon çeken hayalet bir yapıyla karşı karşıyayız. Kendi vücuduyla ortaya çıkma cesaretini gösteremeyen bu yapı, gölgede kalarak ve devlet organlarına eklemlenerek büyük bir operasyon gücüne ulaştığına inanıyor. Bu inanç, Oslo’dan itibaren siyaset mühendisliğine ve iktidarı düşürme hastalığına yol açmış durumda... Nasıl Türkiye’nin tüm politikalara ayar vermek isteyenler tek yol olarak Erdoğan’dan kurtulmayı görüyorlarsa, bugün karşı karşıya kaldığımız her türlü tehdit ve tehlikenin halli de demokrasiye ve Erdoğan’a güç vermekten geçiyor. Milli/yerli, inançlı, dürüst, cesur ve bizden olan bir liderimiz var. Sadece onu değil, onun imajını, partisini, iktidarını ve uğruna mücadele ettiği ülkemizi de korumak bizim öncelikli vazifemiz. Bugün sadece paralel yapının ürettiği mağduriyetleri yaşayan cemaatler değil, Kürtlerden Ermenilere, Alevilerden Kemalistlere kadar AK Partili olsun veya olmasın her kesim kendisine varlık alanı tanımayan yeni vesayet düzenini sadece Erdoğan’ın bozabileceğini biliyor. Kürt meselesinin çözümünden rahatsızlık duyan, Oslo’dan bir kısım haksız tutuklamalara kadar birçok olayın arkasında olduğu düşünülen paralel yapıdan Kürtler rahatsız. Torba davalarla yaşın yanında kurunun da yanmasına sebep olunduğu için ulusalcılar rahatsız... Yargıda ekarte edildiklerini düşünen Alevi, solcu gibi bazı kesimler rahatsız. Toplumun birçok kesimi doğrudan kendi yaşadıkları mağduriyetlerle orta yerde duran hakikatin son derece farkındalar. Günlük siyasetin ürettiği taraftarlıklar ve AK Parti karşıtlıkları var olan durumun vahameti karşısında önemsiz kalıyor. AK Parti muhalifleri bile yeni vesayet düzeni özleminin kimseye yaşam hakkı tanımayacağı ve korku toplumu oluşturacağı kaygısını taşıyorlar. Tertipler, tezgâhlar, iftiralar, karalamalar, kumpaslar, itibarsızlaştırma girişimleri, bürokrasi ve medyadaki tahammülsüzlükler ciddi bir bilinç oluşmasını tetiklemiş durumda. Paralel yapının; sindirdiği, kenara ittiği, susturduğu kim varsa sesini yükseltmeye başladı. Tüm bunlar herkes için ve hepimiz için daha ileri demokrasi idealini öne çıkarıyor. Bir yanda meşru ve hesap sorulabilir bir demokratik yönetim var, diğer yanda devlet gücüyle devlete meydan okuyan bir hayalet yapı... Özellikle AB ve demokrasi vurgusu yapan çevreler bunun farkına varmalı... Kaynak Star 21.01.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|