|
02-05-2014, 06:44 | #1 |
Yaşar Taşkın Koç - Pandora'nın Kutusu Açılmaya Görsün
Yaşar Taşkın Koç
Pandora'nın kutusu açılmaya görsün Açıldı mı neler saçılır ortaya kestiremezsiniz. Gün be gün yeni bir şey saçılıyor zaten. Sonunda gittikçe netleşen, kimsenin itiraz edemeyeceği bir bağlantı ağı hâlinde dökülüyor onca şey boca hâlinde. Zaten bu savaşı açarken bu kadar yaygın, bu kadar çok iş çevirmiş olmalarının ortaya çıkmayacağını düşündüklerine inanmak zor. O yüzden, paralel yapının birkaç altın vuruşla bu işi bitirmek istediği belliydi. 17 Aralık'taki ilk ataktan sonra yolları kesilip operasyon araçları ellerinden alındıkça sessizliğe, hatta endişeye kapıldıkları görülüyor. Eski neşe, eski özgüven yok çoktandır sözcülerinde. Pandora'nın Kutusu'ndan çıkan son vukuat ünlü KPSS sınav skandalı. 2010 yılında yapılan ve sonunda iptal edilen sınavla ilgili önceki gün Yıldıray Oğur'un Türkiye gazetesindeki köşesinde yazdıkları bir köşe yazısını çok çok aşan manşetlik bir haber. Skandal ortaya çıktığında, dönemin YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ı ziyaret ederek ne olup bittiğini anlamaya çalışmıştım. Emniyet dışında MİT görevlileri de gelmiş ve neredeyse bir hayalete dönüşmüş çeteyi yakalayabilmek için uğraşıyordu o günlerde. Çete lideri günlük olarak yurt dışı bağlantılı telefon kullanıyor ve bir türlü yakalanamıyordu. Sınavların derecesine göre rakamlar belirlendiğini de belirtmişti Özcan, en pahalısı tıpta uzmanlık sınavı olan TUS'tu hatırladığım kadarıyla. Sonra araya zaman girdi, ha bugün ha yarın gerçekler ortaya çıkar diye bekledik boş yere. O gerçekler bir türlü ortaya çıkmıyordu. Oysa ne kadar basitmiş ne olup bittiğini anlamak. Sadece sonuçlara bakarak mümkünmüş. Sonuçlar, o sınava nasıl olmuşsa bütün sınavlara girenlerden çok daha başarılı sayısal olarak da kat kat fazla insanın girdiğini gösteriyor. Neredeyse Türkiye'nin bütün dâhileri o sınava girmiş. Üstelik bu dâhilerin çoğu birbiriyle evli. Sınavı neredeyse tam puanla kazanan insanların benzer dershanelere gitmiş olmaları da işin beklenen tuzu biberi... Dolayısıyla paralel yapılanmayla ilgili en eski ve en çok şikâyet edilen ilk yer sınavlardı ve şimdi bununla ilgili üç yıldan fazladır neden sonuçlanmadığı 'bilinmeyen' bir dosya var. Cemaatle, onun ana kitlesini oluşturan insanlarla paralel yapılanmayı ayrıştırmak gerektiğini hep savundum, bu ve benzeri vukuatların aydınlanmasıyla da bu ayrışmanın mümkün olacağını hep söyledim. Paralel yapılanma denilen şeyin hukuk önüne çıkarılması mümkün olmazsa bu ayrışma da yapılamayacak. Görünüşe göre MİT tırlarına yapılan operasyonlardan sınavlara, birim imamlarından aralarındaki somut bağlantılara kadar çok sayıda illegal kabul edilebilecek olgu, dosya hâline gelmeye başladı. Gelmeli ki cemaatin ana kadrosunu, kitlesini oluşturan yüz binlerce insan, genç, yetenekli, samimi insan bu yapının kendisini kalkan olarak kullanmasından kurtulabilsin. On yıllardır üzerlerinde çalışılan, Anadolu çocukları oldukları hâlde Anadolu insanından, töresinden, camiinden koparılıp sun'i ve modern bir havuzda tutulan bu insanlar da bizim insanlarımız çünkü. Gençler, gençlik denilince akla ister istemez davası Kayseri'de görülmeye başlanan Ali İsmail Korkmaz da akla geliyor. Gezi Olayları'nda ideolojik, siyasi, sosyal, kültürel... hangi görüşte ve tutumda olursanız olun, Eskişehir'de neredeyse acımasız bir linçin kurbanı olan Korkmaz'ın başına gelenlerin savunulacak yanı yok. Umarım, nerede, nasıl, kimler tarafından ölüme giden yola itildiği belgeli, görüntülü Ali İsmail Korkmaz'ın davası bu acımasız vahşetin bir daha asla yaşanmamasını sağlayacak şekilde kısa, net ve kesin bir hüküm içerir. Kaynak Yeni Şafak 04.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|