AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-06-2010, 08:43   #1
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Thumbs up Yavuz Bahadıroğlu "Osmanlı’da temizlik anlayışı ve su medeniyeti"

Madem ki “temizlik imandandır” ve su her türlü temizliğin ana malzemesidir, günde beş kez abdest alan Osmanlı insanının su ile haşır-neşir olması ve bir su kültürü, hattâ medeniyeti oluşturması kaçınılmazdı.

İşte bu yüzden, “Su gibi aziz ol” duası, asırlar boyunca en makbul dualardan biri sayılmıştır.
Su gibi aziz olmak, su kadar verici, canlandırıcı, dinamik, güçlü, mütevazı, neşeli, izzetli, kıymetli, temiz, mübarek, kararlı ve azimli olmaktır...
Su ile haşır-neşir olmak ise hayatla bütünleşmek anlamına gelir.
Öncelikle su vericidir: Kendini karşılıksız verir...
Dinamiktir: Bıkmak-usanmak bilmez, asla gerilemez. Mutlaka yatağını bulur ve yatağında akar.
Hareketlidir: Hem canlı gibidir, hem de canlandırıcıdır...
Neşelidir: Şarkılar söyleyerek akar... Bu yüzden su sesinin keyiflendirici ve yatıştırıcı bir özelliği vardır... Ecdad, suyun bu özelliğini çok eskiden keşfetmiş, su musıkisini akıl hastalıklarının tedavisinde kullanmıştır.
Mütevazıdır: Sürünerek akar...
İzzetlidir: Asla boyun bükmez. Hüküm altına girmez (Denizlere kim hükmedebilmiş ki)?..
Güçlü, kararlı ve istikrarlıdır: Kararlı ve istikrarlı bir şekilde belli aralıklarla düşen bir damlacık su bile en sert kayaları oyabilir...
Kıymetlidir: Susuz yaşanmaz. Her canlı suya muhtaçtır: Bu itibarla su hayattır.
Temizdir: Hem kendini arındırır, hem de tüm kirleri temizler...
Azimlidir: Binlerce yıl akmaktan bıkmaz...
Önemlidir: Allah suyun önemini ve mahiyetini, Furkan Sûresi, 48, 49’uncu âyetlerde vurgulayarak, şöyle buyurmuştur: “Biz, ölü olan toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanların ve nice insanların susuzluğunu gidermek için gökten tertemiz su indirdik”.
Mübarektir: O kadar ki, Fuzuli, “Su Kasidesi” olarak da anılan meşhur “Kasîde der na’t-ı Nebevî”sinde, Peygamber Efendimiz’le suyu özdeşleştirmiştir.
“Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,
“Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su…
“Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl,
“Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su…
“Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam,
“Eyle kim leb-teşneler yanub diler hemvâra su…
“Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da,
“Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su…
“Umduğum oldur ki, rûz-ı haşr mahrûm olmayam,
“Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su.”
Kısacası, Osmanlı suyun hikmetini idrak etmiş, önce bir “Su Kültürü” oluşturmuş, ardından da suyu medeniyete dönüştürmüştür.
Edmondo de Amicis yıllarca ceddimizle iç içe yaşadıktan sonra, 1883 yılında Paris’te yayınladığı “Constantinople” isimli eserinde şunları yazıyor: “Türkler çok temizdir... Yüzler, eller, ayaklar tertemiz, yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yoktur...”
M. de Thevenot, 1665 yılında Paris’te yayınladığı “Relation d’un voyage fait an Levant” isimli eserinde, Osmanlı ceddimizin su ile bütünleşmeleri sebebiyle sık sık hastalanmadıklarını söyler:
“Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar... Öyle zannediyorum ki, Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü az yemek yerler, Hıristiyanlar gibi karma karışık şeyler yemezler, içki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar.”
Uzun yıllar ülkemizde kalan Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı eleştirir:
“Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür.”
Ceddimiz bu temizlik anlayışını İslamın önerisi istikametinde oluşturulan su kültürüne borçludur.
Osmanlı’nın su ile bütünlenmiş hali, 1552 yılında Osmanlılara esir düşüp, üç yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kalan ve bu süre içinde kölelikten hekimliğe yükselen İspanyol Pedro’nun kaleme aldığı, “Kânunî Devrinde İstanbul” isimli kitabında şöyle anlatılır:
“İspanya’da ömrü boyunca iki kere yıkanmış hiçbir kadın ve erkek göremezsiniz. Türkler ise sık sık yıkanırlar. Türk hamamlarında bol su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiçbir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır.”
Bu durum sadece İspanya’ya has bir durum değil, o dönem Avrupa’sında geçerli bir yaşam biçimidir. Zaten o dönem Avrupa’sında, doktorlar banyo tavsiye etmedikçe yıkanmanın sağlık açısından son derece zararlı olduğuna inanılırdı.
Doktor John: “Kulaklara su kaçırmamak şartıyla sadece başınızı yıkayabilirsiniz” diyordu.
Jean de Renoe isimli başka bir doktor ise “Sadece ellerinizi ve ayaklarınızı yıkamanızda bir mahzur yoktur; başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki, başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır” görüşünü savunuyordu.
Yazar Theophrashe Renaudot su konusuda daha temkinliydi: “Doktorlar tavsiye etmedikçe banyo yapmak sadece lüzumsuz bir hareket değil, tehlikelidir de... En büyük zararı da müstakbel annelerin karınlarındaki hayat meyvelerini yok etmesidir.”
XVI. yüzyılda Aziz Benedik, “Banyoya, ancak bazı durumlarda izin verilebileceğini” söylüyordu.
Aziz Francis ise “Yıkanmamış vücut dindarlığın işaretidir” diyerek, yıkanan Hıristiyanları neredeyse “kâfir” ilan ediyordu:
İspanya Kraliçesi İzabel, diğeri gerdek gecesi olmak üzere, tüm hayatında sadece iki kez yıkanmış olmakla övünüyordu.biri doğumunda,

 


Konu Ertuğrul ÖZGÜL tarafından (07-06-2010 Saat 11:22 ) değiştirilmiştir..
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-06-2010, 11:33   #2
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
Alıntı:
Ertuğrul ÖZGÜL Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Osmanlı’nın su ile bütünlenmiş hali, 1552 yılında Osmanlılara esir düşüp, üç yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kalan ve bu süre içinde kölelikten hekimliğe yükselen İspanyol Pedro’nun kaleme aldığı, “Kânunî Devrinde İstanbul” isimli kitabında şöyle anlatılır:
“İspanya’da ömrü boyunca iki kere yıkanmış hiçbir kadın ve erkek göremezsiniz. Türkler ise sık sık yıkanırlar. Türk hamamlarında bol su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiçbir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır.”
Bu durum sadece İspanya’ya has bir durum değil, o dönem Avrupa’sında geçerli bir yaşam biçimidir. Zaten o dönem Avrupa’sında, doktorlar banyo tavsiye etmedikçe yıkanmanın sağlık açısından son derece zararlı olduğuna inanılırdı.
Doktor John: “Kulaklara su kaçırmamak şartıyla sadece başınızı yıkayabilirsiniz” diyordu.
Jean de Renoe isimli başka bir doktor ise “Sadece ellerinizi ve ayaklarınızı yıkamanızda bir mahzur yoktur; başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki, başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır” görüşünü savunuyordu.
Yazar Theophrashe Renaudot su konusuda daha temkinliydi: “Doktorlar tavsiye etmedikçe banyo yapmak sadece lüzumsuz bir hareket değil, tehlikelidir de... En büyük zararı da müstakbel annelerin karınlarındaki hayat meyvelerini yok etmesidir.”
XVI. yüzyılda Aziz Benedik, “Banyoya, ancak bazı durumlarda izin verilebileceğini” söylüyordu.
Aziz Francis ise “Yıkanmamış vücut dindarlığın işaretidir” diyerek, yıkanan Hıristiyanları neredeyse “kâfir” ilan ediyordu:
İspanya Kraliçesi İzabel, diğeri gerdek gecesi olmak üzere, tüm hayatında sadece iki kez yıkanmış olmakla övünüyordu.biri doğumunda,

Aradaki fark açık...
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-06-2010, 11:59   #3
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Her hususda olduğu gibi bu konuda bile yavaş yavaş asimile olduğumuz ortada. Ne zaman bu nesil ecdadına bu manada sahip cıkar o vakit şahlanır. Çok manidar bir paylaşımdı teşekkürler.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-06-2010, 12:03   #4
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
Bişey değil kardeşim...
Biz 4 çeker arabayla giderken eşeğe özenmişiz ve arabayla eşeği takas etmişiz...
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-06-2010, 12:54   #5
Kullanıcı Adı
BuRaK ReiS
Standart
Adamlar şimdi Doğudan gördükleri banyo kültürünü jakuzi olarak satıyor...
BuRaK ReiS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi