AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-19-2012, 08:18   #1
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Thumbs up Yazısının arasına 'reklam' alan ünlü köşe yazarı / Salih TUNA (can dündara kapak 2)
Can Dündar'ın Madımak katliamı hakkındaki skandal yorumu yerden yere vuruldu, ağzını açmadı.

Hayır, yüzsüzlükten değil, polemikten hazzetmiyor.

Çok zorda kalırsa "mail"le veya kıytırık bir "not"la vaziyeti idare etmeye çalışıyor; hepsi bu.

Vaktiyle (2007) bir gazeteci ağabeyinin eşi son derece öfkeli bir sesle "Terörü kınama eylemlerine bakıyorum, bir tane türbanlı yok içlerinde..." dediğini matah bir şeymiş gibi aktarmıştı.

Ben de, "başörtülü anaların" şehit oğulları üzerinden "başörtülülere" laf sokuşturmanın nasıl bir münasebetsizlik olduğunu sormuştum.

"Kırdıklarım varsa, şahsınızda özür dilerim..." ifadesinin de yer aldığı bir mail göndermişti. (Buud Hayrı Bey olsaydı, "Evladım kalabalıklarda işlenen kabahatlerin özrü tenhalarda dilenmez" derdi.)

Polemik sevmemesinin nedeni, "Küçük insanlar kişilerle, büyük insanlar fikirlerle ilgilenir" sözünü düstur edinmesinden kaynaklanmış olabilir.

Bilemiyorum.

Benim bildiğim, Ahmet Altan da bir gün bu "küçük insanlar"dan olmuş, "Can, şimdi açıklamak zorundasın" (2008) başlıklı yazısında hazretle "ilgilenmişti."

Gerçekten de "ilgilenilecek" bir duruma düşmüştü.

Çünkü...

Aktütün baskınıyla ilgili görüntülerin "yabancı devlet servislerinden" geldiği iddiasını "başbakanın çok yakınındaki" birine dayandırmıştı.

Gelgelim dönemim basın sözcüsü Akif Beki, Başbakan'ın uzağında yakınında böyle birinin olmadığını açıklamıştı.

Yani Can Dündar'ın "üretim yaptığını" ihsas etmişti.

Bunun üzerine "Ahmet Altan (kaynağını açıklamak konusunda) yüklendikçe yüklenmiş, "Yazdığın bir 'haber' değil ki saklama hakkın olsun. Bu bir iftira..." demişti.

Can Dündar ne mi yaptı?

Yazısının sonuna eklediği bir "not"la, "Meslek etiği gereği izin almadığım için kaynağın ismini vermiyorum..." dedi iyi mi?

Gördüğünüz gibi polemikten hoşlanmıyor ama böyle üretimlerden ('yalan' dememek için üretim diyorum, ne de olsa tertiptir; aynı dönem aynı yerde askerlik yaptık) çok hoşlanıyor.

Hele "Danıştay Cinayeti"nde müthiş "üretkendi."

"İran'da mı eğitildi" (18 Mayıs 2006, Milliyet) başlıklı yazısında saldırgan Alparslan Arslan'ın İran'ın Kum kentinde eğitildiğini dercetmişti.

Kaynağı da "Yıllarca üst düzey görev yapmış bir emekli komutandan" ibaretti. (Ne kadar tanıdık bir yöntem değil mi?)

Çok heyecanlanmıştı.

Mesela, "Başbakan, sorumluların en başındadır..." diyordu.

İki gün sonra keleme aldığı yazıda (20 Mayıs 2006, Milliyet) da, "Bence Danıştay saldırısı hükümet için sonun başlangıcı oldu. Ve kadere bakın ki, 'Minareler süngümüz / Müminler askerimiz' şiirinden mahkûm olan Başbakan, kendine 'Allah'ın askeri' diyen birinin eylemiyle vuruldu." ('Rövanşist duygu' işte budur Ertuğrul Beyciğim, başka yerde arama.)

Kimin nasıl ne şekilde vurulduğu "Danıştay Cinayeti" ile Ergenekon bağlantısı ortaya çıktığında anlaşılmıştı.

Ne ki, "mail" yahut "not" yöntemiyle de olsa bizim "tertip" açıklama yapmamış, töhmet atında bıraktığı insanlardan özür dilememişti.

Son günlerde yine sahne almaya başladı.

Birkaç gün evvelki yazısında Madımak katliamını "dindar nesillere" bağlamıştı. (Bu durumda Başbağlar katliamı da tinercilere kalmış oluyor; hey Allah'ım ya!)

Dünkü yazısında da araya Ergenekon reklamı almaya başladı.

Nasıl mı?

Şöyle:

Nedim Şener'in kısık sesinden yola çıktı. Açlık yüzünden intihar eden bir annenin yürek parçalayan dramından inşaatta yanan sigortasız işçilere, ordan da Mehmet Uzun'un "Dicle'nin Yakarışı" kitabında yelken açtı. Araya da ne alakası varsa, "Tarihimizin en büyük yargılaması denilen davada birer ikişer çürütülen delillerle insanlar içerde çürütülüyor" ifadesini yerleştirdi.

Mahut ifade adeta gizli bir reklam gibiydi.

Çaresizlik içinde intihar eden anneyle veya yanarak ölen gariban işçilerle "içeride kanıtsız çürüyen esirlerin" ne alakası var Can?

Hem kimmiş bu "esirler?"

Hangi düşman esir almış, hangi ülkeye esir düşmüşler?



Salih TUNA - Yeni Şafak

 


Konu Hüdaverdi tarafından (03-19-2012 Saat 08:21 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi